X

Çocuklar ve çevre: Bilinçli bir nesil yetiştirmek için 7 öneri

Hiçbir canlı türü, yaşadığı gezegene insan kadar uzak ve yabancı değildir. Bizler, yıllar içinde bize yaşam veren, bizi besleyen ve barındıran dünyamıza o denli uzaklaştık ki, sadece dünyamıza değil kendi özümüze de yabancı kaldık. Doğaya dair hemen her şeyden, çamurdan, böcekten, soğuktan korkar hale geldik. Öyle bir korkuydu ki bu, kendimize, bizi tüm bu kötülüklerden koruyacak, metalden ve betondan yapılma izole ve güvenli bir hapishane inşa ettik. Adına da “şehir” dedik.

Yıllar içinde daha fazla sayıda ve daha büyük şehirler inşa etme amacıyla ormanları tıraşladık, dağları törpüledik, nehir yataklarının yerini değiştirdik, deniz kıyılarını doldurup kara yüzeyini artırdık ve daha neler neler… Sonucunda ise küresel ısınma, iklim değişikliği, tatlı su kaynaklarının tükenmesi, yangınlar, seller, tsunamiler… İşin sonunda kaybeden yine biz olmadık mı?

Tüm bunları yapanlar, çocukluğunda çevre bilinci ile yetişmemiş, özünü reddeden, doğal olandan korkan insanlardı. Ancak günümüzde tüm bu yapılanların sonuçlarını görmek, öğrenmek, bilinçlenmek ve bu gidişatı nasıl değiştireceğimizi bulmak çok kolay, zira bilgi çağında yaşıyoruz. Bir tıkla istediğimiz bilgiye erişme ayrıcalığına sahibiz. Her nesil, bir öncekinden daha bilgili, daha bilinçli ve davranışlarının yaratacağı sonuçların daha farkında olarak yetişiyor.

Belki bir ebeveynsiniz, belki bir yeğeniniz, kuzeniniz ya da kardeşiniz var. Belki de bir öğretmensiniz ve her gün onlarca çocukla iç içesiniz. Çocuklar hayatımızın her alanında bizimleler. Onlara sinir bozucu sesler çıkaran, gürültücü, yaramaz, baş belası küçük insanlar olarak bakmayın. Bir çocuğa bakarken onun ileride büyüyeceğini, yetişkin olacağını ve kendisi gibi başka insanlar yetiştireceğini düşünün. Tek bir çocuğa öğretilen tek bir bilgi, birkaç nesil sonra onlarca insanın vizyonunu değiştirebilir. Çocuklar aracılığıyla geleceği inşa etmek ise biz yetişkinlere düşmektedir.

Çocuklara çevre bilinci nasıl aşılanır?

Ben bir ebeveyn değilim ancak benden 18 yaş küçük bir kardeşe sahibim. Onunla ilgili bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Üniversiteden mezun olup eve geldiğim yaz döneminde, davranışlarımın çok da farkında olmayarak, yalnız yaşarken edindiğim alışkanlıklarımı sürdürmeye devam ediyordum. Bir akşam, ailecek bir arada otururken bir anda kardeşim anneme döndü ve “benim ne zaman bir telefonum olacak” diye sordu. Kardeşim ile aramızdaki ilişki, yaş farkı nedeniyle normal kardeş ilişkilerinden farklıydı, beni abladan ziyade üçüncü bir ebeveyn ve kendisi için bir rol modeli olarak görüyordu.

O an fark ettim ki, telefon istemesinin tek sebebi benim eve geldiğimden beri akıllı telefonumu elimden düşürmemiş olmamdı. O ne zaman bana baksa beni telefonla görüyordu ve beni örnek aldığı için o da bir tane istiyordu. Afallamış ve kendimden utanmıştım, o gece düşünmekten sabahı sabah ettim. Ertesi gün yaklaşık 5 sayfalık bir çocuk kitapları listesi çıkardım, o hafta hem kendim hem de kardeşim için kitap siparişi verdim ve birlikte kitap okumaya başladık. Gündüz birlikte kendi kitaplarımızı okuyorduk, akşam da uyumadan önce ben ona masal kitaplarının içinden bir masal seçip okuyordum. Bu anının üzerinden 2 yıl geçti, ben o iki yılda 85 kitap okudum ve kardeşim ise 170’ten fazla kitap okudu. O en baştaki çocuk kitapları listesi ise azalmak yerine katlanarak arttı. Bu yıl kardeşim 7. yaşını doldurdu ve sadece bu yaz tek başına 32 kitap bitirdi.

Bu anıyı sizlere anlatmamın asıl sebebi şu; çevre bilincine sahip bir çocuk yetiştirmenin ilk ve en önemli kuralı, önce kendinizi bilinçlendirmektir. Çocuklar bir arada yaşadıkları ve sevdikleri insanları taklit ederler. Bir çocuğa “kitap oku” der ama kendiniz okumazsanız, ya da “yerlere çöp atma” der ama kendiniz buna dikkat etmezseniz, o çocuklardan doğru davranışlar sergilemelerini bekleyemezsiniz. Öncelikle yanlış bilgilendirme ve yönlendirme yapmamak için kendiniz okumalı, araştırmalı, öğrenmeli ve en önemlisi, kendiniz uygulamalısınız.

Doğa ile bir olmayı öğrenmek

Çocuklara doğanın önemini ve doğa ile bir bütün olmayı öğretmenin en iyi yolu, doğada birlikte vakit geçirmektir. Hafta sonları, şehirden çok uzak olmayan günübirlik geziler düzenleyebilir veya kamp yapabilirsiniz. Yarım günlük bir piknik bile tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük bir fark yaratır. Ağaçların arasında yürüyüş yapın, değişik kuşları ve böcekleri incelemesine izin verin. Hazır havalar da çok soğumamışken, ayakkabılarını ve çoraplarını çıkarın ve toprağa basmasına, vücudunda biriken elektriğin akıp gitmesine izin verin. Bırakın çocuğunuz çimen kokusunu tanısın, çiçekleri sevmek için onları koparmak gerekmediğini, sevgisini onların var olmasına izin vererek gösterebileceğini öğrensin.

Birlikte kamp ateşi yakmak için kuru dallar toplamaya çıkın, göl kenarlarında zıplayan kurbağaları seyredin. Birlikte ip atlayın, top oynayın, küçük metrekareli evlerimizde yapamadığımız gibi özgürce hareket edin. Eğer gittiğiniz park veya orman pek temiz değilse, ellerinize birer eldiven geçirip yanınıza bir poşet alın ve birlikte çevreye dağılmış çöpleri toplayın. Bir yandan da bu çöplerin çevreyi nasıl kirlettiğinden, canlılara nasıl zarar verdiğinden ve bunu engellemek için neler yapabileceğinizden konuşun. Konuşmaya ilgisiz kalmış gibi dursa bile, aile ile geçirilen böyle güzel bir gün çocukta iz bırakacaktır.

Bu önerilerim sadece çocuklar için değil, biz yetişkinler için de geçerli. Bizim de toprağa basmaya, özgürce hareket etmeye, bol oksijen almaya ihtiyacımız var. Tüm bunları çocuğunuz için değil, çocuğunuzla birlikte, hem onun için hem de kendiniz için yapın.

Doğru kaynaklardan bilgi edinmek

Doğayı olduğu güzellikte görüp bizzat yaşayıp hissetmek kadar, doğru bilgilere ulaşmak da önemli. Kitap okumakla ilgili o kadar hikâye anlattıktan sonra, kitaplardan bahsetmemek olmaz. Çevre kirliliği, doğanın önemi, hayvan sevgisi gibi konulara değinen çok güzel ve kaliteli çocuk kitapları var. İlk okuma kitaplarından ortaokul seviyesine kadar her yaş grubu için bu nitelikte kitaplar bulmak mümkün. Biraz araştırma yaparak çocuğunuza uygun kitapların bir listesini yapabilir ve yaş grubu büyümeden listeyi bitirmeye çalışabilirsiniz. Hatta dilerseniz, daha önce çevre ve ekoloji kitapları için yaptığım gibi, her yaş grubundan çevreci çocuk kitapları için de seçmece bir liste hazırlayabilirim. Eğer okuyup beğendiğiniz bir kitap varsa ya da böyle bir liste hazırlamamı istiyorsanız, lütfen yorumlara yazın.

Bu kadar kitaba ödenek ayıracak bir ekonomik durumunuz olmayabilir, bu çok normaldir. Ancak zaten kitap okumak için kitapları para ile satın alma zorunluluğu yok. Kitap takası yapan kitapçılar ve online takas uygulamalar ile yok paraya çok sayıda kitap okuyabilirsiniz. Aynı yaş grubunda çocukları olan birkaç aile birleşip satın alınacak kitapları aranızda bölüştürebilir ve çocuklarınız okudukça birbirinizle takas edebilirsiniz. Yakınlarınızda kitap bakımından zengin bir kütüphane varsa çok daha iyi, hiç ücret ödemeden kütüphane bünyesinde bulunan tüm kitaplara ulaşabilirsiniz.

Sadece kitap da değil; filmler, tiyatro oyunları ve belgeseller izleyerek ve çevre, doğa, hayvan sevgisi konularına değinen sergi ve müzeler gezmek de çevre bilinci kazanmanın eğlenceli yollarındandır. Hatta bir de film önerisinde bulunayım; “Loraks” filmi, bana göre, bu konuda yapılmış çocuk filmleri arasında en iyisi olabilir. Mutlaka göz atın.

Doğanın mucizelerine birlikte şahit olmak

Ağaçlardan, çiçeklerden, ormanlardan bahsettik. Bunları görebilmek, doğa ile bir olabilmek için kilometrelerce yol gidip koca bir günümüzü buna ayırmak zorunda değiliz (siz yine de arada bir doğa gezisi yapın, onun hissettirdikleri bambaşka). Doğayı evinize taşıyarak da beton evlerimize biraz da olsa bir yeşil huzur, bir temiz hava kaynağı katabiliriz. Çocuğunuzun bir canlının sorumluluğunu almasına izin verin ve ona bir saksı çiçekli ya da çiçeksiz bitki alın. Daha da iyisi, bitki yerine tohum alın ve günbegün tohumun filizlenmesini, uzamasını, yaprak ve çiçek açmasını gözlemleyin. Bırakın çocuğunuz onun bakımını üstlensin, o sulasın, ona isim versin, güneş gören yerlere saksısını o çıkarsın. Bir tohumu canlı bir bitkiye dönüştürmeyi başarmanın hazzını alsın.

Evinizde, yemeklerde kullanabileceğiniz bitkilere de yer verebilirsiniz. Çocuğunuz özenle bakıp suladığı bitkilerden cherry domates, çilek, böğürtlen koparıp yemenin zevkini tatsın. Güzel diye koparıp, iki dakika sonra ilgisini kaybedip yüzüne bakmadığı çiçeklerin ne kadar uzun sürede, ne büyük bir çabayla açtıklarını görsün. Değerini bilmeyi ve sorumluluk almayı öğrensin.

Aynı şeyi evcil hayvanlar için de yapabilirsiniz. Bakması en kolay evcil hayvan herhalde akvaryum balıklarıdır. Çocuğunuz kuş, balık gibi hayvanların bakımını üstlenebilir ve onlarla duygusal bağ kurabilir. Bu hedefler küçük geldiyse, kedi ve köpek gibi bir evcil hayvan da sahiplenebilirsiniz.

Evde hayvan beslemek de şart değil. Çocuğunuzla birlikte düzenli olarak barınakları ziyaret ederek, zor durumdaki hayvanlar için bir şeyler yaparak da hayvan sevgisi aşılamak mümkün, hatta çok daha güzel bir yol. Barınaklara mama götürebilir, hasta bir hayvanın tedavisini karşılayabilir veya barınaktaki genel işlere yardım ederek ve hayvanlarla oyun oynayıp, okşayıp, sevip onları tasma ile gezdirerek hiç para harcamadan yardımcı olabilirsiniz. Sokağınızdaki kediler, köpekler kuşlar ve diğer hayvanlar için su ve yiyecek kapları koymak, düzenli olarak onları beslemek, onlara kışı geçirebilecekleri kulübeler ve kutular hazırlamak da yine hem iyilik yapmak, hem hayvan sevgisi aşılamak, hem de bir arada kaliteli zaman geçirmek için harika aktiviteler.

Çevreci çocuklar tasarrufu bilirler

Suyu boş yere akıtan, her odanın ışığını açık bırakan, evdeki oyuncakların yüzüne bakmayıp sürekli yenisini isteyen bir çevreci olabilir mi hiç? Çocuğunuz doğal kaynakların tüketimi konusunda da bilinçli hareket etmeyi de öğrenmeli. Yemekleri ziyan etmemek, ihtiyaç dışı alışverişten kaçınmak, diş fırçalarken musluğu kapatmak gibi tasarrufu yöntemlerini bilmeli ve evde herkesle birlikte bunları uygulamalı. Bu şekilde hem doğal kaynakların boş yere harcanmasını önleyebilir ve ev ekonomisine ailecek katkı sağlayabilirsiniz.

Temiz beslenme ve abur cubur meselesi

Çocuğunuz şekerli ve tuzlu abur cuburlara fazla mı düşkün? Bunun sebebi, tüm o abur cuburların beynimizdeki ödül mekanizmasını aktif hale getirmesi ve bağımlılık yapması. Bu bağımlılıktan sıyrılmanın ilk adımı ise, diğer tüm durumlarda olduğu gibi, kendi tüketiminizi de kontrol altına almaktır. Çocuğunuza “abur cubur kötüdür, yeme” deyip kendiniz yerseniz, sözünüzün güvenilirliğini sorgulayacaktır. Ona abur cuburların vücudumuza nasıl zararlar verebileceğini anlatın. Mısır, glikoz ve fruktoz şuruplarından, plastik ambalajların yarattığı çevre tahribatından, palm yağından ve palm yağı üretmek için kesilen ormanlardan, evsiz kalan hayvanlardan söz edin. Midemizi faydasız abur cuburlarla doldurduğumuzda, vücudumuza faydası olan yiyeceklere yer kalmayacağından bahsedin. Çocuk, neden yememesi gerektiğini anlasın.

Abur cuburlar kötüdür, evet ama bu sadece işlenmiş ve paketlenmiş olanlar için geçerli. Çocuğunuzun en sevdiği 3-4 abur cubur çeşidini seçebilir ve bunları evde kendi imkânlarınızla daha sağlıklı üretmenin yollarını araştırabilirsiniz. Patatesleri incecik kesen mutfak aletleri yardımıyla patatesten, patates unundan veya yufkadan cips yapabilirsiniz. Sade cipsler yapıp farklı dip soslar hazırlayabilir veya cipslerinize tamamen sizin ve çocuğunuzun sevkine uygun tatlar, baharatlar katabilirsiniz. Küçük kurabiye ve çikolata kalıpları edinebilir ve saf kakao ve süt kullanarak onun en sevdiği tatlarda çikolatalar, kurabiyeler hatta dondurmalar yapabilirsiniz. Çocuklar için sağlıklı atıştırmalık tarifleri araştırıp deneyebilirsiniz (mesela kakao kaplı havuç topları – kardeşimin en sevdiklerinden).

Tüm bu hazırlama ve pişirme işlemlerine çocuğunuzun da dâhil olması çok önemli. Hem yiyecekleri hazırlamanın zorluklarını görür ve tecrübe eder, hem kendi elleriyle yaptığı yiyecekleri yemenin hazzını alır, hem de ailecek kaliteli zaman geçirerek ebeveyn-çocuk ilişkisinin güçlenmesine katkısı olur.

Çocuğunuzun bu dünyada bir dikili ağacı yok mu?

Çevreye zarar vermekten kaçınacak şekilde davranışlarda bulunmak yetmez, tahrip edilmiş, zarar görmüş yerler için harekete geçmek de önemlidir. Tema Vakfı, GreenPeace gibi çevre için bir şeyler yapan sivil toplum kuruluşlarına (kısaca STK) bağış yapabilirsiniz. Evde büyük bir kumbaranız olsun, herkes – baba, anne, çocuklar, evde yaşayan herkes – o kumbaraya düzenli olarak para koysun. Sonra da bu parayı çevre dostu ev eşyaları almak, STK bağışları, barınaklar ve sokak hayvanları için mama, kulübe, vb. amaçlar için harcayın. Bu gibi STK ve vakıfların ağaç dikme ve kıyı/orman temizliği gibi etkinliklerine ailecek katılın.

Çocuğunuz “ben bugün deniz kıyısındaki çöpleri toplayarak deniz canlılarının ve kuşların hayatlarını kurtardım” ya da “bir ağaç dikerek yaşadığım dünya için iyi bir şey yaptım” veya “çöpe atılacak bir karton kutudan, soğukta üşüyen bir sokak kedisine sıcak bir ev yaptım” diyebilmenin mutluluğunu yaşasın. Bu mutluluğu tattığında, harçlığının bir kısmından ya da bilgisayar oyunu oynayabileceği zamandan feragat etmekten çekinmeyecektir. Kendinden vermenin eksiltmediğini, bir canlıyı mutlu etmenin kendisini de mutlu edebileceğini görecek ve çevre bilinci, benliğinin derinlerine kazınacaktır. Siz de hep birlikte, ailecek iyi bir şeyler yapmanın, geleceğe şekil verecek bilinçli bir birey yetiştirmenin ve aile bağlarını kuvvetlendirmenin tadını çıkarırsınız.

Doğa ve canlılar ile iç içe olmak, sadece çocuklara değil, hepimize iyi gelir. İyilikle kalın.

İlginizi çekebilir: Çevre bilinci kazanmanın en keyifli yolu: Mutlaka okumanız gereken 24 ekoloji ve çevre kitabı

Çağla Lotinac Akman: AgeSA'da birikim ve güvence danışmanı ve çevre aktivisti. Hafta içi 9-5 danışanlarına finansal danışmanlık vererek insanları daha varlıklı hale getirmek, hafta sonu da deniz kenarında sabah koşusu yapıp koşarken kumlardaki çöpleri toplayıp ayrıştırmak en büyük hobileri arasında. Uplifers'ta 2018'den beri çevre kirliliği, sıfır atık, gezegen dostu yaşam, koşu, kişisel finans ve bütçeleme konularında yazılar hazırlamakta, gezegenimiz için farkındalık yaratmayı ve finansal okur yazarlığı arttırmayı hedeflemektedir. Kendisine ulaşmak ve ücretsiz finansal danışmanlık almak için: (0530)-767-24-64.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale