X

Cinsiyet kavramının ötesinde bir dünya

“Toplumsal-cinsel etkileşim kalıplarımızın hiçbiri yok burada. Onlar bu oyunu oynayamazlar. Onlar birbirlerini kadın ya da erkek olarak görmezler. Bizler için tahayyül edilemez bir şey bu. Yeni doğmuş bir bebek hakkında ilk sorduğumuz soru nedir?” 

Bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz. Aklımıza ilk gelen soru “cinsiyeti ne” sorusu. Çünkü bir bireyin doğumuna dair aldığımız haber direkt olarak cinsiyetinin kadın mı yoksa erkek mi olduğu ile taçlandırılır. Bu bilgi hayatımızı o kadar fazla şekillendirir ki, daha dünyaya gelmemiş bir kız çocuğunun pembe, erkek çocuğunun ise mavi rengi sevdiğine kanaat getiririz.

Cinsiyet haberiyle verdiğimiz kararlar çocukluktan itibaren tüm yaşam alanımızı, okuduğumuz kitapları, eğitim şeklimizi, oynadığımız oyunları, kıyafet seçimlerimizi etkileyerek bizi bir kimlik ve kalıbın içerisine girmeye zorlar. Bu durumu sadece bizim ülkemiz nezdinde düşünemeyiz, cinsiyet kavramı dünyanın tamamında olmasa da medenileşen toplumların hemen hemen hepsinde karşılaştığımız bir varoluş hikayesidir. İnsan doğasında var olan ve biyolojik bir gerçeklik olan cinsiyet kavramının sosyal yaşamımıza nasıl yansımalarda bulunduğu ise “toplumsal cinsiyet” olarak nitelendirilen sosyolojik bir olgudur.

Peki ya “kadın” veya “erkek” diye bir betimleme olmasaydı, dünyamız nasıl bir dünya haline gelirdi?

Karanlığın Son Eli kitabının yazarı Ursula Krober Le Guin, bu eserinde cinsiyet kavramının hem biyolojik hem de toplumsal anlamda var olmadığı bir dünyayı karşımıza çıkarıyor. Antropolog bir baba ve psikolog bir anne tarafından büyütülen yazarımızın, bilim kurgunun iki önemli ödülü “HUGO” ve “NEBULA” ile taçlandırılan bu eseri hem sosyolojik hemde bireysel açıdan cinsiyet kavramının yaşamımıza etkisini sorgulatarak, tabularımızı yıkmaya çalışır.

Halbuki insan sadece insandır ve tüm duygular insanlık tarafından paylaşılmaktadır.

Hikaye Gethen denilen bir gezegende geçmektedir. Bu kitapta, cinsiyet kavramının var olduğu bir dünyadan Gethen gezegenine seyahate çıkan bir elçinin yolculuğunu anlatılmaktadır. Gethen halkı ayın 26 gününde cinsiyetsiz olağanüstü varlıklar olarak yaşamlarını sürdürürken, ayın 4 günü kadın veya erkek kimliğine bürünmektedir. Yani karakterler kadın oldukları dönemde çocuk doğurabildikleri gibi erkek oldukları dönemde de bir çocuğun babası olabilmektedirler. Bu durum Gethen gezegeninde, insanların toplumsal açıdan herhangi bir cinsiyet statüsü kazanmamalarını sağlar.

“Söylesene ırkınızın öteki cinsiyeti sizden ne kadar farklı?”

Gethen halkının ziyaretçi elçiye sorduğu bu soruyu kendimize sorduğumuzu hayal edelim. Yazarın da bizi düşünmeye ittiği noktalardan biri de bu… Duygusal/duygusuz, güçlü/güçsüz, korunan/koruyan, sahip olunan/sahip olan, aldatan/aldatılan ve benzeri sıfat farklılıklarının anlamsızlaştığı bir dünyadır cinsiyet kavramının kaybolduğu Gethen gezegeni. Eser bizlere dualizmin (ikicilik) yaşamımızı nasıl şekillendirdiğini göstermektedir. Bu öyle bir yansımadır ki hayatımıza hükmeden bu zihin yapısının hiç olmadığı bir dünya hayal edemeyiz.

Kuaför/berber ayrımının olmadığı, kıraathanelerin kadın ve erkekler tarafından paylaşıldığı, tüm kıyafetlerin herkes tarafından giyilebildiği, toplumsal rollerimizi şekillendiren “meli-malı” cümlelerinin kurulmadığı bir dünya nasıl mümkün olabilir? Töre cinayetlerini duyduğumuz, pembe rengi erkeklere yakıştırmadığımız, maskülen kadınların “ama feminen değil” diye nitelendirildiği, homoseksüellerin dayak yediği, “erkekler ağlamaz” sözlerinin şarkılara dize olduğu bir dünyada bu soruların hayal gücümüzü zorlaması içten bile değildir.

Nedendir bilinmez, insanın sadece insan olarak algılanması çoğu topluma ürkütücü gelmiştir.

“Açık sözlüydü ve karşılığında benden de, elimden gelmeyen bir açık sözlülük bekliyordu. Ne de olsa gurur meselesi yapacağı hiçbir erkeklik, erkeksilik standardı yoktu.”

Halbuki insan, sadece insandır.

“Kadınsılık” ve “erkeksilik” kavramlarının hayatımıza getirdiği yük, tüm davranışlarımızı yeni baştan şekillendirerek kimliğimizden ayrılamaz bir hale gelir. Halbuki insan sadece insandır ve tüm duygular insanlık tarafından paylaşılmaktadır. Duyguların dışa vuruş şekillerini yontmak ve kimliğine “uygun” olanı yapmaya çalışmak ise duygulara birer maske takmaktır. Başka bir deyişle insan olma hakkımızı ve duygularımızı açıkça yaşayabilme özgürlüğümüzü kendi kendimizin elinden alarak, gerçekte olmak istediğimiz kişi olamamıza neden olur.

O halde, “kadın” ve “erkek” kalıplarının ötesine geçmek ve “insan” tanımlamasıyla yetinmek mümkün müdür?

Sizce de cevap sorunun içinde gizli değil mi?

Ursula’nın dediği gibi: “Yanlış sorunun yanıtını bilmek yararsızdır.”

İlginizi çekebilir: Toplumsal cinsiyet ve biyolojik cinsiyetin toplum tarafından yanlış etiketlenmiş bilimsel gerçeklikleri Toplumsal cinsiyet ve biyolojik cinsiyetin toplum tarafından yanlış etiketlenmiş bilimsel gerçeklikleri 

 

Psikolog & Nörobilim Uzmanı Güliz Altınbaşak: Bahçeşehir Üniversitesi Psikoloji Bölümünden tam burslu olarak mezun oldu. Şu anda Dialectical Behavior Therapy (DBT) Turkey Danışmanlık Merkezi’nde Program Koordinatörü ve The Life-Co Wellbeing Merkezi’nde Mental Wellness Program Koordinatörü olarak çalışmaktadır. The LifeCo Wellbeing merkezi bünyesinde meditasyon odaklı olmak üzere mindfulness (farkındalık), duygu regülasyonu, stres yönetimi ve kişilerarası iletişim becerileri üzerine eğitim kampları düzenlemektedir. Ayrıca, savaş mağdurlarına yönelik mesleki eğitim, savaş sonrası travma ve formal eğitim projeleri yürütmektedir. Davranış Bilimleri Enstitüsü Yetişkin ve Aile Danışmanlık Merkezi’nde EMDR odaklı projelerde çalıştı. TOÇEV Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı’nda Psikolog ve Eğitmen olarak görev aldı. “Doğudaki Ebeveyn ve Çocukları Bilinçlendirme Projesi” kapsamında birçok ilde araştırma yaptı ve eğitimler verdi. Norveç, Azerbaycan, Slovenya ve İspanya’da “Dezavantajlı Grupların Bilinçlendirilmesi ve Hayat Şartlarının Yükseltilmesi” konusundaki projelerde Ülke Koordinatörlüğü yaptı. Maltepe Kapalı İnfaz Ceza Kurumu’nda hükümlülerle çalıştı. Aynı dönemde Avrupa Şafak Hastanesi’nde bağımlılık üzerine çalışmalar yaptı. Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı’nda gönüllü olarak görev alarak suça eğilimli çocuklar için çalışmalar düzenledi. “Erkek Homoseksüeller ve Heteroseksüellerin Suçluluk Utanç ve Kaygı Düzeylerinin Karşılaştırılması” üzerine yaptığı araştırmayı 17. Ulusal Psikoloji Kongresi’nde, “Kanser Hastaları için Mindfulness Odaklı Mental Wellness” çalışmasını “VIII Ibero American Congress of Clinical and Health Psychology Congress” Porto Riko’da sundu.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale