X

Caz ve zihin iletişimi

Müziğin yaratıcılık veya mutlulukla ilişkilendirilmesi çok yeni bir şey değil. Hatta müziğin her türü beyin için farklı gelişmeleri yaratıyor. Bunun en iyi örneğini bildiğimiz gibi klasik müzik oluşturuyor. Klasik müziğin insanı, zihni sakinleştirme, tazeleme etkisi var. Buradan yola çıkıp, Flow Radyo olarak caz müziğinin zihin ve hafıza üzerinde nasıl etkileri olduğunu paylaşıp sizi cazın güzel melodilerine bırakacağımız bir playlist hazırladık.

Caz müzisyeni Dave Brubeck

Caz oldukça eğlenceli ve mutluluk veren bir müzik türü. Hatta San Antonio çıkışlı Jim Cullum’un grubu “Mutlu Caz Grubu” (Happy Jazz Band) olarak anılıyordu. Cazın nasıl ortaya çıktığını bir düşünün: Jazz, Amerika’da kölelerin duygusal boşluğunu doldurduğu bir müzik türü olarak doğdu. İlk başlarda bu kitle cazın çıkış noktası olan blues’u dinliyordu ve yaşadıklarını blues melodilerine sığınarak atlatmaya çalışıyordu. Blues onlara bir şekilde mutluluk veriyordu. Blues’la ifade edilenler daha sonra cazın farklı formlarına evrildi. Mutluluk, zihnin daha iyi öğrenmesini ve insanın daha uzun yaşamasını sağlayan bir duygu.

Bu çok bilindik bir şey ama şu da var ki New Orleans çıkışlı pek çok caz sanatçısı 80 yaşına kadar müziklerini herhangi bir sağlık sorununa veya yaşa bağlı hafıza yetersizliğine maruz kalmadan icra edebildiler.

Texas Üniversitesi Nörobilim Doktoru William Klemm’in caz müziğinin beyni nasıl etkilediği konusunda önemli bir çalışması var. Klemm kendi gençlik deneyimlerinden ve caza olan tutkusundan dolayı caz müziği-hafıza ilişkisini inceliyor. Klemm’in caz tutkusu 19 yaşında başlamış. O yaşlarda caz kulüplerine gittiğinde ilk zamanlar cazda var olan “şekilsiz” ve bir bütün oluşturmayan seslere bir anlam verememiş. Daha sonra ise bu etkiyi araştırmaya girişmiş. Caz müziğinin girişi belli bir melodi ile açılır ve doğaçlama bir biçimde melodiler arka arkaya gelmeye başlar; fakat bir düzen yoktur. Müziğin sonlarına doğru ise açılış melodisine geri dönülür. Burda Klemm şunu belirtiyor, bu müziğin vücutta yarattığı “akışı” hissetmek için bu müziğin detaylarını bilmeye gerek yok. Caz müziğinin kendisinde var olan doğal bir akıştır bu, herhangi bir kuralı veya dizilimi yoktur. Bu sebepten caz müzik vücutla ve zihinle her daim bir iletişim halindedir. Doğal bir zihin akışı…

Caz sadece bu müziği icra edenleri değil, bu müziği dinleyenleri de etkisi altına alır. En önemli etkisi stres seviyesini azaltmasıdır. Stres, hafızanın en büyük düşmanıdır. Stresli olduğumuz zamanlar hiçbir şeyi doğru düzgün hatırlayamayız ve stresin getirdiği acelecilik ile pek çok şeyi unutabiliriz. Klemm bu noktada kendi okul yıllarından bir örnek veriyor: Veterinerlik alanında yüksek lisans yaptığı zamanlarda insan anatomisinden daha karışık konuları öğrenmek için sınıf arkadaşları zorluklarla boğuşurken Klemm derslerde sürekli caz dinliyormuş ve o dönem çalıştığı konular aklından hiç çıkmamış. Klemm bunu o süreçteki stres seviyesine bağlıyor. Sınıf arkadaşları stres ve acele ile çalışırken caz müziğinin yarattığı doğal zihin akışı onu olumlu olarak etkilemiş.

Duke Ellington 1973’teki Londra konseri için prova yaparken

Caz müziği icra edenlerin ve öğrenmeye çalışanların zihinleri büyük ölçüde zihinsel uyarıma maruz kalır. Hatta dinleyicler bile. Mesela caz müziği dinledikten sonra dikkat edin; zihin pek çok farklı melodiyi doğaçlama olarak üretmeye başlar. Hatta çalmayı bilmediğiniz enstrümanların çıkardığı farklı seslerin zamanla ayrımına varmaya başlarsınız.

Caz icra edenler, klasik müzikle uğraşanlara oranla zihnini farklı yönlerden kullanır. Bundan ayrı olarak doğaçlama becerisi geliştirebilmek ve zihinde bunun “mücadelesi”ni verebilmek gerekir. Caz müzisyenleri bir mili saniye içinde yeni gelecek notanın veya melodinin nereye uyacağını kestirebilirler ve bu müzisyenlerin hafızası bu nedenle çok hızlı çalışır. Bu durum caz dinleyenler için de zamanla oluşmuştur. Bu, caz literatüründe “çağırma ve cevap” (call & response) paradigması olarak bilinir. Bunu, hem aynı grupta çalan müzisyenler hem de bu müziği dinleyenler için “müziksel” veya “sesle ilgili” bir etkileşim olarak düşünebiliriz. Klemm bu etkileşimin önemli bir zihin jimnastiği yarattığını söylüyor. Karşı tarafın nasıl “davranacağını” kestirmek veya kısa bir süre sonra “gelecek” hareketin önceden tahmin edilebilmesi gibi zihinsel beceriler, bu etkileşim sayesinde öğrenilebiliyor.

Öyle ki, beynin öğrenmeye en açık olduğu ilkokul dönemlerinde bu tür bir eğitim veya bu kültürle tanışma çocuklara önemli bir kazanım sağlıyor.

Caz müzisyeni Etta James

Caz müzikle tanışma, genç beyinlerdeki eleştirel ve yaratıcı düşünmeyi de geliştiriyor. Örneğin caz gruplarında çalan gençlerin el-göz koordinasyonları, hafıza/ezberleme becerileri gelişmiştir. Klemm, bu müzikle haşır neşir olan gençlerin diğer insanlarla olan iletişiminde yüksek entelektüel seviyelerinin dikkat çekici olduğunu belirtiyor. Bununla birlikte farkındalık ve kendine güven konusunda da kendilerini geliştiriyorlar.

Sonuç olarak şu bir gerçek ki, zihnin bir konu üzerinde verdiği mücadele (beyni farklı açılardan çalıştırmaya uğraşmak da diyebiliriz) beynin gelişimi için önemli bir durum. Müziğin farklı türleri insan anatomisine ve zihnine farklı etkiler yaratıyor ama cazın bunlara etkisi belki de en dikkat çekeni. Caz ve türevleri; (soul, funk, blues vs.) zihne en fazla “mücadele” alanı yaratan ve bundan dolayı dinlemek ve müziğin içindeki akışı hissedebilmek de ayrı bir konsantrasyon ve dikkat isteyen müzik türleri aslında.

Buradan yola çıkarak Flow Radyo olarak biz de sizlere zihninizdeki doğal akışa katkı sağlayacak bir jazz listesi hazırladık:

Spotify: Jazzy Illumination

Flow Radyo: Türkiye ve Amerika’da Hip Hop kültürlerinin etkileşimi, iletişimi ve iş birliği için zemin oluşturan, sosyal sorumluluk bilinci ile hareket eden genç, devamlı öğrenme ve paylaşmaya açık bir ekibiz. Flow Radyo olarak önemli sosyal meseleleri konu edinirken, konuşulmayanları konuşmayı, sesini yükseltemeyenlere ses vermeyi kendimize görev edindik. Bir Hip Hop kültürü temsilcisi olarak amacımız, ekolojiden insan haklarına, sosyal sorumluluk projelerinden aktivizme tüm dünyada azınlıkta kalanların, dayanışmanın çoğalan sesine katılmak, ve bu sırada sizlerle ilham verici müzikler paylaşmak. Hip Hop, Jazz, Blues, Funk, Reggae, Gospel ve Soul müzikleri başta olmak üzere birçok farklı, yeni ve eskimeyen sesleri kulağınıza getiriyoruz

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale