X

Cancel culture nedir, hangi kuşağı daha çok etkiler?

Fikirler ve eylemler, şu anda içinde bulunduğumuz dijital iletişim çağında sosyal medya platformları aracılığıyla çok hızlı bir şekilde geniş alanlara yayılıyor. Bu durum sonucunda da cancel culture isimli kavram ortaya çıkıyor. Bu yazımızda, dijital dünyanın tartışmalı dinamiklerinden biri olan cancel culture’ı sizler için kaleme aldık.

Cancel culture nedir?

Türkçe’ye ‘’iptal kültürü’’ ve ‘’linç kültürü’’ olarak çevrilmiş olan cancel culture, 1980’li ve 1990’lı yılların şarkılarında ve filmlerinde işlenmiş bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Her ne kadar bu olgunun kökü eski dönemlere uzansa da bu kavramın 2010’larda yaygınlaştığını belirtebiliriz.

Cancel culture, genellikle ünlü bir kişinin, markanın veya kurumun kabul edilemez bir davranış ve yorumda bulunmasından sonra halk tarafından sosyal medya ve forum gibi dijital platformlarda yoğun bir şekilde kınanması anlamına geliyor. Boykot etmeyi ve hem dijital hem de gerçek hayatta dışlamayı da kapsayan bu fenomeni kısaca halkın kitlesel bir biçimde hesap sorması olarak tanımlayabiliriz.

Cancel culture’ın gerçek dünya örneklerinin başında 2006’da başlayan Me Too hareketi bulunuyor. Pek çok insan, bu hareket kapsamında uğradığı cinsel istismarı sosyal medyada duyurarak failin eyleminden sorumlu tutulmasını sağlamayı amaçladı. Bu global hareket, cinsel tacizde ve saldırıda bulunmuş oyuncuların, yöneticilerin ve siyasetçilerin halk tarafından linçlenmelerini, çalıştıkları yerlerden çıkartılmalarını, sosyal çevrelerinden dışlanmalarını ve projelerinin iptal edilmesini sağladı.

Me Too hareketiyle birlikte, Kevin Hart’ın, J.K Rowling’in ve Ellen DeGeneres’in adeta bir dijital mahkemede yargılandığı örnekleri de sizlerle paylaşmalıyız. Komedyen ve aktör Hart yıllar önce attığı homofobik tweetler yüzünden 2019’de Oscar Ödül Töreni’ndaki sunuculuk görevinden alındı. Harry Potter serisinin yazarı Rowling ise trans bireylere yönelik açıklamaları yüzünden büyük tepki gördü ve bazı insanlar Rowling’in kitaplarını yaktıkları videolar çektiler ve bazıları da Rowling’le çalışan yayınevlerine yönelik boykot çağrısında bulundu. DeGeneres ise ekranda nazik olmanın önemi vurgularken set arkasında yarattığı toksik çalışma ortamı yüzünden izleyici kitlesini kaybetti. Bu isimlere ek olarak, dünya çapında cancel culture’ın uygulandığı kişilerin, kurumların ve markaların sayısını kesinlikle artırabiliriz. Bir başka deyişle, bu fenomenin hem Türkiye’de hem de diğer ülkelerde pek çok örneği bulunuyor.

Dijital ortamda ırkçılığa, ayrımcılığa ve sistematik adaletsizliğe karşı ses yükseltilmesini sağlayan bu olgu, ilgili kişi, marka ve kurumlara eylemlerinin bir sonucu olduğunu göstermeyi hedefliyor. Her ne kadar bu kültür suçluların gerekli cezalara çarptırılmasını tetiklese de bazı kişiler bu fenomenin bazen orantısız cezalara yol açabildiğini belirtiyor.

Cancel culture’ın farklı türleri nelerdir?

Hem güncel hem de yıllar önce yapılmış bir hata veya yanlış anlaşılma sonucunda ortaya çıkabilen cancel culture, farklı türleriyle kendisini gösterebiliyor. Şimdi, her zaman aynı hızda ve şekilde işlemeyen bu fenomenin farklı türlerini açıklamak istiyoruz:

  • Dijital disiplin: İngilizce’de ‘’digitine movement’’ olarak geçen dijital disiplin, hatayı göstermek fakat özneyi tamamen iptal etmemek anlamına geliyor. Bu tür bir uyarı görevi görüp özneye özür dileme ve sorumluluk alma fırsatı sunuyor. Dijital disiplini somutlaştırmak adına ‘’Bu eylemin/söylemin yanlış, farkında mısın?’’ demeye benzetebiliriz.
  • Dijital giyotin: Bu cancel culture türü, daha sert olup öznenin takip edilmemesini, engellenmesini ve sosyal medyada görünmez kılınmasını hedefliyor. Bu tür, genellikle cinsel istismar ve ırkçılık gibi ağır durumlar söz konusu olduğunda uygulanıyor. Dijital giyotine maruz kalan insanlar, kurumlar ve markalar, çok hızlı bir şekilde dışlanıyorlar ve ellerindeki tüm gücü kaybediyorlar.
  • ‘’Zenginleri yiyin’’: İngilizce’de ‘’eat the rich’’ olarak bilinen bu tür, sınıfsal isyanın bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu tür kapsamında gösterişli yaşam tarzlarına ve ekonomik adaletsizliğe karşı tepki gösteriliyor.
  • Performatif aktivizm: Bu tür, herhangi bir hataya yönelik paylaşım yaptıktan sonra arkasını getirmeyen öznelere odaklanıyor. Örneğin, bazı kurumlar herhangi bir doğal afetten sonra üzüntülerini belli eden bir paylaşım yapıyorlar fakat sonrasında afet bölgesine herhangi bir yardımda bulunmuyorlar. Sosyal medya kullanıcıları, bu tarz göstermelik paylaşımlara karşı çıkarak bu paylaşımları yapan özneleri linç ediyorlar.

Hangi kuşak cancel culture’ı daha çok benimsiyor?

Yapılan araştırmalar ve genel algı, cancel culture’ın Z kuşağı bireyleri arasında yaygın ve belirgin olduğunu gösteriyor. Dijital platformları yoğun ve etkili bir şekilde kullanan Z kuşağı, kayıtsızlığa tahammülsüz olduğu için bu olguyu sık sık uyguluyor.

Sosyal medyayı ana iletişim ve etkileşim alanı olarak kabul eden Z kuşağı, eski jenerasyonlara göre sosyal ve politik konulara karşı daha duyarlı ve aktivist bir yapıya sahip. Bu yapı sonucunda da bu kuşağın bireyleri haksızlık olarak değerlendirdikleri durumlara karşı dijital dünyada ses çıkarıyorlar.

Susmanın ve tarafsız kalmanın suç ortaklığı olduğunu düşünen Z kuşağı, aynı zamanda derin bir hesap sorma isteği sergiliyor. Bu kuşağın kurumsal ve bireysel düzeyde şeffaflık ve hesap verebilirlik beklentileri diğer kuşaklara göre daha yüksek.

Z kuşağı tarafından adaletsizliğe karşı bir başkaldırı olarak görülen cancel culture, dijital dünyanın karmaşık ve tartışmalı bir gerçeği. Bazı insanlar bu fenomeni hesap sorma mekanizması olarak değerlendirse de bazıları da bu olgu kapsamında sınır ve adalet tartışmaları yürütüyor. Cancel culture hangi biçimde ortaya çıkarsa çıksın internetin gücünü ve kamuoyunun dijital ortamlardaki varlığını gösteren önemli bir toplumsal olgu olarak varlığını sürdürüyor.

İlginizi çekebilir: Toplumsal ceza mekanizmaları: Utançtan iptal kültürüne

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale