X

Bu senenin cinsellik modası: Özel yaşamın toplum meselesi haline gelmesi

Cinsellik modasından öne çıkanlar

17 Ocak’ta American Apparel firması, New York’taki mağazasında sergilediği transparan iç çamaşırları giymiş, vücut tüyleri alınmamış cansız mankenlerle bir anda tüm ilgilerin odak noktası haline geldi.

Marka gerçekten bu durumla ilgili farkındalık mı uyandırmak istiyordu, yoksa bu da provokasyon kokulu pazarlama stratejilerinden biri miydi?

Daha önce, 2012’de yazdığım bir yazıda, genital bölgenin ve yüzün tüysüz oluşunun bireyler ve toplum için ne anlama geldiğini hep birlikte detaylı olarak irdelemiştik.

‘Tüy meselesi’

Geçtiğimiz ay New York Times’da paylaşılan bir makalede, kadınların artık epilasyon konusunda daha az hassas oldukları ve vücut tüylerinin var oluşunun normalliğinin altını çizmek için çeşitli farkındalık kampanyaları düzenledikleri belirtilmişti.

Oyuncu Cameron Diaz, genital bölgedeki tüylerin bir amacının olduğunu ve bu tüyleri kesmenin burnunuzu kesmekle aynı anlama geleceğini (!) belirterek, ilginç açıklamlarda bulunmuştu.

Ayrıca yazdığı ‘The Body Book’ adlı son kitapta (evet, aynı zamanda kitap da yazıyor) Diaz, tüyleri göklere çıkarıyor ve kalıcı epilasyonun kesinlikle kabul edilemeyecek bir şey olduğunu belirtiyor.

Cameron Diaz’ın başlattığı bu halka mesaj verme ve kitap yazma akımını Beyonce Knowles yazdığı ‘Cinsiyet Eşitliği Miti’ isimli kitapla devam ettiriyor; ve starlar arasında kadın hakları ve cinsiyet eşitliği üzerine kıyasıyla bir mücadele başlıyor.

Emer O’Toole, The Guardian’da yayınlanmış olan bir makalesinde, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce koltuk altı tüylerinin alınmasının ya da kadınların bacaklarına epilasyon yapmasının söz konusu olmadığını söylüyor. 1964’ten itibaren ise kadınların %98’inin epilasyon yaptığını görüyoruz.

Gillette’in kadınlar için ürettiği ilk jilet 1915’te piyasaya sürüldü. Bu noktadan sonra da kadınlarda vücut tüylerinin oluşu anormal ve hijyenik olmayan bir şeymiş gibi topluma empoze edilmeye başlandı.

Epilasyon endüstrisi şu an kadınların utanç duyuğu ve sürekli yok etmek istediği tüylerden milyonlarca dolar para kazanıyor. Bu endüstrinin doyuma ulaştığı noktada ise aynı süreci erkek tüylerinin de yaşayacağını düşünüyorum.

‘Kadın vücudundaki tüyleri tekrar keşfediyoruz.’

Sevgili kadınlar! Bu sezon dolabınızda mutlaka bulunması gereken parçalardan biriyle tanışmaya hazır mısınız? 1970’lerin genital bölge tüyleri bu sezon çok moda.

Cameron Diaz’ın başlattığı akımdan sonra İngiltere’li bir araştıma firması, İngiltere’de yaşayan kadınların %50’sinin epilasyon yapmayı bıraktığını açıkladı.

Peki, kadınlar neden epilasyon yapmamalılar? Bu hipotezin altında yatan bilimsel gerçekler neler?

Öncelikle bunun rahatsız edici ve can acıtıcı bir uygulama olduğunu tüm kadınlar bilir. Ağda ya da epilasyon sırasında acı çeker, sonrasında kaşıntıyla başa çıkmak zorunda kalır ve tekrar uzamaya başladıklarında vücudunuzun kabarması sorunuyla karşı karşıya kalırsınız (Doğaya müdahale etmenin mutlak sonucu).

Kadınların epilasyon yapmasına karşı olan görüşün bu kadar yaygınlaşmasının bir diğer önemli sebebi de zamanla kazandığımız bakış açısı. Cameron Diaz’ın da dediği gibi, olgunlaştıkça bu tüylerin vücudumuzda bir işlevinin olabileceğini farkediyoruz.

Bu görüşü destekleyen bir diğer bakış açısı da; bu tüylerin bizim özelimiz olduğu ve partnerimizin bizi olduğumuz gibi kabul etmesini, toplumdaki düşüncelerin aksine hareket ederek bizi biz olduğumuz için sevmesini istediğimiz için epilasyon yapmamamız gerektiğini savunuyor.

Kadınların ‘benim vücudum, benim kararım’ felsefesini benimseyerek harekete geçtikleri ve bu konuda büyük bir farkındalık oluştuğu ortada. Peki bu hareket kadınların gerçekten hakları için ayaklandıklarının ve özgürlüklerini savunmaya başladıklarının bir göstergesi mi?

İngiltere’de yaptığı araştırmadan bahsettiğim şirket, kadınların neredeyse üçte ikisinin (%62) partnerlerinin kendilerini ‘doğal’ olarak tercih ettiklerini söylüyor.

Bu, bana bir kaç yaz önce okumuş olduğum ‘Defense of the hair, against the dictatorship of private grooming’ isimli, basitçe kadınların vücut tüyleri uzatma trendinin yeni bir pornografik estetik anlayışı olduğunu anlatan kitabı hatırlattı.

Yani üzülerek söyleyebiliriz ki bu tüy uzatma furyası, kadınların partnerlerini tatmin edebilmek için yaptıkları bir trende dönüşmüş durumda. Ortada farkındalık, kadın uyanışı gibi sosyal bir kadın hareketinin olduğunu savunmak yanlış.

Stéphane Rose, 20 yaş altındaki erkeklerin %40’ının daha önce beraber oldukları ya da cinsel içerikli filmlerde izledikleri kadınlarda vücut tüylerine rastlamadıklarını ortaya çıkarmış.

Kadınların vücut tüylerinden tamamen kurtulmak istemesine karşı başlatılan bir diğer kampanya olan, Mother London isimli bir ajansın başlattığı ‘Project Bush’, 93 kadının vulvasını (kadın dış genital organı) fotoğraflayarak bu konuda farkındalık sağlamayı amaçladı.

Proje fotoğrafçısı Alisa Connan ‘Fotoğrafladığımız kadınların hepsi farklı sebeplerle buradaydı… Bazıları kadınların medyadaki pozisyonundan, bazıları gelecekte kız çocuklarını bekleyen dünyadan endişelenerek projeye katıldı. Bir çoğu da bu projenin yapabilecekleri şeylerin başlangıcı niteliğinde olduğunu belirtti.’ diyor.

Epilasyon yaşı kadınlar arasında 11-12 yaşına kadar düşmüşken, küçük de olsa farkındalık kampanyalarının yapıldığını görmek rahatlatıcı. Fakat derinine inilmesi ve irdelenmesi gereken asıl konu ‘kadın olmak ne demektir?’ sorusu aslında.

Bence en iyisi özel hayatımızla ilgili bu konuları bir kenara kaldırmak ve toplumsal bir meseleymiş gibi lanse ederek tartışmaların asıl yönünü saptırmamak.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

Mademoiselle Juliette: Eski sevgilim hep bir şarkı söylerdi : “My baby loves me, I’m so happy. And that makes me a modern girl”. Bu şarkıyı dinleyince, belki de bu dünyada değiştirebileceğim şeyler vardır diye düşündüm. Etrafımdakileri sorgulayarak; okuduklarıma, gördüklerime, duyduklarıma kısacası etrafta olup bitenlere bir anlam vermeye çalışıyorum. Asıl soru: aşk nerede? Hayat bir mücadeleyse, en azından anlam çıkaralım. Bu yazdıklarım, Paris'te yaşayan bir toplumsal cinsiyet araştırmacısı modern kızın modern dünyadan hikayeleri. www.wronggender.wordpress.com

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale