X

bro’event’in kurucu ortaklarından Mustafa Topaloğlu ile spor etkinlikleri üzerine konuştuk

Etkinlikleri sıradan bir organizasyon olmaktan çıkarıp unutulmaz birer deneyime dönüştüren bro’event, Türkiye’nin en başarılı deneyim tasarımı ajanslarından biri. Bu başarının arkasındaki vizyoner isimlerden Mustafa Topaloğlu, hem kendi hikayesini hem de bro’event’in spor dünyasındaki etkileyici yolculuğunu bizlerle paylaşıyor.

Mustafa Bey, merhabalar, biz sizi yakından tanıyor olsak da henüz sizi tanımayan Uplifers okuyucuları için kısaca kendinizden ve broeventten bahsedebilir misiniz?

Merhabalar. Öncelikle bu fırsat için teşekkür ederim. Ben Mustafa Topaloğlu, bro’event’in kurucu ortaklarından biriyim. bro’event, etkinlikleri sıradan birer buluşma noktası olmaktan çıkarıp, unutulmaz deneyimlere dönüştürmeye odaklanan bir deneyim tasarımı ajansı olarak kuruldu. Kuruluşumuzdan bu yana, özellikle spor etkinlikleri alanında büyük başarılara imza attık. Deneyim tasarımı anlayışımız; her etkinliğin bir iz bırakması gerektiğine olan inancımızdan geliyor. Yaratıcılığı, yenilikçiliği ve iş birliğini temel alarak, markalar için hedef kitlelerine en etkili şekilde ulaşabilecekleri özgün deneyimler tasarlıyoruz.

‘Deneyim tasarımı’ odaklı bir hizmet anlayışınız var ve bugüne kadar çok sayıda etkinliğe ev sahipliği yaptınız. Sportif etkinlikler planlamada ve yönetmekte hatrı sayılır başarılarınız var. Biraz bu başarılarınızdan ve arkasındaki motivasyondan bahsedebilir misiniz?

Spor etkinlikleri, aslında insanları bir araya getiren, aynı duyguları paylaşmalarını sağlayan en güçlü platformlardan biri. Bu anlamda spor etkinlikleri organize etmek, yalnızca teknik bir süreç değil, aynı zamanda duygusal bir bağ yaratmak anlamına geliyor. bro’event olarak, bu bağları yaratmak için spor etkinliklerinde uzmanlaştık. Yıllar içinde gerçekleştirdiğimiz koşu etkinlikleri, yelken yarışları, bisiklet turları, turnuvalar vb. etkinlikler ekibimizin yenilikçi ve disiplinli çalışma anlayışının birer yansıması. Her etkinlikte asıl amacımız, katılımcıların etkinlikten ayrılırken yaşadıkları deneyimi unutulmaz kılmak. Bu motivasyonla, her seferinde kendimizi daha fazla zorluyor, yaratıcı çözümler sunuyoruz.

Yıllardır sürdürdüğünüz ve yine başarıyla adınızdan söz ettirdiğiniz bir spor etkinliğini daha geride bıraktınız: Decathlon Büyükada Yarı Maratonu. Sizce maraton bu yıl nasıl geçti?

Bu yılki yarı maraton, tam anlamıyla unutulmaz bir etkinlik oldu. Büyükada’nın doğal güzellikleri eşliğinde gerçekleştirilen yarışta katılım her zamanki gibi oldukça yoğundu. Katılımcıların enerjisi ve coşkusu, etkinliğin ruhunu daha da güçlendirdi. Maraton boyunca sadece yarışmakla kalmadık, aynı zamanda katılımcıların kendi sınırlarını zorladıkları, kişisel hedeflerine ulaştıkları bir deneyim yaşadıklarına şahit olduk. bro’event olarak, böyle büyük bir organizasyonu bir kez daha başarıyla tamamlamış olmak bizim için büyük bir gurur.

5 km, 10 km ve 21 km olmak üzere üç farklı parkurda gerçekleşen bu özel etkinlik, sadece Türkiye’den değil, dünyanın dört bir yanından koşucuları da ağırladı. Yaklaşık 22 farklı ülkeden 3.000 koşucunun katıldığı Decathlon Büyükada Yarı Maratonu sonunda, genel klasman ve yaş kategorilerinde dereceye giren kadın ve erkek sporcular, kupa ve sponsor hediyeleri ile ödüllendirildi.

Hazırlık sürecinizden bahsedebilir misiniz? Bu tür büyük etkinliklere hazırlanırken, sponsor markalarla iş birliği sürecini nasıl yönetiyorsunuz? Markalarla çalışmaya nasıl başlıyorsunuz ve süreci nasıl ilerletiyorsunuz?

Hazırlık süreci her zaman detaylı ve çok aşamalı oluyor. İlk olarak etkinliğin amacını ve katılımcı profilini belirleyerek işe başlıyoruz. Ardından sponsor markalarla iş birliğine giriyoruz. Sponsorlarımızla yakın bir iş birliği içinde çalışmak, etkinliğin başarısı açısından çok önemli. Markaların hedef kitlesine uygun stratejiler geliştiriyor, onların değerlerine paralel bir deneyim sunmaya özen gösteriyoruz. Bu süreci yürütürken, karşılıklı güvene dayalı bir iş birliği kurmak, markanın stratejik hedeflerine ulaşması için atılması gereken temel adımların başında geliyor.

Bu tarz iş birliklerinde markanın organizasyona değer katması kadar organizasyonun da markaya değer katması gerekiyor. Aksi halde sürdürülebilir bir ilişki kurmak mümkün değil.

Markalar için bu tür spor etkinliklerine sponsorluk yapmanın avantajları neler? Özellikle Decathlon Büyükada Yarı Maratonu gibi büyük ve her yıl gerçekleştirilen etkinlikler, markalara ne gibi stratejik fırsatlar sunuyor?

Spor etkinlikleri, markaların sadece görünürlük değil, aynı zamanda hedef kitlesiyle duygusal bir bağ kurması açısından da büyük bir fırsat. Katılımcılar, bir spor etkinliğinde markalarla doğrudan temas halindeyken, o markayla ilgili deneyimlerine ve duygularına dair daha derin bir izlenim bırakıyorlar. Decathlon Büyükada Yarı Maratonu gibi büyük organizasyonlar, sürekli tekrarlanan etkinlikler olduğu için markaların her yıl aynı kitleyle yeniden buluşmasına olanak sağlıyor. Bu da uzun vadeli bir marka bağlılığı yaratmak için büyük bir fırsat.

Büyükada’da koşan katılımcıların çok büyük bir bölümü yarış takvimini önden hazırlıyor, yıl içinde benzer segmentte 4-5 yarışta koşuyor, düzenli spor yapıyor ve hobilerine bütçe ayırıyor. Biz de yaptığımız çalışmalarla markaların bu kitleye birebir dokunmasına olanak sağlıyoruz.

Gelecekte bu tür etkinlikler için yeni iş birlikleri ve sponsorluk stratejileri planlıyor musunuz? Sponsor olmayı düşünen markalar neler yapmalı, hangi adımları takip etmeli?

Elbette, her zaman yeni iş birliklerine açığız. Spor etkinlikleri, markaların hedef kitlesine doğrudan ulaşabileceği benzersiz platformlar sunuyor. Sponsor olmak isteyen markalar için en önemli tavsiyemiz, etkinliğin hedef kitlesine uygun stratejiler geliştirmeleri ve katılımcılarla samimi bir bağ kurmaları. bro’event olarak, markaların bu süreçte nasıl bir yol izlemeleri gerektiği konusunda onlara rehberlik ediyor ve iş birliğimizi bu doğrultuda ilerletiyoruz.

Katılımcılardan da bahsedelim. Spor etkinliklerine genellikle genç’ insanların katıldığına dair bir algı var. Ancak farklı yaş gruplarına ve demografik profillere de hitap ediyorsunuz. Bu çeşitliliği nasıl yönetiyorsunuz ve farklı hedef kitlelerine nasıl ulaşıyorsunuz?

Bu noktada, etkinliklerin sadece gençlere değil, farklı yaş gruplarına hitap ettiğini göstermek bizim için önemli. Decathlon Büyükada Yarı Maratonu gibi etkinliklerde her yaştan katılımcı görmek mümkün. Çeşitliliği yönetmek, etkinlik tasarımının en önemli aşamalarından biri. Farklı demografik gruplara hitap eden deneyimler tasarlayarak, katılımcıların etkinlikte kendilerini özel hissetmelerini sağlıyoruz. Bu da her yaştan ve profilden insanı etkinliğe çekiyor.

Kürsü ödülleri sadece mesafe veya cinsiyete göre değil aynı zamanda yaş gruplarına göre de ayrılıyor. Bu sayede katılımcılar genel klasmanda kürsü hedeflemese de kendi yaş gruplarında dereceye girmek için mücadele edebiliyor.

Son olarak, Uplifers okuyucularına eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Spor etkinlikleri, bir yarışın çok ötesinde anlamlar taşır. Onlar, hayatın temposunu yakalamak, kendi sınırlarını aşmak ve her adımda unutulmaz anılar biriktirmek için harika fırsatlar sunar. Aynı zamanda markalar için de benzersiz bir platformdur. Bir etkinlik aracılığıyla hedef kitlenize özel ve anlamlı deneyimler sunarak, onlarla güçlü ve kalıcı bağlar kurabilirsiniz. Katılımcılarla bu tür kişisel temaslar, markanızın uzun süre hafızalarda kalmasını sağlayacak izler bırakır. Bu anlamda markalarla hedef kitleleriyle direk temasa geçecekleri anlar yaratmak ve deneyimlerimizi paylaşmak için sabırsızlanıyoruz. 

Son olarak gelecek etkinliklerimizde, Uplifers okuyucularını da aramızda görmeyi çok isteriz.

İlginizi çekebilir: Ada’da keşif dolu bir koşu: Decathlon Büyükada Yarı Maratonu’nda keşfedebileceğiniz yerler

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale