X

Brand Week İstanbul 2017: Yılın en ilham verici haftasında neler oldu?

Yılın en ilham verici haftası Brand Week İstanbul, bu sene 6-10 Kasım 2017 tarihleri arasında Zorlu PSM’de gerçekleşti. “Legends” teması işlenen ve “her marka kendi efsanesini yaratmalıdır” mottosuyla yola çıkan Brand Week 2017’de bu yıl Iron Maiden grubunun solisti Bruce Dickinson, L’Oreal Dijital Dönüşüm Direktörü Jean-François Mignot, Apple’ın efsanevi Kreatif Direktörü ve bestseller yazar Ken Segall, Fütürist, Yaratıcılık & İnovasyon Danışmanı Daniel Granata, Besin Fütüroloğu Morgaine Gaye gibi isimlerin yanı sıra yakından tanıdığımız komedyen, aktör ve yapımcı Cem Yılmaz ve devlet sanatçısı, UNICEF İyiniyet Elçisi Ali Poyrazoğlu gibi isimler de konuşmacıydı.

Brand Week 2017, #EfsaneIstanbul yürüyüşü ile başladı
Brand Week 2017, #EfsaneIstanbul yürüyüşü ile başladı.

Brand Week 2017, efsane unvanına yaraşır sayılı şehirlerden biri olan İstanbul’un benzersiz duraklarından Balat’ta yapılan bir keşif turuyla başladı. Saffet Emre Tonguç rehberliğinde gerçekleşen #EfsaneIstanbul Yürüyüşü’ne katılan birçok ünlü isim tarafından çekilen fotoğraflar, Brand Week Istanbul boyunca #EfsaneIstanbul başlığıyla Zorlu PSM’de sergilendi. Brand Week Istanbul ve MediaCat öncülüğünde başlatılan yepyeni bir projenin ilk etabı olan bu yürüyüş, İstanbul’un sonbaharında en güzel fotoğraf veren semtlerden biri olan Balat’ta yapıldı. Yürüyüşte çekilen ve #EfsaneIstanbul hashtaginde toplanan fotoğraflar Zorlu PSM’de sergilenirken, elde edilen gelirin Balat sokak çocuklarına yardım etmek üzere Toplum Gönüllüleri Vakfı’na bağışlanması planlanıyor.

1. Gün: Pazarlama Günü
Bruce Dickinson: “Hayran kitlesi nasıl yaratılır?”
Brand Week 2017’nin en çok ilgi gören konuklarından biri Iron Maiden solisti Bruce Dickinson’du.

Brand Week Istanbul 2017’nin açılış gününün şüphesiz en sıra dışı isimlerinden biri; sadece sanatçı kimliğiyle değil, iş adamı ve pilot sıfatlarıyla da tanınan Bruce Dickinson oldu. Tüm iş dünyasına “Müşteri değil, hayran toplayın.” mesajıyla seslenen Bruce Dickinson’ın Brand Week Istanbul’daki konuşmasının ana teması müşteriden hayran yaratmak üzerine oldu. Bruce Dickinson, aynı zamanda günümüzde ilişki kurmanın en önemli güçlerden biri olduğunu vurguladı. “İletişim kurmuyoruz, mesajlaşma adı altında aramızda harfler savuruyoruz. Aslında bir mesajımız var fakat cevap alamıyoruz.” diyerek bugünün iletişim dünyasını tanımlayan Bruce, “Tıpkı konserler gibi müşterinizle bir araya gelme yollarını bulun.” sözleriyle konuşmasını bitirdi.

Dijital Para: BitCoin yine odak noktasıydı

Brand Week Istanbul’un ilgi çeken konularından bir tanesi de Aslı Şafak’ın moderatörlüğünde gerçekleşen, Bloomberg HD’den Cüneyt Başaran, Açıl Sezen, Gökhan Şen’in katıldığı “Dijital Dönüşüm Ekonomisi” oturumu oldu. “Kripto parayı cazip kılan da zaten, sahibi olmayan, herkese açık ve kontrol edilemeyen bir para birimi olması.” sözleriyle açıklanan dijital para BitCoin, katılımcılar tarafından ilgiyle takip edildi.

#TEAmojiNOW

İnce belli çay bardağı simgesini emojiler arasına katmak için Çaykur’un #TEAmojiNOW etiketli kampanyası ilk defa Brand Week Istanbul’da tanıtıldı. Meksika’nın tacosu, İtalya’nın makarnası ve birçok kahve emojisi varken dünyanın en çok çay tüketen ülkesi Türkiye’nin ince belli çay bardağı emojisinin de yerini alması için tüm çay severlerden destek istedi.

Besin Fütüroloğu Morgaine Gaye, geleceğin gıda trendlerini açıkladı
Besin Fütüroloğu Morgaine Gaye, geleceğin gıda trendlerini açıkladı

İlk günün konukları arasında yer alan ve Uplifers ekibi olarak ilgiyle dinlediğimiz besin futüroloğu Morgaine Gaye, geleceğin çarpıcı gıda trendlerini katılımcılarla paylaştı. Tadı, sadece dilimizle aldığımız lezzet olarak değil, deneyim ve duygularla hissedilen bir olgu olarak açıklayan Gaye, kültür, tarih ve kişiliğin yediğimiz şeyleri belirlediğini söyledi. Gelecek on yıldaki gıda trendlerini şekil ve doku (texture), toprağa dönüş (back to the land), çocuk ruhlu büyükler (kiddult) ve yıkım (disturaption) olmak üzere dört ana başlıkta topladı.

2. Gün: Yaratıcılık Günü
Konuşmacıların ortak noktası: Basitlik vurgusu

Brand Week İstanbul’un, Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde gerçekleşen ikinci gününde; Apple’ın ünlü kreatif direktörü Ken Segall, dünyanın en genç CEO’su Jenk Oz ve “2020 Vizyonu: Geleneksel Kuralları Unutun” başlıklı konuşmasıyla Facebook’un Global Pazarlama Direktörü Sarah Personette gibi birbirinden efsane isimleri konuşmacıydı.

Apple’ın efsane “Farklı Düşün” (Think Different) kampanyasını yöneten, Steve Jobs ile 12 yıl birlikte çalışan, Apple ürünlerinin isimlerindeki “i” eklentisinin mucidi Ken Segall, Brand Week Istanbul’un ikinci gününde salonu dolduran binlerce kişiye aynı zamanda kitabının da adı olan “O kadar basit ki” temalı bir konuşma yaptı.

Ortadoğu ve Müslüman genç nüfus uzmanlarından biri olan Sawsan Abdillahi, Brand Week Istanbul’daki konuşmasında “M Jenerasyonu” yani, dünya çapındaki genç Müslüman topluluğun yaklaşımlarından bahsetti. Brand Week Istanbul 2017’de, Müslüman pazar potansiyeli de ilgi gören konulardan biri oldu. Verilen bilgiye göre; “İslami Finans” 1.6 trilyon dolar, “Helal Gıda” 2 trilyon dolar, “Medya ve Eğlence” 301 milyar dolar, “Seyahat” 238 milyar dolar, “Helal İlaç” 103 milyar dolar, “M Modası” 484 milyar dolar, “Helal Kozmetik” 73 milyar dolar olduğu ifade edildi.

L’Oréal Dijital Dönüşüm Direktörü Jean-François Mignot ile “güzelliğin dijitalleşmesi”

Dijital Dönüşüm Perspektifleri başlığının konuşmacılarından biri de L’Oréal’in Dijital Dönüşüm Direktörü Jean-François Mignot’tu. 7 Kasım’daki Marketing Day’de “When Digital Meets Beauty” başlıklı ilham verici bir konuşma gerçekleştiren Mignot, konuşmasında teknolojinin yalnızca insanlar arasında ilişki kurulmasıyla değer yaratan bir araç olduğunun altını çizdi.

Arçelik’in sevilen karakteri Çelik ile Cem Yılmaz sahneye çıktı
Arçelik’in sevilen karakteri Çelik ile Cem Yılmaz sahneye çıktı

Brand Week 2017’nin en çok dikkat çeken oturumlarından biri de, Türkiye’de bir ilk olan interaktif hologram tekniği ile izleyicinin karşısına çıkan Cem Yılmaz ve Çelik’in katılımıyla gerçekleşen “Art of Collaboration-İşbirliği Sanatı” adlı oturumdu. Arçelik’in ana sponsoru olduğu Arif V 216 filminden bahseden Cem Yılmaz, marka işbirlikleri ve sponsorlukların önemine dikkat çekerek: “İnsan yanında kendi gibi düşünen bir marka, bir kuvvet istiyor. Arçelik bu konuda bizi yalnız bırakmadı. Ortaya da güzel bir film çıktı. Ocak ayında hep birlikte perdede göreceğiz.” dedi.

Brand Week’in, moderatörlüğünü Google & Youtube Ajans Pazarlama Direktörü Cenk Bülbül’ün yaptığı oturumun yakından tanıdığımız ünlü konukları ise Youtube kanalı ile 6 ayda 450.000 aboneye ulaşan Çağla Şıkel, şef Arda Türkmen ve İzzet Çapa’ydı.

Felis Ödülleri yine yılın en iyilerini “kedilendirdi”
Felis Ödülleri, yılın en iyilerini ödüllendirdi.

Sektörün en fazla başvuru alan yarışması Felis Ödülleri, 7 ve 8 Kasım akşamlarında Zorlu PSM’de yılın en iyi işlerini taçlandırdı. 8 Kasım’da ise yaratıcılığı, stili ve müziğiyle orijinal olanları kutlayan, adidas Originals’ın, Brand Week Istanbul ile ev sahipliğini paylaştığı After Party’de, sahnede Türkçe rap’in son dönemde en dikkat çeken isimlerinden Ezhel sahnedeydi.

3. Günün teması “eğlence”ydi.

Brand Week İstanbul’un üçüncü gününde onur konuğu olan Yavuz Turgul, iki Grammy ödüllü tasarımcı Stefan Sagmeister ve “Zirvede Kalabilmek” başlıklı konuşmasıyla MFÖ grubundan Fuat Güner, eğlence sektörünün ana tema olduğu günün efsane konuşmacıları arasındaydı. filmlerinin yaratım süreçlerine dair deneyimlerini paylaşan Yavuz Turgul, “Herkesin aklına yaratmak üzere bir fikir gelir. Önemli olan bu yaratımı bir hikayeye dönüştürüp sağlam bir yapıya dayandırmaktır.” dedi.

Brand Week Istanbul’un üçüncü gününde yoğun ilgiyle takip edilen bir diğer konuşmacı ise tasarım dünyasının rockstar’ı olarak tanınan Stefan Sagmeister oldu. Konuşmasında “Hızlı tasarlayabilmek için bir kısayol” olarak gördüğü güzellik kavramının öneminden bahsetti.

“Zirvede Kalabilmek” adlı konuşmaya MFÖ grubu temsilen Fuat Güner katıldı. Yıllar içerisinde müzik dünyasında konumlandıkları zirveye marka gözüyle bakan Güner, “Zirveye çıkan yol ne kadar uzunsa, o kadar hazmedilmiş oluyor. Biz yirmili yaşlarımızdayken bize müziğimizin sadece Amerika’da tutabileceği söylendi. 35 yaşımıza geldiğimizde zirvedeydik. Bu noktaya ulaşmamız yıllar aldığı için çok mutluyum” dedi.

Daha iyi bir dünya için: “Brands for Good”

Brand Week Istanbul kapsamında hazırlanan “Brands for Good” adlı tam günlük özel programla sosyal sorumluluk konusunun iş dünyası ve iletişim sektöründeki yerinin değerlendirildiği bir platform yaratıldı. Sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk konusunda farklı yaklaşımlardan özel sektör ve sivil toplum işbirliği örneklerine; iyi yaşamı odağına alan yenilikçi girişimlerden amaç odaklı pazarlama iletişimi alanındaki en iyi global örneklere; kadın, eğitim ve mülteci sorunlarından modern kurumsal itibar yönetiminin dinamiklerine ve The Big Issue’nun kurucusu Baron John Bird öncülüğünde toplumsal sürdürülebilirliği iş modeline dönüştürme meselesine kadar sosyal sorumlulukla ilgili birçok farklı alt başlık bu program kapsamında ele alındı

Yoksulluk içinde büyüyen, koruyucu aile tarafından yetiştirilen, bir zamanlalar sokakta yaşayan Baron John Bird, kurucusu olduğu “The Big Issue” dergisiyle Birleşik Krallık’ın en güçlü sosyal kurumlarından birinin başında. “Liderlerin güçlü olmaları, akıllı oldukları ya da yanlış yapmadıkları anlamına gelmez. Onlar, veren el olmak ile ne kadar büyük bir güç elde edebileceklerini bir bilseler, durum çok daha farklı olurdu.” sözleriyle Brand Week Istanbul’un farkındalık yaratan konuşmalarından birine imza attı.

Son gün, “Spor Günü”

Yılın en ilham verici haftasının son günü olan “Spor Günü”, iletişim ve spor dünyasının efsane isimlerini buluşturdu. Sportsnet Group ve Mediacat işbirliğinde, beIN Sports desteğiyle oluşturulan “Spor Günü”nde, Türkiye’den ve dünyadan birçok efsane konuşmacı, spor ve markaların birbiri üzerindeki etkisini masaya yatırdı. Günün konuşmacıları arasında Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş, beIN Sports Prodüksiyon Direktörü Bruno Bensimon, dünyaca ünlü futbolcu Eric Abidal, Google’ın Biletleme ve Etkinlik Endüstri Başkanı Michal Lorenc ve Beşiktaş’ın efsane üçlüsü Metin Tekin, Ali Gültiken ve Feyyaz Uçar yer aldı.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale