Bir yanım bahar bahçe, bir yanım fırtına: Yolumuzu kaybettiğimizde bize ne yol gösterir?

Bu aralar yazın da gelmesiyle içim birazcık karışık. Bir yanımda kuşlar cıvıldarken, bir yanımda da gece yarısı aniden ortaya çıkan fırtınada hırçın dalgalarla boğuşan bir balıkçı teknesi çaresizliği var. Ama durun bir dakika, bu balıkçı teknesi yola koyulmadan bilmiyor muydu fırtınanın kopacağını? Sahi, neden bu hazırlıksız yakalanma hali? Nasıl başa çıkılır ki onca büyük dalgayla? Yılların balıkçıları bunu bilir de, bilmediği sulara ilk kez giren benim gibi çaylaklar ne yapacak?

Sakince fırtınanın durup dinmesini beklemek, her bir fırtına sonrası açacak güneşli gökyüzüne merhaba diyebilmek için sabretmek gerekmiş. Bunu ben, o boyumdan büyük dalgalarla boğuşurken çokça kez tecrübe ettim. Ve hatta, bazen fırtınanın olması kapkara bulutları dağıtmak için de iyiymiş, yaşadım, öğrendim. Ve öyle ki, fırtınanın kopmasına sevinecek kadar güzellikler de olasıymış. Hayat işte, olumsuzluklardan da öğrenecek onca şey var. Yeter ki doğru yorumlamayı bilelim.

Dedim ya bir yanımda kuşlar cıvıldarken, bir yanımda dalgalarla boğuşan emektar bir balıkçı var diye, peki ben neden ara ara kaybediyorum kuş seslerimi? Neden içimdeki karmaşadan duyamaz oluyorum? Oluyor işte bazen, insanız ve her duygu bizim için. Önce bunu kabulle başlamalıyız sanırım.

Peki, size de olur mu hiç, ara ara kaybolmuşluk hissi? Eminim oluyordur, hangimizin çıkmazı, hangimizin boğuştuğu dalga yok ki bu hayatta? Ve sanırım, hepimiz kendimizce bir çıkış yolu buluyoruz. Kimimiz daha hızlı çıkarken o fırtınalı sulardan, kimimizinki biraz zaman alıyor.

Ama tüm bunların sonucunda tecrübe ettiğimiz en büyük gerçeklik, fırtınanın da kara bulutların da bir gün bittiği, öyle değil mi? İşte ben; bu seferki iç döküş yazımda kendimi aramaya çıktım. Bir yandan içimdeki karmaşık iklimlere uyum sağlamaya çalışırken, bir yandan yeni keşfettiğim sokaklarda yürümenin tadını çıkarmaya çalışıyorum.

Fakat bazen, ne kadar cesur davranıp o yola girsem de, karşıma çıkacak her duruma hazır olamıyorum. Aslında galiba en güzeli hep hazırlıklı olmak değil mi?

Düşünüyorum da içimde ne çok keşfetmek istediğim ama sonu bilinmezliklerle dolu yollarım varmış. Bu aralar, ben biraz o bilinmez yollara girdim. Ara ara da çıkamadığım, kaybolduğum yollarım oldu. Ondan galiba hala kendimi aramalarım. Kaybolmuşluğumu sevdim de biraz, bana daha önce karşılaşmadığım yeni yeni sokaklar gösterdi. O sokaklarda bazen gölgede durup dinlenme şansım oldu, bazen de fazla karanlık geldi hızlı hızlı yürüdüm, daha aydınlık yeni sokaklara daldım. Tıpkı yeni bir şehri keşfetmeye giden bir turist gibi, sırt çantama, aniden yağacak yağmurda ıslanmamak için pratik bir yağmurluk koyuyorum şimdilerde, çantam her duruma uyum sağlamak için tedarikli. Böylece, her türlü durumda hazırlığım oluyor ve keşfe çıktığım şehirde gezmekten hiçbir şey beni alıkoymamış oluyor.

Ben kendimi iyi ki arıyorum; böylece içimde çıktığım bu turistik geziler sayesinde, her seferinde yenilenmiş, yeni yerler keşfetmenin heyecanıyla doluyor içim. Peki ya sen? Sen de kendini arayanlardan mısın? Keşif için destek istersen, uzanacak el olabilmek isterim. Böylece, şarkıda dediği gibi “tüm kaybolanlar, kaybolmuşlara rastlar zamanında birinde”, birbirine el uzatır keşif yolculuğunda. Belli mi olur?

İlginizi çekebilir: En kıymetli misafirinize iyi bakın: Kendini sevmek

Pınar Tümkaya
Selamlar, ben Pınar Tümkaya. 1984 senesinde sevimli bir Akdeniz kenti olan İskenderun’da doğdum. Çukurova Üniversitesi İktisat Bölümünden 2007 senesinde mezun olmadan hemen önce hep ... Devam