X

Bir günü kaç maskeyle tamamlıyorsunuz?

İnsanlar çocuk yaştan itibaren çevresel öğrenme yöntemi ile birlikte aile, arkadaş, iş, sosyal yaşantı, ilişkiler ve toplum gibi alanlarda ilişki kurmak, kabul görmek, birtakım şeyleri elde etmek veya çeşitli duyguları yaşayabilmek adına bir role bürünür ve maskelerini takarlar. Bunu bilinçli veya bilinçsiz olarak yapabiliriz. Daha önce bahsetmiş olduğum çevresel sinir sistemi sürekli olarak etkileşim halindedir, tüm girdileri alır ve bunlara kayıt haline dönüştürür. Zihin ve beden de daha sonra kullanılmak üzere bu girdileri şekillendirir. Bu yol içerisinde sürekli olarak çevremizdeki insanlardan ve ortamlardan maruz kaldığımız düşünce ve davranışlar çok önemlidir, çünkü sürekli olarak kayıt halinde olan bir mekanizma olumlu ve olumsuz olarak tüm girdileri alır ve bizim duygu, düşünce ve davranışlarımızı şekillendirmeye başlar. Bu durum eğer bilinçaltı tarafından gerçekleştirilirse, kişinin kendisiyle karşılaşması ve kendi isteklerini fark etmesi, kendini görmesi biraz zaman alabilir. Bu şekilde hayatta kalmayı öğrenmiş bir birey, her ortamda başka bir rolü oynamayı otomatik olarak gerçekleştirebilir. Kişi bilinçli olarak bunu yapma eğiliminde ilerliyorsa, özellikle hissetmek istediği, kendini eksik bulduğu, hayatta açlığı olan yönlerini kapatabilmek adına bu koşullanmalara kendi isteyerek girmiş olabilir. Kendisi eğer bu maskeleri takmaz ve rolü devam ettirmezse ne yapamayacağını bilebilir, çünkü bugüne kadar hiç kendi suratına bakmamış olabilir.

Maskelerden bahsederken konuyu daha iyi anlamak için Carl Gustav Jung’dan da bahsetmemiz gerekir. Kendisi psikolojideki önemli kişilerden biridir ve önemli kişilik teorilerinden birini oluşturmuştur. Psikolojide maskeler kavramını kendisi ortaya atmıştır. Jung buna Latince’de oyuncu maskesi anlamına gelen persona adını kullanmıştır. Persona kişinin kendisi dışında dış dünyaya karşı taktığı maskelerdir. Kişinin kendisi dışında başka biri olmaya çalışmasıdır. Yani başka bir kişi rolü yapmasıdır, aynı oyunculukta olduğu gibi.

Persona diğer insanlar ile ilişkilerimizi daha basit şekilde sağlamak ve hoş karşılanmak için bir gereklilik olabilir. Ancak Jung’un da dediği gibi aslında bunlar kişinin gerçek olduğuna inandığı sahte kişiliklerimizdir. Bir yere kadar dışarıya yönelik iyi bir etkileşim devam ettirebilmek adına sahte kişilikler sağlıklı olsa da bu maskeler nerede kontrolden çıkmaya başlar? İnsanların yerleşik topluma geçtikten sonra iş hayatı yapısının oluşması ve gelişmesi beraberinde gelen maddi ve manevi beklenti yapılarının artması, bunun sonucunda oluşan, tüketim odaklı gelişen, dünya düzeni ve beraberinde her geçen gün gelişen teknoloji ile hayatımızda yer alan sosyal medya yapılanması, günden güne daha fazla maskeler sahibi olmamıza doğru bizim için yolları oluşturmaktadır.

Hatta artık günümüzde bu bir zorunluluk haline gelmiş ve insanlardan maske takmaları talep edilmektedir. Örneğin; iş hayatınızda işverenleriniz tarafından sizden başka bir role girmeniz istenebilir veya sosyal medyada var olmak ve bunu maddi ve manevi olarak bir kazanca döndürmek adına insanların kendi isteğiyle veya markaların beklentileri ile personalar yaratılabilir. Burada önemli olan bunların hepsi maddiyat, yönetilme, sosyal yönelim oluşturma, tüketimi belirleme gibi birçok kazanç sağlama unsurlarının oluşturulması amacıyla oluşturulmuş olan yapılardır. Ama unutmamak gerekir ki hayatta her şeyin ölçüsü önemlidir. Kişi bu maskelerin sayısını çok arttırdıkça veya çok fazla bu rolü üzerinde taşıdığında kişiyi zehirlemesi muhtemeldir. Bunun örneklerini güç zehirlenmesi yaşayan insanlarda ya da girdiği zor rollerden daha sonrasında çıkamayıp hayatını sonlandıran oyuncularda ya da kendi hayatımız da yaşadığımız buhranlar içerisinde görmemiz mümkün olacaktır. Paracelsus’un da dediği gibi hayatta her şey zehirdir, önemli olan dozudur.

Kişinin kendi öz benliğine karşı yaptığı zehirlemeler de uzun vadede zihinsel ve bedensel olarak yıpratıcı olacaktır, evrende olduğu gibi bedeninizin işleyişi de kendi alma-verme dengesi kuracaktır. O yüzden hayatta seçimlerimizi ve beden işleyişimizi anlamak önemlidir. Bu konunun sonuna gelirken Japonların da bu konuda güzel bir sözü vardır. Bende kendim bu yapıyı benimsemeye çalışır ve sağlıklı bulurum. İnsanların 3 yüzü vardır derler. 

  • İlk yüzün, dünyaya gösterdiğin yüz
  • İkinci yüzün, yakın arkadaşlar ve ailene gösterdiğin yüz 
  • Üçüncü yüzün, ise kimseye göstermediğin yüz ve bu senin gerçek yansıman ve kim olduğundur.

Bu haftanın kapanış egzersizini de alttaki soruları cevaplayarak yapabilirsiniz.

  • Sizin gündelik hayatta taktığınız kaç maskeniz var?
  • Sizin bu maskeleri takmanıza yol açan iç ve dış etkenler? 
  • Bu maskeleri taktığınızda ve çıkardığınızdaki değişimleri duygusal ve fiziksel olarak nasıl gözlemliyorsunuz?

Umarım hayatın ve sistemin bize takın diye vermiş olduğu maskelerin arasında kaybolmadan, kendi öz benliğimiz içerisinde, kendi yüzümüzün yansımasını görmeyi kaybetmediğimiz, her gün rahatça çıkarabildiğimiz sayılarda maskelerimiz olması dileğiyle…

İlginizi çekebilir: Güven mi, kontrol mü?

Mert Bağ: Merhabalar, ben Mert Bağ. Erken yaşlarda ilk olarak voleybol branşını hayatıma kattıktan sonra basketbolla tanıştım ve uzun yıllar basketbol ve voleybol branşlarında çeşitli takımlarda oynadım. 2012 yılında aktif sporculuk hayatımı bırakarak, Marmara Üniversitesi Spor Yöneticiliği bölümünü bitirdim. Üniversitedeyken pazarlama, iletişim ve psikoloji alanlarında daha çok uzmanlaşmaya çalıştım ve birçok farklı spor branşını da tecrübe etme şansı buldum. Kısa bir süre spor pazarlaması alanında çalıştıktan sonra, 2017 yılından itibaren insan bedeni üzerine egzersiz, nefes, fiziksel ve zihinsel beden travmaları gibi alanlarda yurt içinden ve yurt dışından eğitimler alarak bu alanlarda çalışmaya ve kendimi geliştirmeye devam ediyorum. Kendi bedensel travmalarımı çözmek adına çıktığım bu yolculukta çok fazla farklı keşiflerin içerisinden geçtim ve insanı anlamaya dair her bilimsel alanın içerisinde dolanmaya çalışıyorum. O yüzden burada yazmaya, sizlerle paylaşmaya çalışacağım şeylerde kendi geçtiğim yollardan, bu yolda karşılaştığım farklı öğrencilerim ve danışanlarımla tecrübe ettiğimiz deneyimlerden, araştırmış olduğum farklı konulardan bahsetmek olacak. Bir gün psikoloji ile ilgili bir yazıya denk gelmişken, bir sonraki yazıda egzersiz, bir sonrakinde biyolojiden, bir başka yazıda nefesten bahsetmiş olabilirim sizlere, insanın işleyişi ve bağlantılı olduğu veya yoldayken karşılaşmış olduğum ne varsa bütün bu deneyimleri sizlerle paylaşacağım. Bu uzun ince karışık bir adamın insanı, işleyişi ve evreni keşfetmek adına çıkmış olduğu bir serüven, bu serüvenin içerisinde durağımız şu anda burası. Burada olmaktan umarım siz de keyif alırsınız.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale