X

Bir doktorun ağzından: Doktorların doğaüstü varlıklar olmadığını anlamamızı sağlayacak dokunaklı bir hikaye

Pek çoğumuzun hayatında bir dönem kahramanlık yapmış bir doktor vardır. Yeri geldiğinde hayat kurtaran, yeri geldiğinde erken teşhis, doğru tanı, yerinde müdahale gibi şeylerle sağlığımıza yeniden kavuşmamızı sağlayan bu insanları genel olarak doğaüstü bir varlık gibi görme eğiliminin olmadığını söyleyemeyiz. Bizim böyle düşünmemize neden olan, büyük oranda, iyileşmenin mümkün olmadığı hatta ölümle bile sonuçlanabileceği durumlarda onların karşımızda metanetle durup görevlerini yapmaları olabilir. Ancak düşündüğümüzün aksine onlar doğaüstü varlıklar değil ve karşılaştıkları kötü durumlar karşısında, her ne kadar bize belli etmemek konusunda başarılı olsalar da, tıpkı bizim gibi üzülüyor ve duygusal tepkiler veriyorlar. Aşağıda stajyerliğini bir acil serviste yapan Doktor Emily Silverman’ın hikayesini bulabilirsiniz. Silverman’ın hikayesi bize doktorların yaşadığı son derece ‘insani’ durumları anlatıyor:

“3 yıl önce stajyer doktorluğa başladığımda ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yokmuş gibi hissediyordum. Birini incitebileceğimden korkuyordum. Hastalarımın çoğunun onlara reçeteyle yazamayacağım şeylere ihtiyaçları vardı; barınmak, bireysel destek ve daha iyi bir sağlık sigortası gibi. Ve bu bana kendimi çok çaresiz hissettiriyordu. Tıbbın kendisine gelince; daha öğreneceğim çok şey vardı. Hastanede verdiğim kararlar, tıp fakültesinde girdiğim çoktan seçmeli sınavlarda verdiklerimden çok daha gerçek ve ayrıntılıydı. Hastanede acı vardı. Yaşlılar söz konusu olduğunda ölüm normal ve doğaldı. Ancak ölümün rastgele ve haksız olduğu durumları da görüyordum. Bu durumlara duygusal tepkim bazen olduğu gibi geldi. Ancak diğer zamanlarda hastanede koşuşturmakla meşguldüm ve o an çok bir şey hissetmedim. Ve tepkim günler, haftalar ve bazen aylar sonra geldi. Çamaşır yıkarken ya da TV izlerken birdenbire gözyaşlarına boğulduğum oldu. Fakat bir şekilde bunu bekliyordum. Hastalıkla, acı çekmeyle ve ölümle uğraşmak benim iş tanımımın bir parçası. Ben bir doktorum. Ancak beklemdiğim şey stajyerliğim sırasında kendim için üzülmeye başlamak oldu.

Bir stajyer olarak haftada 80 saat çalıştım. Bazen kesintisiz 28 saat çalıştığım oluyordu. Bu artık benim için sıradan bir şeydi. 20’inci saate yakın bulantım başlardı, çağrı odasında başımı masaya koyup birkaç dakika uyuyabilmek için dua ederdim. Saçımı kestirmek ya da bir sağlık taraması yaptırmak için pek zamanım olmuyordu. Hiçbir zaman düzenli egzersiz yapamadım ve her zaman bunu yapmak için çok yorgun oldum. Hastanenin kafeteryasındaki yemekleri ya da stajyerlerin odasındaki çikolata barları yiyerek besleniyordum. Yazmadan, çizmeden veya gitarımı çalmadan geçirdiğim aylar oldu. Beni çok destekleyen bir nişanlım vardı, ancak nadiren birlikte kaliteli zaman geçirebiliyorduk. Ancak ailemden, arkadaşlarımdan ve en önemlisi kendimden uzaklaşmışlık hissi sadece bana özgü değildi. Tıp dünyasında bu sorunu yaşayan doktorların sayısı gün geçtikçe artıyordu. Nitekim 2015 yılında yapılan bir araştırmada stajyer doktorlar arasında depresyon eğiliminin yüzde 29 oranında olduğu görüldü.

Fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal olarak çok yorgundum. Daha sonra bedenimde bir şey kaydı. Her zamanki gibi regl oldum, ancak o ayki reglim her ne sebeptense çok sancılı geçti. Yüksek ateşim vardı. Spazmlar yaşamaya başladım. Daha önce hiç böyle bir şey olmamıştı. Sebebinin ne olduğuna dair de bir fikrim yoktu, ancak içimde bunun daha sonra olacakların habercisi olduğuna dair bir his vardı. Nitekim öyle de oldu. Ağrılarım o kadar şiddetlendi ki beni geceleri uyandırmaya başladı. Karar aşaması çok zor geçen bir sürecin ardından cerrahi operasyon geçirdim. Bunun nedeni endometriyozisten şüpheleniyor olmamdı. Ve bu hastalığın tanısı, ancak hastanın içini açıp bakma yoluyla oluyordu.

Ameliyat günü çalıştığım hastaneye geldim, yüzümü kimse görüp tanımasın diye başımı önüme eğdim. Nedense iş arkadaşlarımın beni hasta görmesini istemiyordum. Kendime geldiğimde arkadaşım ve şu anki eşim yatağın kenarında beni bekliyordu. Endometriyozis şüphemde haklı olduğumu söylediler. Tüm mesaneme ve sol yumurtalığıma yayılmış olan hastalığın fotoğraflarını gösterdiler. Ameliyatıma giren cerrah, çok yetenekli bir doktordu. Karnımı hastalıktan tamamen temizlemişti. Dolayısıyla ağrılarım da yok olmuştu. Ancak fiziksel yaralarımın iyileşmesi yeterli değildi, psikolojik yaralarımdan da sıyrılmam gerekiyordu.

Ameliyattan birkaç ay sonra mezun oldum. İşte tam bu sırada wellness ile tanıştım. Alternatif terapi yöntemlerini keşfetmek için vaktim oldu. Masaj, meditasyon, yoga, fiziksel terapi, akupunktur. Dürüst olmak gerekirse bir doktor olarak bunlar hakkında pek bir şey bilmiyordum ve bu yöntemlerin ne kadar güçlü olabileceğiyle ilgili en ufak bir fikrim bile yoktu. Fiziksel terapistimin ve masözümün söyledikleri şeyler basitti; uyumalı, daha iyi beslenmeli, zihnimi rahatlatmalı, meditasyon yapmalı, hareket etmeli ve kan dolaşımımı hızlandırmalıydım. Tüm bunları kendi yoğun yaşamıma entegre etmenin ne kadar zor olacağının farkında değildim. Zamanla iyileşeceğime inanmam, sabırlı olmam gerekiyordu.

Hastalığımın öncesinde de hastaların doktorlara insanüstü varlıklarmış gibi baktığının farkındaydım. Bu süreçte bir doktor olarak bunun doğru olmadığını bizzat deneyimledim. Ve bu yüzden doktorların insancıl tarafına ışık tutan bir proje başlatmak istedim. Bu projenin adı The Nocturnists oldu. İlk etkinliği 2016 yılında düzenledim. Bir oda tuttum ve bulabildiğim kadar meslektaşımı çağırdım. 40 kişilik küçük bir kalabalıktı. Herkes teker teker kalktı ve hikayesini anlattı. Odada birbirimizi ve yalnız olmadığımı anlamanın enerjisi hakimdi. Etkinliklere devam ettikçe doktorlardan, terapistlerden, hemşirelerden, hastane yöneticilerinden ve diğer insanlardan e-postalar almaya başladım. İkinci etkinliği bir yıl sonra 250 kişiyle düzenledik. Ve bugün projemiz devam ediyor.

Hikaye anlatmak tıbbın kalbinde yer alıyor. Doktorun işi, hastanın geçmişini dinlemektir. Doktor olmayanlar içinse sanırım doktor hikayelerini dinlemek, tıp üzerindeki perdeyi biraz olsun aralayabilmeye ve doktorların sadece insan olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor.

Bense bugün birkaç yıl öncesinde olduğumdan daha farklı bir doktorum. Modern tıbba hala hayranlık duyuyorum. Ancak tedavinin insancıl yönüne de artık çok önem veriyorum. Anladım ki iyileşme sürecinde sadece sağlık değil, wellness de büyük önem taşıyor.”

Emily Silverman’ın hikayesiyle ilgili daha fazla şey merak ediyorsanız aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz: 

Videoyu izlemek için tıklayın.

 

İlginizi çekebilir:

Kendinize uygun olan meditasyon tekniğini bulma rehberi 

Hiçbir şeye vakit bulamayanlar için hayatı farkında olarak yaşamanın formülü

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale