X

Bazen hayat zaman ister: Yavaşlayarak güç bulmak

Sanırım kalem ve kağıdı elime almayalı altı aydan biraz daha fazla oldu.
Yani yazmadım değil, ama kalemle yazmadım.
Bu satırlar, uzun bir aradan sonra eski usulle yazdığım ilk yazı.

Geçtiğimiz şubat ayında, uzunca yıllardır istediğim bir kararı aldım.
Yurtdışında yaşamaya, Bali’ye taşınmaya karar verdim.

Buna belki zamanı değildi diyebiliriz, belki yeterince istememişim diyebiliriz,
hazır değildim diyebiliriz ya da belki de korkuyordum diyebiliriz. Çünkü uzun yıllardır yurtdışında yaşama niyeti olan farklı ülkelerde buna fırsatlar oluşturabilecek olup, zamanında gerekli adımları atmamış biriyim.

Cevaplardan hangisi, yapmadığınız veya ertelediğiniz durumlar için size yakın geliyorsa;
bir veya birkaçını seçebilirsiniz.
Belki bu yazı, sizin için de küçük bir hatırlatmadır.

Yazıya kalem ve defterle başlamadığım dönemden girmem boşuna değil.
Çünkü yaklaşık 2,5 yıldır bu platformda düzenli yazıyorum ve neredeyse tüm yazılarımı önce eski usul deftere yazar, sonrasında bilgisayara geçirir ve düzenlerim.

Ama Bali’ye taşındığımdan beri, kalem ve defter ritüeli de ertelenenler arasına katıldı anlayacağınız üzere.

Büyük şehirlerde ve sisteme bağımlı yaşayan çoğumuz gibi, ben de küçüklükten beri
yetersizlik hissi ve başarı konusunda biraz takıntılı bir tiptim.

Son iki yıldır Türkiye’de bunun üzerine çalışıp yavaşlamayı öğrenmeye gayret etsem de biliyoruz ki, özellikle İstanbul gibi şehirlerde yavaşlamayı öğrenmek ve sistemden kendini sağlıklı bir mesafede tutmak pek de kolay değil.

Burada, Bali’de geçirdiğim zaman içinde en çok şunu gördüm:
Kendimize ne kadar acımasız davrandığımızı ne kadar koştuğumuzu, bazı şeylere durup bakmayı ne kadar unuttuğumuzu…

Bugün içinde bulunduğumuz gelişmiş toplum düzeninde hepimiz bir şeylere yetişemiyormuşuz, bir şeyleri kaçırıyormuşuz gibi hissediyoruz.

Bu bazen işimiz ve kariyerimizle ilgili,
bazen ailemiz ve sevdiklerimizle,
bazen sorumluluklarımızla,
bazen arkadaşlarımızla,
bazen bir yerlere yetişmekle,
bazen sosyal medyada gördüğümüz sahte dürtülerle,
bazen insanlarla,
bazen kendimizle,
bazen de hayatla…

Bu his size de çoğu zaman tanıdık geliyor mu?
Sanırım pek çoğumuz için bu durum ve duygular tanıdık.
Hayatı boyunca koşmayı ve daha fazla koşmayı, başarıya odaklı bir insan olmayı öğrenen benim için en azından fazlasıyla tanıdık.

Bugün yaşadığımız sistem ve özellikle büyük şehir hayatı içinde hepimiz bunu bilinçli veya bilinçsiz olarak öğreniyoruz.
Buraya gelmeden önce de her ne kadar durmak, yavaşlamak üzerine çalışmalar yapmış olsam da çocukluktan beri kodlanmış olan, Matrix filmindeki Ajan Smith gibi sürekli kendini güncelleyen o eski başarı ve yetersizlik kodum hala benimle. Her an bağışıklığımın ve farkındalığımın düşmesini bekliyor.

Hayatta elbette hepimizin başarıya, tatmine ve maddi bir güce ihtiyacı var.
Ama karşılığında ödediğimiz bedele dikkat etmediğimizde, işte orada sorun başlıyor.

Kendimizi tanımadığımız, sevdiklerimizle zaman geçiremediğimiz ve aslında yaşayamadığımız bir hayatın sonunda; filmin son karesine şöyle bir baktığımızda, terazi bize biraz ağır gelebilir.

Aslında hiçbir duygu, esiri olmadığımız sürece kötü değildir.
Tam tersine, yaratıcılığımız ve gelişimimiz için önemlidir.

Bir kırgınlık sizi çok iyi bir ressam yapabilir.
Bir öfke belki sizi çok iyi bir dövüşçüye dönüştürebilir.
Bir hırs veya yetersizlik duygusu, kariyer olarak sizi çok iyi yerlere taşıyabilir.

Ama bu duygunun sizi ele geçirmesine, tamamen o duygu olmanıza izin vermediğiniz takdirde…

Hiçbir duygu, gereğinden fazla içinde kalmadığınız sürece kötü değildir.
Onu nasıl kullanacağınızı öğrenirseniz, sizi olmanız gereken yere götürecektir.

İnsan doğası gereği; insanlarla, doğayla, canlılarla, evrenle ilgili bir yolculuğa çıkmak zorundadır, eğer gerçekten insanı anlamak ve kendini tanımak istiyorsa.

Hayatı yaşamak ve keşfetmek istiyorsak, aslında daha çok durmaya ihtiyacımız var.

Buradaki durmak yanlış anlaşılmasın;
hiçbir şey yapmamak anlamındaki bir duruş değil bu.

Aksine, akıntının içinde; başkalarının hırsı uğruna kurduğu sistemlerde, duygularımızdan ve kendimizden kaçmadan, hayatın içinde kalabilmekten bahsediyorum.

Kendinizi yetersiz, başarısız hissederek hırsa kapılmanıza sebep olacak, sizi kendinizden uzaklaştıracak hiçbir duyguya yenik düşmeyin.
Onunla kalabilirsiniz, onu hissedebilirsiniz; ama onun sizi sürüklemesine izin vermek zorunda değilsiniz.

Küçük bir farkındalık çalışması:

Şu anda, tam bu satırda durun.
Gözlerinizi kapatın.

En yoğun hissettiğiniz duyguyu düşünün.
Belki kaygı, belki yetersizlik, belki öfke, belki de sadece yorgunluk…

Şimdi 3 kez, burnunuzdan yavaşça nefes alın,
ağzınızdan yavaşça verin.

Bu duygunun üzerinizde yarattığı yükü bir gözlemleyin.
Onu düzeltmeye çalışmadan, sadece fark edin.

Rahat bıraktığınızda, kabul ettiğinizde bedeninizin haline bir bakın.
Belki omzunuz biraz gevşedi, belki nefesiniz azıcık derinleşti.

Daha sonra ne kadar değerli şeylere sahip olduğunuzu, bugüne kadar neler yaptığınızı bir düşünün.
Bazen sadece bunu hatırlamak bile, içimizdeki o eski kodların sesini biraz kısmaya yetiyor.

Son olarak unutmayın:
Hayatta her şey, olması gerektiği zaman,
olması gerektiği kadarıyla,
gerektiği kişiyle

Siz durdukça,
kendinizle temas ettikçe,
kendi merkezinizde kalabildikçe ilerleyecektir.

Yolunuza ışık olması dileğiyle.

İlginizi çekebilir: Nefesin bilinmeyen gücü: Lenfatik temizlik nasıl başlatılır? Uzun yaşam (longevity) trendlerinin görünmez riski

Mert Bağ: Merhabalar, ben Mert Bağ. Erken yaşlarda ilk olarak voleybol branşını hayatıma kattıktan sonra basketbolla tanıştım ve uzun yıllar basketbol ve voleybol branşlarında çeşitli takımlarda oynadım. 2012 yılında aktif sporculuk hayatımı bırakarak, Marmara Üniversitesi Spor Yöneticiliği bölümünü bitirdim. Üniversitedeyken pazarlama, iletişim ve psikoloji alanlarında daha çok uzmanlaşmaya çalıştım ve birçok farklı spor branşını da tecrübe etme şansı buldum. Kısa bir süre spor pazarlaması alanında çalıştıktan sonra, 2017 yılından itibaren insan bedeni üzerine egzersiz, nefes, fiziksel ve zihinsel beden travmaları gibi alanlarda yurt içinden ve yurt dışından eğitimler alarak bu alanlarda çalışmaya ve kendimi geliştirmeye devam ediyorum. Kendi bedensel travmalarımı çözmek adına çıktığım bu yolculukta çok fazla farklı keşiflerin içerisinden geçtim ve insanı anlamaya dair her bilimsel alanın içerisinde dolanmaya çalışıyorum. O yüzden burada yazmaya, sizlerle paylaşmaya çalışacağım şeylerde kendi geçtiğim yollardan, bu yolda karşılaştığım farklı öğrencilerim ve danışanlarımla tecrübe ettiğimiz deneyimlerden, araştırmış olduğum farklı konulardan bahsetmek olacak. Bir gün psikoloji ile ilgili bir yazıya denk gelmişken, bir sonraki yazıda egzersiz, bir sonrakinde biyolojiden, bir başka yazıda nefesten bahsetmiş olabilirim sizlere, insanın işleyişi ve bağlantılı olduğu veya yoldayken karşılaşmış olduğum ne varsa bütün bu deneyimleri sizlerle paylaşacağım. Bu uzun ince karışık bir adamın insanı, işleyişi ve evreni keşfetmek adına çıkmış olduğu bir serüven, bu serüvenin içerisinde durağımız şu anda burası. Burada olmaktan umarım siz de keyif alırsınız.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale