Başarı neydi hakikaten?

Bugün çocukluğundan beri ailesinin en temel beklentisi başarı olan bir kadının penceresinden, başarıyı konuşmak istedim sizinle. İlkokuldan hatta ne ilkokulu belki kreşten itibaren bildiğim tek bir şey vardı; başarılı olursam hayatta her şeyin yolunda gideceği. Ne büyük palavra! dediğinizi duyar gibiyim. Gerçekten de öyleymiş ama özellikle okul hayatımız boyunca girdiğimiz yarışların içinde, bunun farkına varacak bir bilincimiz olmuyor maalesef.

Bu kadar başarı odaklı bir çocuk için lise ve üniversite hayatımda Türkiye’nin sayılı okullarını kazanmış falan da değildim bu arada. Alın benden bekleneni karşılayamadığım ve kendimi yine suçladığım konulardan biri 🙂 Ama hangi okula girersem gireyim orada tek bir amacım vardı, en iyisi olmak. Ne ki en iyisi, kime göre neye göre? O zamana göre sınıfta 95 alan varsa 90 almamaktı mesela. O 95 buraya gelecekti, gelmeliydi, gelmiyorsa bende sıkıntı vardı.

Okul hayatım böyle akıp giderken iş hayatına adım atmamla beraber benim içimdeki başarı tutkusunun daha da alevlendiğini gördüm, ufaktan bundan korksam da öğrendiğim tek gerçek bu olduğu için geri adım atmak istemedim tabii. Baktım ki aynı içgüdülerle girdiğim iş ortamlarında da en iyisi ben olmalıyım hissi benimle beraber yürüyordu. Eğer yanlış bir şeyler yaparsam ve yöneticilerimin gözünde başarısız bir çalışan olursam dünyanın sonu gelmiş olurdu… İş hayatında başarı kavramının ucuna iyi para kazanmak bağlanıyordu. Başarılı olursam çok para da kazanacaktım ve hayatımı istediğim gibi sürdürebilirdim. 

Bu kadar başarı odaklı bir kadının özel hayatında da her şeyi tıkırında götürmeye odaklandığını ve ne olursa olsun yaşadığı olumsuzlukların üstesinden gelme azmini tahmin edebilirsiniz sanırım. İşte aynı kadın tam da bu sebeple 6 yıl sonu az çok belli olan bir ilişkiyi sürdürerek bunu evlilikle sonuçlandırmış, sonra da boşanmıştı. Kendini başarı üzerinden tanımlayan bu kadına ilişkisinin başarısızlıkla sonuçlanma şoku diyebiliriz sanırım. Hem de başarıyla ilgili tüm tabularına rağmen…

Benim başarıyla ilişkimi hızlandırılmış bir şekilde anlatmak istedim ki belki siz de kendi hikayelerinizden benzer yanlar bulabilirsiniz ve kendinizi bu konuda yalnız hissetmezsiniz. Peki başarı ne sahiden? Ben yıllarca başarılı olursam değerli olacağıma ve insanların beni seveceğine inandım mesela. En başta ailemin, sonra partnerimin, iş yerindeki yöneticilerimin, arkadaşlarımın… Yani kısacası hayatımda yer edinen herkesin. Ya da yeni bir adım atmaktan hep ödüm koptu, ya başarısız olursam diye.

Dünya genelinde başarılı bir hayat için kabul ettiğimiz bir yol var bence; işinizde iyi mevkilere gelmek, çok iyi para kazanmak, en fiyakalısından araba almak, sizin yanınıza yakışacak bir partnerle beraber olmak, evlenmek, çocuğunuzun olması ve kapanış. Hemen hemen hepimizin bu düzene odaklı yaşadığını ve bir kadını ya da adamı dışarıdan değerlendirirken de genel olarak bu kriterlere göre başarılı değerlendirdiğimizi hadi itiraf edelim.

Ben sonradan fark ettim ki; başarı o kadar garip bir kavramdı ki genel geçer bir tanımını yapamazdık. Kiminin hayatı için başarı, hiç bilmediği bir ülkeye taşınarak orada hayatını devam ettirebildiğini görmek, kimi için 40 yaşından sonra bir üniversiteye başlamak ve hayatının yönünü değiştirmek, kimi için bir köpek sahiplenip onunla aynı evde yaşamaya başlamak, kimi için her gün sabah meditasyon yapmayı alışkanlık haline getirmek ve kendiyle kalmayı başarabilmek, kimi için istediği işe girip CEO olmak… Bu liste böyle uzar gider.

Kendi tanımımı yapmadan da tabii ki sizi bırakmayacağım. Benim hayattaki başarı tanımım, kendime ne kadar yaklaşabilirsem o kadar yaklaşmak, kendimi tüm yanlış ve doğrularımla kendimi olduğum gibi kabul edebilmek ve kendi yolumda paylaştıklarımla dokunabildiğim kadar hayata dokunup bağ kurabilmek. Bu konuda oldukça uzun bir yolum olduğunun farkındayım, üzerinde çokça da çalışıyorum ama buna değer bir yol olduğunu keşfettim, buradan dönmeye de hiç niyetim yok.

Hadi gelin, kendimizi bize öğretilen doğruların kıskacından kurtararak kendi başarı tanımlarımızı yapalım. Hayat dediğimiz serüvende kendimizi akışa kaptırmak ve tabir-i caizse kendimizi bulmak için atacağımız en güzel adımlardan biri, bana inanabilirsiniz.

Sevgiyle kalın.

İlginizi çekebilir: İçimizdeki sönmeyen ateşin şerefine

Ecehan Kaylan
1990 Aralık ayında, İzmir’de başladı benim serüvenim. 10 senedir kurumsal hayatta özel şirketlerde çalışan, 33 yaşında beyaz yakalı endüstri mühendisiyim. 30 yaşımla beraber hayatın ... Devam