X

Barış treninde yerini ayırt: Yeni çağda bizi iyilik ve yaratıcılık kurtaracak

“Yeni bilim paradigmasının yeni bir kültür yaratması on yıllar alabilir ve bu dönüşüm de (dünyanın yaşadıklarından anlaşılabileceği gibi) her metamorfoz gibi sancılı olabilir. Tırtılın (kendisiyle aynı gen yapısına sahip) kelebek olma değişimini yaşaması için önce kendini sindirmesi gerekir. Evrensel dönüşüm sürecinin öncülüğünü yapmak, bu yeni bilim ve kültürü tanıyıp yaratmakla mümkündür. Ülkemizin, kaçınılmaz dönüşümün sonucu gerçekleşecek, “gerçeklik sonrası dönem” sonrasındaki bilim ve kültürün yaratıcılarından biri olabilmesi için iki önemli özelliği edinmemiz gerekli: İyilik ve yaratıcılık.” Türker Kılıç.

Albert Einstein ve Sigmund Freud, 1932 yılında yirminci yüzyılın en ünlü mektuplaşmasını yaparlar. Einstein’in “medeniyetin çözmek zorunda olduğu tüm sorunların en ısrarcı olanına” değinmesiyle başlayan bu mektuplaşmada Einstein’in kast ettiği bu ısrarcı sorun, elbetteki savaşlardı. Yeni yüzyılın bu iki önemli bilim insanı bu mektuplaşmada “İnsanlığı savaş tehlikesinden kurtarmanın bir yolu var mı?” Sorusuna yanıt arıyordu. Hem Einstein hem de Freud, siyasi ve ekonomik elit gruplarının bencil ve açgözlü içgüdülerinin savaşa önemli ölçüde katkıda bulunduğu ve bunu hafifletmek için bu savaşçıları evcilleştirme gücüne sahip uluslar üstü bir örgütün yaratılması gerektiği konusunda hemfikirdi (Webel & Fisher, 2013). Bizim de şu anda bizzat deneyimlediğimiz gibi savaşlar insan eliyle yapılan şiddetin en büyüğü. Kısa vadeli zararlarının yanı sıra, savaşın uzun vadeli ve çok önemli sonuçları var.

Savaşın uzun vadeli ve acilen üzerinde durulması gereken sonuçları arasında, şiddet davranışlarında artış ve insani değerlerin kaybı yer alıyor. İstatistikler gösteriyor ki savaşlar, savaşa katılmayan toplumlar da dahil olmak üzere, başta aile içi şiddet olmak üzere her türlü şiddet davranışının artmasına, amaca ulaşmak için şiddet kullanımının meşrulaşmasına, insan öldürmenin önemsiz bir şey olduğu düşüncesinin ve bağımlılıkların yaygınlaşmasına sebep oluyor. Savaşlar ile uyuşturucu ticaretinin artması arasında da doğrudan bir ilişki var. Şiddet ve korkuyla baş edebilmek için çeşitli maddelere yönelmek toplumların yozlaşmasına neden oluyor. Savaş ve şiddet insani değerleri kaybettirerek yetişmekte olan neslin kişilik gelişimini olumsuz etkiliyor. Geleceğin teminatı olan genç neslin amaçsızlaşmasına ve ümitsizliğe sürüklenmesine neden oluyor. İşte bu nedenle bu yazımda savaşın uzun vadeli sonuçlarına karşı yapabileceklerimiz üzerinde durmak istiyorum. Beyin ve sinir cerrahisi uzmanı Prof. Dr. Türker Kılıç’ın da söylediği gibi, Ülkemizin kaçınılmaz dönüşümün sonucu gerçekleşecek, gerçeklik sonrası dönem sonrasındaki bilim ve kültürün yaratıcılarından biri olabilmesi için iki önemli özelliği edinmemiz gerekli: İyilik ve yaratıcılık.”

Günümüz dünyasında toplumları veya devletleri, diğer toplum ve devletlerden ayıran en önemli özellikler, gelişim ve kalkınma. Başta ekonomik, insani, sosyal, teknolojik vb. olmak üzere gelişim ve kalkınmanın birçok boyutu var. Ancak her çeşit kalınmanın temeli eğitimden geçiyor. Eğitim sisteminin bu rolleri yerine getirmesi bilgi, düşünce, ürün gibi konularda yaratıcı olan ve düşünen bireyler yetiştirmesiyle yakından ilgili. Yaratıcılık; sadece orijinal yeni bir ürün ortaya koymak değil mevcut bilgilerden yeni bir sentez yapma, sorunlara alternatif çözüm yolları bulma, yeni durumlara uyum sağlama ve nesnelerin işlevini alışılagelmişin dışında düşünme gibi anlamlara geliyor (Karataş ve Özcan, 2010, Akt: Yeşilyurt). Yani yaratıcılık yoktan var etmek demek değil. Çünkü yeni bir fikir çoğu zaman ya bilinen fikirlerin bir bileşimidir ya da eski bir fikrin yeni bir şekille formüle edilmiş halidir. Bu bağlamda yaratıcılık, eski fikirlere yeni kimlikler kazandırma ve bilinenlerden yeni sentezler oluşturma faaliyetleri olarak da tanımlanabilir (Bessis ve Jaqui, 1973, Akt: Yeşilyurt). Yani yaratıcılık var olanlardan yeni ve uygulanabilir bir şey üretmek ve problem çözme süreçlerinde akıcı, esnek ve özgün düşünebilmek olarak iki temel anlama sahip.

Anlaşılacağı üzere yaratıcılık “yenilik” ile doğrudan ilişkili. Bir yenilik üretmek için standart kalıpları kırmak gerekli. İnsan beyni deneyimi bir kayıt cihazı gibi edilgen bir şekilde almadığından, kendisine ulaşan duyusal verileri sürekli işlediğinden, sürekli olarak dünyanın yeni versiyonlarını üretiyor. İşte beynimizde yer alan ve algıladıklarımızı yeni versiyonlara çeviren bu yazılıma “yaratıcılık” diyoruz. Yaratıcılık genelde arka planda, doğrudan farkındalık sınırlarının dışında işliyor. Biz istesek de istemesek de beynimiz sürekli yenilik arıyor. Farkındalık sınırlarımızın dışında işleyen bu yazılım yani yaratıcılık beyin sağlığımız için de çok önemli.

Yaratıcılığın insanlığın son yüzyıllarındaki önemi büyük. Aynı şekilde geleceğimiz için de çok önemli. Çünkü yaratıcılık yenilikle ilgili olduğu kadar esneklikle de ilgili. Giderek hızlanan bir dünyayla başa çıkmamızı sağlayan tek bir şey var; bilişsel esneklik. Sürekli değişen bir dünyada başarıyla ilerlemek için beynimizin yenilikleri nasıl yarattığını anlamamız gerekiyor. Ancak yeniliğin gerektirdiği bu bakış açısının, eğitim sistemimize yansıdığı pek söylenemez. Yaratıcılık çocukluk ve gençlikte keşfin ve kendini ifadenin itici gücüyken, testler ve sınavlarla bu itici güç bastırılıp boğuluyor. Aslında bu sistemin kolayına gelen bir şey çünkü itaatkar ve sorgulamayan bir kalabalığı yönetmek her zaman daha kolay. Ama çocuklarımız ve gençlerimiz için parlak bir gelecek istiyorsak önceliklerimizi tekrar değerlendirmemiz gerekiyor. Çocukları ve gençleri yeni senaryolara hazırlıklı bir şekilde yetiştirmek zorundayız. Yaratıcı insanların veya büyük teknolojik gelişmelerin mimarlarının zihinlerinde çalışan bilişsel yazılımlar, çocukların zihinlerinde de çalışıyor. Ancak bunların onlarda işlemesine alan açmak gerekiyor. Dengeli bir eğitim, becerileri olduğu kadar hayal gücünü de besler. Böyle bir eğitim sistemi meyvelerini, öğrenciler mezun olduktan çok yıllar sonra verecektir, ama buna değer (Eagleman, 2019).

Yaratıcılık yenilikle ilgilidir ve yenilik insanidir. Savaşların kaçınılmaz sonucu olan şiddetin, anlamsızlığın ve ümitsizliğin ilacı genç zihinlerin daha esnek ve yaratıcı düşünmesinde saklı. Yaratıcı olmak için illaki büyük sanat eserleri yapmaya gerek yok. Beynin doğal yeteneği olan yeni bağlantılar ve ilişkiler kurma becerilerini teşvik etmek yeterli. Yeni neslin bağımlılıklar, amaçsızlık ve ümitsizlik içinde kaybolup gitmesinin önüne geçmek için yaratıcılık ve esnekliğe alan açmaya ihtiyaç var. Barış treninde yerimizi ayırtmak istiyorsak her şeye rağmen yaratıcılığa önem vermemiz ve her ne yapıyorsak onu en iyi şekilde yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Yazımı bitirirken sizi Cat Stevens’ın şu şarkısıyla baş başa bırakmak istiyorum:

Online psikolojik danışmanlık hakkında bilgi almak isterseniz bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: İnsan istediğini değil, inandığını yaşar: İyi bir yaşam için tutunduğun duyguları bırak

Kaynaklar:
Eagleman, D. & Brandt, A. (2019). Yaratıcı Tür: Fikirler Dünyayı Nasıl Yeniden Yaratıyor. Domingo Yayınevi.
Webel, C. & Fisher, C. (2013). The Group Psychology of War and Peace. A journal of Social Justice.
Yeşilyurt, E. (2020). Yaratıcılık ve Yaratıcı Düşünme: Tüm Boyut ve Paydaşlarıyla Kapsayıcı Bir Derleme Çalışması. Opus Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi-International Journal of Society Researches.

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale