X

Baharın izinde: Taşkent’te unutulmaz bir seyahat

“Yine bahar geldi. Dünya şiirleri ezbere bilen bir çocuk gibidir.” -Rainer Maria Rilke

“Hangi mevsimde ziyaret edilmeli?” bence seyahat yazılarının en önemli başlıklarından birisi. Ben de bu başlıktan yola çıkarak Taşkent için keyifli bir gezi rehberi hazırlamak istedim. Taşkent gezilecek yerler ve Taşkent’te neler yapılır sorularına da yanıt vereceğim bahar temalı bu listede, baharın şehre kattığı güzelliklerden ilham alarak sizlerle görmekten mutlu olduğum yerleri paylaşacağım.

Baharda birçok yer eminim ki çok güzel, fakat burada üçüncü kez baharı karşılayacak biri olarak şehri sevme sebeplerimin başında ilkbahar geliyor diyebilirim. Burayı bahar ile özdeşleştirmeden anlatmak bence Taşkent’e dair bir şeyleri eksik anlatmak olur. Lafı daha fazla uzatmadan baharın en çok yakıştığı şehir Taşkent için en keyifli destinasyonlar nereler, gelin birlikte bakalım.

Taşkent gezi turu

Taşkent, kocaman dev ağaçları ve yemyeşil parkları ile beni oldukça şaşırtan bir yer oldu. Özbekistan’a ilk kez gelecekler için burada şehrin iki ayrı yüzü ile karşılaşacaklarını söyleyebilirim. Biri şehrin gelişmekte olan alışık olduğumuz modern yüzü; diğeri ise eski Sovyet zamanının izlerini barındıran tarihi yüzü.

Geleneksel kısım eski Sovyet binaları, nostaljik Lada arabaları, tarihi mozaikler, külliye ve medreselerden oluşuyor. Ve şehrin modern atmosferi ile birleşerek şehri keşfedenlere farklı ve etkileyici bir deneyim yaşatıyor. Taşkent’in yemyeşil doğası ve renkli Özbek kültürü ile tanışmak isterseniz bahar gezi planlarınızda buraya da yer verebilirsiniz.

İlk durak: Yeşili ile cezbeden park ve bahçeler

1. Japon Bahçesi

Küçük bir gölete bakan bu Japon parkında, Japon kültürüne özgü yapıları ve çeşitli kuş türlerini göreceksiniz. Kazlar, ördekler, tavus kuşları, serbest gezen leylekleri ile burası kendine has bir güzelliğe sahip. Burada ağaçların altında piknik yapabilir, kuş sesleri eşliğinde kitap okuyabilir, güzel manzaranın ve sakinliğin keyfini doyasıya çıkarabilirsiniz. Ayrıca Japon stilini yansıtan ahşap mini köşkte güzel fotolar çekebilir, büyük Japon balıklarını da izleyebilirsiniz. Burası için 2 saatlik bir zaman ayırmanız yeterli olacaktır. (Giriş ücretli)

2. Seoul National Park- Dostluk Bogi

Kore parkı, dostluk bahçesinin içinde yer alan özel bir park. Çok küçük bir alana ayrılmış bu park da yine Kore kültürüne özgü bir tasarımla hazırlanmış. Küçük bir gölet üzerinde ahşap köşk, renkli ahşaplardan yapılmış süslü kocaman bir çan burada görecekleriniz arasında bulunuyor. Gerçekten sınırlı ve küçük bir alana yayılmış olsa da bence burası da görülmeye değer. (Giriş ücretli)

 3. Ecopark

Ecopark, yürüyüş ve spor aktiviteleri için oldukça güzel bir park. Çocuklar için çok güzel oyun alanlarına sahip. Yine bolca ağaç ve yeşil alanların olması iyi vakit geçirmek ve görmek için yeterli bir neden. Ayrıca burası Nevruz tatilinde ve başka özel günlerde farklı etkinliklere ev sahipliği yapan parklar arasında. Ayrıca parkın içinde çok güzel bir kafe/restoran da yer almakta. Yorulduğunuzda orada güzel bir kahve molası verebilirsiniz. Hatta burada sakura latte denemenizi özellikle tavsiye ediyorum.

4. Milli Bogi

Oldukça büyük bir alana sahip olan bu parkın içerisinde yürüyüş parkurları, küçük kahve durakları, yeme içme alanları, tatlı bir gölet ve bu gölet içerisinde üstüne binip gezebileceğiniz su bisikletleri yer alıyor. Ek olarak, yaz aylarına özel açılan suni küçük bir plaj ve havuz bölümü de burada dikkat çeken alanlardan. Yine bolca ağaç ve yeşillik, çiçekli peyzaj alanları ve farklı etkinlik köşeleri ile renkli bir ortam ve keyifli saatler burada sizi bekliyor diyebilirim.

5. Botanik Bahçesi

Baharın ve yeşilin doğa ile kucaklaşmasını en iyi gözlemleyeceğiniz yerlerden birisi de botanik bahçesi. Burada yürüyüş parkurlarında yürüyerek etrafı keşfedebilir, isterseniz bisiklet de kiralayarak gezebilirsiniz. 

6. Taşkent’in Disneyland’ı: Magic City

Buranın açık hava AVM’si de diyebiliriz Magic City için. Renkli dekorasyonu ile gezmesi keyifli bir alan. Magic City’ye dair dikkat çeken en önemli şeylerden biri içerisinde yer alan kocaman mavi şato. Biraz Disneyland havası verilmeye çalışılmış ama o kadar büyük bir yer değil tabii ki. Alışveriş dükkanları her biri renk renk küçük küçük farklı tasarımlarda dizayn edilmiş.

Hafta sonları muhakkak farklı çizgi film karakterlerine bürünmüş animatörler oluyor. Çocuklar için oldukça renkli ve eğlenceli bir ortam. Akşamları ise ışıklandırılmış hali ayrı bir güzel buranın. Ortadaki gölet alanında -su dansı diyeceğim- su şovları oluyor müzik ve ışık ile birlikte. Bu da ilk kez görecekler için ilginç bir ambiyans yaratıyor.

İkinci durak, şehir ile kaynaşma: Metro istasyonları

Buraya ilk geldiğimde yapılacaklar listelerine ben de bir göz attım tabii ki. Ve istinasız hepsinde metro istasyonlarının görülmesi gerektiği yazıyordu. Buna pek anlam veremedim. “Neden metro istasyonu görülmeli?” diyerek bunu hep sonralara öteledim. Bu kadar meşhur olma sebebi ise çok yakın bir zamana kadar bu metroların içerisinde fotoğraf çekmek, video kaydı gibi şeyler güvenlik gerekçesi ile yasakmış. Bu yasağın kalkmasının etkisi ve her istasyonun farklı bir konseptte olması bu metro duraklarını turistler için çekici kıldı sanıyorum. Sovyet ve Özbek kültüründen farklı yorumlar ile her istasyon görsel açıdan bambaşka bir şekilde tasarlanmış. Ben hepsini görmedim henüz ama kozmonotlar metrosundan buraya bir foto bırakacağım. (Bu klişeden kurtulamayarak ben de listeme metro istasyonlarını dahil etmeden geçemedim.)

1. Broadway Caddesi

Broadway Caddesini, bizdeki Taksim gibi düşünebilirsiniz. Onun oldukça minimal versiyonu da denebilir. Şehrin gezilebilecek meydana en yakın en hareketli caddesi olduğu için bu benzetmeyi yapmak istedim. Taşkent’te bizdeki tarzda butikli sokaklar olsun, kafeler restoranlar bir yerde toplansın durumu yok. Her şey birbirinden bağımsız ve farklı noktalarda. Amir Timur Meydanı’na çok yakın olan bu minik caddede kısa bir tur atıp daha sonra meydana Amir Timur Heykeli’ni görmeye geçebilirsiniz.

Bir sanat sokağı gibi de diyebiliriz burası için.(İzmir sevgi yolu benzetmesi daha uygun olabilir bu anlamda.) Her neyse bu sokağı da gezi planınıza ekleyip antika eşyalar satan insanlardan eski Sovyetler’e özgü küçük eşyalar alabilir, analog fotoğraf makinelerini inceleyebilir, sokağın sonunda yer alan pasajlara girip dükkanları gezebilirsiniz.

2. Amir Temur Meydanı

Oldukça ünlü bir meydan olan Amir Temur, şehrin adeta tam ortasında yer alıyor ve diğer tüm yollar buraya çıkıyor desem yanlış olmayacak. Tarihi bir lider ve asker olan Amir Temur’a burada büyük saygı duyuluyor. Her yerde onun adına bir heykel sokak ismi görebilirsiniz. Meydanda Amir Temur’un at üstünde bir heykeli bulunuyor. Burası yine yeşiller içinde bir park alanı ve burada banklarda oturmuş satranç oynayan eski Sovyet dedelerini görebilirsiniz. Ayrıca meydanın hemen yanında Özbekistan’ın simge binalarından olan Hotel Uzbekistan’ı da en iyi şekilde bu alandan fotoğraflamanız mümkün.

3. Chorsu Bazaar

1000 yıllık geçmişi ile buranın en eski ve geleneksel çarşısı olan Chorsu’ya da gelmişken uğramadan gitmeyin derim. Burada gerçekten loKal ürünlerle ve bambaşka bir dünya ile karşılaşacağınızdan emin olabilirsiniz. Geleneksel kilimlerden takılara, hediyelik dekorasyon ürünlerinden baharatlara birçok şey oldukça uygun fiyatlara satılmakta. Çarşının bir de yeme-içme, meyve, sebze ve et satılan bölümü var ki burada her şeyin üzeri açık ve hijyen anlamında bolca soru işareti içerdiğini eklemeden geçemeyeceğim fakat meraklıları için de farklı bir deneyim olacağını söyleyebilirim.

Üçüncü durak, baharın ayak sesleri: Doğa ve dağ yürüyüşleri

Buraya gelmişken vaktiniz varsa kesinlikle yapmanızı önereceğim aktivitelerden birisi de trekking turları. Çünkü doğanın uyanışını en iyi gözlemleyeceğiniz bu turlarda yeşilin her tonunun yanı sıra, kır çiçeklerini, serbest gezen at sürülerini ve şelalelerden oluşan nehir boylarını göreceksiniz. Kolay rotalı turları seçerek keyifli bir bahar gezintisini de tatil planınıza dahil edebilirsiniz.

P.S: İlkbaharın coşku ile kutlandığı Nevruz Bayramı etkinliklerini kaçırmayın!

Her sene 18 ve 22 Mart tarihleri arasında Özbekistan’da Nevruz Bayramı yani baharın gelişi kutlanmakta. Hatta bu tarihlerde tüm ülkede 5 gün resmi tatil ilan ediliyor. Buranın geleneksel tatlısı olan sumalak meydanlarda ve parklarda kocaman kazanlarda kaynatılıp 1 gün boyunca karıştırılıyor.

Müzikler, konserler ve birçok parkta bugüne özel düzenlenen etkinlikler ile oldukça renkli bir bayram havası yaşanıyor. Özbekler geleneksel renkli kaftanları ve başlıkları ile nevruza özel giyiniyor. Ben en çok bu renkliliği izlemeyi ve dans eden insanların mutluluğuna ortak olma halini seviyorum. Tatil planı yapacaklara bu tarihleri özellikle tavsiye ediyorum.

İlginizi çekebilir: Huzursuzluğun Kitabı: Pessoa’nın nevi şahsına münhasır otobiyografik romanı

Seda İstifciel: Mehabalar, ben Seda. 2014 yılından beri çeşitli markalara ve e-ticaret alanında içerik uzmanlığı yapmaktayım. Ege Üniversitesi Felsefe bölümünü bitirdikten sonra kısa bir öğretmenlik tecrübem oldu. Sonrasında sosyal medya, SEO ve blog tarafında farklı mecralarda ve markalarla çalışmaya başladım. Okumak ve yeni yerler keşfetmek sanırım bu hayatta en keyif aldığım şeylerin başında geliyor. Burada görmekten keyif aldığım yerleri ve okuduğum kitaplarla ilgili etkilendiğim, sorgulamayı sevdiğim konuları paylaşmaktan mutluluk duyacağım. Doğayı, tüm hayvanları özellikle de kuşları, huzurlu ve şirin mekanları fotoğraflamayı, buralarda kahve içip hayaller kurmayı seviyorum.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale