X

Bahamalar: gitmeden bir daha düşünün

Bahamalar! Kulağa ne kadar egzotik ve hoş geliyor. Yeni evlilerin balayı için seçtikleri egzotik yerlerden biri olarak hep duymuşuzdur bu takımadanın ismini. Bana beyaz kum, turkuaz su deyin ciğerimi alın zaten ama her beyaz kum, turkuaz su insana aynı duyguları tattıramıyormuş. Bahamalar, belki de Havana’dan sonraki durağımız olduğu için, o bakir topraklardan kapitalizmin ortasına düşmenin verdiği kültür şoku ve bize sunduğu son derece sevimsiz bir hoşgeldinin ardından bu cümleleri kurmama sebep oluyor sanırım. Bahamalar, toplam 700 ada ve 2400 çıplak kaya oluşumunu  kapsayan bir Amerika ülkesi. Zaten adaya ayak bastığınız andan itibaren kendinizi Kuzey Amerika’nın herhangi bir yerinde hissetmemeniz mümkün değil.

Aslında benim aklımda Bahamalar’a gitmek hiç yoktu, çünkü bana her zaman özellikle balayı çiftlerinin tercih ettiği çok lüks, dolayısıyla çok pahalı yerlerden biri gibi gelirdi bu ada. Ama Küba’ya gitmek üzere yola çıkınca “E madem iki haftadan fazla zamanım var o zaman neden bir Karayip turu yapmayalım ki?!” gibi bir şımarıklık yapıp seyahatimizin boyutunu tamamen değiştirerek Küba-Bahamalar-Turks ve Caicos Adaları-Dominik Cumhuriyeti ve tekrar Küba’ya geçip güzel yurdumuza dönüşü kapsayan ayarsız enerji dolu bir plan çıktı ortaya.  Her ülkede 3’er gün kalarak gayet yeterli ve dolu dolu bir Karayip turu yapmak mümkün. Ama ben Küba’ya daha çok zaman ayrılmasını tavsiye ederim. Havana’dan Bahamaların başkenti Nassau’ya Bahamas Air’in 24 kişilik pırpır uçağıyla 1 saatte ulaşmak mümkün. Uçakta bir tane hostes var ve su bile servis edilmiyor. Zaten şuradan şuraya bir koşu gidip geleceğiz, uçak da teyyareden hallice, beni daha fazla uğraştırmayın gibi bir tavrı var hostesin, sıkıyorsa bir su iste bakalım ne olacak! (Allahım ne sevmemişim bu ülkeyi, daha gitmeden başladım sövmeye)

Otobüs yolculuğumuz

Ülkeye girişte bize yaşattıkları son derece sevimsiz karşılamayı anlattığımda neden bu hisler içinde olduğumu anlayacaksınız. Üç arkadaş, üç ayrı memurun pasaport kontrolünden zorlu bir mücadeleyle geçtik. Bizim rotamız biraz uzundu ama her ülkeye geçiş biletlerimiz çoktan alınmış ve elimizde maillerin çıktısı olmasına rağmen memurlar saçma sapan soru ve tavırlarıyla bizi şoka uğrattılar. Neden bu rotayı takip ediyorsunuz, yoksa Amerika’ya giremiyor musunuz? Ülkende ne iş yapıyorsun, kaç para kazanıyorsun, kaç yıldır çalışıyorsun, bütün bu tatil için üzerinde ne kadar para var??? Her soruya içimden “Sana ne yaa!” desem de gayet sakin cevaplar vermeye çalıştım ama en son tavır beni benden aldı. Üzerimdeki parayı ve hesabımda da para olduğunu, ihtiyacım olduğunda oradan çekeceğimi söylediğimde kadın bir canavara dönüştü. Burada üç gün boyunca ne yapmayı düşünüyorsun, nasıl geçireceksin parasız bu günleri… Söylediği her cümle birbirinden saçma hale geliyordu ki yeni bir gudubet kadın geldi. Onun tavrı daha da beterdi, beni yanına alıp ATM’den zorla para çektirdi. Ve parayı çektiğimizde yüzündeki neşeli ifadeyi ve “Aaa! Bahama dolarlarııı!!!” derkenki sevincini görmeniz lazımdı. O anda “Ben neden buraya girmeye uğraşıyorum ya?” diye düşündüm ve gerçekten de hepimiz acaba ülkeye hiç girmeden direk bir sonraki durağımız olan Turks ve Caicos Adaları’na mı geçsek diye düşündük. Ama biletlerimizi yakmamak için son derece moralimiz bozuk ve isteksizce girdik Bahamalar’a. Kalacağımız oteli arayıp gerçekten rezervasyonumuz olup olmadığını bile kontrol ettiler. Gerçekten düşündükçe hala inanılmaz sinirleniyorum. Bence dünyanın hiçbir yerinde hiçbir milletten insana yapılmaması gereken davranışlar bunlar. İnsana kendini o kadar değersiz hissettiriyor ki. Diğer yandan da Bahamalılar’a karşı inanılmaz bir önyargı ve öfkeyle başlamamıza sebep oldu bu tavır.

Taksiye binip otelimize doğru yola çıktığımızda Bahamalar’ın Amerika’nın sayfiye yeri olduğunu fark etmemiz çok uzun sürmedi. Otele gidene kadar ki manzaramız; Mc Donald’s, Starbucks, Dunkin Donuts, Burger King, Hard Rock Cafe… Küba’dan sonra gelinecek son yer yani! Otelimiz Grand Central; çok merkezi ve gecelik oda fiyatı 80$. Dediğim gibi ben Bahamalar’ı ultra pahalı bir yer diye düşündüğümden dolayı bu fiyat gayet uygun geldi bana. Bir de üç kişi bölüştüğümüz için bayağı bir uygun hale geldi. Tabii ölü sezon olmasının da bir etkisi vardı diye düşünüyorum. Ama sezonda gidildiğinde de fiyatlarının diğer yerlere göre daha makul olmasından dolayı kalınacak en iyi yerlerden biri. Bir şeyler yemek için dışarı çıktığımızda saat sadece 22:00 olmasına rağmen her yer kapalıydı. Uzunca bir süre yürüdükten sonra açık bulduğumuz tek restoran Conch fritters’a girip bir şeyler yedikten sonra odamıza döndük. Bu adada gerçekten 3 gün boyunca yapılacak hiçbir şey yok!  Genelde Nassau’ya Karayip Cruise’ları geliyor, bir gün konaklayıp gidiyorlar. Zaten daha fazla yapılacak, görülecek bir şey de yok.

Paradise Island’a giderken

Ertesi günü geçirmek için “Paradise Island”a gitmenin iyi bir fikir olduğunu düşündük. Gidiş-dönüş 6$’a vapurla Paradise Island’a  20 dakikada ulaşılıyor. Hava çok sıcak, nemli, manzara güzel diyeceğim ama Miami’den pek bir farkı yok, hatta bence Miami daha canlı bir yer. Yani daha egzotik bir yer hayal ederken kendimi Amerikan sayfiyesinde bulmak beni biraz hayal kırıklığına uğrattı açıkçası. Vapurumuzdaki Bahamalı rehber Jerry; bize memleketlilerinin ne kadar itici olduğunu bir kez daha kanıtlamak için and içmiş belli ki. 20 dakika boyunca adanın çok da çarpıcı olmayan tarihi ve etrafta hangi ünlülerin evi olduğuna dair bilgileri verirken bir anda kendimi lise 2 tarih dersinde hissettim. Aramızda kısık sesle konuşmalarımıza karışıyor, sesimi herkes duyamıyor galiba bazıları yüzünden diyerek gözümüzün içine bakıyor!! Çattık yaa… Bari adada evi olan ünlüleri paylaşayım da hakkı kalmasın uyuz Jerry’nin: Nicolas Cage, Tiger Woods, Michael Jackson, Charlie Chaplin…  Ama yani ben bu civarlardan ev alacak olsam kesinlikle Nassau’dan almam onu da bilin! Paradise Island’da görülecek ilk yer “Atlantis Resort”. Dünyaca ünlü markalar, restoranlar, gece kulüpleri, casinolar, akvaryum, su parkları ve paralı plajların bulunduğu birkaç binadan oluşan kocaman bir tesis. Özellikle çocuklu aileler için tercih edilebilecek bir seçenek. Kalacağınız süre boyunca elinizin sıcak sudan soğuk suya konmayacağı, tesis dışından hiçbir şeye ihtiyaç duymayacağınız imkânlarla dolu bir yer. Ama gelin görün ki bu kadar lüks, ihtişam, olanak… Buraya hiçbir ruh katamamış. Bana göre lüksün de kendi içinde bir samimiyeti ve ruhu olması lazım. Yani bir de şöyle bir durum var, ille de ben bu Atlantis’e giderim diyorsanız bu kadar yol tepip, üzerine yerli halktan azar işitip şamar oğlanına dönmenin bir alemi yok, çünkü Atlantis’ten bir tane de Dubai’de var. Yok arkadaş ben yollamayacağım sizi Bahamalar’a…

One&Only Resort’tan manzara

Özel plajlarda öğlen yemeği, alkolsüz içecekler dahil günlük 70$ bayılmak gerekiyor. Benim tercihim tesisi etraflıca gezdikten sonra halk plajlarına gidip yerel halkın nabzını yoklamak oldu. “Cabbage Beach”e doğru yürüyüp kendimize uzanacak güzel bir yer ararken sahilin sonunda çok güzel bir otel bulduk. “One&Only Resort”; küçük küçük ahşap evlerden oluşan, çok şık, lüks ve elit bir otel. One&Only’de üç ananas suyu ve bir büyük boy su için 49$ ödeyip yüklerimizden kurtulduktan sonra Cabbage Beach’te parçalı bulutlu havada güneşlenip mavi sulara kendimizi bıraktık. Aaa ama ananas suları tazeydi onu atlamış olmayayım…  Bu arada madem Bahamalar’a gitmeyeceksiniz, One&Only Resort bakalım dünyanın başka nerelerinde varmış: The Palm-Dubai, Royal Mirage-Dubai, Reethi Rah- Maldivler, Le Saint Géran- Mauritius, Palmilla- Los Cabos- Mexico, Cape Town- Güney Afrika, Sanya-Hainan- Çin.

Madem üç günümüz var bari odaya tıkılıp kalmayalım, hava acaip güneşli olmasa da çok sıcak olduğu için en azından denize girelim, bir yerlere gidip kalan bütün vaktimizi dolduralım ve bir an önce buradan kaçıp gidelim! İşte böyle düşünerek, jitney  adını verdikleri okul servisinden bozma otobüsleri bulup Cable Beach’e doğru yola çıktık. Laf etmeyeceğim diye kendimi tutmaya çalışsam da antipatikyus otobüs şoförümüz bildiğiniz kilise müziği eşliğinde bize 20 dakikalık korkunç bir yolculuk yaşattı. Suratsız Bahamalılarla omuz omuza, küçücük adanın kocaman trafiği içinde 5 dakikalık yolu ilahi dinleyerek 20 dakikada teptik. Bunun sonunda ulaştığımız yer de bomboş bir sahil. Dedik bir su, efendime söyleyeyim bir meyve suyu bir şey içelim bari güneşlenirken… Derken yoldaki ilk ve tek sempatik yerli amca bize Sheraton Hotel’de para vermeden güneşlenebileceğimizi söyledi. Böyle de kendimi iyice apaçi gibi hissettim, ille de bedava yer olsun diye aranmıyorduk tabi ama ada lüks olunca kim bilir özel plaja günlük ne kadar saçma bir fiyat vereceğiz düşüncesi hoşumuza gitmedi… Sheraton’da yüzüp biraz dinlendikten sonra “Allah’ım bu adada yapılacak hiçbir şey yok mu?” diye ağlanarak elimiz boş dönmeyelim diye bir hayvanat bahçesine gitmeye karar verdik. Zaten başımıza ne geldiyse “Ayy aman bir yer görmeden gitmeyelim” zihniyetinden geldi. Ardastra Gardens & Zoo. Yemin ediyorum Darıca Kuş Cenneti bile buradan daha iyi. Çocukluğumda bin kere gittiğim, bugün, bu yaşımda gitsem buradan daha keyifli vakit geçireceğim bir yer. Abuk subuk bir flamingo “şov”u izleyip kendi halimize güldükten sonra en iyi fikrin odamıza dönmek olduğuna karar verdik. [caption id="attachment_1859" align="alignnone" width="600"] Ardastra Gardens & Zoo

Belki de ülkeye ilk girişteki sevimsiz olaydan, ölü sezon olmasından, özellikle ve özellikle Havana gibi nostaljik, romantik, kendine has ve el değmemiş, kirlenmemiş, bozulmamış, yozlaşmamış… bir şehirden kalkıp kapitalizmin göbeğine düşmemiz bizi en baştan Bahamalar’a karşı önyargıyla yaklaştırdı. Kısacası benim için Bahamalar, özellikle antipatik yerlileri, akşam en geç 22:00’de kapanan cafeleri ve gerçekten gezilecek hiçbir yeri olmaması nedeniyle en fazla Cruise’la bir gece kalınacak bir yer. Sizlere tavsiyem buradaki konaklama sürenizi bir geceden fazla tutmayın ve mümkünse sezonda gitmeye çalışın.

Önemli Detaylar:

  • Ammaaan sakın ola ki yanlışlıkla bir yerliye yan gözle bakmayın vallahi tokadı yüzünüzün ortasına basar, ne olduğunuzu şaşırırsınız.
  • Bahamalar’da para birimi Bahama Doları ve Amerikan Dolarına birebir eşit. Dolayısıyla adada hem Amerikan Doları hem de Bahama Doları kullanmanız mümkün. (Üzerinizde kalan son Bahama Dolarlarını ülkeden çıkmadan mutlaka Amerikan Dolarına çevirin derim, aksi takdirde benim başıma geldiği gibi hiçbir işe yaramayan 150 Bahama Doları midenize oturur, hazımsızlık yapar)
  • Ölü sezonda akşam yemeğinizi en geç 19:00 sularında yiyin yoksa vallahi billahi aç kalırsınız. Tabi var geç saate kadar açık yerler ama hem uzak hem de fast food. Ama ciddi anlamda saat 22:00’den sonra kahve içmek için açık yer bulamazsınız benden söylemesi…
  • Şu ülke için iyi bir şey söyleyeyim bak üzüldüm şimdi. Green Parrots Bar sevimli bir yerdi. Yerli Nassau gençleriyle iki kelam edip bir biranın belini kırabilirsiniz. Aaa bir de cruise’ların hemen yanında Senor Frogs var, burada çok lezzetli Meksika yemekleri yiyebilirsiniz… 
Yazarın tüm yazıları için tıklayın.
Irmak Yazım: Irmak Yazım // 1987’de İstanbul’da doğdum ama kendimi Rio’da veya Havana’da doğmuş gibi hisseden değişik bir canlıyım. Rio’nun Irmak demek olduğunu hesaba katarsak çok da garip gelmemeye başlıyor bir yerden sonra. Kapı gıcırtısına oynarım, gülmeyi, spor yapmayı, yemek yemeyi, insanları, hayvanları, kitapları, filmleri ve daha bir sürü şeyleri çok severim. Bir daha mı geleceğiz dünyaya bakış açısından yola çıkarak dünyayı gezmeyi kendime bir borç bildim. Hayatta kendimi en mutlu hissettiğim anların gezilerimi anlatırken olduğunu anlamamla birlikte bu mutluluğu sizlerle de paylaşmak istedim…

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale