Bağdaş kurup lotus pozisyonunda oturmam gerekiyor, çünkü meditasyon yapacağım!

Birçoğumuz için bugün haftanın son iş günü… Mesai saatlerinin sonlarına doğru bir enerji gelmiyor mu sahi? Keşke bu enerjiyi Pazartesi sabahları da hissetsek ama malum… Adına bir kere sendrom demişler, şimdi nasıl zihnimizde yeniden yaratacağız pazartesiyi, hem de sendromsuz?

“Çok isterim ama meditasyon yapmayı bilmiyorum ki.”

Zaten hafta sonu yapılacakları planlarken, bir bakıyoruz ki hafta sonu su gibi geçmiş. Yine bir sendroma düşmüşüz. Keşke daha uzun olsaydı, yapılacak o kadar çok şey var ki! Peki ya hafta sonu kendinize ayıracağınız vaktin içinde hiç denemediğiniz ya denemeyi unuttuğunuz bir şeyler yapmaya ne dersiniz?

Bildiğiniz gibi son zamanlarda bir mindfulness kavramı moda oldu. Burada “moda oldu”dan kastım, herhangi bir ima değil. Ya da herhangi bir kinaye de yok. İyi ki moda oldu dediğim tek şey belki de. Ne kadar çok koşturmacalı zamanlar içerisindeysek bir kesim var ki, artık durmak istiyor, artık nefes almak istiyor. Ve alternatif yollar arıyor. Birçoğumuz için bu yollar ortak bir noktada kesinleşiyor: meditasyon.

Meditasyon üzerine konuştuğum insanlardan genel olarak aynı cümleyi işitiyorum: “Çok isterim ama meditasyon yapmayı  bilmiyorum ki. Ben meditasyon yapamam, sıkılırım. Hem zaten öğrenmem de lazım. Ona da ayıracak ne vaktim ne nakidim yok şimdi Şebnem“. Yani aslında, “modayı yakından takip ediyorum ama param olmadığı için öyle giyinemiyorum” demek yerine “moda olanı sevmiyorum” gibi bir şey. Bahaneler hep olur. Zihnin işi ne?

Bildiğiniz gibi son zamanlarda bir mindfulness kavramı moda oldu.

Ve zihnin tüm kısıtlamalarına rağmen şöyle bir gerçek var; kimse sizden “size” vakit ayırmanız için para talep etmiyor. Eğer ki büyük şehirlerdeyseniz, işiniz çok daha kolay. Beş on dakikalık bir araştırma ile, size en yakın ücretsiz meditasyon etkinliklerini takip edebilirsiniz. Ya da, meditasyonun henüz uğramadığı şehirlerimizdeyseniz, yine küçük bir internet araştırması ile yönlendirmeli/anlatımlı videolar aracılığı ile bunu yapabilirsiniz. Bunu neden yapasınız? Kendiniz için. Ve tamamen karşılıksız! Tabii istiyorsanız. Kimse de zorla elinden tutup “meditasyon yapacaksın” demez. 

Kendin için, kendine doğru, kendi içine bir araştırma yapabilirsin bu hafta sonu mesela. Zihnini bir kenara bırakmayı aslında ne kadar da çok istiyorsun değil mi? Farkında olmadığın cümlelerin de vardır belki; “yoruldum, sakinlik istiyorum. Artık durmak istiyorum. Hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey düşünmek zorunda olmadan, durmak İşte bu bir meditasyon aslında. Bütün hafta içi o zor anlarında ağzından çıkan sözler seni meditasyona itmiş bile. Zaman mı ayırmak istemedin? Ya da yine ertelemek için mutlaka bir sebebin oldu. Her hafta “Pazartesi diyete başlarım” gibi bir şeye dönüşmek üzere mi? Haydi şimdi bildiğin her şeyi bir kenara bırak ve meditasyon ol. Bunu su içerken, yürürken bile yapabilirsin. Nasıl olsun ki yürürken? “Bağdaş kurup lotus pozisyonunda oturmam gerekiyor, çünkü meditasyon yapacağım!

Meditasyon evet, başlangıçta birçok teknik içerse de, aslında bir varoluş halidir. Tüm eylemlere son verip, sadece var olduğumuzda olan bir şeydir. Yani aslında “meditasyon yapmak değil de meditasyon olmaktır” der üstadlar.  Meditasyon olmaktan kasıt ise, şahit olma hali… Olduğun gibi… Nasılsan o şekilde. Çabasızca… Kendin gibi var olman, kendi doğanı yaşaman… Farkındalıkla bunu sağlayabiliyorsun. Yani sen farkındalıkla yürüyorsan, yürüdüğün esnada çevreni, zihnin haricinde de gözlemleyebiliyor, o anda kalabiliyor, ilerlemek için adımlarını ne sıklıkta, yavaşlıkta, hangi hislerle ve nasıl yere bastığını fark ederken, rüzgarın da şiddetini, belki burnuna getirdiği kokuyu, belki havanın sıcak/soğuk oluşunu hissedebiliyorsan, çevredeki sesleri tüm ayrıntılarına kadar duymaya başlıyorsan, yani sen, sen olarak ve senin tüm odağın o an bulunduğun yerde ise, bu bir meditasyon olabilir.

Meditasyon evet, başlangıçta birçok teknik içerse de, aslında bir varoluş halidir.

Zihnin artık susmuş, varoluşu tamamen hissettiğin, şimdidesin. Düşünsene, en son ne zaman yolda yürürken rüzgarın getirdiği kokuyu duyumsadın? Her gün bir yerden bir yere gitmektesin zaten! Evden işe, markete, hatta su içmek için mutfağa vs. En son ne zaman seni taşıyan ayaklarına şükranla bakmayı düşündün? Kim bilir kaç senedir seni oradan oraya götüren ve götürecek olan ayaklarına?

Bu hafta sonu planların arasında, farkındalık ve şahit olma kavramlarını ekleyerek hareket etmeyi deneyimleyebilirsin. Belki hafta sonunun resmi olarak bitip yeni haftanın başladığı o ilk güne, sana öğretilen kavramların da dışında baktığın bir bakış açısına dönüşmüştür…

Bu yazıyı bitirdikten hemen sonra, belki günler, belki aylar sonra, meditasyon yapmak üzerine herhangi bir desteğe ihtiyaç duyarsan da, istediğin zaman yazabilirsin: [email protected]

 

İlginizi çekebilir: “Gitmek” sadece gidince mi hak eder bir eylem olmayı?

Şebnem Pınar
Merhaba! Yazılarımda benim 'anlama yolculuğumu' okuyor olacaksınız. Beni anlamak için yazan birisi olarak tanımlamak da isteyebilirsiniz. Şimdi daha önceden edindiğiniz tüm varsayımları ve okurken ... Devam