X

Aşkın kontrata ihtiyacı var mı?

Düğün fotoğraflarında standart bir kare vardır. Gelin ve damat, nikah memuru, şahitler ayakta. Gelin, nikah cüzdanını en büyük zaferini kazanmış muzaffer bir komutan edasıyla sallamakta. Damat ise yüzünde masum bir gülümsemeyle duruma teslim olmuş şekilde poz vermekte. Bu güne kadar katıldığım veya gördüğüm tüm nikah ve düğünlerin vazgeçilmez karesidir bu. Kadın için güvence, erkek içinse özgürlüğün bitmesidir bu karedeki ifade.

İlişkilerde nihai hedef hep evlenmek olarak görülüyor. Peki aşkın gerçekten de kontrata ihtiyacı var mı?

Eleştirdiğimden değil, benim de vardı böyle bir fotoğrafım kendi düğünümden 🙂 Bu yazının çıkış sebebi Hande Akın. Son yazısını okudum az önce, “ Evlenmeden çocuk olur mu? Olursa ne olur?  diye sormuş.

Yazı önemli bir konuyu sorgulatmasının yanı sıra aslında tüm hayatımızda neyi neden yaptığımızı, yaptıklarımızın arkasındaki motivasyonu, bilinçsizce yaptığımız seçimlerin, aldığımız kararların arkasındaki sorgulamadan kabul ettiğimiz değerleri, inançları sorgulamamız için çok önemli olan bir konudan giriyor. Yazıyı okuyunca ‘Çocuk sahibi olmadan bir adım öncesi neden illa (çoğunluk kadınlarda var bu durum tabi:) ) evlenmemiz gerekiyor?’, ‘Aşk , bağlılık, evlilik nedir?’, ‘Aşk, evlilik ve özgürlük arasındaki ilişki nedir?’ hakkında yazasım geldi.

Büyüyünce gelin olucam

Nihai büyük hedefine ulaşmış muzaffer komutan dedim ya başta gelin için; tüm kız çocukları büyüyünce gelin olacaksın, hayırlı bir kısmetinle evleneceksin diye büyütülür. Yaşın yirmilerdeyken ailenin kriterlerine göre uygun adaylar önerilir. (Bu durum ülkemizin pek çok yerinde öneri değil bir zorunluluktur ki, bu çok vahim ayrı bir konudur) Sevgililerin olur ve istisnasız her kadın ilişkiye bunun sonu evlilik olur mu acaba diye başlar. “Niyetin ciddi olması” diye bir kavram vardır hatta. Yani; “Beni şuan ne kadar sevdiğinden çok bundan sonraki yıllarda hatta bi zahmet ölene kadar sevecek misin, bunun garantisini evlenerek bana verecek misin?” dir ana mesaj. “ Eğer evlenmeyeceksek, ilişkimiz beni dünyanın en mutlu insanı yapacak olsa bile seninle bir ilişki yaşama şansı tanıyamam, kendime de sana da vakit harcamam ”dır alt mesaj.

Bunda bir sorun yok, çünkü böyle yetiştiriliyoruz, öğretiliyoruz, kodlanıyoruz yüzyıllardır. Şimdi buna “Ama evlilik kadının hakkını korumak için oluşturulmuş kültürel bir gelenek” diyenler olacaktır. Ben de yüz yıllardır ikinci sınıf cins ayırımı görmüş ve halen dünyanın pek çok yerinde bu muameleyi gören kadınları düşününce hak vermiyor değilim; ama artık zaman herkesin hele ki kadınların uyanmasının ve içindeki gücü fark etmesinin zamanıdır diyorum.

Evlilikle ilgili hepimizin zihninde kalıplaşmış yargılar var aslında. Evlilik, aşkın ve birlikte paylaşılacak hayatın garanti altına alınması gibi adeta.Ey dünya görün duyun, bu adam/kadın ölene kadar benim artık, bende onun. O elimde salladığım cüzdan var ya; işte bunun kontratı, garantisi. Biz beraberdik zaten, birbirimizi seviyorduk ama birbirimizi aldatmayacağımıza, birimiz diğerini gün gelirde artık sevmezse ya da birlikte mutlu olmasa bile bu cüzdan bizi birbirimize bağlı tutacak. Sonra dur bi bakalım hele, birlikteyken mal mülk edineceğiz onlar kimin olacak ayrılırken? Bir bilen çıksın da, mahkemelerde bu malları adil şekilde pay etsin.”  Bunun altındaki temel dürtü, insanın kendini her durumda güvende hissetme ve sahip olma ihtiyacından gelir. Çok ilişki biliyorum ki şahane başladığı ve devam ettiği halde bir süre sonra taraflardan birinin “E hadi; ne zaman evleniyoruz artık?” demeye başlamasıyla sarpa sarıp biten ya da evlendikten bir zaman sonra aralarında paylaşacak hiçbir şeyi kalmayan, birbirlerinin gözünün içine bile bakmayan, birbirinin özeline saygı göstermeyen, ne evde ne dışarıda konuşacak bir şeyi kalmayan, ama buna rağmen evlilik bitmesin diye mutsuz bir beraberliği sürdürmeye çalışan çiftler. En büyük yalan ise çocuk bahanesiyle mutsuz bir evliliği sürdürmektir. Hem kendilerinin hem çocuğun mutsuzluğunu perçinleyen öylesine çok kişi var ki.

Evlenmek şart mı?

Evlilik diye bir kavram olmasaydı ilişkiler çok daha uzun süreli ve sağlıklı olabilirdi.

Evlilik diye bir kavram olmasaydı bana göre ilişkiler çok daha uzun süreli, daha keyifli, kimsenin birbirini tapulu malı gibi görmediği dolayısıyla karşılıklı özenle, sevginin her an paylaşıldığı bir hayat olurdu. Eşlerden birinin veya her iki tarafın bu paylaşımdan zevk almamaya başladığı anda mahkemelerde sürünülmeden,  geçen onca güzel günler için teşekkür edip, efendice vedalaşmak daha kolay olurdu sanki.

İstediğin kontratı yap, kırk tane açık tarihli senet imzalat istersen aşk bitmişse bitmiştir. Ne kendini kandır, ne de karşındakini. Ne kendini, ne de eşini mutsuzluğa bir gün daha fazla mahkum etme. Eğer mutlu değilsen, neden mutlu olmadığın birinin yanında durmaya devam ediyorsun? Eşin senle mutlu değilse neden seninle mutlu olmayan birini yanında tutmaya çırpınıyorsun? Bir sor kendine, akıl işi mi bu? Yolu aç ki, her iki tarafın da hayatına mutlu olabilme olasılığı girsin.

İster evlen, istersen evlenmeden ilişkini sürdür, en önemli nokta karşındaki kişiyi ihtiyaçlarının teminatı, yaşamak için bağımlı olduğun ya da sadece sana bağımlı olmasını beklediğin kişi haline getirmemek. Herkesin kendi başına birey olduğu, özgür olduğu, birlikteyken her andan keyif alınan bir ilişki sürdürebilmek. Bağımlı olmadan gerçekten sevgiyle bağlı ilişki kurmak, karım-kocam diye sıfatlar yerine yol arkadaşım diyebilmek. Belki bir ömür boyu sürecek, belki 6 ay ya da 5 yıl. Yarın yaşayacağımızın garantisi yokken , her şey değişip, dönüşürken neyin garantisini kimden isteyebilir ya da kime verebiliriz gerçekten?

Bir selvi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez 

Halil Cibran’ın Ermiş kitabında evlilikle ilgili muhteşem bir şiir vardır. Ben bunu evlilik olsun veya olmasın mutlu ilişkilerin temeli olduğunu düşünüyorum.

Yeryüzüne birlikte geldiniz ve sonsuza dek birlikte yaşayacaksınız,

Ölümün ak kanatları günlerinizi bölene dek birlikte olacaksınız,

Tanrı’nın suskun anıları katına eriştiğinizde bile birlikte olacaksınız,

Ama bırakın da bunca beraberliğin arasında biraz boşluklar olsun,

Ve Tanrısal alemin rüzgarları esip dolanabilsin aranızda,

Birbirinizi sevin, ama sevginin üzerine bağlayıcı anlaşmalar koymayın,

Bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gelgit çalkalanan bir deniz olsun sevgi

Birbirinizin kadehini onunla doldurun ama aynı kadehe eğilip içmeyin,

Ekmeğinizi bölüşün, ama aynı lokmayı dişlemeye kalkmayın,

Şarkı söyleyin, dans edin, eğlenin birlikte, ama ikinizin de birer yalnız olduğunu unutmayın,

Çünkü lavtadan dağılan müzik aynı, ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır,

Yüreklerinizi birbirine bağlayın ama biri ötekinin saklayıcısı olmasın,

Çünkü ancak Hayat’ın elidir yüreklerinizi saklayacak olan,

Hep yan yana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın,

Çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır,

Çünkü bir selvi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez

Hayat bir yolculuk, yol boyunca hayatımıza yüzlerce belki binlerce kişi girip çıkıyor, hiç bir karşılaşma tesadüfen olmuyor, hele ki aşık olduğumuz, hayatımızı paylaşacak kadar yakın olduğumuz insanlar en özel insanlardır bu hayat yolunda. Onlar bize kendimizi göstermeye, korkularımızla yüzleştirmeye, yaşadığımız deneyimlerle büyümemize aracı olmak için gelirler. Bize sevmeyi, affetmeyi, şükretmeyi ve en önemlisi de sevmeyi öğretmeye gelirler. Birbirimizi çok sevsek de, biz bir olduk desek de, birlikte yol alsak da her birimizin ayrı bir yolu, öğrenmesi gerekenleri var hayat yolculuğunda. Hem kendi yolumuza sahip çıkmak, hem eşinizin yoluna saygı gösterebilmektir gerçek aşk, gerçek sevgi.

Unutmayın en büyük kontrat, kendinize olan güveniniz, Allah’a olan inancınız ve vicdanınızdır.

Gülferi Yıldırım: Psikoloji ve Nörobilim Uzmanı. Mindfulness Eğitmeni İTÜ Elektronik Mühendisliği’nden mezun ve Yeditepe Üniversitesi’nden (MBA) İşletme Yüksek Lisansına sahip olan Gülferi Yıldırım, Üsküdar Üniversitesi’nde Uygulamalı Psikoloji ve Nörobilim Yüksek Lisansını tamamlamıştır. Aynı zamanda Kültür Üniversitesi'nde Öğretim Görevlisi olarak “İletişim ve Marka Yönetimi” dersi vermektedir. Kurumsal dünyada, 25 yılı aşkın süredir strateji, organizasyonel yapılanma, iletişim ve pazarlama konularında danışmanlık ve liderlik yapmaktadır. Her yıl İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Mutlu İnsan ZihinRuhBeden Festivali”nin kurucusudur. Kendini keşfetmek üzere çıktığı yolda Türkiye’den Güney Afrika’ya, ABD’den Peru’ya, Hindistan’dan İngiltere’ye ve Bali’ye pek çok eğitime katılmıştır. Bu eğitimlerden bazıları; Oxford, MIT (Massachusetts Institute of Technology), University of Massachusetts gibi dünyanın saygın üniversitelerinde aldığı mindfulness, meditasyon ve nörobilim temelli eğitimlerdir. Doğunun binlerce yıllık kadim bilgilerini, batı bilimi ışığında, kurumsal deneyimleriyle sentezleyerek oluşturduğu mindfulness temelli mutluluk, liderlik, yaratıcılık ve stres yönetimi eğitimleriyle kurumların ve bireylerin hedeflerine ulaşmalarına vesile olmaktadır.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale