X

Aşkın en cesur hali: Aşık olmak haline bağımlı, aşık olunana “bağsız” aşk

İtiraf edeyim başlığını bile yazmaya çalışırken yaklaşık bir saatimi harcadım, öyle Pınar bir başlık yazarsın geçersin, önemli olan içerik demeyin… Başlık bir yazıda ok atmak gibidir, bir kez yazıyı okumaya yöneltmelidir, yani o oku atışınız, nasıl çıktığı, yaya nasıl dayandığı önemlidir. O ok yaydan çıktığında sizler merak etmelisinizdir bu hangi rotaya, hangi diyara uzanıyor, beni o okun yolculuğu nereye götürecek…

O yüzden başlığı ile bile şu an kalbimden geçenleri tam olarak nasıl ifade edebilirim diye ve bizi attığımız ok hangi muhteşem rotaya götürebilir diye içimden geçen en samimi titreşimleri burada kelimelere dökmeye çalışacağım. Evet, şu an bir maceraya atılıyoruz hep birlikte, pek kolay olmayabilir… Okuyacaklarınız belki kendimize itiraf edemediklerimizi, belki kaybedişlerimizi ve belki de hiç farkında olmadan ilişkilerimizde yaptığımız hataları içeriyor fakat biz yine de gelin aşka bakmaya, bu ayı mümkün olduğunca çok “aşk” kelimesiyle taçlandırmaya bu muhteşem duyguyu ve hatta dünya üzerindeki en güzel “olmak” hallerinden birini, tatlısı olduğu kadar acısıyla da cesurca inceleyelim…

Öncelikle aşık olmak haline bağımlı olmak ne demektir bir buna bakalım; hayatımızda aşk olmasına bağımlı olmaktır bu durum, aşık olmak halini sevmek demektir. Bu tabi ki en başta sevgiliye duyulan aşk olarak konumlandırılabilir, ama hayatımızda birçok aşkımız vardır örneğin işimiz, çok severek yaptığımız spor aktivitemiz, örneğin hikaye yazmak gibi bir hobimiz, veya sadece evimizde büyüttüğümüz çiçeklerimiz… İşte bu tüm güzellikler bizim “aşk olmak” hallerimizin yansımalarıdır aslında. Ve aşk enerjisi muhteşem ışığı ile hayatımızın her anını ve farklı yönünü aydınlattıkça o alanlar parlamaya başlar; sadece kişiye duyulan aşk dünyamızı değiştirmez, her gün her an yaptığımız şeylere duyduğumuz aşk onları farklılaştırabilir. Örneğin zor bir projeyi tamamlamaya çalışıyoruz, her an yaydığımız “katlanmak, bıkmak veya yorulmak” enerjisi yerine bu projeyi hayata kattığımız bir ışık, insanlığın yararına oluşturduğumuz bir yaratım veya sadece kendimizi ifade edebilmek üzere karşımıza çıkmış bir fırsat olarak görebilir ve bu projeye aşkla yaklaşabiliriz… Böylece perspektifimizi “zor” olandan “aşk” olana yani pozitife, daha fazla yaratmaya ve severek kendimizi yansıtmaya odaklamış oluruz.

Şimdi sorunun asıl önemli kısmına geldik, aşık olunana ‘’bağsız’’ aşk ne anlatmaktadır bizlere? İtiraflarımızın en yoğun kısmı, sizleri duyar gibiyim buradan gelecek; bir düşünelim ilişkilerimizde kaç kez şu durumlarla karşılaştık ve bizzat biz, bu sorguların kaynağını oluşturduk, “neden benim yerime arkadaşlarınla vakit geçirmeyi seçiyorsun”, “neden gittiğimiz her yere birlikte gidemiyoruz”, “hayatta benden daha önemli ne olabilir neden önceliklerin arasında yer almıyorum”, “eğer benimle buraya gelmiyorsan beni yeterince sevmiyorsun demektir” ve bunlar gibi karşımızdaki kişiyi sırf yaptığı seçimler yüzünden yargılayarak kendimizce sonuçlara vardığımız ve hatta sırf bu kişi ile ilişkideyiz diye her anımızın ona “bağlı” olduğu ve aynısını da bu kişiden “beklediğimiz” şimdi yazarken bile kendimce fark ettiğim aslında bu cümleleri kullandığımız kişinin “hayatına hiç hakkımız yokken muhteşem şekilde müdahale ettiğimiz” ve işte “aşık olunana bağlı” aşk modeli…

İşte aşık olunana bağlı olmak halinde öyle bir nokta vardır ki, ancak bu “bağlı” olma halini idrak etmekle geçebiliriz. Aşık olunana bağlı olmak, tek kutuplu bir mıknatıs olmak gibidir, bir kişi ilişkide herşeyin merkezini oluştururken, diğer kişi yalnızca “onun olduğu” halleri benimser ve kendini unutur. Öyle ki kendi hobileri, kişisel zamanı veya kendi olmak hali için gerekli olan tüm aktivite, arkadaşlar ve yaşam alanlarından vazgeçebilir. Bu “bağlılık” hali ise o merkezde kalan kişiye zamanla öyle yükler yükler ki, her anın sorumluluğu omuzlarındadır, nereye gidilse, ne yapılsa ve hatta ne karar verilecek olursa olsun merkezde o vardır; sanki tek kişilik bir ilişki yaşamaktadır. Çünkü bir diğerinin tüm mutluluğu onunla olunması durumuna endekslenmiştir.

Sonuç olarak tahmin ediyorsunuzdur, bu kişi siz olsanız, bir diğerinden öğrenmedikçe, onun hayata akışına ortak olmadıkça ve sadece kendi kendinize bir ilişki yaşıyormuş gibi hissettikçe nasıl bir “sorumluluk” hissi altına girerdiniz? Öyle ki burada bu merkezde kalan kişi giderek daha da uzak bir kutba doğru çekilir, çünkü karşısındaki kadar “mutlak iyi, mutlak verici ve mutlak bağlı” değildir…  

Peki nedir “bağsızlık” neden güzeldir ve sağlıklı bir ilişkide neden aşık olunandan bağsız olmak ilişkiyi muhteşem kılabilir? Sorumuzun cevabı çok basit, çünkü aşk “bir” olmaktır fakat “bir” olabilmek için mutlak “iki” gerekir, yani siz kendinizi deyim yerindeyse sıfıra indirgeyip sadece karşınızdakinin fese almasına aşık olma halinizi bağlarsanız, o derece çok talep eder olursunuz ve karşınızdaki kişi bu talebe karşılık vermedikçe siz “aşkın” o güzel “olmak” halinden gözünüzü karartan “talep ettiğini alamamak, tatmin olamamak, yalnız kalmak” duygusu ile “aşık” olmak halini unutup gidersiniz… Egonuz gelir o muhteşem kalbinizin güzel “aşık” olma halinizin üzerine oturur, size içten içe fısıldamaya başlar “seni önemsemiyor”, “senin için kendinden vazgeçmiyor”, “sen onun için neleri feda ettin”, “neden kitap okumayı senden daha çok seviyor” veya “neden arkadaşlarıyla zaman geçirmesi bu derece önemli” gibi… Oysa tüm bu soruların oldukça basit cevapları vardır, o aşık olduğunuzun “aşık olunan” kalabilmesi için “kendi gibi olmasına” izin vermeniz gerekir ve hatta aşk öyle bir şey olmalıdır ki o kişi sizinle kendini daha çok bulmak cesaretine erişebilmelidir… Fakat işte “aşık olunana bağlı aşk” halinde bizler o kişinin uçmasına izin vereceğimize kanatlarını daha çok kırarız, onu olduğu gibi değil “sadece yanımızda olduğu durumda” yani öyle bir şarta bağlı olarak sevmek halindeyizdir ki, bu sadece bencillik demektir…

Öyle kolay değil Pınar diyeceksiniz, sen ne yaptın peki becerebildin mi burada yazdıklarını… İtiraf ediyorum o “bağlı” olma halinin en derinlerine kadar yuvarlandım, kendimi, arkadaşlarımı, hayat enerjimi ve hayatta sevdiğim her şeyi kaybettim, sadece karşımdaki adama dönüştüm… O ne derse, ne yaparsa, nasıl olmak isterse, neyi severse ben de sevdim o kadar sorgulamadım ve sonuçta ne oldu o derece değersiz bir noktaya geldim ki, kendim bile kendi kendimin neden sevilebilir olduğumu unuttum, ve bugün geldiğim beş yıllık maceramda işte bunları adeta bir gökdelen inşa eder gibi tek tek yeniden yapmam gerekti… Ve ben evet çok sevdiğim her zaman sevgiyle andığım bir adamı kaybettim, hem de ihanetine uğrayarak, çok üzülerek ve tabi ki değersizlik hissimin muhteşem bir yansıması olarak…

Bugün ise, bir aşk halindeyim,bir kişi ile hiç paylaşmadığım bir aşk, daha önce hiç deneyimlemediğim şekilde sadece kendim olmak halimle onu bulduğum, kendimde başladığım ve yine kendimde bittiğim bir aşk… Beni dönüştürmesine, geliştirmesine ve ilham vermesine kendimi bıraktığım, hayat amacımı arayışımda yollarımı doğrultan ve sadece varlığı için ‘’şükür’’ halinde olduğum hani bir deyiş vardır “yaradılanı sevdim, yaradandan ötürü” diye nitelendirebileceğimiz bir aşk… Tüm “bağ” hallerinden bağımsız, tüm dünyaya onun varlığı ile her gün sevgi gönderdiğim ve bu muhteşem varlığı ile “ilahiliği” böyle bir olgunlukla dünyama tezahür ettiren bir aşk…

Sevgili Sanaya Roman güzel eseri Ruhsal Büyüme; Yüksek Benliğiniz Olmak ‘ ta, “Bağsızlık” adını verdiği bölümde bağsız olmak halini bakın nasıl anlatıyor;

“…Bırakmak gelişmenin önemli bir veçhesidir. Gelişmek için, örneğin öfke ya da üzüntü gibi bir tutumu bırakmanız gerekebilir. Bazen, bir kurban ya da kurtarıcı rolünü oynamayı bırakmanız gerekebilir. Bazen de bir ilişkiyi, bir işi ya da bir yaşam biçimini bırakmanız gerekebilir.

…Bırakılması en zor bağlılıklardan biri, sizin görüşlerinize, inançlarınıza ve yargılarınıza olan bağlılığınız olabilir.

Bazıları bağlılığı sevgiyle karıştırırlar. Bağsızlık düşüncesi onları endişelendirir, çünkü eğer insanlara bağlılık duymazlarsa, onları sevmediklerini düşünürler. Bağsızlık insanları umursamadığınız anlamına gelmez, o insanları daha yüksek bir düzeyde umursamaktır.

…Eğer siz diğer insanların sizi daima sevmeleri gerektiğini hissediyor ve insanları sizi sevmeyecekler diye, istediğiniz şeyi yapmaktan çekiniyorsanız, yapmanız gereken şey, onların sevgisine ihtiyaç duymaktan, bu bağlılıktan kurtulmaktır.

…Başkalarına gerçekten hizmet etmek için, onlara tam özgürlük vermeniz gerekir, çünkü böyle yapmakla kendinize de olabileceğiniz her şey olma özgürlüğünü verirsiniz.

…Bağlılıklarınızı bıraktığınızda, çok daha fazla sevinç ve iç huzuru bulacaksınız. O zaman dünyanız genişleyecek ve yeni fırsatlar kendini sunacaktır. Bağsızlık niteliğini geliştirmeniz sizi özgürleştirecektir.

Aşkın tüm halleri güzeldir, fakat en cesur hali kendinizi de en özgür bıraktığınız hal olan “aşk olmak” bağımlı olup “aşık olunandan bağsız” olduğunuz haldir; çünkü gerçek aşk sizi sınırlandırmaz aksine sizi iyileştirir, dönüştürür ve muhteşemleştirir… Eğer bu yazımı okuyorsanız, şimdi o değiştirmeye cesaret edemediğiniz bağlarınızdan ve bağlılıklarınızdan” bağsızlaşın; çünkü evrenin tüm aşkı “sizi bulmak” ateşiyle yanar ve kalbinize her zaman bir nefes kadar yakındır…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale