X

Aşk “tutkunluğu” sever

Biliyorum başlığı ilk okuduğunuzda acaba bu yazıda bizi neler bekliyor diye içinizden geçirdiniz. Evet, ben bu hafta çok kez “tutku” konusunda düşündüğüm anlar yaşadım, fakat bu yazımda sizlerle sadece bedensel arzu olan tutkuya değil, “tutkun olmak” haline, bir şeyi “tutku haline” getirmeye, hayatımızda “ben bunun tutuklusuyum, tutkunum” dediğimiz şeylere odaklanalım istiyorum.

Şimdi öncelikle çok çok önemli bir soru geliyor hepimiz için, yaşımız, cinsiyetimiz, hangi seviyede ne olduğumuz hiç fark etmez, bir soru ile başlıyoruz, bugün bu yazıyı okuyan şu anda nefes alan sen, neyin tutkunusun? Neden bu soru; öncelikle sebebini açıklayalım sonra ben yine her zaman olduğu gibi sonsuz bir samimiyetle kendimi sizlerle paylaşayım, sizler bana dost olun, ben sizlere anlattıkça rahatlamış olayım.

Tutkunluk neden gerekli?

Hani “yaşadığını” hissetmek vardır ya, işte “tutkularımız” bu anlardır. Bu hafta bir makale okudum, hayatımızda (18 yaş ertesinde) hesaplayarak kaç tane sabahımız olduğunu çıkarmışlardı. Makale, sabah erken saatte yapılabilecek çok farklı aktiviteleri anlatırken, sonunda ise bir soru soruyordu: Bu fazla sayıdaki sabahlarınızda siz ne yapacaksınız, o sabahları nasıl kullanacaksınız? Aklıma ilk gelen şey, hayatımızdaki tutkular oldu, peki sizce bizler hayatımızı nasıl kullanmaktayız? Geçirdiğimiz onca gün içerisinde hangi anlarda “tam anlamıyla yaşadığımızı”, “hayatta olduğumuzu”, “tutkunun avucunda sürüklendiğimizi”, “dünyayı bile tutkumuz için değiştirebileceğimizi” hissedebiliyoruz? Veya o can-ım günlerimizi sadece “bir diğer gün” şeklinde yaşamaya devam mı ediyoruz?

İşte aşk da böyledir, önce “tutkun olmayı” gerektirir. Gerçekten aşık isek o aşk bize “yaşadığımızı hissettirmelidir”, başka hiçbir yerde hiçbir şekilde hiçbir farklı kimseyle olamayacağımız ve “şu an öleceksin” diye karşımıza çıkacak bir ölüm meleği olduğunda bile “hazırım” diyebileceğimiz kadar “çok yaşatmalıdır”… Öyle her gün aynı şekilde gözlerimizi “sadece bir diğer gün” şeklinde açıyorsak bu gerçekten aşk değildir. Gerçek bir aşk hissettiğimizde gözlerimizi kapatmak mümkün olmamalıdır, açtığımızda ise “muhteşem” bir tutku gelmelidir bizi sarıp sarmalamalıdır, “dünyadaki en şanslı insan” olarak hissettirmelidir sonra. Yani gerçekten yaşadığımızı söyletebilmelidir bizlere bağıra çağıra, hani derler ya dünya umurumda değil işte gerçek aşkta “tutkun” olmayı böyle anlatabiliriz.

Daha ötesi vardır tabi ki. Bizler hayatta tutkuyu sadece bir insana yüklemedikçe ilişkide olduğumuz kişi dışında da tutkularımız, nefesimizi kesenler, tutkunu olduklarımız zevklerimiz var ise, aslında “bir insana karşı duyulan aşk” olgusunu da daha farklı yorumlayabiliriz. Örneğin dağ tırmanışını ele alalım; eğer siz tek başınıza yaptığınız tırmanışların tutkunu iseniz, burada döktüğünüz terin, özgürlük duygusunun ve tutkunu olduğunuz bu aktivitenin hayatınıza kattığı “gençliği, cesareti ve yaşama hissini” derinden hissedebilirsiniz ve aşk içinde de aynı şekilde “tutkun olmak” istersiniz. Böylece bir ilişkiyi “diğerini kısıtlamak, diğerinin zevklerini silmek veya diğer kişinin kendi gibi olmasına izin vermemek” olmadığını daha çok aşkın, sizin içinizdeki derinliği, belki deliliği, belki de gidebileceğiniz en uzak noktaları ortaya çıkartmasını istersiniz…

İşte tutkun olmak bu derece önemlidir ilişkilerimizde. Başka bir örnek verelim; eğer biz bir seyahat tutkunuysak, tek başımıza çıktığımız her seyahatten farklı tecrübelerle dönmek bizi muhteşem hissettiriyorsa, kendimizi bu yolla daha iyi tanıyabiliyorsak, dilini ve kültürünü hiç bilmediğimiz coğrafyalar ufkumuzu açıyorsa yani biz “gitme tutkunu” isek, bu seyahatlerimizi başka herhangi bir tecrübeye değişmeyeceğimiz açıktır. İşte ilişkimizde de bu tutkunun yansıması olur, aşk bizi götürsün isteriz, bilmediğimiz şeyler öğretsin, hiç tecrübe etmediğimiz diyarları göstersin, orada özgürce keşfedebilmemize izin versin, kendimizce bakabilmemize ve yepyeni tecrübeler edinebilmemize… En önemlisi ise “gerçekten hayatta olduğumuzu”, gerçekten “nefes aldığımızı” hissetmemizi sağlasın…

Hayatımızda tutkunu olduğumuz şeyler bize nasıl yansır?

Samimiyetle itiraf edeyim, spor yapmanın tutkunuyum, özellikle uzun mesafe koşmanın. Aldığım her nefeste “anda olmanın” varlığını hissedebilmek, uzun mesafeleri kendi bacaklarım ile katediyor olabilmek, tüm bedenimden, zihnimden, varlığımdan sorumlu olmak, aynı anda terlemek… Bazen sadece saatlerce koşarak içimdekileri dinlemek, kalbimin bana söylediklerini duymak, bazen bana eşlik eden müzikle, bazen yağmurla bir olmak ve en önemlisi “tam olarak özgürce huzurla geçen her saniyeyi” tam anlamıyla yaşayabilmek… Fakat bu bir o kadar da sabır, güç ve delilik gerektirmektedir; bu yüzden işte ilişkilerimde aradığımız da genelde bu oluyor. Gerçek bir aşk “konuşmaya gerek olmayandır”, gerçek aşkı gördüğünüzde bilirsiniz. Ek herhangi bir açıklama gerekmez, konuşmasanız da olduğunuz halinizle siz “aşksınızdır”, “tutku” olmuşsunuzdur, ve karşılığa da gerek yoktur, çünkü yalnız koşanlardansınızdır, bir tutkunun diğer kişinin de aynı karşılığı vermesiyle yakılamayacağını bilirsiniz. “An” olursunuz, delilik olursunuz, sonuna kadar “tutkun” olursunuz…

İşte bu yüzden aşk “tutkunluğu” sever, aşk “sadece olması gerektiği için” hayatımızda öylesine olamayacak kadar “sıradanlık dışıdır”. Sıradanlaştı dediğiniz an “aşk” gitmiştir. Her gün aynı şey dediğiniz an, aşk yoktur; sizi her gününüze şükrettirmiyorsa, “tutkunuyum” dedirtmiyorsa, nefessiz bırakmıyorsa, “delilik” hallerinizi ortaya çıkartmıyorsa orada aşk yoktur… Bu yüzden her gün kendinize sorun; yeterince tutkun musunuz, gerçekten aşık mısınız, gerçekten yaşadığınızı hissedebiliyor musunuz? Çünkü her gününüz ayrı bir maceradır, hayatınız muhteşem tutkuları hak eder ve kanınızın aktığını hissetmek güzeldir…

İşte aşk “tutkunluğun” tutkunudur… Muhteşem tutkularınız ile muhteşem aşkların hayat boyu sizi bulmasını dilerim…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale