X

Aşk “sınırsızlığa” tapar

“Mutluluğu sende bulan senindir, ötesi misafir…”Mevlana Celaleddin Rumi

Çokça korkutur değil mi bizleri? Şimdi hayatımızda biri yoktur örneğin, “biri hayatıma girdiğinde ben ona hesap mı vereceğim” olur düşüncemizde. “Neden benim nereye gideceğime, kiminle ve nasıl gideceğime karışıyor” deriz. “Bu hakkı kendinde nasıl görebilir”?

Bir kere ilişki emek gerektirir, bu hemen diğer bir sınır çiziverir içimizde; diğer kişinin hayatımıza girmesi ile bize çiziliverecek olan yani mevcut yaşamımızı değiştirmemizi gerektirecek çizgiler… Peki gerçek böyle midir? Yani bir ilişkide olmak yani aşk olmak hayatımıza sınırlar mı getirir? Veya tersten soralım sorumuzu; bir ilişkide olmak durumumuzda, o aşk olduğumuz kişinin hayatına “sınır” biz mi oluruz? Bilmeden mi oluyoruz? Olmamak için neler yapabiliriz?

Sıkça çıkan kavgalardan bir tanesidir örneğin, hep senin istediklerin yapılıyor. Bir türlü ortak nokta bulunamaz. Örneğin bir taraf spor yapmaktan hoşlanır diğer kişi hayatı boyu spor yapmamıştır. Nasıl uyum sağlayabilecekler? Sorumuza hemen yanıtımız aşk olmaktan geliyor… Aşk halimiz karşımızdaki kişiyi “değiştirmeye çalışmak” ile karıştırılır genelde. Bir ilişki başlar ve taraflar var güçleriyle diğer tarafı uydurmaya, değiştirmeye veya etkilemeye başlarlar. Bilerek olmaz ama “vicdan azabı” hissettirerek yani dolaylı olarak gerçekleşir bu bahsettiğim. Örneğin yoğunluk kız arkadaşlarının olduğu bir ortama bir erkek arkadaşı sokmak oldukça zordur. Veya kadınlar stada maç izlemeye gitmeyi sinemaya gitmeye tercih edebilir. Fakat burada “endişe verici” nokta her iki tarafın kendi zevklerinin veya kendi “sınırlarının” bir süre sonra “şikayet” noktası haline gelmesidir. Yani her iki taraf “oldukları kişi olduğu” için diğer bir tarafça suçlanmaktadır…

Peki şimdi senaryomuzu farklı bir şekilde yazalım istiyorum sizlerle. Bir erkek arkadaşımız var örneğin tek başına seyahat etmek tutkunu, sırf bir “erkek arkadaş” olmak şekli veya tanımı dolayısı ile hayatının “can damarı” olmuş bu tutkudan vaz mı geçmeli? Yani öyle bir sınır koyabilir miyiz? Sizce o bundan vazgeçtiğinde aşkın “aşk hali” geriye kalır mı? Veya bu durum tam olarak “yapay insan oluşturmak” haline mi gider? İçten içe size kırılıp üzülmeyecek midir onu olduğu gibi kabul edemediğiniz için sizi suçlamayacak mıdır?

Bir diğer örnekle açıklayabiliriz. Bir erkek arkadaşınız var ve sizden çok sevdiğiniz bir arkadaşınızı bir daha görmemenizi istiyor. Ne hissederdiniz? Bu ilişki sizce hangi sınırlılığı içeriyor? Aynı aşk ile bu arkadaşa bakabilir miydiniz? Tabii ki yorum yapması konusunda bir sakınca bulunmuyor fakat “özgür iradenizin” elinizden alınmış olduğunu hissetmez miydiniz? Bir süre sonra içinizde biriktirdiğiniz tüm bu duyguları ona yansıtmaz mıydınız? Kendinizi kontrol edebilir miydiniz, üzüldünüz, kırıldınız, beğenilmediniz ve en önemlisi “siz olduğunuz gibi olduğunuzda yeterli olamadınız”… Tanımlara, sınırlara ve performans kriterlerine sığmanız gerekti…

İşte aşk bizlerin tüm bu sınırlı düşüncelerine rağmen oldukça sınırsızdır. Bir kere zaman sınırlılığı yoktur, aşk duygusu yoktan var olmaz, var olan aşk ortadan kaybolmaz. Sadece bizler “aşk” dediğimizde karşımızdakini “önümüzde sınırlarla sabitleyeceğimiz, eğip bükebileceğimiz” bir algıda isek işte bu “gerçek” bir aşk değildir.

Aşk bir kişiyi hatalarıyla, doğrularıyla, olduklarıyla, olamadıklarıyla, hayata kattıklarıyla ve sadece olduğu gibi sevebilmek cesaretidir. Fakat bizler tüm bu “olmak” hallerine sınırlar koyarız örneğin eve erken gelmeyi unutmamak, evet her zaman istediğimiz yerde her şekilde olabilmek, istediğimiz şekilde bize davranılması, “bizim” istediğimiz şekilde sorulması, bakılması, görülmesi… Sizce bu kaç kişilik bir ilişki olur sonuçta; iki kişinin olduğu yerde “diğer kişinin özgür iradesine saygı” bilinci vardır oysa ki…

Ne yazık ki biten ilişkimin son döneminde içimde biriktirdiklerimle işte tüm bu sınırları koyar olmuştum ben… Artık olduğu gibi kabul edememeye başlamıştım. Her sözü her “yapamadığı” her “çabalamadığı” durumda adeta küplere biniyordum. Aşk neredeydi? Yani bu insan benim can-ımdan değerli ise performansa bağlı mı olacaktı sevgim? Ve sonunda öyle bir nokta geldi ki ben sadece onu “istediğim şekilde” olur ise “sevebilmek” noktasına eriştim. Bu bana büyük acı verdi, artık gerçekten sevginin yani aşkın orada olmadığı bir şekildeydim… En üzücü olan ise onu hiç “hak etmediği” şekilde yani sadece ve sırf kendi olduğu için “üzmeye” cesaret edebiliyordum, bu hakkı nasıl ki kendimde görebiliyordum… Aynı durum benim için geçerli olsaydı bu büyük bir haksızlık olmaz mıydı? Bu “yaradılanı” yaradandan ötürü sevmek gerçeğine uyar mıydı?

İşte bu yüzden aşk sınırsızlığı sever… Eğer bugün siz muhteşem aşk halindeyseniz ve bu yazım sizinle birlikte olduysa bu kelimeler size bir şekilde ulaştıysa kendinize bir kez daha farklı gözlerle bakmanızı isterim; aşka sınırlar koymakta mısınız, performans kriterleri ile aşk olmak halini eğip bükmeye değiştirmeye olduğu gibi kabul edemediğiniz onlarca şeyi gizli kızgınlıklar öfke halleri veya huzursuzluk durumlarıyla mı ifade etmeye çalışıyorsunuz?

Derinden hissetmenizi isterim, aşk mükemmel bir duygudur, fakat öyle bir öğretmendir ki bizim aynı kendimiz için isteyeceğimiz üzere bir diğer kişiyi olduğu gibi sınırlar koymadan onu “tanımlara sokmadan” sadece olduğu gibi onu “o” olduğu için (her ne kadar farklı olsa da başka bir milliyetten olsa da başka bir aileden olsa da başka bir dinden olsa da gibi) biz beyaz derken siyah dese de işte o “siyah” demeyi seçen haliyle olduğu gibi çok sevebilmek öğretisidir…

Evet aşk sınırsızlığa tapar… Çünkü sınırlar geldiği an “aşk” çoktan gitmiştir…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale