X

Aşk cesareti sever: “Sonunu düşünen kahraman olamaz” inancımız üzerine

Cesaret konusu çok hassas bir konu, özellikle cümle içerisinde “aşk” kelimesi ile birlikte kullandığımızda. Neden diyeceksiniz, çünkü akan suların durduğu yer burası oluyor. Örneğin günlük hayatımızda oldukça cesur olabiliyoruz, yani nedir cesur olmak sonumuzu düşünmeden, “kim ne der, ne bekler, benim için nasıl düşünür demeden” iş yerimizde oldukça zorlu hedeflere koşabiliyor, hafta sonu kendimizle yarışmak adına daha uzun bir mesafe koşmayı hedefleyebiliyor veya daha önce hiç görmediğimiz dilini ve yaşantısını bilmediğimiz uzak bir ülkeye tek başımıza seyahate çıkabiliyoruz.

Konu aşk olduğunda ilk cesaret sınavı açılmak aşamasında başlıyor; birinden hoşlanıyoruz, onunla zaman geçirmek istiyoruz fakat bir türlü “ne düşünür, beni yanlış anlar mı, ne ister, ne bekler” kaygılarımızdan dolayı o “sonunu düşünen kahraman olamaz” inancımızın yerini “ya kabul etmezse, ya hayır diyecek olursa, ya beni beğenmiyorsa” gibi sonu gelmeyen kaygılar alıyor.

Sonraki cesaret aşaması ise ilişkilerimiz esnasında yaşanıyor, genel olarak olduğumuz gibi olmak konusunda cesaretle davranamıyoruz, örneğin; kız arkadaşımız aslında hiç hoşlanmadığımız bir yere gitmemizi istiyor ve biz hayır diyemiyoruz veya eşimiz erkek arkadaşlarıyla gidecekleri bir yemeğe bizi de davet ediyor gidiyoruz fakat o gece için kendi kendimize kitap okumak ve biraz yazı yazmak üzere ayırdığımız zamanımızdan vermek durumunda kalıyoruz. Yani cesaretle karşılarına geçip “bu ben değilim, ben bu gece sadece bunu yapmak istiyorum” veya “seninle buraya gelemem çünkü kendi kendime bunun için söz verdim” diyemiyoruz.

Aynı durum aslında ilişkilerin başlangıcında olduğu kadar sonu için de geçerli. Evet içten içe biten çekimi, tutkumuzun aynı olmadığını, gözlerine baktığımızda aynı şeyi hissedemediğimizi biliyoruz ama cesaretle çıkıp “biz neden bu ilişkiye devam ediyoruz?” “Mutlu hissedebiliyor muyuz?” veya “bu evliliğe devam etmemizin anlamı var mı?” diye soramıyoruz. Hep beklemede kalıyoruz, başka bir kişi o diğer kişi isyan edene kadar biz sıkı sıkıya “gerçeği bilsek” bile aynı şekilde sessiz kalıyoruz… Oluruna bırakıyoruz, ve o “sonunu düşünen kahraman olamaz” bilincimiz “aman düzen bozulmasın”, “aman evliliğim yıkılmasın” veya “aman ilişkimde huzursuzluk olmasın” şeklinde dönüşüyor. Peki bize ne oluyor bu aşamada? Kendimden örnek vereyim ben, “aman evliliğim bozulmasın” dedikçe daha muhteşem bir mutsuzluğa sürüklendim, olmaya “cesaret” edemediğim  ve bastırdığım her düşünce daha sonra kendi içimde adeta volkan etkisi yaratan ve kendi kendime verdiğim savaşlarda yenilmeye doymadığım düşmanlarım olarak karşıma çıktı.

İşte bu yüzden aşk “cesareti” sever; aşkın hangi aşamasında olursak olalım, son derece açık bir kalple isteklerimizi, tercihlerimizi, önceliklerimizi yani “olduğumuz kişiyi” yansıtmamız ve dile getirmemiz gerekmektedir. Bizim “sonumuzu düşündüğümüz” yani daha çok “karşımdaki beni şöyle algılar, böyle der, beni sevmez, beni beğenmez, bana değer vermez, beni istemez” diye düşünerek sakladığımız, “kendimiz olamadığımız” veya egomuza yenik düştüğümüz her an ve olay daha sonra o güzel “aşk” halimizi olumsuzluğa sürükleyen bir fırtına olarak karşımıza çıkmaktadır.

Örneğin, çok samimiyetle ifade etmem gerekirse, burada sizinle her durumu “yazarak” oldukça rahat paylaşabilen ben, konu gerçek hayata geldiğinde özellikle bir erkeğe karşı olan duygularımı açabilmek konusunda çok ciddi “kısıtlayıcı” inançlara sahibim. Çünkü küçüklüğümde öğrendiklerim kafamın içinde şu mesajları döndürüyor: “bir kadın hislerini açıklamamalıdır, bir kadının hislerini açıklaması onu hafif gösterir, bir kadın bir erkeği beğeniyorsa bunu açıkça ifade etmemelidir erkek aynı duyguda değilse rezil olabilir” ve benzeri gibi “sonunu düşünmekten” yaşadığım “duygunun” güzelliğine odaklanamayacağım birçok farklı versiyon…

İşte son ilişkimde ben tüm bunları bir yana bırakarak ve evet “sonumu düşünmeden”… O dönem tam otuz yaşıma basmaktaydım, ilk defa otuz yaşımda bir erkeğe ondan çok hoşlandığımı, onu sevdiğimi ve hislerimin gerçek olduğunu yazabilmiştim. Daha sonra sesli söylemiş olsam bile bugün geldiğim 33 yaşımdaki hedeflerimden bir tanesi şu an gerçekten hoşlandığım bir kişiye “sesli” olarak ve “sonumu düşünmeden” bu duyguyu ifade edebilmek…

Peki ne öneriyorsun diyeceksiniz, bu noktada aşk cesareti severse, nasıl yapacağız biz bunu? İşte size son derece ateşleyici bir cesaret ilacı; en kötü ne olabilir sorusu… Her an cesaretinize ihtiyaç duyduğunuzda ve “sonunuzu düşünerek” cesur olmayı ertelediğinizde açık kalbinizle kendinize sorun “en kötü ne olabilir?”

En kötü ne olabilir?

Aslında sadece dört kelimeden oluşan bu soru her anımızı değiştirmeye yetecek kadar güçlü bir sorudur. Eğer hisleriniz veya sevdiğiniz kişiye açıklayacağınız bir konu hakkında “sonunuzu düşünüyorsanız” yani yeterince cesur değilseniz, bu soruyu kendinize sorun: “en kötü ne olabilir?”. Örneğin; siz hislerinizi açıklarsınız ve karşınızdaki kişi “çok teşekkür ederim ama ben senin hissettiğin gibi hissetmiyorum” der ve hayatınıza devam edersiniz, veya eşinize “bu gece seninle o yemeğe gelmeyi hiç istemiyorum bunu erteleyebilir miyiz?” dersiniz ve o da aynı görüşte olur, birlikte hoşça zaman geçirirsiniz veya kız arkadaşınıza “senin şu arkadaşından hoşlanmıyorum” dersiniz ve bu görüşmede bulunmazsınız, kız arkadaşınız bu samimiyetinizi anlayışla karşılayacaktır.

Evet, daha ciddi durumlar da yaşanabilir. Örneğin, eşinizi aldattınız ve bunu cesaretle açık yüreklilikle ifade ettiniz, sizden ayrılmaya karar verebilir veya evliliğiniz devam edebilir; bu sizin vereceğiniz karardır. Fakat siz kendinize ve eşinize en azından “dürüst” olmak anlamında cesaretle yaklaşmışsınızdır. Ve en kötü olacak olan, evliliğinizin bitmesi ve arkadaş kalmanız olacaktır…

Sevgili Brene Brown, cesareti, değerli eseri Mükemmel Olmamanın Hediyeleri’nde şöyle yorumluyor:

“…Cesaret (courage) kelimesinin kökü cor’dur: kalp kelimesinin Latince karşılığı…Cesaret esas anlamıyla “kalbindeki her şeyi anlatarak aklından geçeni söylemek” demektir.”

 “…Cesaret dalga etkisine sahiptir. Cesareti seçtiğimiz her seferinde, çevremizdeki herkesi biraz daha iyi ve dünyayı biraz daha cesur hale getiririz. Ve dünyamız biraz daha iyi ve cesur olmaya dayanabilir.”

“…Anahtar kelime uygulamadır. Teolog Mary Daly, cesaret bir yaşam tarzı, bir alışkanlık, bir erdemdir; ona gözü pek hareketlerle ulaşırsın. Yüzmeyi yüzerek öğrenmek gibidir. Cesareti cesur davranarak öğrenirsiniz.”

Evet, aşk cesareti sever, “sonumuzu düşünmediğimizde” yani kalbimizi açarak kalbimizden geçenleri ifade ettiğimizde en kötü ne olabilir diye düşünebiliriz. Her durumda “cesaretimiz” kendimiz gibi olmamaktan, duygularımızdan korkmaktan ve hayat boyu “keşke” ile yaşamaktan çok daha kutlu bir yol çizmemizi sağlayacaktır. Eğer bugün birini seviyorsanız, hoşlanıyorsanız veya ilişkinizi bitirmeniz gerektiğine inanıyorsanız “cesaret” sizlerle olsun, çünkü aşkta, sonunu düşünen kahraman olamaz…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale