X

Anne-bebek ilişkisi, romantik ilişkilerimizi nasıl etkiler?

Bu yazımda bazı kuramsal bilgileri günlük hayatımızda karşılaştığımız somut örneklerle birleştirerek anlatmak istedim, çünkü yetişkin dünyasına geldiğimizde karşımızdaki kişiler ile kuracağımız her türlü ilişkide o kişinin bizimle kurduğu duygusal bağlarından bağımsız olarak sahip olduğu ve bizimle olan ilişkisindeki davranış örüntülerini de bir bakıma belirleyen bazı potansiyelleri beraberinde getirdiğinin farkında olmamız gerekmektedir.

Birçok belirleyici elbette vardır, ancak ilk dönem anne-çocuk ilişkileri sağlıklı kurulmazsa -ki yapılan bazı çalışmalarda buna baba işlevi ve etkileri de eklenmiştir-, bu döneme ait aktarımlar ilişkinizde tekrarlanarak negatif bir rol oynayabilir. Bu da ilişki sırasında sizin şöyle anlar yaşamanıza sebep olabilir; “Her şey gayet iyi gidiyordu, şimdi ne oldu da birden beni aramamaya başladı?”, “Hem beni sevdiğini söylüyor, hem de öyle bir şey yapıyor ki bana değer vermediğini düşünüyorum, hangisine inanacağım şaşırdım”, “Aslında her şey yolunda ama bir şey var, bir set gibi, sanki bazen ona ulaşamadığımı düşünüyorum”, “Tüm yaptığımız planlar hep onun istekleri doğrultusunda, beni bir şekilde ikna ediyor ve benim isteklerime bir türlü sıra gelmiyor…” Bu örnekleri çoğaltmak mümkün, size de tanıdık geldi mi?

Aynı şekilde kendinizle ilgili de anlamını kavrayamadığınız, ancak ilişkilerinizi biraz detaylandırdığınızda hep benzer süreçlerin dahil olduğunu ve tekrarların yaşandığını görebilirsiniz. Örneğin şöyle hissedebilirsiniz “Birçok ilişki yaşıyorum, ilk başta, tamam işte bu diyorum ama kısa bir süre sonra tüm çekiciliğini yitiriyor”, “Tüm ilişkilerimde çabalayan ve alttan alan taraf benim”, “İlişkilerimde partnerimin beni aldatacağı korkusunu yaşıyorum ve bu onu sıkmama sebep oluyor istemesem de”, “Terk edilme ya da ilgi görememe endişesi yaşamam ilişkilerimde hep sorunlara yol açıyor”, “İçimde öyle bir boşluk duygusu var ki kimse bunu dolduramayacak ya da hiçbir zaman mutlu bir ilişki yaşayamayacakmışım gibi hissediyorum.” Tüm bu sorunlar aslında o andaki kişi ile olan ilişkinizin dinamiğinin dışında, kaynağını işte bu ilk dönem anne-çocuk ilişkisindeki aksaklıklardan temel alan problemlerdir.

Yapılan araştırmalarda partnerlerden birinin ilişkilerde yaşanan bu zorlu deneyimler karşısında salt kendini suçlamaya ya da tek başına ilişkinin zorluklarını göğüslemeye çalıştığı, yaşanan her türlü karmaşıklığı aşmak ya da anlamlandırmak için gerekli olan soruların cevaplarını kendine sorarak bulmaya çalıştığı görülmüştür. Karşı taraf durumu bazen öylesine iyi manipüle eder ki, hatanın kendimizden kaynaklandığını düşünmemizi sağlar. Oysa ki bu tutum kişinin bir süre sonra bıkkınlık ve tükenmişlik hissetmesine sebep olacaktır.

Elbette ki söylemek istediğim bu sorunları sadece temel dönemde yaşanan aksaklıklara indirgeyip üstesinden gelemeyeceğinizi düşünmeniz ya da yaşananların sorumluluğunu üstlenmeniz gerektiği değil, “Çocukluğumda bunu bunu yaşadım, bu yüzden böyle…” şeklindeki düşünce tarzı başımıza gelen her türlü durumun karşısında sahip olduğumuz sonsuz seçeneklerimizi görmemizi engeller. Ancak kendimizi paralamadan ve yaşanan sorunların sanki eksikliğimizden kaynaklandığını düşünüp senaryolar üretmeden önce, karşımızdaki bireyin bazı potansiyellerle geldiğini fark etmek ve birbirini yıpratmak yerine belki de terapi sürecinde bu sorunların üstesinden gelinebileceğinin de bilincinde olmaktır. Yani fark et, iyileştirmeye çalış. İstekli ol ve harekete geç. Bu motivasyon gerçekten çok önemli, umutsuz olup kendini hayatı deneyimlemekten alıkoymak yerine, doyurucu bir ilişki yaşamanın en temel hakkımız olduğunun üstünü örtmeden kendimize “Ne oluyor da ilişkilerimde hep aynı hayal kırıklıklarını yaşıyorum?” sorusunu sormaktır. Vereceğimiz dürüst cevaplar belki de bizi başka bir noktaya taşıyacaktır.

Kuramların konuya nasıl yaklaştığına göz atmak isterseniz en yaygın olanları derledim sizler için, soru sormak isterseniz bana e-mail yolu ile ulaşabilirsiniz. aslisyd81@gmail.com

Anne-çocuk arasında kurulacak sağlıklı bir ilişki, sadece erken çocukluk dönemini değil, kişinin tüm yaşamını etkileyecektir. Önemli çocuk psikanalistlerinden John Bowlby “Bağlanma Kuramı”nı (Attachment Theory) geliştirmiştir. Anne-bebek arasındaki bağlanma biçiminin nasıl oluştuğunu ve çocuğun gelişiminde nelere sebep olduğunu araştırmış, sağlıklı anne-bebek bağlanmasının çocuk üzerinde geliştirici, iyileştirici ve kişiliğin oluşmasındaki olumlu etkilerine değinmiştir.

Bowlby’ye göre, insanların kuracakları her yeni ilişkinin ve sosyal tepkilerin temeli, henüz sözcüklerin olmadığı bebeklik dönemindeki birincil bağlanma figürü ile kurulan ilk ilişkilerinde atılmıştır. Bebeklikte belirlenen ve zihne kaydolan anne ile bebek arasındaki bu ilişki biçimini “içsel tasarım” olarak adlandırmıştır.

Çeşitli nedenlerle doğumdan hemen sonra annelerinden ayrılarak özel bakıma alınan bebeklerde; gelişmenin yavaşladığı ya da durduğu, bu bebeklerin yemek yemedikleri, sosyal geri çekilme yaşadıkları ve yüzlerinde sürekli üzüntülü ifadeler taşıdıkları görülmektedir (Goodfriend, 1993).

Nesne ilişkileri terapistlerinden Cashdan de anne ile bebek arasındaki erken dönem ilişkisinin, kişinin tüm ilişkilerinde benzer şekillerde ortaya çıktığını savunmuştur. Bebeğin ihtiyacı, onun ruhsal ihtiyaçlarına duyarlı bir annenin varlığıdır.

Bion’a göre doğumdan itibaren bebek baş edemediği birçok içsel ve dışsal uyarana (Beta elementler) maruz kalır. İçeriden gelen açlık, susuzluk gibi etkenler ve dış uyaranların yarattığı rahatsızlık sonucunda yoğun bir dengesizlik yaşar. Anne, bebeği ile özdeşim kurarak onun ihtiyacını karşıladığında, bebek kapsandığını hisseder ve kendini kötü hissettirenin, anne tarafından iyiye dönüştürülebildiğini (Alfa element) deneyimler. Bebeğin içinde bulunduğu, ancak başa çıkamadığı bazı durumlarda annenin düşlemlerini bebeğin hizmetine vererek onu sakinleştirebilmesi ve bu olumsuz deneyimleri dönüştürerek tahammül edilebilir kılması, annenin “kapsayıcı işlevi” olarak adlandırılmıştır.

Bion’un tanımladığı kapsayıcı işlevlerin zayıf olması, yani ebeveynin çocuğun ihtiyaçlarını hissedememesi, anlamlandıramaması ve dönüştürememesi, çocuğun kaygılarının yatışamamasına, içsel gerilime ve bunun sonucu olarak da bazı psikopatolojik (depresyon, kaygı, anksiyete) belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilir.

Winnicott’un “holding” kavramıyla Bion’un “kapsayıcı işlevi” benzerlik göstermektedir. Hazırlıklı olmadığı her yeni durumun bebek için travmatik olduğunu söyleyen Winnicott’a göre bebek, her an düşünülemez bir kaygının (unthinkable anxiety) kıyısındadır ve bunu ancak annenin tutma (holding) işlevi ile aşabilir. Aynı zamanda gerçek ve sahte benlik kavramlarının oluşması, annenin çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak için kendi zamanına uygun hale getirmesi sonucu oluşmaktadır. (Birbiri ile çatışan, farklı tutumlar sergileyen bireyler.)

Ebeveynlerin kaygı düzeylerinin yüksek olmasının, aşırı koruyucu tutum sergilemelerinin ve ebeveyn-çocuk arasındaki bağlanma ilişkisinin, çocukta fiziksel rahatsızlıkları tetikleyebileceği ve somatik belirtilerin ortaya çıkmasına yol açabileceği de yine araştırmalarca bildirilmektedir (Fritz ve Campo, 2002; Kaufman ve ark., 1997).

Bunun yanı sıra, normal gelişen bir bebek, annenin kısa süreli ayrılıklarına, zihninde içsel bir anne imgesi oluşturarak dayanır. Düşünebilmek ve düşlemleyebilmek için nesnenin yokluğu gereklidir. Annenin yokluğuyla başa çıkmak için oluşturulan içsel imge, bebeğin ruhsallığında simgeleştirme kapasitesinin gelişmesini sağlar. Anne bebekten uzaklaşamaz, bebeğe düşlem kurma ve simgeleştirme alanı yaratamazsa, bebeğin simgeleştirme kapasitesinin gelişmesi zorlaşır. Bu kapasitesinin gelişememesi ya nüfuz eden (aşırı varlık) ya da kayıp anne (aşırı yokluk) kavramları ile ilgilidir.

Winnicott da, sağlıklı anne-bebek ilişkisini tarif ederken, bebeğin bazı ayrılıkları yaşamasının gerekliliğinin altını çizer. Bu ayrılıklara tahammül etmeyi öğrenebilen bebeğin yalnız kalabilme kapasitesi gelişecek ve anneden ayrışması mümkün olacaktır. Anne ve çocuk ilişkisinin niteliği, bebeğin ihtiyaçları ve annenin bu ihtiyaçları ne şekilde karşıladığı ile belirlenecektir. İhtiyaçlara verilen yanıtlar, bu yanıtların tutarlılığı ve niteliği, ilk ilişkideki güven veya güvensizlik duygularının oluşmasına neden olacaktır.

İlginizi çekebilir: Çocuklarda duygusal gelişimin desteklenmesi için 8 etkili öneri

Aslı Songün: Haliç Üniversitesi Psikoloji Bölümü 2003 yılı mezunuyum. Aynı üniversitede yaptığım Psikoloji yüksek lisansını “Çocukların Sahip Oldukları Denetim Odağının, Algıladıkları Ebeveyn Çatışması İle İlişkisi” konulu tezimi tamamlayarak uzmanlık derecemi almış bulunmaktayım. 2005 yılı itibari ile çeşitli sağlık ve eğitim kuruluşlarında görev aldım. Sağlık alanındaki stajımı Balıklı Rum Hastanesi Anatolya Kliniklerinde gerçekleştirdim. Projektif Testler Derneğinden Rorschah, T.A.T testleri eğitimini aldım. Çocuk gelişim testleri eğitimini tamamladım. 2019 yılında Mindfulness Institute’de Mindfulness tabanlı stres azaltma eğitimi (MBSR) programına katıldım. Konuyla ilgili çalışmalarım devam etmektedir. İstanbul Psikanaliz Derneği’ne bağlı olarak Psikanaliz eğitimim sürmektedir. 2013 yılından beri Nişantaşı’ında eğitim veren United Kids Academy'nin kurucu ortağı olarak çocuklarla birlikte çalışmaya devam etmekteyim. Ayrıca özel bir klinikte danışan görmekteyim.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale