X

Aldığın her bir nefesle harikalar yaratma gücüne sahipsin!

“Hayat bir nefestir, aldığın kadar. Hayat bir kafestir, kaldığın kadar. Hayat bir hevestir, daldığın kadar.” -Mevlana Celaleddin Rumi

Nefes almak her günümüzün, her anımızın bir olgusudur değil mi? Çok da basittir, öyle kendiliğinden gerçekleşir, düşünmeyiz, sorgulamayız veya kontrol etmeye çalışmayız. Örneğin yolda yürüdüğümüzü düşünelim, bir kişi karşımıza çıktı bizi durdurdu ve şu anda nefes almak kabiliyetinizi sizden alıyorum dedi. Ne olurdu? Nasıl nefes alabilirdik yani yaşamak mümkün olur muydu?

İşte bu gerçekten başımıza gelinceye kadar bizler aldığımız “her nefesin” ne kadar derin bir değerde olduğunu ne yazık ki anlayamıyoruz. Nefes olmadığında hayatımız duruyor, yürüyemiyoruz, konuşamıyoruz, yaşayamıyoruz, yiyemiyoruz, içemiyoruz yani kısacası “mutlu” olamıyoruz. Peki her nefesimiz bu derece elzem ise ve yaşamımızda her nefesimiz her anımıza “can” vermekteyse bizler bunun kıymetini gerçekten bilebiliyor muyuz?

Nereden çıktı diyeceksiniz bu başlık, bu zor sorular, bu derin “nefes” incelemesi, evet ben geçtiğimiz hafta özellikle nefes almamı ve nefes kalitemi ciddi anlamda etkileyen bir rahatsızlık ile boğuşmaktaydım (daha doğrusu o beni boğmaktaydı). Bu zorlu süreç uykusuz geçen uzun uzun gecelerimde epey üzerinde düşünmeme de fırsat verdi, ve ben de sizler ile birlikte bu yazımda sorgulamak istedim, bize bahşedilmiş olan her bir nefesi nasıl kullanmaktayız, hakkını vermek deyimi vardır ya bizler bugün gerçekten her nefesimizin “hakkını verebiliyor muyuz”? Yani “hayatı her nefeste yaşadım, hem de sonuna kadar” diyebileceğimiz derecede derinden yaşayabiliyor muyuz?

Şimdi yavaş yavaş bu derin sorulara sizlerle birlikte cevaplar bulalım istiyorum ama bu yolculuk hem bir keşif hem de itiraf süreci benim için. Evet, bugün aldığım her nefesin hakkını dünyayı gezmek açısından veriyorum, içim son derece rahat bana bahşedilmiş olan tüm bolluk ve bereketi hayatımda görmeyi istediğim uzak diyarlara yönlendiriyorum. Orada geçirdiğim dakikaları, kazandığım muhteşem tecrübeleri ve paha biçilemez anıları başka hiçbir mal veya mülk ile değiştiremem… Evet, ben her boş anımda keşfetmeye, bana bahşedilmiş olan bu gözlerle masmavi denizleri, yemyeşil sonsuz ormanları ve mis gibi patikaları keşfe çıkıyorum. İster tek başıma istersem bir kalabalıkta olayım, her nefesimde doğanın güzelliklerini takdir ediyorum, onları yeniden ve yeniden fark ediyor ve tüm bu güzellikleri görebilmek, duyabilmek, koklayabilmek ve hissedebilmek yeteneklerim için teşekkür ediyorum…

Peki sizce bize bahşedilmiş nefesimizle dünyayı “daha güzel” bir yer haline getirmek için çaba harcamakta mıyız? Yani en azından kendimiz dışında bir kişiye daha yardımcı olmak üzere nefesimizi tüketmekte veya nefesimizi ayırmakta mıyız? Ben buna cevap vermeye çalışayım. Evet, benim çocuklarım olmasa da dünyada ulaşabildiğim kadar çok çocuğa yardımcı olmaya çalışıyorum, onların okula gidebilmeleri, bir aileleri olabilmesi ve tüm diğer çocuklar gibi tam ve bütün olarak büyüyebilmeleri için elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. Onların, yaşayabilmek umudunu ateşlemek için, küçücük kalpleri kanserin kollarında atarken aileleri bu gerçekle kül olmuşken küçücük de olsa bir umut ışığı yakabilmek için nefesimi harcamaya çalışıyorum. Ve bir nefes de bana ulaşan güzel kalpler, güzel sorular ve bana yardım eder misin sorusu için harcıyorum (ki bu beni en çok mutlu eden şeylerden biri)…

Belki bir kişinin hayatına öyle bir dokunuş yapabilirim ki bugün öngöremeyeceğimiz muhteşem sonuçlar ile bana dönüyor olur, bu dünyaya nefesler katıyor olur veya dünya sadece kendimiz dışında tüm diğer kalpler ile olan bu olağanüstü bağlarımızı daha da güçlendireceğimiz bir yer olup çıkıverir…

Nefesimizi başka ne için harcamaktayız? Nefesimizi üreten vücudumuza yeterince yakından bakmakta mıyız? “Güzel” bir nefes üretebilmek sizce çok kolay bir akış mıdır? Binlerce hücrenin, binlerce kasın ve muhteşem muazzam bir mekanizmanın ürettiği her nefesinize şükredebiliyor musunuz? Aslında bizler her bir nefesimizle ömrümüzden harcamaktayız, fakat önemli olan nefeslerimizi tüketirken yeni üreteceğimiz nefeslerin kalitesini de bizlerin belirliyor olmamızdır; nasıl mı? Tabi ki vücudumuza çok iyi bakarak…

Ben “egzersizlerini yapmadan işe gitmeyen sabah insanı” grubunda yer alıyorum, haftada pek çok saatimi antrenmanda geçiriyorum, sporun her türünü ürettiğin nefes ile kendime sağlık katmayı, benden çıkan her nefes ile bedenimin daha da güçlenmesini sağlıyorum ve bunu çok seviyorum…

İşte nefesimiz yani bize bahşedilen “nefes” sayısı ile ne yapacağımız, onu nasıl kullanacağımız, dünyaya ne katacağımız, kendimize nasıl bakacağımız ve yeni nefesler üretirken yolumuzu hangi yöne çevireceğimiz çok değerli hayat sorularına karşılık gelmektedir. Bizler “nefes almak” konusunda zorluk çekmediğimizde her nefesimizi, sanki “her daim” aynı şekilde bizlerle oluverecek bir değişmez olarak kabul ediveririz. Fakat gerçek ne yazık ki çok daha farklıdır; her an toplam nefes almak sayımızdan harcarız ve aynen toplam bir mirası bir miktar parayı harcamak gibi her nefesimizle yarına yatırım yapar, bugünü güzelleştirir ve dünyayı daha da zengin bir yer haline getirebiliriz.

Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız kalbinizi açarak aldığınız her nefese bakmanızı diliyorum, her nefesiniz ne için harcanmakta, dünyanızda nefesinizi tükettiğiniz şeyler nelerdir, bunlar gerçekten nefesinizi harcamanıza değer mi, her biri altın değerinde olan her bir nefesinizi daha farklı harcamak olanağınız olsaydı neyi tercih ederdiniz?

Çünkü aldığınız her yeni nefes harikalar yaratma gücüne sahiptir, yeter ki siz bu değerin farkında olun…

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale