X

Afetlerde kadınlar ve kız çocukları odaklı yardım neden ve nasıl olmalı?

6 Şubat’ta meydana gelen Maraş merkezli depremin, ülkemizde ve Suriye’de toplam 23 milyona yakın insanı etkilediği tahmin ediliyor. Günlerdir ülkecek, enkaz altında kalanların yasını tutuyor, kurtarılanların ihtiyaçlarını karşılamak için bireysel ve toplumsal düzeyde mücadele ediyoruz. İsteğimiz, yapılan yardımların bir an önce ihtiyaç sahiplerine ulaşabilmesi ve ihtiyacı olan her insanın bu yardımlardan “eşit” olarak faydalanabilmesi. Bu noktada toplumsal cinsiyet dinamikleri ve dezavantajlı grupların ihtiyaçları da mutlaka göz önünde bulundurulmalı. Çünkü deprem gibi doğal afetler, mevcut eşitsizlikleri daha da derinleştirir.

Doğal afetler, herkesi farklı şekillerde etkiler

Deprem, sel, kuraklık gibi doğal afetler cinsiyetten bağımsız olsa da etkileri değildir. Aynı evde yaşıyor olsalar bile erkekler ve kadınlar, kız ve erkek çocuklar afetten farklı şekilde etkilenirler. Tıpkı şu an yaşamakta olduğumuz gibi; insani krizlerde, çeşitli nedenlere bağlı olarak, başta kadın ve kız çocukları olmak üzere, dezavantajlı ve savunmasız gruplar farklı riskler ve yardımlara erişim konularında sıkıntılar yaşayabilirler. Küresel bir araştırma, kadınların afetlerden ölüm oranının, daha düşük sosyoekonomik statüye sahip oldukları ülkelerde, erkeklere kıyasla daha yüksek olma eğiliminde olduğunu ortaya koymaktadır. Benzer şekilde bu konuyla ilgili istatistikler de son derece şaşırtıcıdır: Buna göre, bir felaket olduğunda, kadınların ve çocukların ölme olasılığı, erkeklere göre 14 kat daha fazla!

Öyleyse neden afete yönelik müdahaleler, daha çok kadın ve çocukların özel ihtiyaçlarına göre düzenlenmiyor?

Afetlerin toplumsal cinsiyete dayalı etkileri neler olabilir?

Konuya, dünyadan farklı bir örnekle başlayalım. ABD’deABD’ beyaz olmayan kadınlar ve kız çocukları, daha yüksek yoksulluk oranlarına, sağlık hizmetlerine erişimde daha büyük zorluklara, eğitime ve istihdam fırsatlarına daha az erişime (ve iş bulduklarında daha düşük ücretlere) sahip olma eğilimindeler.

Bu örneği göz önünde bulundurunca, doğal afetlerin toplumsal cinsiyete dayalı farklı etkiler yaratabileceği de daha anlaşılabilir hale geliyor. Doğal afetler, herkesi farklı şekillerde etkiler, evet. Örneğin, birçok toplumda, kadınlar ve kız çocukları; yaşlı aile üyeleri, çocuklar ve engelliler dahil olmak üzere evin ve içinde yaşayan insanların bakımından genellikle birincil sorumluluğa sahiplerdir. Bakım verme sorumlulukları, olası bir afet sırasında, tahliye etme yeteneklerini engelleyebilir. Benzer şekilde, olası bir afetten sonra, kadınlar muhtemelen günlük işlerini sürdürürken hasta ve yaralıların bakımından da sorumlu olacaktır. Evin ana geçimini sağlayan kişi felaket sırasında öldüyse, kadınların iş araması gerekecek ve kız çocukları da ev işleriyle ilgilenmeleri için okuldan alınacaktır.

Tüm ülkelerde, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet, afet sonrası gözetilmesi gereken bir diğer faktördür. Afetlerden sonra cinsel saldırıların, fiziksel istismarın ve insan kaçakçılığının arttığı bilinmektedir. Bazı kaynaklara göre bunun nedeni mali kaygılar, afet-travma nedeniyle artan ruh sağlığı sorunları, artan madde kullanımı vb. durumlardır. Kalabalık barınaklarda veya geçici konutlarda stres şiddetlenir, bu da cinsel saldırganlık da dahil olmak üzere çeşitli saldırgan davranışlara yol açabilir.

Afet sonrası iyileşme döneminde kadınlar ve kız çocukları, ailelerinin günlük yaşam işlevlerini yerine getirmek için daha fazla çalışmak zorunda kalabilirler. Bu, yardım malzemeleri için sıraya girmeyi, suya erişmek için daha uzağa gitmek zorunda olmayı veya zorlu koşullarda yemek pişirmeyi içerebilir. Bu faaliyetler de genellikle gün içinde gerçekleşmekte ve kadınlarla kız çocuklarının eğitime veya dış istihdama erişimini sınırlandırmaktadır.

Tüm bunların yanı sıra, afetler sırasında ve sonrasında, cinsel şiddetin bildirilmesinde genellikle bir gecikme olur. Bu, mağdurların şikayet etmeye karşı temel iyileşmeye odaklanması ve destek hizmetlerine (sağlık klinikleri, tecavüz danışma hizmetleri, aile içi şiddet sığınma evleri vb.) ulaşamamasından kaynaklanır.

Hamilelik ve doğum da kadınları olası bir afetten sonra özellikle savunmasız hale getirir. Tahliye ve afet sonrası barınaklarda anne adayları ve emziren anneler için üreme sağlığı hizmetlerinin bulunması çok önemlidir.

İşte toplumsal cinsiyet perspektifinin, risk altındaki grupların da analiz edilmesiyle yapılan yardımlara dahil edilmesi, tüm bu risklerin azaltılmasına, yapılan yardımların “kapsayıcı” bir şekilde dağıtılmasına olanak sağlar. Ayrıca yapılan yardımların, kadın ve kız çocuklarını fiziksel, duygusal veya cinsel şiddet riskine maruz bırakmaması için de aracı olur.

Neler yapabiliriz?

Yukarıda da açıkladığımız gibi, kadınların iyileşme sürecine dahil edilmesi, kadınların rollerine ilişkin klişeleri ve ayrımcılığı azaltmaya yardımcı olur. Peki bunu nasıl yapacağız? An itibariyle sahada çalışan ve kendi kendine bu soruyu soran kişiler için bazı pratik öneriler:

  • Özellikle kadın ve kız çocukları gibi dezavantajlı gruplara yönelik çalışan kurumlara bağış yapabilirsiniz.
  • Sahada koordine ve organize şekilde yardım sağlayan uzman platformlarla, gruplarla, derneklerle veya oluşumlarla iletişime geçebilirsiniz.
  • Enkazdan çıkarılan depremzedelerin fotoğraf veya videolarını paylaşmayın. Fotoğraf ve isimleri paylaşarak bu insanları kaçırılma veya istismar riskine tabii tutabileceğinizi unutmayın.
  • Afetlerin beraberinde getirdiği stres ve şokun, aile içi şiddet olaylarını artırdığı bilinmekte. Bu yüzden çevrenizdeki kadın örgütleri veya bulunduğunuz ildeki barolarla iletişime geçerek nasıl yardım edebileceğinizi öğrenin. Kimseye doğrudan şiddetle ilgili sorular sormayın veya şiddet sonrası hayatta kalanları yardım etmek amacıyla aramayın. Bunu yapmak onlara yardımdan çok zarar verebilir.
  • Refakatsiz çocukların aileleriyle birleştirilmesi öncelikli olmalıdır. Bunu sağlamak için refakatsiz çocukları ifşa etmeden yetkililere teslim edin.
  • İhtiyaç listelerinin farklı grupların ihtiyaçları ve erişimleri göz önünde bulundurularak hazırlandığından emin olun. Örneğin, afet durumlarında regl bakım ihtiyacı azalmaz, aksine o materyallere erişim zorlaşır. Aynı sey doğum kontrol hapı gibi düzenli kullanılan doğum kontrol yöntemleri için de geçerlidir.
  • Yine farklı gruplar için psikolojik ve psikososyal desteğin hem kadın hem de erkek personel tarafından sağlanması gerekir.
  • Temel ihtiyaçların karşılanmasına ve anlık psikolojik sıkıntıların azalmasına yardımcı olmak için psikolojik ilk yardım öğrenin: Psikolojik ilk yardım: Depremden etkilenen sevdiklerinize yardım etmenin yolu
  • UNFPA’in verilerine göre deprem bölgesinde 214 bin 325 hamile var, bu kadınların 23 bin 814’ünün bir ay içinde doğum yapması bekleniyor. Doğrudan yiyecek yardımı yapılırken, gebelerin ve emziren annelerin durumları özellikle göz önünde bulundurulmalı.
  • Salgın hastalıkların önlenmesi ve regl donemi için gerekli bakımın sağlanması için kritik olan seyyar tuvalet ve hijyen tesisleri, kadın ve erkekler için ayrılmalı, acilen kurulmalı. Ayrıca, tüm tuvaletlerin içerden kilitlenebiliyor olması da güvenlik ve rahatlık açısından kadınlar ve kız çocukları için elzemdir.
  • Yardım dağıtım noktaları karanlık veya kuytuda olmamalı ve herkes tarafından kolay erişilebilir ve güvenli kabul edilen yerlerde olmalı.
  • Kadınların ve kız çocuklarının özel ihtiyaçlarını rahatça söyleyebilmesi için kadın gönüllü sayısı artırılmalı. Bölgedeki etnik dinamikler göz önünde bulundurularak tüm grupların kendi anadillerinde bilgiye ulaşabilmesi sağlanmalı.

Daha fazla bilgiye erişmek için İnsani Yardım Faaliyetleri için Toplumsal Cinsiyet Kılavuzu’İnsani Yardım Faaliyetleri için Toplumsal Cinsiyet Kılavuzu’nu inceleyebilirsiniz.

Ayrıca, kadınların afetlerde karşı karşıya kaldığı tehlikeler hakkında bilinçlenmek için Kadınlarla Dayanışma Vakfı’nın (KADAV) hazırladığı deprem broşürüne de göz atabilirsiniz.

Kaynaklar: disasterphilanthropy.org, worldbank.org, undp.org

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Akbank’tan sürdürülebilirlik yolunda ilham veren bir rehber

Sürdürülebilirlik, günümüz dünyasında her zamankinden çok daha büyük bir öneme sahip. Çünkü, doğal kaynaklarımız hızla tükenirken yalnızca kendi geleceğimizden çalmakla kalmıyor, gelecek nesillerin sahip olabileceği yaşamdan da çalıyoruz. İklim değişikliği ve çevresel sorunlar bir yana, kişisel tercihlerimiz, hızla artan tüketim alışkanlıkları, teknolojik gelişmeler ve daha pek çok sebep, sürdürülebilirliğin ne kadar hayati bir gündem olduğunu defalarca gözler önüne seriyor. Artık yalnızca bugünü değil, yarınları da düşünerek doğal kaynaklarımızı korumak, geleceğimizi ve gelecek nesillerin geleceğini garanti altına almak, daha yaşanabilir bir dünya yaratmak için adımlar atmalı, değişimi geç kalmadan başlatmalıyız. Sürdürülebilirlik, artık bir tercih değil; kendimiz için, dünyamız için, geleceğimiz için benimsememiz gereken bir zorunluluk. Aksi halde yarınlar, hayalini kurduğumuz yarınlardan çok uzak olacak.





Bu bağlamda sürdürülebilirlik konusunu merkezine alan ve hem bireysel hem toplumsal farkındalığı artırmayı hedefleyen Akbank, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için “Sürdürülebilirlik insan için, #Hepimizİçin” diyor ve sürdürülebilirlik odaklı bloguyla bizleri buluşturuyor. Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel boyutuyla ele almayan, sosyal ve ekonomik boyutunu da göz önünde bulunduran Akbank, bu önemli konuda liderlik ederek sürdürülebilirliğin her yönüyle ilgili bilgi ve farkındalık dolu içerikleri kaleme alıyor. Hem sürdürülebilirlik konusunda neler yapabileceğini merak eden herkese hem de bu konudaki bilgi birikimini artırmak isteyenlere geleceğimizi koruma yolunda ilham verici bir rehber oluyor. Peki, bu rehberde başka neler var, gelin yakından bakalım.

Akbank Sürdürülebilirlik Blog’da neler var?

Akbank, sürdürülebilirlik konusundaki farkındalığı artırmayı amaçladığı bu blogda, bireyleri harekete geçmeye teşvik edecek güncel bilgileri ve sürdürülebilir alışkanlıkları hayata dahil etmenin pratik yollarını aktarıyor. ‘Herkes için sürdürülebilirlik’ mesajını paylaşarak toplumun tüm kesimlerini kapsamayı ve bireysel olarak atılabilecek adımlar konusunda da ilham vermeyi amaçlıyor.

“Sürdürülebilirlik, çevrenin yanında insan için, toplumun gelişmesi için” anlayışını benimseyen Akbank, eğitimden gönüllülüğe, yatırımdan sanata her alanda toplumun kalkınması ve sürdürülebilir yarınlar için çalışıyor. Bu bağlamda Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan, farklı alanlara hitap eden başlıklardan bazıları ise şöyle:

Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının hem toplumsal bilincin artmasında hem de kalkınmanın sağlanmasında kritik bir öneme sahip olduğunu biliyor muydunuz? Akbank, blogunda yer verdiği Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği yazısında bu konuyu detaylıca ele alıyor ve UN Women’ın verilerinden yola çıkarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının getireceği faydaları, ekonomik, sosyal ve daha pek çok açıdan sürdürülebilirlik bağlamında değerlendiriyor.

Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur?

Sürdürülebilir bir yaşam biçimi benimsemenin en önemli adımlarından biri de hiç şüphesiz bireysel olarak finansal sürdürülebilirliği sağlamaktan geçiyor, bunun da en etkili yolu bireysel yeşil bütçeler oluşturmak. Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur? yazısında Akbank, çevreyi korumaya odaklanan harcamaların nasıl planlanacağından yeşil bütçe oluşturmanın pratik yollarına kadar pek çok kolay uygulanabilir yöntem paylaşıyor.

5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş





Günümüzde hızla yaygınlaşan tüketim çılgınlığının hem bütçeye hem doğaya verdiği zarar aşikar. Bu tüketim alışkanlıkları, doğal kaynakların bilinçsizce harcanmasından karbon ayak izinin artmasına, çevre kirliliğinden biyoçeşitlilik kaybına kadar gezegenin doğal dengesini bozan pek çok olumsuz sonucun ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Karşılığında ise ‘az, çoktur’ anlayışını benimseyen minimalizm, bu gereksiz harcama alışkanlıklarına bir panzehir olma görevi üstleniyor. Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan 5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş yazı da modern dünyada minimalist alışkanlıklar benimsemenin yollarını aktarıyor.

Sanatta Sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirliğin genellikle pek değinilmeyen ya da bağlantısı sorgulanmayan fakat aslında çokça göz önünde bulunan kısmı; sürdürülebilirlik ve sanat ilişkisi üzerine hiç düşündünüz mü? Sanat, yüzyıllardır toplumsal bilinci artırmada ve en zor görünen konuları bile daha anlaşılır kılmada güçlü bir iletişim aracı. Bu gücü onu sürdürülebilirlik konusunda da etkili bir özneye dönüştürüyor. Sanat eserlerinde kullanılan materyallerden sanatçıların toplumsal konulara farkındalık yaratmak amacıyla benimsedikleri yaklaşımlara kadar sanat ve sürdürülebilirlik bağını pek çok açıdan ele almak mümkün. Akbank Sürdürülebilirlik Blog’ta yer alan Sanatta Sürdürülebilirlik başlıklı paylaşım da bu bağın ne denli güçlü olduğuna dikkat çekiyor.

Sürdürülebilir Turizm, Karbon Nötr, Doğa Dostu Teknoloji ve dahası

Sürdürülebilirliği tüm yönleriyle ele alan Akbank, blogunda daha pek çok konuya dikkat çekiyor. Sürdürülebilir turizmden, karbon nötr kavramına, doğa dostu teknolojik gelişmelerden sürdürülebilirlik alanında öne çıkan yeni trendlere kadar yaşama, insana, dünyaya ve geleceğe dair her alanda sürdürülebilirliğin önemine ve etkisine değiniyor. Hayatın her alanına yayılan stratejilere ihtiyacımız olduğunun farkında olan Akbank, sürdürülebilirliğin kalbinde insan var diyor ve toplumsal dönüşüm için bütünsel bir yaklaşım benimsemenin gerekliliğini vurguluyor.

Siz de çok geçmeden bir adım atmak ve daha yaşanılabilir bir dünya için bugünden neleri değiştirebileceğinizi öğrenmek istiyorsanız Akbank’ın sürdürülebilirlik odaklı bu blogunu takip edebilir, hem kendiniz hem de gelecek nesiller için değişimi başlatabilirsiniz.

*Bu yazı, Akbank katkılarıyla hazırlanmıştır.



Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?





Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.

Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.





Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale