X

Adım Adım oluşumu ve koşunun iyileştirici gücü

İki yıl önceydi. Hayatımın en başarısız yılını geçiriyordum. Her yıl başarılarım da başarısızlıklarım da olurdu. Fakat 2013 senesi baştan aşağı başarısızlıklarla doluydu. Diyeceksiniz ki wellness sitesinde adam kalkmış başarısızlıklarını mı anlatacak? Hayır! Sizlere bu hafta başarısızlıklarla hatta depresyon ile geçen kötü bir dönemden; biraz kendimi dinleyerek, biraz da çevre ile etkileşime geçerek, çevremde olanların farkına vararak çıkma hikayemi anlatacağım.

Aklı arındırmak için koşu

Eskişehir İnönü Kampından beri daraldığım zamanlarda dışarı çıkar koşardım. Bu koşular bir kaç kilometreyi geçmezdi. Amacım spor yapmak değildi. Koşmak tıpkı yazmak gibi meditasyon gibiydi benim için. Koşarken etrafımı, kafamdakileri unuturdum. Her attığım adımda, her damla ter ile sıkıntılarımdan kurtulduğumu düşünürdüm. Bir gün kuzenim Cemre “madem koşuyorsun İstanbul Maratonu’na katılsana” dedi. Koşu konusunda o kadar bilinçsizdim ki 10K ve 15K parkurlarını bilmediğimden dolayı “ben maraton mesafesi koşamam ” dedim. O da “10K koşarsın” diyerek beni yönlendirdi. Süresi içerisinde bitirene madalya veriyorlar dedi. “En azından bir başarım olmuş olur” diyerek kayıt yaptırdım.

Adım Adım oluşumuna bir adım daha yakın

Antrenman programı araştırırken İstanbul Maratonu internet sitesinde Adım Adım oluşumunu gördüm. Adım Adım, “sadece koşma, iyilik peşinde koş” diyordu. Havacılığın getirdiği toplumda örnek insan olma nosyonu ile hemen buraya da üye oldum. İyilik peşinde koşmak istiyordum ama nasıl koşacağımı bile tam bilmiyordum. Hemen oluşumun e-posta grubuna üye olarak yazışmaları takip etmeye başladım. Yeni koşmaya başlayan, “çaylaklar” diye isimlendirdikleri kişilere Cumartesi günleri Belgrad Ormanı’nda gönüllü antrenör Kees Arendz eşliğinde koşmayı öğretiyorlardı. Fakat benim o zamanki hayat akışım Cumartesi’leri ormana gitmeye müsait değildi. Gruba bir e-posta göndererek kendimi ve içinde bulunduğum koşulları, ormana gidemeyeceğimi, fakat Anadolu yakasında Bostancı-Caddebostan-Fenerbahçe sahil şeridinde koştuğumu, isteyenlerin bana katılabileceğini anlattım. Bir anda sıcak karşılama cevapları gelmeye başladı. O zaman doğru bir oluşum içerisinde olduğumu anlamıştım. Hatta hangi sivil toplum kuruluşunu seçmeliyim diye düşünürken Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın o zamanki Sivil Toplum Kuruluşu Sorumluları Gülsevim Kahraman ve Dilek Doğan’ dan çok sıcak bir davet alınca ilk STK’mı da seçmiş oldum.

Birlik ruhu

Aynı gün benim durumuma benzer bir iki kişi daha e-posta gönderdi. Sonra İnci Damla Çiyan ve Emre Mollaoğlu da benimle irtibata geçerek benzer durumlarda olduğumuzu anlattı. “Akşam birlikte koşalım” dediler. Akşam buluşup birlikte 7K koştuk. Hayatımda hiç o kadar uzun mesafe koşmamıştım. İlk etapta İstanbul Maratonu’na kadar her hafta bu şekilde buluşup koşma kararı aldık. Bunu Adım Adım grubuna da yazdık. Çaylak programının sorumlusu Çaylak başımız Memnune Bozoğlu, bir sonraki hafta bizimle koşmak ve tanışmak istediğini yazarak sonraki hafta aramıza katıldı.

Sağanak yağmurda koştuk

İnci Damla ile buluştuk, fakat Emre o hafta bize katılamadı. Gökyüzü delinmiş gibi yağmur yağıyordu. Memnune arayarak yolda olduğunu söylediğinde biz İnci Damla’ nın arabasında “yağmurda da koşulmaz ki… Bir yerde kahve içeriz, ayıp olmasın” gibi laflar ederken, bir anda arabanın camında Memnune belirdi. “Hadi koşmuyor muyuz?” sorusu ve o pozitif enerjisi ile kendimizi sağanak yağmurda Caddebostan sahilinde koşarken bulduk. Hayatımda ilk defa sağanak yağmurda koşuyordum. O kadar depresif bir dönemdeyken, bunun depresyonuma tuz-biber etkisi yapmasını beklerken iki haftadır aralarında bulunduğum bu insanlar, nedense kendimi çok iyi hissettiriyordu. Koşmak ve iyilik peşinde koşmak, adeta bir depresyon tedavisi.

Adım Adım büyüyoruz

Memnune bizleri çok sevdiğini ve her hafta gönüllü şekilde bizlerin yanına gelerek ormanda yaptıkları programı Caddebostan’ da uygulayacağını söylediğinde inanamadık. Her hafta iş yerinden çıkıp, tamamen gönüllü olarak Caddebostan’a gelecek ve bizi çalıştıracaktı. Bir sonraki hafta iş yerinden arkadaşı Burcu Alpaykurt’u da getirdi. Emre, İnci Damla, ben, Memnune ve Burcu; Anadolu Çaylakları’nın ilk antrenmanını yapmış olduk. Bundan 3 hafta sonra maratonda ilk 10K ve 15K mesafelerimizi koştuk. Tam iki yıldır Adım Adım bünyesinde iyilik peşinde koşuyoruz. Bir aileyiz. Şu anda İstanbul’da hafta içi Çarşamba saat 19.45’de hem Maçka Parkı’nda, hem de Caddebostan sahilinde eş zamanlı olarak çaylak antrenmanları yapılıyor. Hafta sonu ise Cumartesi sabah 08.00’de Belgrad Ormanı’nda Neşet Suyu parkurunda antrenmanlar devam ediyor. Bu zamana kadar iyilik peşinde koşarak neler yaptığımızı öğrenmek için Adım Adım’ın websitesiniAdım Adım’ ziyaret etmenizi öneririm. Pişman olmayacaksınız.

İyi hissedin, iyi yaşayın

Bu süreçte öğrendiğim şeyleri kısaca özetlemek gerekirse, bunlardan biri Uplifers sloganı olan “iyi hisset iyi yaşa” olabilir. Adım Adım bana kendimi her daim iyi hissettirdi. İnsan iyi hissedince iyi yaşamaya, iyi yaşadıkça da iyi hissetmeye başlıyor. Eminim sizler de kendi yollarınız ile iyi hissetmeye ve iyi yaşamaya başlayabilirsiniz. Her hafta sizlere Uplifers olarak bunun farklı yollarını ya da bu yollara dair fikirleri, yazıları, deneyimleri anlatıyoruz. Bu yollardan birisi de tıkılıp kaldığınız ofislerden, evlerden, plazalardan dışarı çıkarak koşmaya başlamanız olabilir. Gün gelecek ve arabayı kenara çekip “şuraya yürüyerek ya da koşarak gideyim” demeye başlayacaksınız. Tecrübe ile sabittir.

Jose Cardenas olmak

Jose Cardenas, Amerika Birleşik Devletleri’nin, zamanında en yoksul dokuz kasabasından birisi olan Meksikalı göçmenlerin yaşadığı McFarland kasabasında, mevsimlik tarım işçilerinden birisinin oğlu ve kendi okulunun ilk kros koşu takımı kaptanı. Yoksulluktan kırılan bu kasabaya gelen bir beden eğitimi öğretmeninin çabalarıyla, bölge halkının ve okuldan gençlerin koşuya yetenekleri ve altyapıları ortaya çıkıyor. Takım kuruluyor. Özel okulların yarışacağı ve ilk defa düzenlenen California Eyalet Ligi’ne tek devlet okulu olarak girip yarışıyorlar. Sonunda, takım Eyalet Şampiyonu oluyor. Çocukların koşu ile birlikte ders notları da yükseliyor ve hepsi bursla üniversiteye girip bitiriyorlar. Liseleri sonraki 9 şampiyonayı daha kazanıyor. Tüm bunları ise Hollywood filme çekiyor. Filmde Jose Cardenas’ın koşu ile nasıl iyi hissetmeye başladığını, yazdığı denemesinde görüyoruz. Jose’nin denemesini yazının sonuna doğru sizlerle paylaşacağım.  Jose iyi hissettikçe, yaşamı da iyileşiyor. Yedi kişinin (Lise kros takımı) yaşamı iyileştikçe kasabanın da yaşamı ve refahı iyileşiyor. Sizler de kendinizi iyi hissetmek ve çevrenizle birlikte kendinizi de iyi yaşatmak istiyorsanız; iyilik peşinde koşun!

Jose Cardenas’ın denemesi

Biz ılık rüzgarlarda süzülerek portakal bahçelerine doğru kara tavuklar gibi uçarız. Koşarken dünya bizim olur. Kıta bizimdir. Kuşların dilini konuşuruz. Göçmenler değil! Aptal Meksikalılar değil! Biz koştuğumuzda, ruhlarımız uçar. Tanrı ile konuşuruz. Koştuğumuzda tanrılar biz oluruz.
Sanırım koşmayı ve yaşama etkisini bu kısa yazıdan daha iyi anlatacak çok az şey vardır. Ya da şöyle semt pazarı sloganı atalım; “Koşmaya gel, sağlık, iyi yaşam, huzur hepsi burada… Haydi koşuya… ‘İyilik peşinde koşmaya’ gel!”

İrfan Ozan Ongun: 1982 yılında İstanbul’da doğdum. Emekli gazeteci anne ve babanın iki çocuğundan birisiyim. İlk maket uçağımı dört yaşımda babamla birlikte yaptım. 1999 yılından 2009 yılına kadar THK bünyesinde planör ve yamaç paraşütü uçuşları gerçekleştirdim. Benim için model uçak, planör ve yamaç paraşütü ile devam eden havacılığı artık hobiden öte meslek olarak yapmaya karar vererek hava yolları taşımacılığı pilot lisansımı da aldım. Tüm bu uçuş hayatım boyunca havacılık öğretisi olarak isimlendirdiğim yolda “olmak” için uğraştım. Hala da bu tekamül sürecinde “olmak” için uğraşıyorum. Bu öğretinin gereksinimi olan iyi hissetmek ve iyi yaşamak için kış sporları haricinde ağırlıklı doğa sporları çerçevesinde aklınıza gelebilecek her türlü sporla ilgilendim. Koşarken Adım Adım ile tanıştım. İki yıldır Adım Adım bünyesinde iyilik peşinde koşarken çevreme de örnek olmaya çalışıyorum. Bu zamana kadar edindiğim deneyimlerimi yazarak anlatmak için blog kurduğum sıralarda sektörün önde gelen havacılık portallarından birisinde köşe yazarlığı yapmaya başladım. Sizler ile de kendi deneyimlerimi, düşüncelerimi paylaşmak için karşınızdayım. Yaşam felsefemiz: Üşenme, erteleme, vazgeçme!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale