X

80K İznik Ultra maratonunda ikinci oldum!

Son birkaç haftadır inanılmaz şeyler yaşadım. Sanki hayatım İznik’ten önce ve İznik’ten sonra olarak ikiye ayrıldı. 15 Nisan Çarşamba günü Ultra Maraton için İznik’e gittim. Yarış organizatörü Caner Odabaşoğlu ve onun yarış ekibine yardım için erkenden gitmek istedim.

Aslında İznik’le benim aramdaki bağlantı iki sene önce başladı. 2013’de ilk kez 42 km uzun mesafe koşusu için kayıt yaptırdım ancak ayağımdaki bir stres kırığından dolayı katılamadım. Yine de o sene gönüllü olarak gidip, parkur işaretlerini astım, organizasyona yardım ettim ve finiş çizgisinde koşucuları karşıladım. Hayatımda ilk kez uzun mesafe koşucuları görüyordum. Ben o zamana kadar en fazla 20 km koşmuştum. O gece 130 km finiş çizgisinde yaşadığım şeyler hayatımı değiştirdi. Yarışı bitiren koşuculara su verdim ve onlarla sohbet ettim. Yaşadıkları deneyimleri ilk olarak benimle paylaşıyorlardı. O gece yeni bir dünya keşfetmiştim: Ultra maraton dünyası. Bu insanlar normallerdi; bazen uzun, bazen kısa boylu, bazen ince, bazen birkaç kilo fazlası olanlar da vardı, ama hepsi cömert ve egosuzdu. İstanbul’a döndüğümde benim aklımda çok farklı fikirler uyanmıştı.

İznik Ultra 2013 maratonundan sonra yavaş yavaş tekrar koşmaya başladım. Stres kırığım sonunda iyileşmişti. Aynı zamanda güç antrenmanları da yapmaya başladım ve beslenme şeklimi değiştirdim; daha az sütlü ürün, daha az meyve (özellikle geç saatte), daha fazla protein, daha az basit karbonhidrat almaya başladım. Antrenman konusunda vücut gücümü keşfetmeye başladım. Aynı zamanda koşu yarışlarına daha çok katılmaya başladım, hala çok uzun koşamıyordum ama daha düzenli bir antrenman yapmaya başladım.

Geçtiğimiz yıl 42 km İznik Ultra maratonuna katıldım. Bu sefer gönüllü olarak çalışmadım, sadece koştum. İznik’e çok yorgun gelmeme rağmen yaş kategorisinde 3. ve genel kategoride de 5. oldum.

Şubat ayında hiç düşünmeden 80 km yarışı için kayıt yaptırdım. Son iki senede 4 kez 50 km koşmuştum. Kendi konfor alanımdan çıkmak ve kendime yeni bir challenge vermek istiyordum. Konsantre bir şekilde 80 km yarışı hazırladım, birkaç uzun antrenman yaptım, Çekmeköy’de Bakiye abla ile birkaç kez yokuş çalıştım, çok yürüdüm, spinning dersi verdim, güç (pilometrik ve dayanıklılık) antrenmanları yaptım. Beslenme konusunda yarıştan 3 hafta önce tamamen süt içmeyi kestim ve süt ürünleri olarak sadece kendi yaptığım kefiri ve yoğurt tükettim. Son hafta fazla uyumaya çalıştım ve yarış sabahında pancar suyukendi yaptığım kefiri  içtim. Yarışa nasıl hazırlandığımı detaylı olarak okumak isterseniz bir önceki  “80K İznik Ultra Maratonu’na hazırlanırken neler yaptım?” yazımı okuyabilirsiniz.

Gördüğünüz gibi ekstra bir şey yapmadım; çünkü uzun bir yarışa katılmak benim hayatımın normal bir parçası olsun istiyordum. Aynı şekilde yarıştan sonra en kısa zamanda normal bir hayata dönmek istedim. Yarıştan sonra pek kas ağrısı olmadı, iki gün biraz daha fazla yorgun ve üç gün daha fazla aç hissettim.

Aynı zamanda yarışın nasıl geçtiğini de anlatmak istiyorum, fakat ne hissettiğimi kelimelerle ifade etmek yetmiyor. İlk kez 80 km koşacaktım. Yarıştan iki gün önce 20 km parkur işareti astığım için biraz yorgun hissediyordum. Sanirim biraz güneş çarptı ve yarıştan bir gün önce malzeme kontrolü yaparken saatler boyunca ayakta kalmak yorucu oldu.

Start alınca çok sakindim, çünkü kendimi hazır hissediyordum ama aynı zamanda koşacağımı unutmuşum gibi de geliyordu.  Start’tan 2 saat önce servisle Orhangazi’ye geldik. Orhangazi’deki çay bahçesinde birkaç koşucu ile çay içip sohbet ettik. Onları önceden tanımıyordum ama güneşli bir günde çay keyfiyle uzun mesafeci koşucuların sohbeti, insan daha ne ister.

Tek hedefim, yarışı iyi bir şekilde güçlü hissederek ve güler yüzle bitirmekti.  Koşmaya başladım, ilk 15 km düz gidiyorduk. Zeytin ağacı tarlasına girer girmez susuz kaldım. Hemen yarış grafiğe baktım. Gelecek kontrol noktası 19 km ötede Sölöz’deydi. Hava çok sıcaktı ve otomatik bir şekilde düzenli olarak su içtim. Orada da yarış içinde başka bir yarış başladı. Aynı tempo üç kız koşuyorduk: Ömür Birler, Ceren Hancıoğlu ve ben. Devamlı birbirimizi geçtik. Birkaç kez ikisinin arkasında bile kaldım. Kendi tempom ile ilerliyordum.

Beklediğim gibi manzaralar şahaneydi. Kendim için yarışmayı, ilk 80 km yarışımda keyif almayı ve unutulmaz bir deneyim olmasını istiyordum. İki uzun yokuştan sonra zirveye ulaştım, zirvede olunca sanki hava daha temizdi ve manzara çok güzeldi.

Yolda keçiler ve çoban görmek, çam kokusu almak, bazen soğuk bir dereye girmek, küçük köylerde durmadan alkışlayan teyzelerin önünden geçmek hakikaten müthiş bir yarış keyfine dönüşmüştü. Geçen sene olduğu gibi Müşküle köyünden (42,5.km’de) geçerken çok etkilendim. Bu köyün enerjisi çok farklı, teyzeler her gelen koşucuyu sanki ilk koşucu gibi alkışlıyor. Aşağıdaki kısa videoda ne yaşadığımı görebilirsiniz.

Süleymaniye’den sonra (53.km) başka bir koşucu ile 3 km beraber koştuk. O zaman biraz enerjim düşmüştü ve dikkat etmeseydim neredeyse yürümeye başlıyordum. Tam o anda iki güzel olay oldu. Bir koşucu aniden yavaşlamaya başladı ve ona motivasyon verince kendimi unuttum. İkincisinde ise, kendimle bir anlaşma yaptım. Düz kısımda asla yürümeyeceğime karar verdim. Kendimle konuşmaya başladım “Cora, sen bir koşucusun, o zaman koş! Yürümek ayıp bir şey, ancak çok dik yokuşta yürüyebilirsin.” Beş, altı, yedi; belki on kez aynı cümleyi kendime söyledim.

Bir anda yarış yeniden başladı gibi hissettim. Yokuşlarda bile koşabildim. Uzun zamandır Ömür’ü göremiyordum, Ceren ile hala aynı tempo gidiyorduk. Gece karanlığı başlamadan önce altıncı veya yedinci kez Ceren’i geçtim. Karanlık oldu kafa feneri taktım ve son uzun yokuş aşağıya sprint yapmaya başladım. Sanki kanat takmıştım. On saatten beri koşuyordum ama hala enerjim vardı hala hızlı koşabilirdim. Belki en güzel hissi işte o zamanda yaşadım. Karanlıkta, tek başına, gökyüzü altında koşmak ve o kadar güçlü, ağrısız hissetmek inanılmaz bir histi.

Saat 21.34 (yarış süresi 11 saat 34 dk sürdü) bitiş çizgisini geçtim. İlk 80 km koşumu gülerek bitiriyordum. Son 1 km uçtum. İnanılmaz mutlu hissettim. Kaçıncı olduğumu bilmiyordum. Ama çok mutluydum. O zamanda iki sene önce gelen koşucular ile karşılınca aldığım enerjiyi, bugün ben hissediyordum..

Sonuç olarak genel klasmanda 3. oldum ve 25-34 yaş kategorisinde de 2. oldum! İlk 80 km yarışım için güzel bir sürpriz ve güzel bir başlangıç oldu.

 

Coraline Chapatte: İsviçreliyim ama neredeyse 10 senedir Türkiye'de oturup çalışıyorum. Neuchatel'de 4 sene ekonomi okudum. İsviçre'de doğan her çocuk bütün sporları küçük yaşta öğrenir. Bu yüzden spor hayatım çok yönlüydü ve çok erken yaşta sporcu beslenmesi, dinlemesi ve yaşam felsefesi gibi konular, her çocuk gibi bana da öğretildi. Mezun olduktan sonra dalmaya başladım ve çok hoşuma gitti. İsviçre'de üst düzey bir yöneticiyken her şeyi bırakıp dalmaya gittiğim Kaş'tan çok etkilenip Kaş'a yerleştim ve deniz rehberliği ve sualtı fotoğrafçılığı yaptım. 2011'de İstanbul'a taşındım. 2013 ve 2015 arasında birçok uzun mesafe (50 km ve 80 km) koşu yarışlarına katıldım. Her koşudan yeni şeyler öğrendim. Uzun koşularda kaçış noktası ve erteleme şansı yoktur. Başlarsınız ve bitirirsiniz. Bu, benim için yaşam felsefesi oldu. Ekim 2015 de “Likya Yolu Ultra Maratonu”na katılıp 6 günde 250 km koştum. Bu yolda tek başınadır herkes. Bu yolculuk sadece fiziksel değildir. Vücut ile başlar ama zihinle biter. Mayıs 2016 ilk triatlon yarışına katıldım ve 3. oldum. Dört ay sonra Eylül ayında Kuşadaşı'nda Türkiye Triatlon Şampiyonası'nda 30+ yaş kategorisinde üçüncülüğü kazandım ve Ekim ayında Antalya'da Gloria Ironman 70.3 yarışında 5. oldum. O kadar kısa bir sürede böyle sonuçlara ulaşmak disiplin, azim, sağlıklı ve dengeli bir beslenme ve iyi bir planlama ister. O dönemde istediğim sağlıklı tatlıyı bulamadığım için kendi keklerimi yaratmaya ve pişirmeye başladım; glütensiz ve rafine şekersiz "Cora'nın Kekleri” macerası bu şekilde başladı. Beş dil (Fransızca, Türkçe, İngilizce, Almanca, İtalyanca) konuşuyorum. Çeşitli konularda motivasyon seminerleri veriyor, şirketler için ve bireysel spor koçluğu yapıyor, koscora.com blogunda (Avrupa'nın en iyi 3 koşu blogu arasına seçildi) ve Türkiye'de ve İsviçre'de spor ve sağlıklı yaşam konularında yazılar yazıyor, sosyal medya danışmanlığı yapıyor ve ayrıca çeşitli dillerde tercümanlık yapıyorum. Eylül 2016'den itibaren Marmara Üniversitesi'nde Spor Psikolojisi ve Spor Yöneticiliği yüksek lisans yapıyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 

Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale