X

7 greenwashing günahı: Şirketlerin “ekolojik” olma iddiaları

1960’larda insanların bilgiye olan sınırlı erişimi ile sınırsız reklam yapabilme hakkının yaygınlığı da birleşince, şirketlerin çevresel açıdan sürdürülebilir olmayan uygulamalarda bulunurken bile kendilerini çevre koruyucuları olarak tanıtabilmelerinin yolu gittikçe açıldı. Yeşil ile yıkandı yapılanlar ve hala da yıkanmaya devam ediyorlar.

Yine 1960’lara dönersek, o günlerde nükleer karşıtı hareketlerin alevlendiğini görebiliriz. Bu hareketler nedeniyle zarar edebilecek olan bir Amerikan şirketinin (Westinghouse) artan olaylara verdiği tepki, nükleer santrallerin temizliğini ve güvenliğini ilan eden bir dizi reklam yapmaktı. Aynı şirketin el değmemiş bir gölün yanına inşa ettiği nükleer santralin fotoğrafı çekildiğinde, ortaya attığı söylem aynen şöyleydi: “Size daha fazla elektrik vermek için nükleer santraller inşa ediyoruz… Santrallerimiz kokusuz, temiz ve güvenlidir.”

“Yeşil Badana” olarak çevirebileceğimiz greenwashing kavramı ilk olarak, Amerikan reklamcılık dünyasının tanınmış editörlerinden olan Jerry Mander tarafından “EkoPornografi” kavramı ile ortaya atıldı. 1986 yılına gelindiğinde ise şu an kullanılan haliyle “yeşil badana” ünlü çevreci Jay Westerveld tarafından ifade edildi. Günümüzde halen aynı kavramı çevresel uygulamaları benimsiyor gibi görünen herhangi bir kuruluşa atıfta bulunmak için kullanıyoruz. Aslında yeşil badana bir kuruluşun çevresel stratejileri, hedefleri, motivasyonları ve eylemleri ile ilgili yanlış veya aldatıcı bilgileri yayması ve bu bilgileri yaymak için ayırdığı kaynaktan çok daha azını; uygulamalarındaki çevreci önlemlere ayırmasıdır.

Pepsi ve Starbucks gibi şirketler 1950’lerden bu yana yaklaşık 10 milyar ton plastik üretmiştir. Ancak Starbucks samandan kapak kullanımının reklamında, bizi okyanusları kurtardığımız algısıyla yönlendirir. Ya da Pepsi şişelerinin geri dönüştürülebilir olduğunu söyleyerek tüketicilerini çevreye duyarlı bir ürün kullanmakla kutsar. Oysa bu şirketlerin neredeyse hepsi plastik kirliliğinin öncü oyuncularıdır. Bu oyuncular bizleri mutlu olmak için tek kullanımlık bir yaşam tarzını benimsememiz gerektiğine ikna etmek için milyonlarca dolar harcamış ve halen de harcamaya devam etmektedirler.

Yeşil badana reklamlar, ilanlar, sloganlar, iletişimde kullanılan doğa manzaraları, yavru hayvan görselleri vb. materyallerin kullanımı ile sürekli olarak algımıza hitap ederek, iletişimin pek çok farklı alanında karşımıza çıkar.

Yeşil badana tuzağına düşmemek adına 2007 yılında İngiltere’de TerraChoice adlı bir şirket yeşil badananın gelişimini tanımlamak, anlamak ve ölçmek amacıyla bir çalışma geliştirdi. Yanıltıcı çevresel iddialarda bulunan ürünleri tanımaya yardımcı olmak için “Yeşil Badananın Yedi Günahı” adı altında sunulan başlıklar hepimiz için zihin açıcı olabilir.

1. Gizli takas günahı

Diğer önemli çevre sorunları hiçe sayılarak ve dar bir nitelikler kümesi öne çıkartılarak bir ürünün çevreci ilkeler ile üretildiğini öne süren iddialardır. Örneğin kullandığımız bir kağıt sırf sürdürülebilir bir şekilde hasat edilmiş ormanlardan geldiği için çevresel olarak tercih edilebilir değildir. Sera gazı emisyonları veya ağartmada klor kullanımı gibi kağıt yapım sürecindeki diğer önemli çevresel konular da aynı derecede önemlidir. Ancak “hasat kısmını” ön plana çıkartan reklamlar bu kısmı diğer konularla takas eder ve tüketicinin algısı yönlendirir.

2. Kanıtsızlık günahı

Kolayca erişilebilen destekleyici bilgiler veya güvenilir bir üçüncü taraf sertifikasyonu ile doğrulanmayan çevresel bir iddia vardır bu başlıkta. Yaygın olarak kanıt sunmadan bir ürünün kabul edilebilir materyallerden üretildiğinin söylenmesidir.

3. Belirsizlik günahı

Gerçek anlamının tüketici tarafından yanlış anlaşılmasının muhtemel olduğu durumlarda karşımıza çıkar. Ürün zayıf bir şekilde tanımlanır ve güçlü bir iddia ile ortaya konur. Bunun en güzel örneği ürünün ambalajına “Tamamen Doğal” yazılmasıdır. Ancak arsenik, uranyum, cıva ve formaldehit de tamamen doğaldır. Bu; doğal olan her şey mutlaka iyidir anlamına gelmez.

4. Sahte etiketlere tapma günahı

Herhangi bir kelime ya da görsel kullanımı ile bir ürünün gerekli onayları aldığı izleniminin verilmesidir. Burada tamamiyle sahte etiketlerin kullanımı söz konusudur.

5. Alakasızlık günahı

Çevresel olarak tercih edilebilir ürünler arayan tüketiciler için önemsiz veya yararsız bir çevresel iddia ortaya atılmasıdır. Örneğin çoğu üründe “CFC içermez” yazar. CFC yani kloroflorokarbon zaten Montreal Protokolü kapsamında yasaklanmıştır ve kullanılamaz ancak diğer tüm içerikler göz ardı edilip bu bilginin ürünün ambalajına yazılması ile çevre duyarlılığı olan insanlardan yarar sağlanabilmektedir.

6. Ehven-i şer günahı

Ürün kategorisi içinde doğru olabilecek ancak tüketiciyi bir bütün olarak kategorinin daha büyük çevresel etkilerinden uzaklaştırma niyeti taşıyan iddialardır. Organik sigaralar veya yakıt tasarruflu spor araçlar bu günahın örnekleri olabilir.

7. Fibbing günahı

Basitçe yanlış olan çevresel iddialardır. En yaygın örnekler, ENERGY STAR® sertifikalı veya kayıtlı olduğunu iddia eden ürünler gösterilebilir.

Greenwashing, kelimenin tam anlamı ile kamu sağlığının ve çevrenin tehdit edilmesidir. Yarattığı sonuçlar; insanlarda neden olduğu kafa karışıklığı ile daha da beslenir. Örneğin; Malezya Palm Yağı Konseyi adlı bir kuruluş 2008 yılında kendisini çok genel terimlerle çevre dostu olarak lanse eden bir TV reklamında; “Malezya Palmiye Yağı: Ağaçlara hayat verir ve gezegenimizin nefes almasına yardımcı olur ve yüzlerce flora ve fauna türüne ev sahipliği yapar. Malezya Palmiye Yağı: Doğadan bir armağan, yaşam için bir armağan.” söyleminde bulunabilmiştir. Ancak, palmiye yağı tarlaları aslında yağmur ormanı türlerinin yok olması, habitat kaybı, araziyi temizlemek için yakmaktan kaynaklanan kirlilik, nehirler boyunca sel tampon bölgelerinin yok edilmesi ve diğer olumsuz etkilerle bağlantılıdır. Bu reklamı izleyen kitlelerin etkilenmesinin sonuçları ağırdır.

Toplumun daha çevreci ürünlere yönelik artan taleplerini karşılama ve kar etme arzusunun “kültürel değişimle büyüleyici bir etkileşim” yaratmasının zamanı geldi artık. “Normlar değişmeli ve denetim arttırılmalıdır. Henüz Türkiye’de ideal olan zemine kavuşmuş değiliz. Hatta gerçekten onaylı olan ürünlere yaklaşımımız bile oldukça şüpheli. Burada sadece şüphecilikle ilerlenmesi ise mümkün görünmüyor. Gerçek değişim için şüphecilikten bir adım ötesi olan ‘araştırmacılığa ‘ ve gerçekten çevre dostu olan şirketlere destek olup onların gelişmesini sağlamaya ihtiyacımız var. Bu adımları, şirketlerin ne olduğundan çok ne olmadıklarını araştırarak atabiliriz. Etiketlere güvenmeyip içeriklerin aslını talep edebiliriz. Hukuken, tüketici mahkemelerine başvurup yanıltıcı reklam yapanlara karşı önleyici tedbir alabiliriz.

Yeşil etiketlerin yaygın kullanımı, meşru iddiaları olanları sahte olanlardan ayırt etmeyi zorlaştırsa da, tüm eko etiketleme yeşil badana değildir. Pek çok sertifika ve etiket, gerçekten daha sürdürülebilir bir şekilde üretilen ürün ve hizmetleri seçmek için faydalı bir rehberlik sunar. Artık tüketicilerin karşılaştıkları etiketleri yargılamasına yardımcı olacak kaynaklar da bulunmakta.

Örneğin, Eco Labels – Greener Choices adlı sitede 10 kategoriden herhangi birinin (binalar, karbon, elektronik, enerji, gıda, orman ürünleri, perakende mallar, tekstil, turizm ve diğerleri) yerleşim bölgesine göre 300’den fazla etiketini aratabilir ve sonuçları değerlendirebiliriz. Sitede, etiketin hangi ürünler için kullanıldığını ve üreticilerin sertifika almak için izlemesi gereken adımları da açıklanmıştır.

Sadece söylenerek, üretim yapanları zorlayamayız. Zaman proaktif olma zamanıdır.

Kaynaklar:

Karen Becker Olsen- Greenwashing
Natasha Lovato- A Brief History of Greenwashing
Bruce Watson- The troubling evolution of corporate greenwashing
SensusJournal- The Story of Sustainable Propaganda
TerraChoice- Greenwashing Report

İlginizi çekebilir: Konuştuğumuz dilin işlevleri ve farklı konuşma stilleri

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale