Konuştuğumuz dilin işlevleri ve farklı konuşma stilleri

İnsanların birbirleriyle geliştirdikleri bağlar, bilişsel dil iletişiminde ustalaşmaları nedeniyle diğer tüm canlılarınkinden farklıdır. Kendimizi başkalarıyla paylaşmamıza aracı olabilen dil, aynı zamanda hem toplumları inşa etme hem de onları yıkma gücüne sahiptir.

İnsan olmak çoğu zaman başkalarıyla etkili bir şekilde iletişim kurmak için karmaşık bir dilbilgisi sistemine hakim olabilmek anlamına da gelir. Bizler daha konuşmadan nasıl iletişim kuracağımızı ve yaş aldıkça da söylemek istediklerimizi kelimeler ve karmaşık cümlelerle gerçekten iletmek için dili kullanmanın yollarını öğreniyoruz. Tabii ki tüm iletişim dil yoluyla olmaz, ancak bir dilde uzmanlaşmak kesinlikle sağlıklı iletişim sürecini hızlandırmaya yardımcı olur.

Dilin temel işlevi o dilin kullanılmasıdır. Bize düşünce, fikir ve duyguları başkalarına mümkün olduğunca çabuk iletme yeteneği verir. Dili, diğer temel işlevlerine bakarak daha iyi anlayabiliriz.

1. Bilgilendirme işlevi

Dilin bilgilendirici işlevi, herhangi bir bilgiyi iletmek için dili kullandığımız zaman ortaya çıkar. Bu işlevin özü, gerçekleri açıkça ifade ederek başkalarını bilgilendirmektir.

2. Etkileyici işlev

Dilin bir diğer temel işlevi de ifade etme işlevidir. Duygularımızı, tepkilerimizi ve tutumlarımızı başka bir kişiye (veya kendimize) iletmenin yollarını bizlere verir.

3. Yönerge işlevi

Dilin yönlendirici işlevi, yönlendirmemize veya komuta etmemize yardımcı olmaktır. Örneğin, kendimize veya bir başkasına herhangi bir durumda ne yapılabileceğini söyleme yeteneği sağlar.

  • Konuştuğumuz dili, dinleyenlerin fikirlerimizi tam olarak anlamasını sağlayacak şekilde kullanmak,
  • Kelimelerimizi seçerken ekonomik olmak, yani karşımızda bizi dinleyenlerin bilinç düzeyini es geçmeden konuşmak,
  • Nefret dolu sözlerden uzak, şefkat temelli bir anlatım seçmek,
  • Dinleyenleri manipüle etmek için üzerlerinde güç sağlama oyunlarına girmeden konuşmak dili etkili kullanmanın temel yapı taşlarıdır.

Konuşurken karşı tarafa iletmek istediğimiz şeyi aktarabileceğimiz birçok farklı stil vardır. Bu stillerden bazıları kişiliğimize özgü olsa da, normalde konuştuğumuzdan farklı olsa bile, duruma bağlı olarak belirli stilleri kendimize uyarlayabiliriz.

Doğrudan ve dolaylı stiller

Doğrudan aktarım, bir kişiye tam olarak ne söylemek istediğinizi belirtmek için dili kullanmanın bir yoludur. Dolaylı aktarım ise belirli bir şekilde hissettiğimizi göstermek içim dolaylı anlam taşıyan kelimeleri veya iletişim türlerini kullanmaktır. Daha önce biriyle tartıştıysanız, muhtemelen bu iki dil stilini de deneyimlemişsinizdir.

Kişisel ve bağlamsal stiller

Bu iki dil stili biraz daha karmaşıktır. Genel olarak, kişisel stil, bir bireyin kişisel yaşam tarzına atıfta bulunur, gayri resmidir ve o kişiye odaklanır. Bağlamsal stiller, bir durumun bağlamına bağlı olarak dili değiştirmek anlamına gelir. Örneğin, bir profesör, arkadaşları ve meslektaşları ile kişisel konuşma tarzını kullanırken öğrencilerine ders anlatırken bağlamsal bir tarz kullanabilir.

Konuştuğumuz dilin etkisiz kullanılması hepimiz için sorunlu olabilir. Bu nedenle, herhangi bir durumda dili nasıl kullandığımıza dikkat etmeniz önemlidir.

Uygun dili kullanın.

Uygun dili kullanmak sadece müstehcen dilden kaçınmak anlamına gelmez (bunun gerçekten duruma uygun olduğu zamanlar olabilir!). Dinleyenlere uygun dil kullanımı, anlayabilecekleri, ilişki kurabilecekleri ve etkileşime geçebilecekleri bir dil kullanmak anlamına gelir.

Canlı dil kullanın.

Canlı bir dil kullanmak, bir şeyi olabildiğince canlı bir şekilde tanımlamak için daha fazla hayal gücü ve sıfat kullanmak anlamına gelebilir.

Kapsayıcı dil kullanın.

Kapsayıcı dil, herhangi bir kişiyi dışlamayan bir dil kullanmak anlamına gelir. Örneğin, belirli bir grupla özdeşleşmeyen kişileri kapsayacak şekilde konuşulabilir. Aynı zamanda ırkçı, cinsiyetçi, nefret dolu, küstah, önyargılı vb. dillerden kaçınmak anlamına da gelir.

Dili stiller, bağlamlar ve kapsayıcılık içinde kullanmak bazı düşünürlerce eleştirilmektedir çünkü bu şekilde iletişim kurmanın politik doğruculuk denen alana hapsolmak anlamına geldiğini iddia etmektedirler. Politik doğruculuk farklı dil, din, kültür ve cinsiyetten kişileri incitmemek amacıyla, özenle kullanılan ifade, düşünce ve uygulamaları tanımlamak amacıyla kullanılan bir terim ve günümüzde hepimizin içine düştüğü bir çukur.

Genel anlamda doğruculuk, bir yandan insanları duyarlı olmamakla suçlamamıza, diğer yandan aşırı duyarlı oldukları için eleştiren ve küçümseyen bir yaklaşım sergilememize neden oluyor. Herkes kendi ahlaki doğrusunu bir başkasına dayatma hakkını kendinde görebiliyor. Kitlelere ulaşan insanlar eğer bu şekilde bir dil kullanmazlarsa genellikle linç kültürünün mağduru olabiliyorlar. Bir başka açıdan bakıldığında ise doğruculuk her ne kadar ifade özgürlüğüne aykırı olduğu gerekçesiyle güçlü bir muhalefetle karşılaşmış olsa da, toplumların ayrımcılığı pekiştirici söylemlerinin revize edilmesinde hafife alınmayacak bir role de sahip.

Her konuda olduğu gibi bu konuda da denge, şefkat, saygı kavramları çözüm yaratıcı olabilir. Bilinç düzeyleri sadece günü kurtarmak, düşünmeden yaşamak, sorgulamadan itaat etmek, ayrıştırmak, üstünleşmek, yenmek, ezmek vb. kalıplara sıkışmış bir hayat sürdüğümüzden elimize geçen tüm kavramlara da bu fiillerle içerik kazandırıyoruz. Oysa konuşmak için dili etkili bir şekilde kullanabilmek, de­rin ve görülmeyen bağlantıları öğrenmek için de mükemmel bir araç. Sadece konuşulanı dinlemeyi öğrenmiş kişilerle paylaşılabilen kendine özgü bir bilgelik var o alanda. Kavramlar çoğu zaman gerçek anlamlarını yitirip, kutuplaşmadan paylarını alıyorlar. Kelimeler kararsız, iki yüzlü ve çift anlamlı hale geliveriyor ve birçok boyutta geziniyor. İşte bu yüzden her kelimeyi, tüm boyutların hepsinde birden aynı anda algılama yeteneğini yeniden öğrenmek zorundayız…

Kaynaklar:

Jonathan Haidt-The Psychology of Self-Righteousness
University of People- Why language is important?
Zeynep Merve Şıvgın- Sosyal Medyada İdeolojik Bir Mücadele Aracı Olarak Politik Doğruculuk
Thorwald Dethlefsen/Ruediger Dalhke- Hastalık İyileşmeye Giden Yoldur

İlginizi çekebilir: Sessizlik sarmalı: Fikirlerimizi ifade etmekten neden korkarız?

Şerife Günaydın Karaköse Avukat & Yazar
Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve ... Devam