X

40’ı çıkınca ne oluyordu?

Yine bir ‘contact nap’in bağrındayken ve klavyenin başına geçmek mümkün değilken telefonun notlar kısmından dönüş yapıyorum yazılarıma. Hayatımın en güzel, en karmaşık, en mutlu, en endişeli, en yorgun, en umutlu, en çaresiz, en heyecanlı, en korkulu, kısacası ‘en’ ‘en’lerinin olduğu dönemindeyim. Kendimi bir an bile düşünmezken 7/24 minicik bir kalbin iyi olması için ortaya koyuyorum tüm varlığımı. Annelik, pek de tahmin ettiğim gibi bir yolculuk değilmiş. Hani o bebekler günün 3’te 2’sini uyuyarak geçirir inanışı var ya, o tamamen bir hikaye, geçelim. Bebekler uyumuyormuş arkadaşlar 🙂 Dolayısıyla, ‘bebek uyurken sen de uyu’ bilmişliğini bir bırakalım. Bebek uyumuyor, sen de uykusuzluğa alışıyorsun, bu konu böyle. Neyse ki uykuya çok düşkün olan bir insan değilim ama ona rağmen bir geceyi sıfır uykuyla geçirmek, ertesi gün survive etmenizi kesinlikle çok çok zorlaştırıyor, bu da bir gerçek.

Destek alabileceğiniz insanlar varsa bir-sıfır öndesiniz, aksi halde gerçekten çok zor, hele ki ilk haftalar. Ben şanslı azınlıktanım ki eşimden gördüğüm destek ilk zamanlarda tam anlamıyla hayatta kalmamı sağladı. Bebek bakımında emzirmek haricinde beylerin yapamayacağı hiçbir şey yok, dolayısıyla yine o eskilerin ‘baba işe gidiyor, geçsin uyusun başka odada’ zırvalığını da bir geçelim, baba işe gidiyor ve geliyor, annenin mesaisi hiç bitmiyor, böyle bakalım. Bir de tabii ev bakımı var. Bu konuda da çok şanslıydım ki annem eve dair her şeyi hallederken ben sadece bebeğimle ilgilenebildim. Ne yemek düşündüm ne temizlik, ev temizdi, çamaşırlar hep ütülüydü, her öğün ayağıma geldi, hatta yedirildi. Kısacası anne desteği alabiliyorsanız ilk zamanlarda sizi çok kurtarır veya sizi gerçekten anlayacak, her işinize koşacak, ciddi anlamda yardımı dokunacak kim varsa, o olsun yanınızda. Destek, bu işin altın anahtarı. Köstek olanlar da olacaktır illaki ama bir şekilde görmezden gelip odağınızın yalnızca bebeğinizde kalmasını sağlamanız şart. Bir de destek kısmını yalnızca fiziksel destek ile sınırlandırmayın. Gecenin 2’sinde, sabahın 4’ünde mesajlarınıza dönen ve içinizi rahatlatan arkadaşlarınızı da sarın sarmalayın. ‘Şu normal mi’ ‘sizde de böyle oldu mu’ diye sonsuz mesaj geçmişi vardır şu an telefonumda.

Hamilelik süreci, yaşarken çok zormuş gibi gelse de lohusalık, kesinlikle büyüktür > hamileliğin herhangi bir dönemi.

Yaralarınız daha taze, hormonlar tepetaklak, uykusuzluk, yorgunluk, kaygı ve korkular hepsi depresyona sürüklenmek için mükemmel bir kombo. Bir de etraftan gelen gereksiz bazı sesler var tabii, ne kadar görmezden gelmeye çalışsanız da onlar da üstüne eklenince buyrun cenaze namazına. İki saatte bir bebeğinizi beslemek zorundasınız, sonra o süre içinde uyutmanız lazım, e gazı çıkacak ki uyusun, hıçkırık tuttu, altı kirlendi derken hop dön başa, saatler geçmiş… Bir de şöyle acı tarafı varmış tüm bu döngünün; eğer uyku-uyanıklık aralığını kaçırırsanız yandınız. Yenidoğanlar ‘literatüre göre’ en fazla 45 dakika ile 60 dakika arası uyanık kalmalıymış (buraya kocaman bir kahkaha efekti) halbuki saatler geçmiş… Neyse ki yeni bebeği olan insanlarla konuşunca derin bir oh çekebiliyorsunuz. Onlar da uyumuyormuş… E bu literatür bilgileri ne o zaman?

Boy-kilo standartları, uyku saatleri, milestonelar… Arkadaşlar, bebek büyütmek böyle bir iş değilmiş. Doktorun ‘bu hafta şu kadar kilo olmalı’ demesi ya da Instagram’da karşınıza çıkan ‘your 1-month-old baby should be able to do…’ başlıklı videolar aslında hiçbir şey ifade etmiyormuş. Bu işin eğitimini almış biri olarak nasıl oldu da her çocuğun kendine ait bir büyüme ve gelişim hızı olduğu gerçeğini unuttum başlarda bilemiyorum, bu yüzden çok kızıyorum şimdi kendime.

Bir de tabii beklentiler var. ‘İlk ay geçsin şöyle …’ ’40’ı bir çıksın hele…’ ‘3 aydan sonrası rahat…’ ‘6 ayı devirince kolay…’ Bir dakika ya, rahatlık ve kolaylık gibi bir beklenti yaratmaya ne gerek var? Ben söyleyeyim; ilk ay geçince ya da 40’ı çıkınca öyle devasa değişimler yok. Yalnızca günden güne bebeğinizi daha iyi tanıma ve ihtiyaçlarına daha iyi karşılık verebilme gerçeği var. Ki bu da tüm sürecin içinde olan bir durum, yani 3-5 günle, birkaç ayla sınırlı değil, devam eden bir yolculuk.

Kendi adıma rahatlık, kolaylık gibi bir beklentide değilim; büyümenin sancılı bir süreç olduğunu bilecek ve bu sürece eşlik ederken zorluklar yaşamanın da sürecin bir parçası olduğunu kabullenecek bir bilinçteyim. Ama elbette ki içinden çıkamadığım anlar, ‘bu sefer atlatamayacağım galiba’ dediğim geceler var. Yine söylüyorum; altın anahtar, destek. Bir diğeri de sanırım kabulleniş. Hayat, bir daha eskisi gibi olmayacak, yani ebeveyn olmadan önceki hali gibi. Zaten niye olsun ki? Ya da nasıl olabilir ki? Belki bu kıyası yapmayı zihinde bitirmek de süreci kolaylaştırabilir, aksi halde yine zor. Beklentileri küçültmek, hatta hiç beklentiye girmemek, sanırım en sağlıklı baş etme yöntemi. Tam olarak ben böyle yapıyorum diyemem çünkü ister istemez beklentilerim var; kendimden, eşimden, çevremden, sürecin kendisinden. Ama yine de beklentilerimi törpülemeye çalışıyorum diyebilirim.

‘Bebeğinle ilk kez yürüyüşe çıkabildiğin için, gece uykusuna ilk kez kolayca yatırabildiğin için, bugün onu güldürebildiğin için, tek elle kahve demleyi başarabildiğin için, tüm ağrılarına ve uykusuzluğuna rağmen bebeğinin en ufak sesinde kalkıp yanında olduğun için, doktor kontrollerini unutmadığın için, yapabildiğin her şey için kendini tebrik etmelisin güzel anne.’ Şöyle bir mesaj her yeni annenin başucunda olmalı kesinlikle. Ah bir de tabii bebekli ev kuralları. Onu da bastırıp şöyle evin dört bir köşesine, hatta ve hatta şehrin her yanına asmak lazım. Toplumumuzun bebek sevme anlayışı gerçekten çok yanlış. Fiziksel bir temas beklentisinde olmak zaten pek kabul edilebilir bir şey değil. Bu işin ideali kesinlikle anne-babanın sınırlarına saygı duymak ve destek olunabilecek bir şey varsa onu yapmaktan geçiyor. Gerisi boş.

Minik kıpırdanmalar başlamış ve kısa bir nap time’ın daha sonuna gelmişken şunu söyleyebilirim ki siz yeni anne-babaları sarmalayın; bebeklerini onlar zaten sarıp sarmalarlar. Toplumu terbiye etme gibi bir misyonum yok ama instamom olup biraz yargı dağıtmak istemiyor da değilim 🙂 Toplumsal baskılar, biçilmiş cinsiyet rolleri, ataerkil yaklaşımlar, faydasız öneriler, ‘ben bilirim’cilikler… Üzerine yazılıp çizilecek çok şey var da çocuğum uyandı, yoksa alacağım sazı elime de hadi neyse 🙂

İlginizi çekebilir: Geçmişin gölgesi, geleceğin ışığı

Ecem Şenyurd Efecan: Selam, ben Ecem! Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra çeşitli özel kurumlarda çalışıp akademi özlemiyle soluğu yine üniversitede aldım, daha öğrenilecek çok şey vardı! Mindfulness üzerine tez yazıp 'an'da kalmayı hala başaramayan biri olarak insana iyi gelen ne varsa bulmaya, uygulamaya, hayatımın bir parçası haline getirmeye çalışıyorum. Tam bir kahve severim, günlük sınırsız doz alımıyla hayatımın olmazsa olmazı. Üretmeye bayılıyorum! :)

Temizliğin Geleceği: Dyson V16 Piston Animal Hayatımızda Neleri Değiştiriyor?

Hafta sonu yapılan huzur dolu kahvaltının ardından, sandalye altına dökülen ekmek parçaları, fark etmeden yere damlayan çay izleri… Keyif dolu bir başlangıcın ardından göze batan detaylar, günün devamını dinlenerek değil temizlikle devam ettirebilir. Dyson V16 Piston Animal tam da bu anlar için zamanınızı maksimum verimlilikle, güçlü temizlemeyle hayatınızı kolaylaştırmak için geliştirilmiş.  



Dyson teknolojisini daha da iyileştirerek, yeni ürünü V16 Piston ile bugüne kadarki en güçlü ve en akıllı süpürge teknolojisiyle süpürmeyi yorucu bir zorunluluktan çıkarıp, yaşam kalitenizi yükselten bir ritüele dönüştürür.  

En güçlü çekim gücü 



Motoru ve tasarımı itibariyle Dyson’ın en güçlü süpürgesi olan V16 Piston Animal, evinizde temizlik yapmayı bambaşka bir deneyim haline getiriyor. Halılarınızın derinliklerine sinmiş tozlar, tatil dönüşü toz kaplanan zeminler… Üstün emiş gücü ve performansı artıran tasarımı sayesinde tek bir geçişte en etkili şekilde temizler. Her detay, maksimum performans ve kullanıcı konforu göz önünde bulundurularak tasarlanmış.  Zemindeki incecik tozları bile çekip yerleri adeta silinmiş gibi yapan Dyson V16 Piston Animal’ı kullanırken parkelere de hassas davrandığından emin olabiliyorsunuz. 



Tek başlıkta zeminler arası kesintisiz geçiş      

Salonun yumuşak halısından mutfağın soğuk zeminine geçerken genelde başlık değiştirmek, eğilmek, ayarlamak gerekir. Ama Dyson V16 Piston Animal, bu geçişleri sizin için hızla algılar. Koni biçimli özel başlığıyla halı ilmeklerindeki inatçı tozları söküp çıkarırken, parke yüzeylerdeki tozu zahmetsizce toplar. Yeni başlığı sayesinde derinlemesine temizlik sağlarken, yeşil ışık teknolojisiyle çıplak gözle göremediğiniz mikro partikülleri bile aydınlatarak görünmez kirleri görünür hale getirir. 

Islak zemin temizliğinin en kolay hali 

Zahmetsiz ve etkili bir süpürmeden sonra ıslak temizliğe geçmek sadece anlık bir hareket. Yeni Submarine başlık ile kurumuş kahve, kurumuş soya sosu lekesi ve sertleşmiş yemek lekeleri gözünüzde büyümeyecek… Submarine başlığa eğilmeye bile gerek kalmadan geçebilir, lekenin zorluğuna göre normal ve Max ıslaklık modlarından birini seçebilirsiniz. İster Normal mod ile sabah işe gitmeden önce yere damlayan sütü temizleyin, ister akşam gelince Max modu ile kurumuş lekeleri zahmetsizce çıkarın. Üstelik temizlik rulosunun her seferinde temiz su kullandığını bilerek!  

Akıllı temizlik partneri 

Dyson V16, sadece güçlü değil; aynı zamanda evinizin akıllı yardımcısıdır. Farklı zemin türlerini otomatik olarak tanır, gücünü saniyeler içinde ayarlar. Siz salonu süpürürken, o halıdan parkeye geçtiğinizi algılar ve performansını buna göre optimize eder. MyDyson uygulaması sayesinde temizlik verilerinizi anlık olarak takip edebilirsiniz; ne kadar süre temizlik yaptığınızı ve hangi kirleri topladığınızı görebilirsiniz. Dyson V16 Piston Animal, temizlikte sezgisel bir ortağınız değil, akıllı bir asistanınız haline gelir. 

Dyson V16 Piston Animal dokunuşu: Dolanmadan, takılmadan, kusursuz temizlik 

Banyo zeminine dökülen diş macunu lekesi, yatağınızın içine işleyen tozlar, koltuğun üzerine yapışan evcil hayvan tüyleri… Dyson V16 Piston Animal’ın konik tasarımlı başlıkları ile, uzun saçları ve tüyleri fırçaya dolamadan doğrudan hazneye yönlendirir. Böylece başlığa dolanan saçları kesme veya çekiştirerek çıkarmaya çalışma zahmetini ortadan kaldırıyor.       



Eğilmeden başlık değişimi  

Temizliğin akışına kaptırmışken, koltuk veya masa altı için eğilmek zorunda kalırsınız. Ancak Dyson V16 Piston Animal,Dyson Dyson  altındaki ikonik kırmızı halka sayesinde tek bir dokunuşla kuru temizlikten ıslak temizleme Submarine başlığa veya borunun içine gizlenmiş aralık temizleme başlığına geçiş yapmanızı sağlar. Böylece temizlik ritmi hiç bozulmaz; koltuk altları, mobilya kenarları ve dar köşeler bile zahmetsizce temizlenir. Tek hareketle başlık değişikliği, eğilmeye gerek olmadan hızlı ve pratik bir deneyim sunar. Dyson V16 Piston Animal, sadece güçlü bir emiş gücü sunmakla kalmaz; temizliği konforlu, kesintisiz ve keyifli bir ritme dönüştürür. 

​​Daha küçük hazne ile daha fazla kapasite​​​​  

   ​​ 

Dyson V16 temizliği derinlemesine yapmasının yanında yeni hazne sistemi ile kirlerin daha fazla depolanabilmesini sağlıyor. Toplanan kirleri, tek bir hareketle sıkıştırmaya yarayan mandal sayesinde hazne kapasitesi üç katına kadar çıkabiliyor. Bu sayede 30 güne kadar toz saklanabilecek kapasite sağlanabiliyor.       

Dyson V16 Piston Animal,Dyson Dyson  yalnızca bir süpürge değil; evinizde hijyenkolay kullanım ve güçlü performans sunan bir teknoloji. Temizlik artık zahmet değil, konforun bir parçası. Dyson V16 ile farkı keşfedin ve her köşeyi zahmetsizce temizleyin.

*Bu makale Dyson’ın katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale