Mutluluğun arkasındaki karmaşık yapı nasıl anlaşılır?

Mutluluk, aslında tanımlaması ve anlaması en zor duygulardan biri. Peki mutluluğun arkasındaki bilimsel gerçekler hakkında tam olarak neleri biliyoruz?

İnsan, diğer canlı türlerinden farklı olarak bilinçli deneyimleme ve tuhaf ancak bir o kadar da hoş bir duygu olan mutluluğu hissetme yeteneğine sahip. Mutluluk denilen bu fenomenin arkasındaki bilimsel gerçekler neler? Kimyadan psikolojiye kadar işte uzmanların bu konuda getirdiği açıklamalar:

1. Mutluluğun kaynağında ne var?

Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor; mutluluk hakkında bilimsel bir araştırma yapmak, bu konunun öznel doğası gereği oldukça zor. Bilim insanlarının bu konuda bildiği şey, belli bir moleküler seviyede mutluluk hissinin birçok nöro-kimyasal ile bağlantılı olduğu ve bu “mutluluk moleküllerinin” depresyona neden olmadığı.

İlgili yazı: Zeki insanlar neden yalnızken daha mutlu?

Bu mutluluk moleküllerinden bahsedilirken, sık sık dopamin adını duyabilirsiniz. Dopamin aslında beynin ödül mekanizmasında bulunan bir nöro-kimyasal. İnsan beyni, bazı davranışların iyi hissettiren sonuçlar doğurduğunu bildiği için yaptığı bazı eylemlerle dopamin arayışına girer.

Mutluluğun arkasındaki karmaşık yapı nasıl anlaşılır?
Mutluluk aslında iki şeyin bir arada bulunma durumunu ifade ediyor: Mutluluğun varlığı ve mutsuzluğun yokluğu.

Bir başka mutluluk molekülü ise serotonin. Depresyonla ilgili tartışmalarda serotonin ismine sık sık rastlamak mümkün. Serotonin duygusal yaşantımızda yalnız başına aktif bir rol üstlenmemekle birlikte, tek başına üzerinde çalışmak için tartışmalı bir kavram. Bu şu anlama geliyor; bilim insanları serotoninin varlığının kendine güven konusunda kilit bir öneme sahip olduğunu biliyor ve depresif kişilere sinapslarındaki serotonini uzun süre muhafaza edecek inhibitörlerin verilmesinin, bu kişileri daha mutlu yaptığını söylüyor. Ancak bu noktada şunu gözden kaçırmamak gerekiyor; eğer serotonin insanı mutlu eden tek molekül olsaydı, söz konusu inhibitörler herkeste işe yarardı. Ancak “mutlu insan” üretebilecek tek bir formül, herkese uyacak tek bir yaklaşım bulunmuyor.

Bir başka mutluluk molekülü ise “aşk” ile ilgili olan ve çocuklara, sevdiklerimize bağlanmamızı sağlayan oksitosin. Oksitosin seviyesini fiziksel temas, sevdiklerinize yakın olma, sarılma veya öpme ile azaltmak mümkün olabiliyor.

Bunların dışında bir de endorfinler var. Endorfinlerin doğrudan mutluluk yarattığını söylemek mümkün değil ancak acıyı ve ağrıyı azalttıkları için kişinin iyiliğini sağladıkları bir gerçek.

İlgili yazı: Harvard’lı araştırmacılar daha mutlu bir hayatın sırrını buldu

2. Mutluluk nasıl ölçülür?

Mutluluğu ölçmek için yapılan birçok çalışma, kişilerin kendi beyanlarına dayanıyor. Genel olarak bu çalışmalar kişilerin mutluluk seviyesinin para ve ilişkilerle ne kadar ilgili olduğunu ve zamanını nasıl geçirdiğini ortaya koyuyor.

Bilim insanlarının karşısındaki en büyük zorluk ise bu kişisel beyanları nicelik bakımından incelemek ve anlamlı hale getirmek. Bu bireyci yaklaşımlara karşı çıkan bazı araştırmacılar ise mutluluk arayışının evrensel bir gerçek olduğunu söylüyor. Örneğin Sigmund Freud, insanların her zaman mutluluğu yakalamak için çabaladığını veya en azından acı ve mutsuzluktan kaçtığını söylüyor.

İlgili yazı: Mutluluğu maksimuma çıkarmanın temel prensipleri

Bu bakış açısından hareketle, mutluluk aslında iki şeyin bir arada bulunma durumunu ifade ediyor: Mutluluğun varlığı ve mutsuzluğun yokluğu. Yani bir bakıma mutluluğu sizi mutlu eden şeylerin, mutsuz eden şeylere oranını hesaplayarak ölçebilirsiniz. Bu şekilde basit görünüyor fakat bunu uygulamak o kadar da basit değil.

Mutluluğun arkasındaki karmaşık yapı nasıl anlaşılır?
Mutluluğu ölçmek için yapılan birçok çalışma, kişilerin kendi beyanlarına dayanıyor.

3. Kendimizi daha mutlu edebilir miyiz?

David Lykken gibi araştırmacılar, her insanın etrafında olup bitenlerden bağımsız bir mutluluk seviyesi olduğunu söylüyor. Herkesin en sonunda kendi doğal mutluluk seviyesine döneceğini savunan Lykken “Daha mutlu olmaya çalışmak, boyunu uzatmaya çalışmak kadar boş bir çaba” diyor.

İlgili yazı: Hayatta mutluluk ve anlam arasındaki farklılıklar

Ancak, bu “doğal” mutluluk seviyesi zamanla değişebilir. Örneğin ABD’deki Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi yaşları 20 ile 24 arasında değişen ve kişilerin bir ayda ortalama 3,4 gün kendilerini üzgün hissettiklerini, yaşları 65-74 arasındaki kişilerin ise bir ayda ortalama 2,3 gün kendilerini üzgün hissettiklerini tespit etti. Bu da insanların zamanla hayattan tatmin ve mutluluk duygularının geliştiğini gösteriyor.

Kaynak:
All that is interesting

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!