Zıtlıklarla dengelenmek: Bir tarafta ağırlık artarsa, diğer tarafa adım atabilmek

Çok bunaldık, çok sıkıldık. Bitsin istiyoruz değil mi? Evet, Covid’den bahsediyorum. Yaşamlarımızda belki de burnumuzun dibine kadar gelip bize kabadayılık taslayan en büyük etmen kendisi. Korkuya, endişeye, kaygıya ve pek çok negatif duyuma sebebiyet veriyor değil mi? En çok da kaos hissi hakim. Oysa ki şöyle bir geriye bakınca, kaos her zaman, her yerde vardı. Kendi yaşımın el verdiğince ilk aklıma gelenlerden bir araştırma dahi yapmadan minik bir liste sunmama izin verin. Benimle yakın yaşlarda olanlar için, ailelerimizin gençliği; 70 sonları, 80’ler siyasi sokak çatışmaları ve devrim, 90’lar suikastlar, terör saldırıları, depremler, 2000’ler ekonomik krizler, her yerde patlayan bombalar, sokaklara taşan eylemler… Ve şimdi 2020 Covid.

Tüm bu geçmişte yaşam devam etti. Bizler var olduk. Evlendik, düğünler yaptık, çocuklarımız oldu, doğumları kutladık, festivaller oldu, toplandık, tatillere gittik, evimiz dışı mekanlarda buluştuk, yedik, içtik, güldük, okullara gittik, mezun olduk, işe başladık, terfiler aldık, başka şehirlere taşındık… Liste uzar gider, özetle kaosun içinde yaşadık.

Aslında hepimiz kutupsallık içinde hareket ediyoruz. Gündüz ve gece, iniş ve çıkışlar, doğum ve ölüm hepimizin gerçeği.

Hayat bu zıtlıklara doğru, zaman zaman uçlarında deneyimlediklerimiz aslında. İlk bakışta sürekli ortada olmak, dengede olmakmış gibi gelse de, orada kalbe işleyen, kalbin yerini hissettiren bir keder yok. Orada, keder ortadan kalkıp da, kalbin etrafını sarıp sıkan bulutlar dağıldığında, yükselen eşsiz sevinç yok. Orada yaşam yok. Yaşam zıtlıkların zirveleri arasındaki dinamik yolculukta, yolda olma halinde. Bu yolculukta ancak ortadan geçtiğimiz zamanlarımız olabilir.

Cenaze evlerindeki sonsuz hüznün içindeki kahkahalara, bir bebeğin doğumuna şahitlik eden sevenlerinin sevinçle birlikte gelen gözyaşlarına tanık olmuşsunuzdur. Ortamda mevcut bulunan bir varlığın olması gerekenden fazla üremesi, diğer canlıların yaşam alanlarını işgal etmesi, onları azaltması, kuytulara köşelere itip görünmez hale getirmesi ve hatta belki de ölmelerine sebep olması anlamına gelir.

Denge tam ortada, hiçbir şeyin fazlalığının olmadığı yerde durmak değil. Bir şeyler olması gerekenden daha fazla olmaya başladığında dengelemek için diğer yana doğru adım atmaktır.

Kutupsallık seçimleri aslında bize ait değildir. Bir şey olur çok üzülür, korkar, hüzünlenir, kaygı duyarız. Başka bir şey olur ve yine aniden olur. Çok sevinir, ferahlar, neşelenir, rahatlarız. Birinden diğerine geçişlerimizdeki duyumlarımız, yola çıktığımız kaynağımızla olan ilişkimizle de bağlantılıdır. Çok üzgün bir dönemin ardından gelen mutlulukla, çok mutlu bir dönemin ardından gelen hüznün derecesi eşdeğer seviyede yüksek olacaktır.

Bitmek bilmeyen ıstırabımızın, acımızın sebebi tüm bu duyumlarla iletişimimizi zihin seviyesinde tutmamızdan kaynaklanır. Zihin seviyesinde acı veren, genel olarak negatif kodladığımız duyumların asla var olmamasını isteriz. Tamamen bitmeleri, orada olmamalarıdır aradığımız. Ya da belki biz başka bir yerde olmalıyızdır; o duyumları hissetmek durumunda olmayacağımız bir yerde. Tüm bu olasılıkların mümkün olmadığı yerde var olur bitmek bilmeyen acı ve ıstırap.

Korku kaplamışsa içimizi korkmamış gibi yapamayız, kahkahalar ardı ardına atılıyorsa, neşe sarmışsa her yanımızı, bir anda hüzünlenemeyiz. Her mevsimin zıttı, her günün gecesi, her doğumun ölümü mevcut hayatta. Sadece birinin olmasını istemek, ona tutunmak aslında ikna olmaya açık olan zihin için bile talep edilemezdir.

Yaşamaya izin verebilir miyiz?

Gelen her türlü duyumu misafir etmeye, onu o an için mümkün olan en konforlu şekilde ağırlamaya izin verebilir miyiz? Neşe ve coşku kadar hüzün ve endişe de başımızın tacı olabilir mi?

Tüm misafirlerimizi oldukları halleri ile değişmelerini istemeden kabul etmektir asıl anahtar. Biraz daha az, biraz daha fazla olmalarını dilemeden. Negatif duyumlardan kurtulmaya çalışmadan. Sebep oldukları tüm huzursuzluk veren hislerin orada olmalarına izin verip onlarla var olabilir miyiz?

Kendileri gibi olmalarına izin verilen alanda daha fazla yapacakları bir şey olmadığını anlayan ve kendi zamanlarında ortamı terk eden negatiflerin ardından veya belki de negatifler varken aynı anda mevcut bulunan pozitif duyumlara karşı da aynı tavrı koruyabilir miyiz?

Pozitif hissettirene yaklaşarak. Daha fazla, daha çok yerde, daha büyük olmalarını dilemeden. Negatiflerin azalması ve hatta yok olması için pozitif duyumlara yapışıp ısrarla tutunmaya kalkmadan. Sadece onlarla gevşemeye izin verebilir miyiz? Kendimizi iyi, mutlu, huzurlu, güvende hissettiğimiz tüm anların tadını çıkarmaya izin verebilir miyiz? Aynı negatifleri kabul ettiğimiz gibi, pozitifleri de kabul edebilir miyiz?

Hayat sanatı tüm negatiflere karşı pozitif kutupların, tüm pozitiflere karşı negatif kutupların denge dansından ibaret.
Üzüntü gelir, neşe gelir ve her şey geçer gider. Geriye kalan her zaman tanıktır. Tanıklık tüm kutupların ötesindedir. – Osho

Meditasyon ve yoga bu tanıklık haline ulaşmana ve burada dinlenmene katkı olabilir. Devam eden dersler, eğitim ve programlara katılmak daha fazla bilgi sahibi olmak istersen bana [email protected] adresimden ulaşabilir veya @birceileyoga Instagram hesabımdan takibe alabilirsin.

Sevgiyle…

İlginizi çekebilir: Tatmin duygusu uzaklarda veya gelecek bir zamanda değil: Yakındaki mutluluğu görebilmek

Birce Sinem Tezer Yoga Eğitmeni
Merhaba, ben Birce. Yoga ile lise yıllarımda tanıştım. 200 saatlik temel eğitimimi 2014 yılında aldım. İçlerinde Godfrey Devereux gibi pek çok kıymetli eğitmenlerin olduğu ... Devam