X

Yunanistan’ın bakir kalabilmiş tatil yöresi: Halkidiki

Yıllardır dinlediğimiz “Yunanistan şöyle güzel, böyle ucuz” sohbetlerinde edecek 2 kelamımız olsun, dünya gözüyle bir de biz görelim diyerek Nice tatili sonrasında eşimle bir Halkidiki tatili planladık.

Schgen vizelerimizin bitmesine çok az zaman kalmıştı ve bir miktar da paramız vardı. Yunanistan’a daha önce gitmemiştik ve açıkçası hem Schengen avantajı, hem de elimizdeki parayı en efektif kullanabileceğimiz tatil planı burası gibi görünüyordu.

Nasıl gidilir?

Biz İstanbul’dan otobüsle Selanik’e, Selanik’ten de yine otobüsle Halkidiki’ye gittik. Dönüşü ise Selanik’ten İstanbul’a uçakla yaptık. Türkiye’den Yunanistan’ın pek çok şehrine seferleri var.

Not: Otobüsler Esenler Otogarı’ndan kalkıyor. Evinize en yakın otogar servisini öğrenip servise binebilir, Esenler’e gidebilirsiniz.

Bilet ne kadar?

Kişi başı 35 Euro gibi bir ücret söz konusu. Bizim gittiğimiz dönem “high season”olduğu için uçak ücretleri çok pahalıydı. 2 kişi yaklaşık 600 TL gibi bir tutara geliyordu. Otobüs bu anlamda çok daha ekonomik oldu.

Güzergah

Tekirdağ-Keşan-İpsala üzerinden gidiliyor.

Hangi belgeler gerekiyor?

Pasaportunuz ve Schengen vizesi gerekiyor. Yeşil pasaportlular için vize gerekmiyor. 18 yaşından küçüklerin anne ve babadan ayrı olacak şekilde noter onaylı muvafakatname almaları isteniyor.

Not: Pasaportunuz hem Esenler’de biletinizi alırken (biz online bilet almıştık, basılı bileti Esenler’de aldık), hem de sınırda sizden istenecek.

 Kaç saat sürüyor?

Ortalama 7 saat sürüyor.

 Hangi mevsimde gitmeli?

Yaz, yaz, yaz!

İpsala sınır kapısı
  • İpsala’da otobüsten iniyorsunuz ve köpeklerle otobüste arama yapıyorlar. Standart prosedür, korkmayın.
  • İpsala’da yazın ve gündüz saatlerinde uzun araç kuyrukları oluyor ve kuyruk km’lerce devam ediyor. Gece yolculuğu bu anlamda daha verimli, daha az araç sırada oluyor (Sadece Yunanistan’a gidenler değil, Avrupa’ya araçla giden herkes bu kapıdan geçiyor malum).
  • İpsala’da pasaportlarınızı alıp kuyruğa giriyorsunuz. Burada sizden yurt dışı çıkış pulu isteniyor. Çıkış pulunu orada gişeden alabiliyorsunuz. Ama burada her şey çok yavaş işliyor, Yunanlılar bizim kadar tez canlı değil. Biz çıkış pulu için o kadar bekledik ki, pasaport kontrolü yapan görevli memurlar beklemekten usanıp çıkış pulu almadan geçmemize izin verdi.
Nerede iniliyor, Halkidiki’ye nereden gidiliyor?

  • Otobüslerin şehir içine giriş izinleri yok. Bu nedenle şehre (Selanik’e) yaklaşık 15 dakikalık bir mesafede indiriyorlar ve servislerine biniyorsunuz. Servisler şehre gidiyor. Otobüs garı ve tren garında duruyor bu servisler. Nerede ineceğinizi iyi takip edin ve doğru yerde inin.
  • Otobüs garında indikten sonra “information desk”lerden hangi yöne hangi otobüsün gittiğine dair bilgi alabilirsiniz. Maalesef indiğiniz yerde durakta herhangi bir yönlendirme yok, biz başı kesik tavuk gibi 15-20 dakika aradık ve sonra pes edip danışma masalarına sormaya karar verdik.
  • İçeride, yani ana terminal kısmında otobüslerin hangi yönlere gittikleri yazıyor. Bize doğrudan Halkidiki’ye giden bir araç olmadığı, belediye otobüsüyle bir noktaya kadar gidip, sonra ara terminal gibi bir noktada aktarma yaparak Halkidiki’ye giden asıl otobüse bineceğimiz söylendi. Bu talimatı takip ettik.
  • Özetle Halkidiki’ye 2 otobüsle gidiyorsunuz. Biri belediye otobüsü, diğeri ise Halkidiki tur otobüsü.
Bilet alımı

Aktarma noktasına gideceğiniz belediye otobüsünün içinde bilet satın alabileceğiniz bir makine var. 1.5 Euro gibi bir ücret söz konusu.

Aktarma yapacağınız alana geldiğinizde, Halkidiki’ye giden ana otobüse binmek için bilet alıyorsunuz. Burada nakit çalışıyorlar, kredi kartı kabul edilmiyor. Yanınızda mutlaka Euro nakit olsun. Bu biletler de kişi başı 8 Euro.

Selanik’ten Halkidiki’ye gitmek ne kadar sürüyor?
  • Aktarma yapacağınız noktaya gitmek, yaklaşık yarım saat sürüyor (İndi- bindi süreçleri nedeniyle).
  • Aktarma alanından, Halkidiki’ye varış ise yaklaşık 1 saat sürüyor (Biz Halkidiki’de Afitos’ta kaldık ve buraya göre bir saat sürüyor diyebiliriz). Halkidiki 3 adadan oluşuyor ve gideceğiniz noktanın uzaklığına göre bu süre değişebilir.
  • Otobüs sizi bir terminalde bırakmıyor. Terminali olan ilçeler de var, ama Afitos gibi noktaların bir terminali yok. Otelinizin olduğu yeri haritada takip edip, doğru durakta inmeniz gerekiyor. Biraz köy dolmuşu usulü.
Halkidiki

Yunanistan’ın 3 parmaklı bir el görünümündeki adalar topluluğuna verilen genel isim Halkidiki. Bu adaların isimleri ise Kassandra, Sithonia ve Athos.

Athos adası bir keşiş adası (2000’e yakın papaz yaşıyor). Özel izin alınarak tekne ile erişilebiliyor. Yalnızca erkek ziyaretçiler alınıyor bu adaya. Kadınlar giremiyor. “Aynoroz Özerk Bölgesi” olarak da geçiyor.

Kassandra ise Selanik’e en yakın olan bölge. Bu bölge daha eğlenceli imkanlar ve güzel plajlar sunuyor.

Sithonia ise kamp alanları, saklı mağaraları olan, daha sakin bir tatil geçirmek isteyenler için bir cennet.

Halkidiki’yi Yunanlılar’ın sayfiye yerleri olarak düşünebilirsiniz. Türkiye’den farkı, bizdeki sayfiye yerlerinin çoğunun betonlaşmış, tek tipleşmiş ve kirlenmişken Halkidiki’nin devasa turizm potansiyeline rağmen bakir kalabilmiş olması.

Biz Kassandra Bölgesi’ndeki Afitos’ta kaldık ve bu tercihimizden dolayı da çok mutlu olduk.

Kaç gün kalmalı?

Eğer sadece bir ilçede/kasabada kalacaksanız 3 gün yeterli. Biz 5 gün kaldık ve Afitos’taydık. Sadece yarım günlüğüne Kalithea’ya uğradık. Bu nedenle 5 gün biraz fazla geldi açıkçası.

Nerde kalmalı?

Yaz dönemi “high season” olduğu için otelinizi mutlaka önden ayarlayın. Gittiğinizde gezerek bulmanız çok zor bir ihtimal olabilir.

Halkidiki’de özellikle Kassandra’nın diğer şehirlerinde çok lüks oteller bulmanız mümkün. Ama bu otellerin ücretleri de oldukça yüksek. Bu nedenle biz konaklamaya çok para ayırmadan, keyifli bir tatil geçirmeye odaklandık ve orta seviye bir aile işletmesi olan Stratos Otel’de kalmaya karar verdik.

Halkidiki’de bu lüks otelleri dışarıda bırakırsak, genel olarak oteller aile işletmesi ve evden otele dönüştürülmüş gibi. Tasarım, mobilyalar, ya da sunulan olanaklar açısından Türkiye’nin 80’lerdeki hali gibi düşünebilirsiniz.

Bizim otelimiz 3’er katlı 2 binadan oluşuyordu, her katta da 2 daire vardı. Havuza bakan odalardan, geniş balkonu olan birinde kaldık. Yatak, bir mini buzdolabı, konsollar ve gömme dolap dışında bir malzeme yoktu. Banyo ufaktı. Ama bizim için oldukça yeterli oldu.

Afitos Çarşı’ya yürüyerek 2 dakika, otobüs durağına yürüyerek 5 dakika, denize ise yürüyerek 15 dakika mesafede.

Ayrıca otelin kahvaltı servisi olması bizim için artı oldu. Kafe/yemekhane tarzı bir alanı var, açık büfe kahvaltı servisi oluyor sabah 8.00-11.00 arası, bu saatler sonrası kahvaltı yok. İçecek, içki alabileceğiniz bir de mini bar alanı var.

Afitos

Halkidiki’nin en güzel yeri burası.Küçük bir kasaba aslında. Küçük bir çarşısı, bolca aile işletmesi olan oteli, restoranları, kafeleri, kilisesi, döviz bozdurmak için dükkanları, tekne turu- motor ya da araba kiralamak için kiralama dükkanları, hediyelik eşyalar alabileceğiniz mağazaları bulunuyor. Bir de bol bol sunak… Neredeyse her evin önünde, hatta otellerin önünde görebileceğiniz küçük sunaklarda mumunuzu yakıp, dileğinizi dileyebilirsiniz.

Afitos, deniz seviyesine göre biraz tepede kalıyor. Sahile bakan restoranlardan birinde yemek yerken, kumsalı, mavi-yeşil denizi izleyebiliyorsunuz.

Eğer amacınız sabahlara kadar dans etmek, kendinizi kaybetmekse burası öyle bir yer değil. Afitos güzel, gerçekten güzel yemekler yiyebileceğiniz, muhteşem deniz ve kumsallar vadeden, güzel şarap/bira/uzo içip sevgilinizle, ailenizle keyifli sohbet edebileceğiniz bir yer. Çok fazla çocuklu turist, ya da yaşlı insanın gelmesinin nedeni bu rahatlığı ve sakinliği. Tabi huzur evi gibi de değil. Rus turistler, dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da oldukça fazlalar. Sonunda sıcak denizlere inebilmişler… Ama onlar daha “her şey dahil” otelleri tercih ediyorlar. Yemeye, içmeye çok fazla harcayamıyorlar.

Çarşısı akşam saatlerinde oldukça hareketli oluyor. İnsanlar saat 18.00 civarı denizden çıkıp, otellerine gidiyor. Duşunu alıyor, dinleniyor ve tazelenip yemeğe çıkıyor. Yemek için bir başlangıç saati yok. 19.00 civarı restoranlara insanlar gelmeye başlıyor. Yemek sonrası kafelerde kahve içebilir, ya da tatlı yiyebilirsiniz.

Hediyelik eşya dükkanları, hatta eczaneler gece çok geç saatlere kadar açık. Hatta kilise bile. Bu arada kilisenin içi oldukça güzel ve gece geç saatlere kadar kalabalık. Küçük bir kasaba olmasına rağmen, esnaf yazın para kazandığı için yazı dolu dolu yaşıyorlar.

Kumsallar tertemiz, bir pet şişe bile göremeyeceksiniz. Deniz de aynı şekilde. Bakir, işletmeler çevreye son derece saygılı. Sahilde sizden şezlong, şemsiye parası istemeyen, sadece yediğinizi içtiğinizi ödeyerek saatlerce denize girebileceğiniz işletmeler var. Bazı işletmeler ücretli, ama bunları daha lüks gibi düşünebilirsiniz. Yataklı, tenteli, minderli, fonda hafif bir müziğin çaldığı (asla Bodrum’daki gibi dımtıs dımtıs değil), görgüsüzlüğün olmadığı nezih işletmeler bunlar. Şezlong, şemsiye için asla fahiş ücretler söz konusu değil. Nice’te şezlonga 20’şer Euro ödemişken (üstelik içinde şemsiye yok, şemsiye ekstra ücretli), burada kişi başı 5’er Euro ödedik bu işletmelerde oturup denize girmek için. Üstelik çok daha iyi hizmet aldık. Bu işletmeleri tercih etmek zorunda değilsiniz tabi, biz bir de “Buranın denizi nasılmış?” diyerek denedik açıkçası.

Upuzun bir sahil şeridi var. Bu sahil şeridinde hiç bir işletmenin olmadığı yerlerden de denize girebilirsiniz. Ancak biz taş olduğu için tercih etmedik. Hep girişinden itibaren kum olan yerleri tercih ettik.

Deniz ılık. Sıcak değil, ama soğuk da değil. Derinlik korkusu olanlar için söyleyelim, oldukça uzaklaşmanız lazım derinleşmesi için. Hatta oldukça açıldıktan sonra birden ayağınızın yere değdiğini bile görebilirsiniz. Minik balıklar bacaklarınızın arasından geçecek. Denizden küçük midyeler toplayabilirsiniz. Ben hayatımızda görmediğim deniz canlılarını burada gördüm. Deniz kestanesi konusuna dikkat, eğer işletmesi olan bir yerden denize girmiyorsanız kestaneye basabilirsiniz. İşletmeler topladıkları için bir sıkıntı yok. Deniz anası yok. Rahat rahat yüzebilirsiniz. Biz parmaklarımız büzüşene kadar yüzdük ve güneşi depoladık. Şnorkele ihtiyacınız yok, denizin dibini zaten çıplak gözle görebiliyorsunuz. İddia ediyoruz, hayatınızın en iyi tatilini burada yaşayabilirsiniz!

Ne yemeli?

5 gün kaldık ve tatlılar dışında 1 tane kötü bir şey yemedik. Her şey mi güzel olur, her şey mi lezzetli olur diye kafamızı taşlara vurduk!

Porsiyonlar inanılmaz doyurucu. Her şeyi paylaşmalık söyleyebilirsiniz. 1 kişi için oldukça fazla kalabilir.

Menüler Türkçe, İngilizce ve Yunanca. Garsonların çoğu sizden sipariş alabilecek, ya da ayaküstü muhabbet edebilecek kadar Türkçe biliyor. Menüdeki her şeyi Türkçe olarak sorabilirsiniz.

  • Greek salad: Mutlaka yemeniz gereken bir salata. Domates, salatalık, soğan, peynir demeyin, yiyin. Salata yemeyi gereksiz bulan eşim bile tabaklar dolusu bu salatadan yedi. Güzelliği malzemelerinin iri iri doğranması ve malzemelerinin kalitesi. Bir domates nasıl bu kadar lezzetli olabilir, kokusu daha garson masaya koymadan burnumuza ulaşır anlayamadık.
  • Deniz ürünleri: Hayatımızın sonuna kadar yetecek Omega’yı depolamış olabiliriz. Izgara sardalya muhteşem. Kalamar, karides, ahtapot yığın masanıza. Denizden günlük olarak çıkıyor, tazecik pişiyor ve önünüze geliyor. Kalamarı kızartılmış, ahtapotu ızgara isteyin. Bu arada günlük balıklar değişiyor, restorana geldiğiniz gün hangi balığın olduğunu sorabilirsiniz.
  • Mezeler: Caciki, bizim cacığın süzme yoğurtla yapılan daha kıvamlı hali. Ama bizce bir kere tadına baksanız yeterli. Dolma, sarma, patlıcan salatası vs gibi bizim mutfak kültürümüzde olan her şey karşı komşuda da var. Bizce bizdeki versiyonları daha lezzetli. Ama yine de komşu nasıl yapmış diye deneyebilirsiniz.
  • Tatlı: Yunanlıların bu konuda bizden öğrenecek çok şeyleri var. Maalesef bir tatlı kültürleri yok. Bizim mutfağımızda da olan irmik helvası, müşebbek tatlısı gibi tatlılar onlarda da var ama oldukça kötü versiyonları. Hayatımızda yediğimiz en kötü irmik helvasını yemiş olabiliriz. Fakat Afitos’un çarşısında muhteşem bir krepçi keşfederek kendimize geldik. Yemeğinizi yiyip, şarabınızı içtikten sonra üstüne bir krep yiyerek cennete gitmek isteyebilirsiniz.
  • Kahve: Yok, yok, yok. Bizim damak tadımıza uygun, klasik bir kahve yok. Frappe içiyorlar sürekli. Gece, gündüz fark etmeden, herkesin elinde bunu görebilirsiniz. Kafein oranı çok düşük, bol sütlü-kremalı bir kahve bu. Otelde bulabildiğimiz filtre kahveye sarıldık ama o da kötünün iyisiydi. Yemek sonrası kahve siparişi vermeyin, biz içtiklerimizin hepsinde ilk yudumda pes ettik.
  • İçki: Yunan biralarını deneyin. Mythos favorim. Üstelik işletmeye göre farklılık gösterse de 2- 4 Euro civarında. Halkidiki bölgesinde üretilen üzümlerden elde edilen yerel şarapları mutlaka deneyin. Şişesi 10 Euro civarında ve Türkiye’deki pek çok şaraptan çok daha lezzetli.

Özellikle öğlen saatlerinde denizden acıkmış bir şekilde çıkıp, Greek salad, kalamar & patates kızartması & ahtapot ızgaradan oluşan bir menüyü, buz gibi bir Mythos’la taçlandırmanız lazım. Günün en keyifli zamanı bu olabilir.

Özellikle tavsiye edebileceğim mekanlar:
  • Thea Thalassa
  • Taverna to Steki

 Adaları nasıl gezmeli?

Afitos’ta araba, motor, ATV ve tekne kiralayan işletmeler var. Araba için mutlaka yurt dışında da geçerli ehliyetinizin olması gerekiyor. Motor kiralamak için mutlaka B tipi ehliyet istiyorlar. Yani “Sen araba kullanabiliyorsun, ehliyetin var, buyur sana motor var” gibi bir durum yok.

Tekne turları, hatta diğer şehirlerin turistik bölgeleri, ya da ilginç yerleri için (dünya mirasında yer alan bir kilise var mesela) turlar da düzenleniyor. Fakat bunların hepsini bizim gibi son dakika değil, önceden planlamanız gerekiyor. Yani eğer böyle bir niyetiniz varsa, geldiğiniz ilk gün bu kiralama yerlerine gidin ve teklifinizi alın. (turlar için otellerde detaylı broşürler oluyor ve oteller yardımcı olabiliyorlar) Motor, ATV, araba ellerinde her an bulunmuyor, bulunanlarda da teknik sıkıntılar olabiliyor.

Toplu taşıma ve toplu taşıma ağları maalesef gelişmemiş. Kassandra’nın diğer ucundaki Nikki Beach’e gitmek istediğimiz gün, Selanik’ten bir otobüs olduğunu ve o otobüsün de sabah 10.00’da kalkıp 11.00 civarı Afitos’ta olduğunu öğrendik. Bu otobüs saat 13.00 civarı Nikki Beach’te oluyordu ve bir sonraki en erken sefer 14.00’teydi. Yani Nikki Beach’e sadece 2 otobüs seferi vardı ve dönüşü de hesaba katarak orada sadece 3 saat zaman geçirebilecektik. Otobüs dışında dolmuş gibi bir seçenek de yok. Otobüs duraklarında saati, seferleri gösteren bir tablo, ya da ekran bile yok.

 Ne almalı?
  • Bu bölge ballarıyla meşhur. Pek çok dükkanda hediyelik bal satıldığını görebilirsiniz. Biz o bölgedeki çiçeklerden elde edilen yerel üretim ballardan 1 kavanoz aldık ama çok lezzetli diyemeyiz.
  • Eşek sütünden sabunları da eşe dosta hediye etmeye değer.

 

İlginizi çekebilir: Dışı Fransız içi İtalyan bir kent: Nice

Didem Tekin: 1985 Hatay doğumluyum. Anadolu Üniversitesi Reklamcılık ve Halkla İlişkiler bölümünden mezunum. Türkiye’nin büyük global reklam ajanslarında yaklaşık 11 sene kadar müşteri ilişkileri departmanında farklı pozisyonlarda çalıştım. 2017 yılında, klasik anlamda reklamcılığı bırakmaya karar vererek, sene sonunda About Us isimli organizasyonu kurdum. Reklam geçmişimi kullanarak markalarla yetenekli insanları buluşturduğum ve iletişim çözümleri sunduğum bir iş yapıyorum. Yeme, içme ve seyahat kendimi bildim bileli en büyük tutkum. Seyahatlerimi planlarken, sıradan tavsiyeleri okuyup, farklı bir yolculuk yaratmaya çalışmayı hiçbir zaman sevmedim. Bu yüzden buradayım, gezdiğim yerlerin birilerine farklı bir bakış açısı sunmasını sağlamak istedim. Onlyforeaters isminde, yeme içmeye dair deneyimlerimi paylaştığım, mütevazı bir Instagram hesabım var. Yurt dışı seyahatlerimi planlarken “nereye gitsem?” yerine önce “ne yesem?”i düşünürüm. Bu yüzden daha çok yiyebilmek için spor yapıyorum.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale