X

Yeni yılda daha mutlu, daha sağlıklı olmak için “mucizevi” diyetlere ihtiyacımız yok

Yeni yıl yaklaşırken herhalde herkes tecrübe edilmeyi bekleyen yaşanmamışlıklara yaraşır şekilde kendine yeni başlangıçlar belirler. Özellikle “hedef”, “başarı” ya da “plan” sözcüklerini kullanmaktan kaçınıyorum, çünkü bence bunların hepsi üzerimizde bir çeşit zorunluluk ve baskı oluşturuyor. Sanki yeni yılda her şey mükemmel olacakmış, olmak zorundaymış gibi. Hâlbuki başlangıçlar, içinde iyiliği de kötülüğü de, başarıyı da başarısızlığı da, mutluluğu da mutsuzluğu da barındırıyor ve bize hata yapma şansı tanıyor -hatalarımızdan pişmanlık duymak yerine onları en iyi öğretmenler gibi görmemiz gerektiğini de hatırlatıyor.

Başlangıçlar neyle ilgili olursa olsun mutlaka bir noktada sağlığımızı ilgilendiriyor. Fiziksel ve ruhsal zindelik olmadan ne hayatımızda yeni başlangıçlar yapabiliriz ne de yaşadığımız anın farkına varabiliriz. O zaman, yeni yıldan beklediklerimiz arasında daha sağlıklı bir beden ve daha tasasız bir ruh hali olması son derece doğal. Öte yandan beni rahatsız eden şey yeni yılda sağlıkla ilgili umutların çoğu zaman “mucizevi diyet trendlerine” bağlanması ve sağlığın illa ki kilo kaybıyla eş görülmesi.

Sağlığımız için kilo vermeye ihtiyacımız olabilir ama bunun için bedenimizin ihtiyaçlarını görmezden gelen moda diyetlere, diğer bir deyişle kısıtlayıcı yaklaşımlara ihtiyacımız yok. Kaldı ki diyetler uzun vadede hemen hemen hiçbir zaman işe yaramıyorlar. Neden diyorsanız şu yazıya bir göz atın derim. Daha fazla kanıt isterseniz şahane bir TED konuşmasında tam da bu konudan bahsediliyor.

Yeni yılda diyetleri kapı dışarı edip daha farklı başlangıçlara şans vermek isteyenlerimiz neler yapsın peki?

Tartıdaki rakamlar değil nasıl hissettiğimiz önemli

Sağlıklı olmanın mutlaka tartıdaki rakamların azalmasına bağlı olduğunu söyleyemeyiz. Kilo vermenin zinde ve sağlıklı olmakla eş tutulduğu bir dünyada bu ikisini birbirinden ayrı değerlendirmek kolay değil, fakat kilo vermeyi ve yiyecekleri saplantı haline getirmeden de sağlıklı olabiliriz. Bedenlerimizin nasıl göründüğüne o kadar önem veriyoruz ki, gerçeği, yani bedenlerimizde nasıl hissettiğimizi göz ardı ediyoruz. Öğün atlamak, yiyecekleri yasaklı ilan etmek ya da belli besin gruplarını kısmaktansa benliğimize denge getirecek alışkanlıklar geliştirebiliriz. Yiyecekleri “iyi” ve “kötü” olarak etiketlendirmemek, canımızın çektiği bir şey yedikten sonra “yaramazlık yaptım” dememek, bedenimizi esnetecek ve rahatlatacak aktivitelerde bulunmak, nefes teknikleri denemek daha sağlıklı olmak için yapabileceklerimiz arasında. Bir de kitaplar var elbette. Laura Thomas’ın Just Eat It kitabı diyetler hapishanesinden kurtulmak ve sezgisel beslenmeyi öğrenmek için mükemmel bir kaynak.

Yeme alışkanlıkları ile farkındalığın buluşması

Hepimiz sezgilerimize göre beslenme yeteneğiyle doğuyoruz. Fakat yaşadığımız süre boyunca gerek yakın çevremizden gerek iletişim kanallarından o kadar çok tavsiye (!) duyuyoruz ki bir yerden sonra bedenimize güvenemez oluyor ve planlı programlı, sınırlayıcı bir beslenme düzeni geliştiriyoruz. Yiyecekleri bedenimize enerji veren, ruhumuzu besleyen hediyeler olarak görmekten uzaklaşıp kalorilere ya da protein, karbonhidrat, yağ gibi kategorilere indirgiyoruz.

Hâlbuki vücudumuz bize ne zaman acıktığımızın, ne zaman doyduğumuzun sinyalini veriyor. Sadece açlık ya da tokluk durumu da değil, canımızın neyi çektiğini, tatlı ya da ekşi bir şey mi yemek istediğimizi, kısacası bizi fiziksel doygunluk ve damak zevki açısından neyin tatmin edeceğini söylüyor.

Öte yandan, bir başlayıp bir bıraktığımız diyetler ve yiyeceklere getirdiğimiz kısıtlamalar yüzünden sezgilerimizi arka plana atmış, vücudumuzun gönderdiği açlık ve tokluk sinyallerini bastırmış olabiliriz. Bu durum özellikle yeme bozukluğu yaşayan insanlarda sıklıkla görülür. Ama umutsuzluğa yer yok. Yeniden bir bebek gibi sezgisel beslenmeyi öğrenebiliriz ve bunun yolu öncelikle yasaklı yiyecekler listemizi yok etmekten geçiyor. Bir yiyecek diğerinden daha “masum” olmadığı gibi, yediklerimiz ve yemediklerimiz bizim değerimizi belirlemiyor. Önemli olan, yemekten zevk almanın kötü bir şey olmadığını anlamak ve sağlık için, mutluluk ve neşe için beslenmek.

Keyif almak için hareketli bir yaşam

Hareketli bir yaşam hepimize iyi gelir. Özellikle de modern çalışma koşullarında uzun saatler sandalye tepesinde oturduğumuzu, bilgisayar başında çokça vakit geçirdiğimizi düşünürsek hareketin ve egzersizin daha sağlıklı olmak için ne kadar önemli olduğunu söyleyebiliriz.

Ama hareketli bir yaşamı spor salonlarına yazılıp bedenimize kaldırabileceğinden fazla yük bindirmek pahasına sınırları zorlamakla bir tuttuğumuzda hiç de sağlıklı bir davranışta bulunmuş olmuyoruz. Yani, beslenme alışkanlıklarımız gibi sporu ve hareketi de rakamlara indirgiyor, bedenimizi değiştirmek, onu aslında rahat hissetmeyeceği bir şekle sokmak için suistimal ediyoruz.

Hâlbuki hareketli bir yaşamın bize keyif vermesini, bedenimizle olan bağımızı kuvvetlendirmesini bekleriz. Mesela, eliptikte geçireceğimiz vakti ve harcayacağımız enerjiyi köpeğimizi dolaştırmaya, onunla oynamaya ayırsak? Ve bunu yaparken spor salonuna gitmediğimiz için pişmanlık duymak yerine o anın, o tasasız devinimin keyfini sürsek? Bahçemiz var ama biraz bakımsız kalmış. Bitkiler, çiçekler eksek, arka planda hareketli müzikler çalsa ve toprağın üzerinde dans etsek? Telefon görüşmelerini oturarak yapmak zorunda değiliz ya da ofisteki en yakın yazıcıyı kullanmak. Dansa yazılabilir, yoga deneyebilir, yürüyüş yollarını ve parkları keşfedebilir ya da bir video eşliğinde aerobik yapmaya çalışabiliriz. Yürüme bandında yürüdüğümüz, ağırlık çalıştığımız ya da pedal çevirdiğimiz zamanlar da olabilir elbette ama burada önemli olan istemediğimiz halde sırf kilo vermek için ya da etrafımızdaki herkesin üyeliği var diye kendimizi spor salonlarına gitmek zorunda hissetmemek.

Bedenlerimiz değerli

Bedenlerimize değer vermek için yarını beklemeyelim. Ya da beş kilo daha vermeyi. Hayal ettiğimiz beden ölçüsüne ulaşmayı. Hayır! Bedenlerimiz –olduğu şekliyle– değer görmeyi hak ediyor.

Araştırmalara göre, bedenlerini olduğu gibi kabul edip dahası bu şekliyle değer ve saygı görmeyi hak ettiğini düşünen insanlar bedenlerinden memnun olmayan kişilere göre daha sağlıklı hayat tarzlarına sahip.

Değersiz olduğumuzu düşündüğümüzde hiçbir şeyden keyif alamayız ve elimizdekilerin kıymetini anlamakta geç kalırız. Fakat insanın bedenini olduğu şekliyle sevebileceğinin bilincinde olması, aynı zamanda hayatta kendisi için en iyi şeyleri istemesi ve buna çabalaması anlamına gelir. Çünkü bedenini zorlama diyetlerle ya da aşırı sporla azaltılması gereken bir yük, değiştirilmesi gereken bir kalıp olarak görmez. Bedenlerimizde rahatsız hissetmemizin nedeni bu bakış açısı olabilir mi? O rahatsızlık hissini ya da düşüncesini biz yaratıyor olmayalım? Üzerimize dar gelen, içinde iyi hissetmediğimiz kıyafetleri giymek zorunda değiliz. Kendimizi ya da başkalarını bedenlerimiz üzerinden yargılamayı bıraktığımız an belki de aradığımız o rahatlığa kavuşacağız.

Elbette meditasyon

Meditasyon denildiğinde çoğumuzun aklında yere bağdaş kurup oturmuş, olumlama mantraları söyleyen ve dünyadan tamamen kopmuş izlenimi veren insanlar canlanıyor. Meditasyonun genellikle bu şekilde yapıldığı doğru fakat temelde sadece bir anlık farkındalıkla –içinde bulunduğumuz anın bilincine varmakla– ilgili.

Meditasyon yaparken sessiz bir ortamın varlığı önemli. İçimizde neler oluyor? Öfkemizin ya da neşemizin, mutluluğumuzun ya da mutsuzluğumuzun, stresli ruh halimizin nedenleri neler ve bizi sonrasında pişman olduğumuz davranışlara iten hangi duygular? Korkularımızı bastırıyor muyuz, yoksa verdiği tüm huzursuzluğa rağmen onları kabul ediyor muyuz? Kısacası meditasyon sırasında anda olmak gerekiyor, geçmişe saplı kalmamak ya da gelecek telaşına düşmemek. Hayatımız şimdi yaşanıyor.

Öncelik bizim!

İnsanın kendisine bakması ve öncelik vermesi asla bencillik ya da şımarıklık değil, aksine bir gereklilik. Kendimize özen göstermenin yolu öncelikle rahatlamaya ve gevşemeye ihtiyacımız olduğunu kabul etmekten geçiyor. Ve aslında çok ufak adımlarla iyi hissedeceğimiz bazı alışkanlıkları kazanmaktan.

Mesela “ben” zamanlarımız olsun. Başkalarının isteklerini, ihtiyaçlarını düşünmediğimiz, sadece bize ait anlar. “Hayır” diyebilmeyi öğrendiğimizde kendimizle de etrafımızdaki insanlarla da daha dengeli ilişkiler kurabiliriz.

Öz şefkatten ne anlıyoruz ve kendimize bu duyguyla yaklaşabiliyor muyuz? İç sesimizin bizi yargıladığını, suçlayıcı tonda konuştuğunu fark ettiğimiz anda bilelim ki kendimize haksızlık ediyoruz ve şefkat göstermiyoruz. Böyle anlarda bir an duralım ve şöyle düşünelim: Dostumuzla ya da bizim için çok önemli olan biriyle de aynı şekilde mi konuşurduk? Onun canını da aynı derece yakar mıydık?

Önceliklerimizden biri de uyku olmalı. Uyumak tembellik değildir, sağlıklı ve zinde bir benlik için gereklidir.

Kendimize öncelik tanımak, bazen en basitinden kahvemizi ve kitabımızı alıp bir köşeye çekilmek anlamına gelir. Hayatlarımız öyle bir koşuşturma içinde geçiyor ve bize kalan kısacık anlarda da kendimizi sosyal medyaya o kadar kaptırıyoruz ki ne kadar uzun zamandır elimizde kahve ve kitabımızla huzurlu bir saat geçirmediğimizi fark etmiyoruz bile!

Yeni yılda daha sağlıklı ve mutlu hissetmek için bedenimizi değiştirmek zorunda değiliz. Onu ihtiyaçlarından ve hak ettiği değerden mahrum etmek zorunda değiliz. Hayatımıza sağlık ve keyif getirecek bir sürü yol var. Hepsi de keşfedilmeyi ve yaşanmayı bekliyor.

Değerli olduğumuzun bilinciyle yapacağımız yeni başlangıçlara!

Kaynak: Bu yazıda yeme bozuklukları terapisti Lesley Wayler’in şu yazıdaki önerilerinden yararlandım.

İlginizi çekebilir: Yeme bozuklukları ve yoga: Ahimsa ilkesi, yeme bozukluklarıyla mücadelede yardımcı olabilir

Burcu Uluçay: Sözcüklerle, cümlelerle dahası dille uğraşmayı hep sevdim. Bunun üniversitede mütercim tercümanlık okumamda önemli bir payı oldu. 2012’de Marmara Üniversitesi’nden mezun olduğumda bir sene kadar çeşitli alanlarda çevirmenlik yaptım. “Şirket-bazlı” çevirmenliğin pek bana göre olmadığını anlayınca daha “naif” bir yönü olan yayıncılık dünyasına yöneldim. Fakat The University of Westminster’da Cultural and Critical Studies (Kültürel Çalışmalar) yüksek lisans programını burslu okuma şansı kapımı çalınca –pırrr– Londra’ya uçtum. 2014’te elimde afili diplomamla yurda döndüm. Ama yalnız değildim: Ben ve anoreksiya nervoza birlikte gelmiştik! Londra’ya gitmeden de ufak ufak “yoldayım” dese de pek aldırış etmediğim bu yeme bozukluğu artık sağlığım başta olmak üzere tüm hayatımı etkiliyordu ve kendisini yenmek için halen mücadele veriyorum. Bir taraftan asıl mesleğimi yani çevirmenlik ve editörlük çalışmalarımı sürdürsem de altı aydan uzun bir zamandır tam zamanlı işim buymuş gibi anoreksiya nervozadan iyileşmeye çalışıyorum. Yeme bozukluklarının nedenlerini, tedavi yollarını, iyileşen hastaların öykülerini ve güncel araştırmaları didik didik edip okumaya başladığımda tüm isteğim kendimi bu azaptan kurtarmaktı. Fakat zamanla yeme bozuklukları hakkında Türkçe yazılmış kaynakların İngilizcedekilere göre yetersiz kaldığını gördüm. Üzücü değil mi sizce de? Hele de yeme bozuklukları dünyanın hemen her yerinde bütün yaş grupları için gittikçe tehlikeli bir hal alırken. Tabii bir de yeme bozukluğu yaşayan kişilerin ailelerini, yakınlarını, arkadaşlarını düşünmek lazım. Sevdiklerine yardımcı olmak için daha güvenilir ve güncel içeriklere ulaşsalar ne güzel olur! Böylece önce kendi ailem ve yakınlarım için okuduklarıma dayanarak çeviriler ve derlemeler yapmaya başladım. TEDTalks’ta yeme bozuklukları, kaygı bozukluğu, yoga ve meditasyon gibi konularda ilham verici konuşmalar olduğunu biliyordum çünkü hemen hepsini izlemiş/dinlemiştim. Aralarında Türkçe altyazı çevirisi olmayanlar vardı. TEDTalks’un gönüllü çevirmenler projesine dâhil olup çeviriler yaptım. Sonra blog açma fikri geldi. Blogumda hem yabancı kaynaklardan edindiğim bilgileri hem de kendi deneyimlerimden yola çıkarak yazdığım içerikleri paylaşmaya başladım. Yazdıkça yazdıkça anladım ki paylaşmak ihtiyacım varmış. İtiraf etmek. Yeme bozukluklarının ciddi bir zihinsel rahatsızlık olduğunu, dahası bunu bizim “seçmediğimizi” bilin demek. Böyle böyle Uplifers’la yollarımız keşişti. Yeme bozuklukları hakkında yerleşmiş yanlış düşünceleri değiştirmek için buradaki birlikteliğimizden aldığımız güç önemli bir adım olsun. Yeme bozukluklarının zihnimize işkence eden kötücül sesine birlikte “dur” diyebileceğimize inanıyorum! Bana buradan ulaşabilirsiniz: burcu.ulucay@yahoo.com Bloguma göz atmak isterseniz: https://sahteseslereelveda.wordpress.com/

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale