X

Yapay zeka, cyberpunk ve psikoloji: Psikoloji, yapay zekaya nasıl yaklaşıyor?

1980’li yıllarda doğmuş biri olarak “Robocop” ve Terminatör” filmlerinin oldukça etkisinde kaldığımı söyleyebilirim. Yapay zeka, transhümanizm, yüksek binalar, neon ışıklar ve karanlık sokaklarla tasvir edilen, hükümetlerden bile güçlü mega şirketlerin ve gelişmiş teknolojiye rağmen giderek artmış sosyal eşitsizliğin hüküm sürdüğü, bize çok da uzak olmayan bir gelecekte geçen bu tür filmlere “cyberpunk” deniyor. “Yüksek teknoloji, düşük yaşam” olarak özetleyebileceğimiz cyberpunk (siberpunk), bilim ve teknolojinin çok ilerlediği ancak insanların büyük kısmının yaşam kalitesinin çok düşük olduğu, bozulduğu ya da toplumsal düzenin radikal bir şekilde değiştiği bir dünya tasavvuru. İşte bu akımı başlattığını söyleyebileceğimiz 1982 tarihli Ridley Scott filmi “Blade Runner” da, replicant denen robotların yer aldığı cyberpunk bir geleceği anlatıyor. Cyberpunk dünyasının temelinde de insanlaşmış makineler, yani yapay zeka yatıyor.

Yapay zekanın ortaya çıkışı psikolojideki gelişmelerle doğrudan ilişkili, hatta sinir bilimi ve psikolojinin yapay zeka tarihinde kilit bir rolü var. Bunun sebebi makinelerin yapay bir zeka ortaya koyduğunu öne süren ilk kişilerin psikologlar olması. 1950’li yıllara kadar psikolojide hakim olan görüş davranışçılıktı ve bilinç kavramıyla doğrudan ilişkili olan zekanın davranışçılıkta yeri yoktu. Ancak fizikte değişen Zeitgeist (zamanın ruhu), psikoloji üzerinde de etkili oldu. Artık fizik doğal dünyaya müdahale etmeden onu gözlemlemenin mümkün olmadığını kabul etmişti.

Bu nedenle bilim gözlemci ile gözlemlenen (iç dünya ile dış dünya, bilinç dünyasıyla madde dünyası) arasındaki yapay boşluğu birleştirmeye çalıştı. Yani bilim nesnel ve makine benzeri bir çalışmadan, öznelliğin ve olasılıkların hakim olduğu, dünyamız hakkındaki verilerin elde edilmesinde bilinçli yaşantının can alıcı rolünün önem kazandığı bir forma erişmişti. Bilimdeki bu değişim doğal olarak psikolojiyi de etkiledi. Bilinçli yaşantının tekrar ele alınmasına ve böylelikle bilişsel psikolojinin ortaya çıkmasına sebep oldu. Bilişsel psikologlar insan zihnini bilgisayara benzetiyordu ve dolayısıyla bilgisayarların da yapay bir zeka üretebileceğini öne sürüyorlardı.

İnsanların davranış, muhakeme yeteneği ve problem çözme becerisi gibi özelliklerini taklit etmeye çalışan yapay zekanın, farklı disiplinlerle çalışması sebebiyle tek bir tanımı yok. Ancak yapay zekayı kısaca “insanca düşünmek” ve “rasyonel davranmak” şeklinde tanımlayabiliriz. Yapay zeka ilk kez 1950’lerin başında Darthmouth College’da bir matematik profesörü olan John McCarrthy’nin, bilgisayarların insan zihninin işleyişini taklit edecek şekilde programlanmasının mümkün olup olmaması sorusuna cevap aramasıyla ortaya çıktı. McCarrthy 1956 yılında Dartmouth’da bir konferans sırasında ilk defa yapay zekanın tanımını yaptı.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte yapay zeka 1980’den itibaren büyük bir endüstri haline gelmeye başladı. Bir problemin çözümü için algoritmalar ile sonlu işlemler kümesi tanımlayan yapay zekayı “makine öğrenmesi” ve “derin öğrenme” olarak ikiye ayırabiliriz. Makine öğrenmesi (Machine Learning), var olan veriler üzerinde işlem yaparak bilinmeyene dair tahminde bulunma işi olarak tanımlanırken, derin öğrenmeyi (Deep Learning) yapay sinir ağları ile insan beyninden ilham alarak eldeki veri seti üzerinden sonuçları tahmin eden pek çok katmandan oluşan bir makine öğrenimi kolu olarak tanımlayabiliriz (Aydoğdu & Yılmaz, 2021).

Yapay zeka ve psikolojideki ilk etkileşimler

Yapay zeka ve psikolojinin ilk kesişimini 1966 yılında MIT’de görüyoruz. Joseph Weizenbaum tarafından geliştirilen bir bilgisayar ara yüzü olan ELIZA, psikoterapist Carl Rogers’ı simüle ederek formüle edilmiş yanıtlar vermekteydi. İnsanlarla bir psikolog gibi konuşan ELIZA çoğu kişi tarafından bir insan olarak algılanmıştı. Kısa bir süre sonra ELIZA benzeri bir ara yüz daha tasarlandı. Psikiyatrist Kenneth M. Colby tarafından tasarlanan PARRY isimli ara yüz de tıpkı ELIZA gibi insanlarla iletişim kurabiliyordu. Hatta paranoyak şizofreniden muzdarip bir hastayla yapmış olduğu görüşme birçok ruh sağlığı uzmanı tarafından hayretle karşılanmıştı. Yapay zekaya olan ilgi giderek arttıkça yapay zekayı insan formuna dönüştürme fikri ortaya atıldı.

Bununla beraber çeşitli insansı robotlar üretilmeye başlandı. Her biri farklı özellikte olan bu robotlar insanların düşünme süreçlerini, karar verme, problem çözme gibi adımlarını insanlardan daha iyi yapmaya başladı (Aydoğdu & Yılmaz, 2021). Ancak bu süreçlere eşlik eden duygu faktörü ihmal edilmişti. Bu sebeple günümüzde yapılan çalışmalar halen yapay zekaya duygu katma problemini çözmeye çalışıyor.

Gözümüzün önünde gelişmeye ve hayatımızın tam ortasına yerleşmeye devam eden yapay zeka şimdiden satranç ve Go ustalarını yenebilecek, makale ve konuşma üretebilecek, pek çok dili birbirine çevirebilecek, hastalara insan doktorlardan daha iyi tanı koyabilecek, büyük miktardaki biyolojik verinin analizi ve anlamlı hale getirilmesini sağlayabilecek ve başka pek çok şeyi yapabilecek bir yeteneğe ulaştı. Bu gelişmelerin bilgisayarların artan işlem gücü ve yeni istatistik yaklaşımların geliştirilmesi gibi pek çok faktör ile ilişkisi var, ancak perde arkasında sinir bilimi ve psikolojinin katkıları hepsinden önemli. Psikoloji ve sinir biliminin yapay zeka tarihinde kilit bir rolü var (Hanoğlu, 2021). Yapay zeka, psikoloji ve sinir bilimi ilişkisi hakkında Hassabis, “Hebb, Warren, McCulloch, Minsky gibi kurucu figürler aslında beynin nasıl çalıştığını anlama arzusuyla motive oldular. Aslında 20. yüzyılın sonlarında sinir ağlarını geliştiren anahtar işlerin çoğu matematik veya fizik laboratuvarlarında değil, psikoloji ve nörofizyoloji bölümlerinde gerçekleşti” diyor (Hassabis, 2019).

Yazımın başında bahsetmiş olduğum 1982 tarihli Ridley Scott filmi “Blade Runner” yapay zekanın iyice geliştiği, insan gibi düşünen ve hatta hisseden “replicant”ların olduğu cyberpunk bir geleceği anlatıyor. 1980li yıllarda başlayan cyberpunk türü, günümüzde sadece bir tür olmaktan çıkıp bir kültür haline gelmiş durumda. Öyle ki edebiyattan sinemaya, müzikten bilgisayar oyunlarına, hatta felsefeye kadar bir ok alanda cyberpunk etkisini görebiliyoruz. Eğer ilginizi çekiyorsa aşağıda cyberpunk temalı kitap, film ve müzik örnekleri bulabilirsiniz.

Cyberpunk temalı kitaplar

“Androidler elektrikli koyun düşler mi?” Philip K. Dick
“Neuromancer” William Gibson
“Değiştirilmiş Karbon” Richard K. Morgan

Cyberpunk temalı filmler

Blade Runner
Terminatör
Robocop
Yargıç Dredd
The Matrix

Cyberpunk temalı müzikler

Ogre- The Bench
Ogre- Negotiation’s Over
Turbo Knight- Space Cowboy Pt.3
The Encounter- Astrid
Zombie Hyperdrive- Red Eyes
Vektor Seven- Trauma Team

İletişim: ayselkeskin2004@yahoo.com

Kaynaklar:

Aydoğdu, B. N. & Yılmaz, M. (2021). Psikolojide Yapay Zekanın Kullanımı. Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi: İstanbul.
Crowder, J. & Friess, S. (2012). Artificial Psychology: The Psychology of AI. Conference paper.
Hanoğlu, L. (2021). Bir Narkissos efsanesi: Yapay zekâ ve nörobilim. Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi, sayı: 58.
Hassabis. (2019) https://deepmind.com/blog/article/ai-and-neuroscience-virtuous-circle (Erişim Tarihi:19.02.2021)

İlginizi çekebilir: Bağlanmanın nöropsikolojisi: Psikoterapi beyni değiştirir

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale