X

Yapabilirim inancı: İşte gerçeği değiştiren mesele bu

“Bütün hayallerimiz gerçek olabilir. Eğer peşinden gidecek cesaretimiz olursa.” Walt Disney

Çokça aldığım bazı sorular var; “bu motivasyonu nereden buluyorsunuz? Her sabah saat beşte kalkabilme gücünü nereden buluyorsunuz? Her akşam bir spor aktivitesine katılacak zamanı nereden buluyorsunuz? Kitap yazacak ilhamı nereden buluyorsunuz? Bu kadar çok seyahat edeceğiniz yere neden para biriktirmiyorsunuz? Bu kadar çok çalışıyorsunuz kendinize nasıl zaman ayırabiliyorsunuz? Peki, tüm bu yaptıklarınızı yapmaya çalışırken hiç pişman olduğunuz olmuyor mu? Enerjiniz bitmiyor mu? Hiç “yapamam” diye korkmuyor musunuz? Ya başarısız olursam diye düşünmüyor musunuz?”

Bu dünyada bize bahşedilmiş muhteşem bir enerji var…

Şimdi bir paragraf soruyu birlikte sıraladık değil mi? Hepsinin başı ve sonu “yapamamak” ile odaklı… Evet, işte ben bu yazımda sizlerle korkusuzca hayatımızda o diğerlerinin “Nasıl yapacak canım?” diye bir kenara ittiklerine “Olur mu öyle şey, zaman yok” diyerek kestirip attıklarına “Ben hiç inanmıyorum, başaramayacak nasıl olsa” diyerek kendi kendilerine bu dünyada bahşedilmiş muhteşem enerjiden yoksun kalmayı kabul ettiklerine bakalım istiyorum…

Yukarıdaki paragrafta gördüğümüz üzere hayatta kurduğumuz tüm cümlelerin öznesi (her kimin ağzından konuşuyor olursak olalım) “ben”dir. Ben eğer “zaman bulmaya” inanırsam, bunu yapabilirim. “Ben” eğer gerçekten başarılı bir sporcu olacağıma inanırsam gerekeni yapabilirim. “Ben” eğer kilo verebileceğime inanırsam, bunu da yapabilirim. Peki, yine de neden bu kadar zordur “ben yapabilirim” demek, neden bu kadar çok düşünce giriverir işin içine?

Hemen cevap vermeye çalışayım… Çünkü bunu “yapabilirim” demenin de “ödenecek” ve cesurca karşılanması gereken bir bedeli vardır… Çok başarılı olmak istiyorsak “hafta sonu” çalışmamız gerekir örneğin bir fark yaratmak için, daha fazla hesap yapabilmek için, daha fazla sunum hazırlayabilmek için. Eğer çok fit olmak istiyorsak, daha az sağlıksız beslenmemiz, daha çok spor yapmamız ve tüm buna ayıracağımız zamanlar boyunca daha az arkadaşlarımızla vakit geçirmek gibi bir bedel ödememiz gerekebilir…

Çoğu zaman hayatın önümüze serdiklerinin nasıl da muhteşem olduğunun farkına varamayız.

Eğer çok başarılı, çok iyi bir anne olacağım diyorsak, belki çocuğumuzla daha fazla vakit geçirebilmek için işimizi değiştirmemiz, daha az para kazanacak olsak bile gün içerisinde saatlerimizi sevdiklerimize ayıracak şekilde hayatımızı düzenlemek gerekir ve ödediğimiz bedel kariyerimiz üzerinden geçer. Eğer çok iyi bir evlat olmak istiyorsak, örneğin yaşadığımız şehri değiştirerek anne ve babamızın yaşadığı şehre taşınmamız gerekebilir. Bunu gerçekleştirdiğimizde yaşadığımız güzelim şehri, arkadaşlarımızı, alışkanlıklarımızı ve en önemlisi kendimizi değiştirmek durumu karşımıza çıkar ve biz bir bedel öderiz…

Bunların tümü yapabilenler için geçerli olur, çünkü bunları yapabilenler korkusuzca bu bedeli yaşamaya, yaşayarak gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceklerini görmeye gönüllüdürler. Eğer gerçekten çocuk sahibi olmak istersek örneğin evleniriz, bu bile bir bedel ödemektir, çünkü tek bir eşe sahip olmayı ve hayatımızı mümkün olduğunca bir kişiyle geçirmeyi taahhüt etmekteyizdir. Bu risk almak ve aynı zamanda tüm olası diğer kişilerden vazgeçmek bedelini ödememizi gerektirir…

İşte tüm bu durumlarda, aslında gerçekleşenin bizim irademizde bulunduğunun, ilgili bedelleri ödemeye gönüllüysek hayatın önümüze serdiklerinin nasıl da muhteşem olduğunun farkına varamayız… Dışarıdan bakıldığında X için “tüm şartlar” yerinde olduğundan başarıya ulaşmıştır fakat “ben” yapamam deriz. Çünkü o yola henüz girememişizdir ve X için dünyanın kuşkusuzca ve direnmeden önüne getirdikleri “ben” için verilmemektedir; ortada bir “kurban” varsa o ‘ben’ olmuştur…

Bugün kendi kendinize koyduğunuz bu “yapamam” bilinci gerçekten doğru mu?

Bakın sevgili Neale Donald Walsch “yapabilmek” üzere nasıl donatılmış olduğumuzu Tanrı ile Sohbet Gerçek & Son Buluşma isimli eserinde hangi şekilde yorumluyor;

“…Tanrı’nın isteği belirli sonuçların gerçekleşmesi değil, Tanrı’nın isteği asıl evrendeki canlıların, istediklerini yaratabilme yetkisine sahip olmalarıdır. Evrenin tüm canlılarının, Tanrı’nın onlara emrettiği biçimde hareket etmenin dışında bir seçim hakkı olmasaydı, makinelerle dolu bir evrende yaşardınız. Otomatlar… Robotlar… Androidler…

…Benim isteğim insanlığın tamamen uyanması değil. Benim isteğim senin her zaman anlama, yaratma, ifade etme ve deneyimleme gücüne sahip olman; hem de neyi istersen…

…O halde onlara tekrar tekrar aynı şeyi söyleyeceğim: Tanrı’nın işlevi; sizi olmasını istediğiniz şeyi gerçekleştirmeniz adına yetkilendirmektir, onu sizin için yapmak değil…

Benim rolüm, size realitenizi yaratabilmek, geleceğinizi üretebilmek ve sonuçlarınızı meydana getirebilmek için gerekli özgürlüğü ve araçları vermektir…”

Bugün hayatınızdaki olasılıksızlara bakmanızı dilerim, hangi tanımları, hangi olayları ve en önemlisi hangi şeyleri dünyanızda “olasılıksız” olarak tanımlamaktasınız? Bugün kendi kendinize koyduğunuz bu “yapamam” bilinci gerçekten doğru mu? Bunu değiştirmek için bir yol mümkün değil midir? Dünyaya yeniden gelmek için bir şansınız daha olsaydı veya bugün yepyeni şekilde dünyaya gelen bir uzaylıyla karşılaştığınızda neyi “yapabileceğini” ve neyi “yapamayacağını” ona tavsiye olarak verseydiniz nasıl anlatırdınız? Neden başarılı olamayacağını, neden 100 kilometreyi koşarak bitiremeyeceğini, neden olimpiyatlarda madalya alamayacağını, neden güzel bir aileye sahip olamayacağını, neden bir uzay mekiğine dokunamayacağını veya neden kutupları göremeyeceğini ona gerçekten “anlatabilir” miydiniz?

Peki, bugün kendinize tüm bunları nasıl “anlatabiliyorsunuz? Ve bu anlattıklarınıza “siz” bile nasıl inanabiliyorsunuz?

Gelin bugün bir değişiklik yapalım…

 

İlginizi çekebilir: Tarafını seç: “Korktum deneyemedim” ve “Denedim gördüm” arasındaki ince çizgiTarafını seç: “

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale