X

Turkuaz rengi sular ve yeşil tepeler içinde Samos Adası

Geçtiğimiz sene Kos, Kalimnos, Leros, Lipsi, Patmos ile başlayan Yunan Adaları ziyaretlerimize bu yıl da 28 – 30 Ağustos tarihleri arasında Sakız Adası’nın güneyi; Patmos Adası’nın kuzeyi, Kuşadası’nın da doğusunda kalan Yunanistan’ın Samos (Sisam) Adası ile devam ettik. Bu yayında; adaya gidiş, adada gezilecek-görülecek yerler ve yeme-içme önerileri üzerine derlediğim bilgilere erişebilirsiniz. Biz Samos’u çok beğendik. Buyrun, başlıyoruz.

Samos Adası, Yunanistan

Samos, eski zamanlardan beri zengin ve varlıklı bir ada olarak özellikle üzüm üretimi, şarap imalatı ve çömlekçilik işleri ile meşhurmuş. Ünlü Yunanlı filozof ve matematikçi Pisagor’un (Pythagoras) da doğum yeri olan ada; Herodot’un anlatılarına göre vakti zamanında Yunanistan’da yapılan en büyük tapınağa da ev sahipliği yapmaktaymış. Bu tapınak, mitolojiye göre Samos Adası’nda doğduğuna inanılan kadınlar ve evlilik tanrıçası Hera’ya ithaf edilmiş.

Adanın yüzölçümü 478 km2, uzunluğu 43 km ve genişliği ise 13 km. Başkent Vathi (Samos), adanın Kuzeydoğu’sunda yer alıyor. Birçok Yunan Adası’nda Vathi isminde kentler bulunmakta ve Yunanca derin anlamına gelmekte. Diğer önemli kentleri Güneydoğu’da bulunan Pythagoreio, Güneybatı’daki Marathokampos ve Kuzeybatı’daki Karlovassi. Adanın ortasında Ampelos ve Kerkis adında iki büyük dağ bulunmakta. Ayrıca Samos, Fenikece “kıyıdan yükselen” demekmiş.

Adanın etrafını çepeçevre saran bir taşıt yolu olmadığını da özellikle belirtmek isterim. Sadece Vathi’den Karlovassi’ye gitmek için (yaklaşık 35 km) sahil şeridini kullanabileceğiniz bir yol var. Yükseltili bir ada olduğundan genelde Kuzey – Güney aksı arasında dağ, tepe tırmanarak, plajlar için de kıyı kesimlere inerek istediğiniz noktalara ulaşabiliyorsunuz. Yollar bisiklet kullanımı için zorlayıcı olmakla beraber, güzergahı belirlediğiniz takdirde (topografik haritaya bakmanızı öneririm) çok keyifli plajlar da keşfedebilirsiniz.

Kuşadası

Yazları, Kuşadası’ndan her gün Samos Adası’nın güneyinde bulunan Pythagoreio’ya tekne seferleri düzenlenmekte. Biz de sabah saat 9’daki bu sefer için önceden internet üzerinden yerlerimizi ayırtmıştık. Bu, size hem sıra beklememeniz için yardımcı olacak; hem de yer bulamama sorununa kesin bir çözüm olacaktır. Adaya farklı zamanlarda gidiş-geliş, her türlü vergi dahil kişi başı 55€. Feribot biletini aldığımız firma bilgileri için buraya tıklayarak web-sayfalarına erişebilirsiniz. Yolculuk yaklaşık 1,5 saat sürmekte. Dönüş seferleri de her gün saat 17’de Samos Adası’nın Vathi Limanı’ndan yapılmakta.

Pythagoreio’ya geldikten sonra pasaport kontrol için sıraya girmeniz gerekiyor. Tabii ki bir düzen yok; sıra oluşturmanıza yardımcı sistemler yok. O yüzden sıcağın altında uzun süre beklemek istemiyorsanız, tekne yanaştıktan sonra pasaport kontrol için görevlilerin yönlendirmelerini dinlemenizi tavsiye ederim; çünkü herkes bir şeyler söylüyor olacak ya da bir şeylerden şikayet etmeye başlamış olacak bile.

Pythagoreio

Adaya giriş yaptıktan sonra Pisagor’a ithafen 1955 senesinde Pythagoreio olarak adlandırılan kente adım atmış oluyorsunuz. Burası çok sevimli bir sahil kenti. Sahil şeridinde teknelerin dizildiği bir yay ve yürüme yolu kenarında restoran ve barlar sıralı.  Limanın hemen sonunda da Pisagor Anıtı bulunuyor. Limanın ortasından içlere doğru giren; karşılıklı hediyelik eşya dükkanları, pastaneler, büfeler, takıcıların konumlandığı şirin de bir ana caddesi (Lykourgos Logothetis) mevcut. Ana cadde üzerindeki My Yoghurt isimli “kendi kabını, kendin hazırla” temalı dükkandan, dondurulmuş yoğurt kaplarımız ile kısa bir mola vermeyi ihmal etmedik. Hem hafif; hem de serinletici bu alternatifi denemenizi öneririm.

Konaklayacağımız Vathi (Samos) kentine gitmek için otobüs yolculuğu yapmayı tercih ettik. Kişibaşı 2,20€ ödeyerek, serin ve konforlu bir şekilde kısa bir ada turu atabileceğiniz bu alternatifi, konaklayacağınız kent hangisi olursa olsun deneyebilirsiniz. Hem lokal insanlarla birlikte seyahat etmiş olacak; hem de yüksekçe bir araçtan, etrafı seyretme şansı elde edeceksiniz. Taksileri kullanarak da ada içinde makul fiyatlarla gezinebilirsiniz.

Vathi

Otobüs ile yaklaşık 20 dakika süren yolculuk ile Vathi’ye vardık. Otel, indiğimiz terminale çok yakındı. Vathi’de konaklamayı tercih etmemizin nedeni, dönüş limanının Pythagoreio değil; Vathi’de bulunması. Vathi’nin yukarı yamaçlarına doğru yürüdükçe, konutların artması ile sokakların sevecenleşmekte olduğunu ekleyerek; bir kere daha Samos’a gidersek Kokkari ya da Pythagoreio yakınlardaki pansiyonlarda kalmanın daha keyifli olacağını belirtmek isterim.

Otele yerleştikten sonra önceden hazırladığımız gezi planını çıkardık ve ulaşım aracımızı belirledik. Daha önce internetteki araştırmalar çoğunluğun motor kiralama alternatifini tercih ettiği yönündeydi. A2 ehliyetimizi yeni aldık, hevesliyiz, hava güzel, koşullar dört dörtlük =) Easy Rider isimli şirketi, konakladığımız oteldekiler önerdiler. Nasıl bir motor istediğimizi katalogtan seçtik (125cc bir Aprilia Scooter) ve 15 dakika içinde motoru otele kadar getirdiler. Bu şekilde ilk güne hızlı bir başlangıç yapmış olduk. Motorun günlük kirası 18€.

Kokkari

İlk durağımız Vathi yakınındaki Kokkari kenti oldu. Buradaki plajlarda windsurf yapma imkanınız da bulunmakta; fakat adanın ani yön değiştirebilen rüzgar akımlarını spora başlamadan önce kontrol etmenizde fayda var. Vaktiniz varsa rüzgar sörfü alternatifini mutlaka değerlendirmenizi öneririm.

Yemeği, Kokkari içindeki Meltemi Restaurant’ta yedik. Hemen dip not olarak belirteyim, adada yediğimiz en lezzetli yemek de buradaydı. Greek salad, ahtapot ızgara, kalamar tava, ızgara kılıç balığı ve meyve için kişibaşı 25€ gibi bir fiyat verdik. Yolumuzun üstündeki Lemonakia ve Tsamadou plajlarında yüzdük, Tsabou’ya da tepeden bir bakış attık. Tsamadou plajı, Samos Adası’ndaki tek resmi nüdist plaj. Plajın sadece bir tarafında bu uygulamanın olduğunu da belirteyim.

Manolates

Kokkari’den sonra Karlovassi rotasına doğru sürdük ve yolumuzun üzerindeki Vourliotes ve Manolates köylerine uğradık. Her iki köye çıkmak için de virajlı ve dar dağ yollarından geçmeniz gerekmekte. Özellikle Manolates’e gitmek için, Bülbül Vadisi de denilen bir ormanın içinden gidiliyor. Dönüş için geç saate kalırsanız ve bizim gibi motor ile seyahat ediyorsanız ciddi anlamda üşüyebilirsiniz. Her iki köye de bayıldık. Yaşayanların huzuru, dar sokaklar, şirin evler, uykucu kediler, takı/seramik gibi el yapımı ürünler satılan butik dükkanlar… hepsi bir ahenk içindeydi. Manolates’teki Kallisti Cafe’de yediğimiz revani benzeri, portakal şerbetli kek ise enfesti. Kahve ile mutlaka denemenizi öneririm. Manolates’te Despina Taverna; Vourliotes’te de Blue Chairs TavernaKallisti Cafe’de yediğimiz revani benzeri, portakal şerbetli kek ise enfesti. Kahve ile mutlaka denemenizi öneririm. Manolates’te Despina Taverna; yemek için önerebileceğim restoranlar arasında.

Manolates’ten indikten sonra aynı sahil şeridi üzerinde, Karlovassi yönünde Agios Konstantinos’a çok yakın bir sapaktan Ampelos köyüne de çıkabilirsiniz. Biz maalesef hava kararmış olduğundan bir tur daha ormanlık yola giremedik. Bir dahaki gidişimizde, gündüz gözüyle şelaleleri görüp yüzmeye de gideceğiz. Vathi’deki otelimize döndükten sonra akşam gezmemizi de yaptık. Vathi içinde özellikle önerebileceğim yerler çok az; ancak işletmeler Gagou yönüne doğru yoğunluk kazanıyor. Bu arada geceleyin Vathi, gündüzden çok daha canlı ve serin.

Two Spoons

Adadaki 2. günümüzde güney tarafa doğru yol aldık. Adaya ilk ayak bastığımız ve Vathi’den 11 km uzaklıktaki Pythagoreio ve Türkiye’ye bakan plajları gezdik. Pythagoreio’daki Two Spoons isimli kafeyi özellikle tavsiye ediyorum. Bir Yunanistan klasiği olan frappe ve taze yapılmış milyöf hamurlu keklerden herhangi birini tercih edebilirsiniz. Yemek için, sahil şeridi üzerinde birçok restoran bulunmakta. Internette adına bolca rastladığım Pisagor heykeline en yakın konumda bulunan Elia Restaurant’ı deneyebilirsiniz. Yunanistan’dayken deniz mahsülleri tüketmeyi sevdiğimizden, kırmızı et ürünlerinin ağırlıkta servis edildiği ve bir hayli kalabalık olan Elia’yı tercih etmedik. Sahil şeridine paralel arka sokaklarda bulunan ve ağırlıklı yerel halkın olduğu, Yunanistan’a özgü tencere yemeklerini tadabileceğiniz lokal lokantaları da deneyebilirsiniz.

Psili Ammos

Pythagoreio’dan sonra Samos ile Türkiye arasındaki en kısa mesafede (1,6 km) bulunan Psili Ammos plajında denize girdik. Ada genelindeki taşlı sahillerin aksine; burada incecik kum tanelerinden oluşan sahilden, uzunca bir süre bileklerinize kadar gelen suda yürüyerek denize girebilirsiniz. Öğle yemeğini Psili Ammos Taverna’da yedik. Lokal turistlerin tercih ettiği mekanda; Samos Adası spesiyal menümüz haline gelen greek salad, ızgara kalamar, ızgara karides, ızgara ahtapot ve meyve kombinasyonunu sipariş ettik.  Izgara kalamar ve karides enfesti; ancak ızgara ahtapot bir önceki gün Meltemi Restaurant’ta yediğimiz kadar lezzetli ve yumuşak değildi.

Kerveli

Psili Ammos’tan sonra Posidonio, Klima ve Kerveli plajlarını ziyaret ettik. Plajdaki barlarda hazırlanan smoothie, milk-shake, frozen yoghurt-shake içeceklerinden ya da türk kahvesi (nam-ı diğer greek coffee) sipariş edip sahilde dinlence yapabilirsiniz. Bu arada, ada genelindeki bütün plajlarda 2 şezlong+1 şemsiye+ duş şeklindeki uygulama 6 €.

Adadaki son günümüzde önce Vathi sokaklarında gezintiye çıktık. Bir içki dükkanından, Samos’a özgü meşhur şaraplar aldık. Bu şaraplar hafif meyvemsi ve floral tatları ile meşhur.

Pisagor Kupası

Hediyelik eşya olarak alabileceğiniz ilgi çekici bir ürün de Pisagor Kupası. Açgözlülük Kupası olarak da adlandırılan bu bardağın içinde sütun benzeri bir çıkıntı var. Bardağı, bu sütun seviyesinden fazla doldurduğunuz takdirde, bardağın altında bulunan delikten fazla miktar dışarı taşıyor. Dükkan sahibinin anlattığına göre; Pisagor, bu tasarımı ile felsefik anlamda “ihtiyacın kadar tüket” benzeri bir mesaj vermeyi hedeflemiş.

Vathi Coffee

Alışveriş sonrası pastahaneden aldığımız feta böreği ve elmalı pie’ı Yunanistan’da bolca görmeye alıştığımız kahveciler’den birinde dinlenirken afiyetle yedik ve tekrar yollara düştük. Kahvaltı sonrası ilk durağımız, adına sıklıkla rastladığımız Vathi’deki otelimize de yakın olan Gagou Plajı’ydı. Sahili taşlık, denizi turkuaz renginde olan bu koy için beklentilerimiz bir hayli yüksekti. Lokasyonu dolayısıyla, Vathi’ye yanaşan feribotlara yakın bir sahil olduğundan, denize dalınca gemilerin güçlü motor seslerini duyabiliyorsunuz. O yüzden, adanın güneyinde sıralanan plajlar kadar sakin olmadığını belirtmek isterim. Dolayısıyla biz de bu plajda çok durmadık ve rotamızı ören yerlerini de görmek üzere yine adanın güneyine çevirdik.

Mytilini

İlk durağımızı Mytilini köyü olarak belirledik. Mytilini köyünden adaya geldiğimiz ilk gün otobüsle geçmiş ve burayı çok beğenmiştik. Vathi’den Mytilini’ye giden yol üzerinde açılış-kapanış saatlerini şiddetle kontrol etmenizi önereceğim bir de Mytilini Paleontoloji Müzesi bulunmakta. Köye ulaştığımızda ortadaki meydanda bulunan kafede kahve molası verdik. Frappelerimizi yudumlarken haritamız üzerinde sonraki duraklarımızı işaretledik. Mytilini üzerinden Chora’ya doğru devam ettik. Her iki köyde de turistler açısından ilk bakışta atraksiyon yok gibi gözükse de yapılabilecek en güzel şey köy meydanında oturup kahvelerinizi içerken yerel halk ile sohbet etmek ve etrafı turlamak.

Heraion

Chora Köyü üzerinden rotamızı Heraion’a çevirdik. Burası, yazının başında da bahsetmiş olduğum Tanrıça Hera için yapılan iyon mimari düzenindeki tapınak yerleşkesi. Alanda, ayakta kalmış sadece 1 adet sütun ve 2 adet heykel harici görülebilecek çok da eser bulunmamaktaydı. Dolayısıyla içeride hızlı bir tur attık ve Ireon’a doğru yola koyulduk.

Ireon

Ireon, denize girmek için çok da keyifli olmamakla beraber, Ireon merkezine 5 dakika yürüme mesafesindeki Pappas Beach’e gitmeyi tercih edebilirsiniz. Pappas Beach yolu engebeli ve bozuk olduğundan biz sadece tepeden bir bakış atıp, öğle yemeği için geri döndük. Tripadvisor’da yüksek puan almış Ireon’daki To Kyma Taverna’da bir şeyler atırştırmaya karar verdik. Restoranın lokasyonu sahil üzerine kurulu bir veranda şeklinde olduğundan manzara gayet keyifliydi; fakat yemeklerin tatları için aynı duyguları paylaşamıyor oluşumuz üzücü. Yunan Adaları’nda masaya sipariş etmeden rahat edemediğimiz ahtopot ızgara, daha önce yediklerimize nazaran çok sertti. Diğer Yunan yemekleri siparişlerimiz de çok lezzetli olmadığından To Kyma Taverna için olumlu geri dönüş yapamayağım.

Ireon’dan sonraki durağımız Potakaki plajıydı. Sahili taşlık, denizi kumluk uzunca plajda mavi bayrak, su sporları, tatil köyleri dikkati çeken detaylardan. Bolca İskandinav turist ve çekirdek aile şeklinde tatil yapan gruplar görme imkanınız var. Ayrıca adada gittiğimiz plajlar arasındaki en rahat şezlonglar da buradaydı.

LL Castle + Church

Son durağımız, Potakaki plajından da gözüken tepe üzerindeki Samos Adası’nın bilinen en eski akropolisi Lykourgos Logothetis Kalesi ve kilisesisiydi. Lykourgos Logothetis, Yunanlıların Türklere karşı başlattığı bağımsızlık savaşında etkili olan yerel bir liderin adı olduğunu da belirteyim. Vathi’ye döndüğümüzde de küçük bir sürpriz olarak bir koşu organizasyonuna denk geldik. Önce minikler, büyüklerin yönlendirmeleri ile sahil şeridi boyunca koştu; sonra da büyükler yaklaşık 11 km uzaklıktaki Kokkari kentine gidiş-dönüş için koşularına hazırlandı. 2015 senesinde yaptığım yolculuklarda, her seferinde farklı bir şehir koşusuna denk gelmek de çok keyifli. Spor yapan insanları görmek, inanılmaz bir motivasyon kaynağı.

Samos Adası bize gayet keyifli ve huzurlu; fakat kısa geziler için her yerini keşfedemeyeceğimiz kadar büyük geldi. Adanın batı kısmındaki kentleri, bu turumuzda gezilecekler listemize alamadık bile. Bir sonraki tura bıraktıklarımız: Marathokampos bölgesindeki plajlar, Pisagor Mağarası, Karlovassi, Ampelos’taki şelaleler, Livadaki Beach, Eupalinos Tüneli, Mikro & Megalo Seitani. Ayrıca ada üzerinde çok sayıda manastır ve kilise de ziyaret edebileceğiniz yerler arasında. Bu turda, daha fazla yer gezmekte zorlanmamızın bir diğer önemli nedeni de belirttiğim bu durakların çoğuna toprak ve taşlık yollardan gitmek durumunda kalınması. Araba ile adanın birçok noktasına, 2 kişi+1 motorsikletten çok daha rahat ulaşabilirsiniz. Adanın karadan gidilmesi zor olan koyları için keyifli bir başka alternatif de charter tekne ile adayı ziyaret etmek olabilir.

 

Faydalanabileceğiniz internet sayfaları:

http://www.visitgreece.gr/en/greek_islands/northeastern_aegean_islands/samos

http://www.angelfire.com/super2/greece/samos.html

http://www.travel-to-samos.com/

http://www.greeka.com/members/anastasiou/samos/gallery.htm (Photo Gallery)

Gözde Kızılkan: Gözde; İstanbullu bir mimar, şehir plancısı, gezgin, yogini, sanat ve sporsever. Alman Lisesi’nden mezun olduktan sonra, lisans eğitimini Almanya’da bulunan Bauhaus Üniversitesi’nin mimarlık bölümünde tamamladı. Daha sonra aktif olarak profesyonel iş hayatına atıldı ve bu sırada İstanbul Teknik Üniversitesi’nde şehir planlama yüksek lisans programına kayıt oldu. Sokak sanatları ve kent yaşamına etkileri üzerine hazırladığı tez konusu kapsamında Yeldeğirmeni semti ve Mural Istanbul festivalini çalıştı ve yüksek mimar/şehir plancısı olarak mezun oldu. Her türlü spor dalı, kültür ve sanat etkinlikleri, seyahat, doğa, yoga, hayvanlar ilgi duyduğu alanlar olup araştırmak, keşifler yapmak ve bunları paylaşmak sevdiği uğraşlar arasındadır. http://gozdekizilkan.blogspot.com.tr/

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale