X

Temiz gıdaya erişim: Ne yediğimizi gerçekten biliyor muyuz?

Gıda güvenliği, son yıllarda dünyanın dört bir yanında sık sık gündeme gelen bir konu. Her ne kadar bu konu farklı ülkeleri etkisi altına alsa da Türkiye’de gıdalara yönelik güvensizlik bu yılın ilk aylarında art arda yaşanan gelişmelerle daha görünür bir hale geldi. Bu gelişmelerin başında da Avrupa Birliği’nin Türkiye menşeli bazı sebze ve meyveleri yüksek pestisit kalıntısı nedeniyle geri çevirmesi bulunuyor. Avrupa’nın kapısından dönen gıda ürünleri gibi gelişmeler sonucunda pek çok vatandaş sık sık ‘’Biz gerçekten ne yiyoruz?’’ sorusunu sorar hale geldi.

Birçok tüketici, pestisit haberleri yüzünden ‘’organik’’ etiketi taşıyan gıdaları tercih etmeye çalışıyor. Her ne kadar bu etiket iç rahatlatıcı bir etkiye sahip olsa da bu etiketin tek başına yeteri kadar bilgi sunmadığını belirtmeliyiz. Bir başka deyişle, temiz gıdaya ulaşmak için üretim süreci, denetim mekanizmaları ve ürün içeriği gibi çeşitli bilgilere hakim olmak gerekiyor.

Bu yazımızda, son günlerde Türkiye’nin gündeminde olan pestisit krizini, ‘’organik gıda’’ etiketinin güvenilirliğini ve daha bilinçli besin seçimleri yaparken dikkat edilmesi gerekenleri sizler için kaleme aldık.

Türkiye’yi etkisi altına almış olan pestisit krizi nedir?

Ülkemizdeki pestisit kullanımı ile ilgili yürütülen araştırmalardan önce pestisitin ne olduğunu ve neden tarım sektöründe kullanıldığını açıklamak istiyoruz. Pestisit, tarımda zararlı organizmalarla mücadele etmek amacıyla kullanılan kimyasal maddeler bütünü olarak tanımlanıyor. Bu maddeler, insan vücudunda birikerek uzun vadede büyük olumsuzluklara sebep oluyor. Bu olumsuzlukların arasında kanser, Parkinson hastalığı, solunum sistemi hastalıkları, üreme sistemi bozuklukları ve Alzheimer hastalığı yer alıyor. Kısacası, herhangi bir gıda aracılığıyla vücuda giren pestisitler insanları zehirliyor. Bu nedenle, pestisit kullanılmadığından emin olunan tarım ürünlerinin tüketilmesi sağlıklı bir yaşam sürdürmek adına kritik bir rol oynuyor.

Ne yazık ki, pestisit kullanımı günümüzde ülkemizdeki tarımsal üretimin vazgeçilmez bir parçası olarak görülüyor. Greenpeace Türkiye tarafından paylaşılan ‘’Pestisitler ve Çocuklar’’ raporu, İstanbul’daki beş zincir marketten ve farklı semt pazarlarından alınan 14 tür sebze ve meyveye ait 155 ayrı örneğin analiz edildiği bir çalışmayı baz alıyor. Rapora göre, analiz edilen örneklerden %61’inde birden fazla pestisit kalıntısı ve %43’ünde de en az bir PFAS’lı pestisit kalıntısı bulunuyor. PFAS, 4700’den fazla kimyasal içeren bir madde grubu olup karaciğer hasarına, tiroid hastalığına, obeziteye, doğurganlık problemlerine ve kansere neden olabiliyor. Aynı raporda örneklerin %31,6’sında da hormonal sistem bozucu, nörolojik gelişim etkileyici ve kanserojen olduğu bilinen pestisitlerin tespit edildiği belirtiliyor.

Greenpeace’in analizine ek olarak, Avrupa Komsiyonu’nun Resmi Gıda ve Yem Bildirim Sistemi (RASFF) verileri de Türkiye’nin ihraç etmiş olduğu birçok ürünün pestisit içerdiğini vurguluyor. Örneğin, 28 Ocak’ta Hırvatistan tarafından bildirilen RASFF verisi, Türkiye menşeli domateslerde pestisit kalıntısı tespit edildiğini belirtiyor. Fransa’nın 4 Nisan’da bildirdiği RASFF verisi ise Almanya üzerinden gelen Türkiye menşeli narların çeşitli pestisit kalıntıları içerdiğini ifade ediyor. Uzmanlar, domates ve nara ek olarak ülkemizde yetiştirilen ve ihraç edilen limon, biber ve kiraz gibi ürünlerin de sınır değerlerin üzerine pestisit içerdiğini vurguluyor.

Çeşitli meyve ve sebzelerle birlikte, ülkemizden ihraç edilen antep fıstığı, kekik, buğday ekmeği, kuru incir, nohut unu, kurutulmuş nane ve kahvede de çeşitli kimyasal kalıntılar tespit edildi. Bu bildirimler, İtalya, Belçika, Hollanda ve Almanya tarafından yapıldı. Bahsi geçen ürünler, bu ülkeler tarafından ‘’tehlikeli’’ koduyla reddedildi.

Organik etiketli gıdalar ne kadar güvenilir?

Pestisitlerin sebep olduğu zararlardan kaçınmak adına organik tarımdan yana tercih yapmak gerekiyor. Organik tarım, sentetik pestisit ve gübre kullanılmadan yapılan üretim biçimi olarak tanımlanıyor. Bir ürünün organik olarak pazarlanabilmesi için belirli sertifikasyon süreçlerinden geçmesi gerekiyor. Bu süreçler, ülkemizde Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş kontrol ve sertifikasyon kuruluşları tarafından yürütülüyor.

Pestisit krizi, ülkemizdeki organik ürün pazarına yönelik kritik bir güvensizliğe yol açmış durumda. Pek çok tüketici derneği, denetimlerin yetersiz olduğunu ve bazı ‘’organik’’ etiketlerinin tüketici güvenini suistimal ettiğini vurguluyor. Organik üretici birlikleri ise sertifikasyon sisteminin uluslararası standartlarla uyumlu olduğunu ve şeffaf bir yapı benimsediğini belirtiyor.

Nasıl beslenme konusunda daha bilinçli ve sağlıklı seçimler yapabilirsiniz?

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde pestisitlerin ölüm sebebi olabildiğini vurguluyor. Bu gerçeklik doğrultusunda, herhangi bir gıda tüketilmeden önce bilinçli kararların verilmesi gerekiyor. Şimdi, bir tüketici olarak pestisitlerden kaçınmak ve sağlıklı beslenmek için alabileceğiniz bazı önlemleri sizlerle paylaşmak istiyoruz:

  • Kaynağını bildiğiniz ürünleri tercih edin: Gıda alışverişi yapacağınız zaman yerel üretici pazarlarını veya kooperatifleri tercih edebilirsiniz. Yerel satıcılardan ürünlerin nasıl üretildiği hakkında bilgi alarak bilinçli bir alışveriş yapabilirsiniz.
  • Mevsiminde ve çeşitli beslenin: Mevsim dışı yetiştirilen ürünlerde pestisit kullanımı daha yüksek olabildiği için mevsiminde beslenmeye özen göstermelisiniz. Bir başka deyişle, bulunduğumuz mevsimde hasat edilen belirli meyve ve sebzeleri tüketmelisiniz.
  • Karbonatlı suda bekletin: Doğru yıkama yöntemleriyle pestisitlerden korunabilirsiniz. Uzmanlar, bu doğrultuda karbonatlı su yönteminin etkili bir temizlik olduğunu belirtiyor. Bir litre suya bir yemek kaşığı karbonat ekleyip meyve ve sebzelerinizi bu karışımın içinde en az 15 dakika bekletebilirsiniz. Daha sonra da gıdaları iyice durulamalısınız.
  • Etiket okumayı alışkanlık haline getirin: Gerçekten organik olan ürünlere ulaşmak adına gıda etiketlerine göz atmalısınız. Bu etiketler aracılığıyla organik sertifikalar, üretici bilgisi ve menşei gibi detayları öğrenebilirsiniz.

Gıda güvenliği karmaşık ve çok boyutlu bir konu olsa da belirli önlemleri alarak sağlıklı bir şekilde beslenebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Mevsimsel beslenme: Güçlü bir bağışıklık sistemi için mevsiminde sebze meyve tüketmenin önemi

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale