X

Tüm negatif yorumlara rağmen, sürekli pozitif tarafından bakabilmek mümkün mü?

“Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür.” Mevlana Celaleddin Rumi

Olanlar olur bazen… Durduramayız, başımıza gelen gelmiştir bir kere. Evet, güzel zamanlarda etrafımızdaki herkes “güzel” söyler. Bir de zor zamanlar vardır ki, işte burada başlar her şey. İki seçenek çıkar karşımıza ya kimseyi bulamayız yanımızda ya da yine “söyleyenler” vardır. Söylemektedirler değil mi; ne kadar kötü bir durum olduğunu, ne kadar zor bir durumda kaldığımızı, ne kadar yanlış yaptığımızı, neden böyle başarısız olduğumuzu, kaybeden olduğumuzu, haksızlığa uğrayan taraf olduğumuzu… Hatta bazen öyle acı acı söylemektedirler ki hani şöyle bir tabir vardır “ballandıra ballandıra” evet aynen bu şekilde anlatırlar bizi bize.

Fakat tek bir detayda sadece negatifi söyleyerek, neden olamadığımızı, neden yapamayacağımızı, neden yetersiz olduğumuzu, neden gücümüzün yetmeyeceğini, neden zamanımızın olmadığını, neden pes etmemiz gerektiğini tekrar eder dururlar… İşte bugün ben sizlerle sevgili okurum, Hatice Hanım’ın bana ulaştırdığı bir soruya hep birlikte cevap bulmaya çalışalım istiyorum: “Etrafımızda çokça bulunan bu negatif sesleri azaltamıyorsak, değiştiremiyorsak veya tamamıyla sonlandıramıyorsak, bizler bu durumda nasıl pozitif kalabileceğiz? Yani onlar bizleri negatifler ile doldurmaya devam ederken, her olanda o muhteşem negatif tarafı görerek, itinayla ortaya çıkartarak, tekrar tekrar önümüze getirerek bizlere sunarken, bizler nasıl ‘aslında bu olayın pozitif yönleri de var’ diyerek veya sadece dinleyerek daima ‘pozitifte’ kalabileceğiz?

Öncelikle, olaylara olan bakış açımız konusunda biraz düşünmemiz gerekiyor. Öyle ki “negatifler” ile dinlediğimiz olaylarda, sanki olay bizden ayrıymış gibi bir algı vardır. Aslında bakmamız gereken temel kavram ise olayları değerlendirme gücünün bizlerin elinde olduğudur. Hayatımızdaki hiçbir olay, meydana gelirken “iyi” veya “kötü” olma niyeti ile oluşmamaktadır. Bu olaylar akışı bizlerin tercih ettiğimiz ve sonrasında ise bu seçimlerimiz doğrultusunda yürüdüğümüz yolda yaşadıklarımız olarak gerçekleşir. Bu yüzden bir olayın kötü olması veya iyi olması “kişisel yorum” ile “öznelleşmiş” bir yorumdan başka bir şey değildir.

Bunu şöyle açıklayabiliriz, örneğin hayatımda en “kötü” olarak yorumladığım, etrafımdaki hatta en yakınımdaki insanların bile kötü veya negatif olarak yorumladıkları boşanma veya aldatılmış olma gerçeğini ele alalım. Evet, binlerce negatif yorum duyabilirsiniz… Fakat o döneme dönüp baktığımda, beni en çok büyüten, en fazla sorumluluk almamı gerektiren, en fazla “kendi” yolumu sorguladığım, en fazla “dünyayı” anlamak üzere açıldığım ve bugün hala yazmakta olduğum birçok kavram hakkında saatlerce bıkmadan uzun uzun okuduğum ve okuduklarımla yine mest olduğum bir dönemdi… Dışarıdan bakıldığında başkalarının yazık diye yorumladığı bu akış, aslında hayatımda gitmeyen bir noktayı (hem de çok önemli bir noktayı) yeniden düzenlemem, düzeltebilmem ve iyileştirebilmem için karşıma çıkmıştı… Kendi gerçek potansiyelimi anlayabilmem için; evet hayata karşı bir süre “tek başıma” yıkılmadan durmam ve bunu zor da olsa tüm gerçekleriyle kabul ederek yaşamam gerekiyordu…

Eğer sadece negatifi duymuş olsaydım, negatif olan her şeye karşı, “Hayır hayat devam ediyor. Ben ve hayatım en kıymetliyi en güzeli ve en sevgi dolu olanı hak ediyoruz” diye düşünmemiş olsaydım, bugün sizce sizlerle böyle yürekten paylaşımlar yapabilir miydim? Diğer sesleri dinleyip kendime yeterince “dürüst” olamasam veya “aman düzenim bozulmasın” diye bu düzen olmayan düzeni devam ettirmeye çalışsam, sizce bugün olduğu üzere kendime saygı duymayı ve bu yüzden tüm etrafımdakilere saygı duyabilmeyi gönülden yaşayabilir miydim?

Eğer ki ben o negatif yorumlara kapılıp gitseydim bugün “Kimsin?” sorusuna verdiğim yanıtta pozitif olan onca güzel şeye yer verebilir miydim? Hayallerim olduğunu, yeniden evlenmek istediğimi, anne olmak istediğimi, mesafelerce koşmak istediğimi, dünya üzerinde kutupların en uç noktasına giderek havayı solumak istediğimi, bir sürü insanı gülümsetmek istediğimi, daha çokça kitap ve yazı yazmak istediğimi ve en ama en önemlisi insan olabilmek istediğimi söyleyebilir miydim? Yoksa cevabım “Ben aldatıldım, boşanmış yalnız bir kadınım” kadar kısa mı olmalıydı? O can-ım negatif tanımlara gerçekten inansaydım, kalbimden gelen tüm pozitiflere bir an bile gölge düşürmüş olsaydım sizce bu tanım nasıl değişirdi?

Bu yüzden etrafımızda her yaşadığımız olay için negatif yorum yapanlar mutlaka olacaktır, fakat olayların gerçekten negatif veya gerçekten pozitif olmasını belirleyen; asıl kalbimizde içimizde bizlerin neye inandığımız ve olaylarda neyi görmek istediğimizdir. Dünyanın işleyişi aslında tam olarak böyledir, doğada hiçbir ağacın yaprağı döküldüğü için negatif düşündüğünü bize gösteren bir kanıt var mıdır? Sırf bir canlı kötü bir duruma düşsün diye doğanın kasten müdahale ettiği görülmüş müdür? Bizler hayatlarımızı bu muntazam akıştan farklı görürüz, kasti olarak negatifin bizimle olduğuna inanmışızdır… Bizim negatif diye düşündüğümüzden öte hayatta negatif olan yoktur; her daim olan bizim için olabilecek tüm olasılıkların en ama en iyisi ve gerçekten en doğrusu olarak gerçekleşmektedir…

Bugün bu yazımı okuyorsanız, etrafınızda ne kadar sıklıkla o “negatifleri” işittiğinize ve bunların aslında kimlerden size ulaştıklarına bakmanızı isterim… Negatifi çekerler, çünkü söylemleri negatiftir; negatif olanı yaşatırlar ve gerçeklikleri de sonunda o negatifler olur; kaybeden, kurban olan veya çaresizlik içinde olan olmak kolaydır. Ya hiçbirimiz o üzerimize aldığımız muhteşem “kurban” rolümüz kadar “basit” bir yaradılışla bu dünyaya gönderilmediysek? Ya pozitifi gördükçe bizler pozitifi söyledikçe, her negatife karşı (ve her negatife inat) bir pozitif koydukça, bu bizim gerçekliğimiz”oluverirse!

Bugün bu yazımı okuyan çok sevgili sen, hayatındaki her negatif duyuma, düşünceye veya yoruma karşılık en az bir pozitif bulmak kolay, sen bu güzel pozitifleri saymaya hazır ol yeter…

 

İlginizi çekebilir: Sevmeyi koşullara bağlamak: Gerçekten sevmek koşullarla tanımlanabilir mi?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale