X

Travma sonrası beyin nasıl çalışır?: Öğrenen ve hayatta kalan beyin

“İnsanlık tarihi sadece sanatın, bilimin ve kültürün hikayesi değildir, aynı zamanda savaşların, kişilerarası şiddetin, zulmün ve insanların yol açtığı bir yığın felaketin de öyküsüdür” (Briere ve Scott 2016).

2022’de Acil Durum Veritabanı EM-DAT (the Emergency Event Database), dünya çapında 387 doğal afet ve felaket kaydetti. Bunun sonucunda 30.704 can kaybı oldu ve 185 milyon kişi bu olaylardan etkiledi. Ekonomik kayıpların toplamı 223,8 milyar ABD doları civarındaydı. Avrupa’da rekor kıran en az beş sıcak hava dalgası yaşandı ve yaz sıcaklıkları 47°C’ ye ulaştı.

Sıcak hava dalgaları Avrupa’da 16.000’ in üzerinde insanın ölüme neden olurken, 2022’de altı Afrika ülkesinde (Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Etiyopya, Nijerya, Sudan, Nijer ve Burkina Faso) kuraklık 88,9 milyon insanı etkiledi. Uganda’daki kuraklığın neden olduğu kıtlık 2.465 kişinin ölümüne neden oldu. Ian Kasırgası, Amerika’da tek başına 100 milyar ABD doları hasara neden olurken, bu değerdeki hasar, onu 2022’nin en maliyetli felaket olayı yaptı. Afetlerin insani ve ekonomik etkisi Afrika’da nispeten daha yüksekti. Asya, 2022’de en yıkıcı felaketlerden bazılarını yaşamasına rağmen, bu etki Asya’da nispeten daha düşüktü.

Acil Durum Veritabanı, 2023 yılının sonunda nasıl bir rapor sunacak bilmiyoruz, zira yılın 2023  yılının ikinci ayında Türkiye’de yaşanan felaket maalesef bu veritabanına girecek nitelikte. Depremler sonucunda Türkiye’de resmi rakamlara göre en az 50 bin , Suriye’de ise en az 8 bin kişi hayatını kaybetti ve toplam 122 binden fazla kişi ise yaralandı. Kaybolan, bulunamayan, kimlikleri tanımlanamayan kişiler ve bu felaketin etkilediği milyonlarca insan var. 

“Olağan durumlar dışında kalan”

Bu tanım travmayla ilgili 1980’de ilk kez DSM (Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı)’ye dahil edildiğinde kullanılmış. Daha sonra, bu tanımın travmayı tanımlamadaki kısıtlılığı fark eden Amerikalı psikiyatrist, araştırmacı, öğretmen ve yazar Judith Herman bu tanımı 1992 yılında değiştirmiş. Artık travma “olağan durumlar dışında kalan” olmaktan çıkmış ve travma tanımı yeniden şu şekilde düzenlenmiş:

  • Travmatize olmuş kişiler “fiilen ya da tehdit düzeyinde ölüm ya da ciddi yaralanma veya kendisinin ya da diğerlerinin fiziksel bütünlüğüne yönelik tehdit içeren olay ya da olayları deneyimlemiş, tanık olmuş ya da bu olaylarla karşı karşıya kalmıştır.”
  • Kişi, “yoğun korku, çaresizlik ve dehşet” hisseder.

DSM-5’e kadar anksiyete bozuklukları kapsamında ele alınan travma, DSM- 5’de travma ve stres kaynağı ile ilişkili bozukluklar kısmında akut stres bozukluğu ve uyum bozukluğu ile birlikte ele alınmıştır (APA, 2013). Aynı zamanda “korku” kökenli tanımlanmış bir bozukluk olmaktan ziyade anhedonik/disforik belirtiler de gösterebilen, negatif bilişler ve kızgınlık, dürtüsellik, kendine zarar verme gibi davranışsal belirtileri de olabilen bir sendrom olarak tanımlanmıştır. DSM-5 uyarlamasında, travmatik olayın tanımını netleştirmek için travmaya uğrama yolları ayrı kriterlerle belirtilmiş ve ilk defa tanımda cinsel şiddete yer verilmiştir (Çolak, Kokurcan ve Özsan, 2010; Özten ve Hızlı Sayar, 2015).

Buna göre bedensel bütünlüğü zarar görmüş ya da tehdit içeren olay ya da durumları deneyimlemiş ya da tanık olmuş, karşı karşıya kalmış olan insanların verdiği fizyolojik ya da duygusal tepkileri; “anormal ve aşırı derecede stresli durumda verilen ve aslında gayet normal olan tepkiler” olarak değerlendirmemiz oldukça önemli.

Peki bu anormal ve aşırı derecede stresli durumdan sonra beyin nasıl çalışır?

Travma sonrası yaşantıdan sağ çıkan yani  “hayatta kalan beyin” için “hayatta kalma” deneyimi doğal olarak bir süre daha devam eder. Tehlike karşısında bir hayvan misali savaşan, kaçan ve donan beyin sempatik sinir sistemi aktivasyonunda bazı klinik belirtiler ortaya çıkarır.

Travma sonrası stres bozukluğunda, alarm sistemi bozulan, aşırı uyarılmış olan insan beyni yüksek derece kortizon salgılar, hayatta kalmaya çalışan beyin, öğrenmeye kapalıdır. İhtiyacı olan şey güvenlik ve güven ihtiyacıdır. Kontrol ihtiyacıdır. Belirsizliklere tahammülü yoktur, hatalar korkutur çünkü hatalar beyin için yeni bir tehlikeyle karşı karşıya kalmak olabilir. Dünyanın güvenli bir yer olduğu duygusu sarsılan beyine panik ve obsesyonlar hakim olmaya başlar. 

Travma deneyimi olan kişilerle travma hakkında düşünmek ve konuşmak çok fazla rahatsızlık veren duyguları ortaya çıkartabilir. Travma sıklıkla güvenin ihlali veya ihanet içerir, bu nedenle birine güvenmek oldukça zordur. Sağ kalanlar sıklıkla hayatta kaldığı için suçlu hisseder ve bazen de bunları yaşadıkları için utanırlar. “Gitmesine izin vermeseydim ölmeyecekti.” gibi.

Dünya çapında kaydedilen doğal afetlerin ve felaketlerin gölgesinde ve şahitliğinde asıl savaşımız öğrenen bir beyin modunda kalmak gibi gözüküyor.

  • Buna benzer bir şey sizin başınıza gelse en acil ihtiyaç duyacağınız şey ne olurdu?
  • En çok faydalı bulacağınız şey ne olurdu?

Bu bağlamda travmadan etkilenen kişilerin iyileşebilmesine destek olabilmek için ihtiyaçların neler olabileceğini iyi bilmek oldukça önemlidir. Bu ihtiyaçlar; güvenlik ihtiyacı, güven ihtiyacı, saygı ihtiyacı, yakınlık ihtiyacı ve kontrol ihtiyacıdır.

Afet sonrası yaşanan travmalar ve yas sürecinde en çok bilinen kuramsal model Kübler-Ros’un Beş Aşamalı Yas Kuramı’dır. Bu kuramın perspektifine göre afet sonrası bir kaybın ardından yas tutan bireyler sırasıyla şu süreci yaşamaktadırlar; inkar ve yalıtma, öfke süreci, pazarlık etme süreci, depresyon yaşama süreci ve kabullenme süreci. Bu süreç içerisinde verilen duygusal tepkiler ise; depresyon, umutsuzluk, kaygı, suçluluk, öfke, yalnızlıktır. Davranışsal tepkiler; ağlama, geri çekilme ve tükenmişliktir. Bilişsel tepkiler; ölen kişi hakkında sürekli olarak düşünme, düşük öz güven, çaresizlik düşünceleri, konsantrasyon güçlükleri ve inkar etmektir. Son olarak fizyolojik tepkiler ise: madde kullanımı, iştah kaybı, halsizlik ve somatik şikayetlerdir (Kübler-Ros, 1993).

Dün Nasa, Dünya’nın Uzay karanlığında parlayan görüntüsünü paylaştı. İnsanların gezeni nasıl şekillendirdiğini ve karanlığını aydınlattığını gösteren bu görsel çok anlamlı. Dünya gezenin uzaydan izlenişinden, çatışma, deprem ve kesintiler gibi güç teslimatındaki aksaklıkları kısa vadeli değişiklikleri de izleyebiliyoruz. Bunu bir metafor olarak düşünürsek, insanlık tarihinin karanlık tarafını, öğrenen beyni ayakta tutarak, aydınlatmaya ışık tutmaya devam etmeliyiz!

İlişki kurarak, dinleyerek, anlayarak, birbirimize bağlanarak bu ışığın sürekliliğini sağlamak bizim elimizde.

Kaynaklar:
The Emergency Event Database EM-DAT Report. Disasters in numbers 2022.
Çolak, B., Kokurcan, A., ve Hüseyin, H. Ö. (2010). DSM’ler boyunca travma kavramının seyri. Kriz Dergisi, 18(3), 19-26.
Kübler-Ross, E. (1993). On Death And Dying. New York.
Özten, E., & Sayar, G. H. (2015). Eşik altı travma sonrası stres bozukluğu. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 7(4), 348-355.

İlginizi çekebilir: Sezgilerinizi ne kadar dinliyorsunuz: 4 sezgi türünü tanıyın

Gülbalca Çakıroğlu: İzmir Ekonomi Üniversitesi Psikoloji bölümünü bitirdikten sonra beyin ve çalışma prensipleri alanında Dokuz Eylül Üniversitesi Klinik Sinirbilimleri (Neuroscience) Master programına kabul edildi. Yüksek lisansını yaparken Multidisipliner Beyin Dinamiği laboratuvarında TÜBİTAK 112S459 NO’lu 1001 proje bursiyeri olarak çalışmaya başladı. Bu dönemde 2 sene Alzheimer ve Hafif Kognitif Bozukluğu olan hastalarla çalışmalarını sürdürdü. Tezini tamamladıktan sonra uzman olarak sektörde çalışmaya başladı. 6 sene özel okullarda aileler ve çocuklarla çalıştı. Pandemi döneminde ikinci yüksek lisansı olan Klinik Psikoloji uzmanlığını Rumeli Üniversitesi Klinik Psikoloji programından aldı. Aynı üniversitede, Nöropsikoloji alanında öğretim görevlisi olarak çalıştı. Alp Karaosmanoğlu’ndan Şema Terapi, Emre Konuk’tan EMDR (göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme modeli) 1. Düzey eğitimlerini tamamladı. İstanbul Psikodrama Enstitüsünde Psikodrama Temel Eğitimini aldı. Halen Yetişkinlerle bilişsel ve yaşantısal teknikler ile çalışmaktadır. Mezun olduğu üniversitede, 3 kuşak usta-çırak projesinde gönüllü olarak psikoloji öğrencilerine destek vermektedir. Çeşitli platformlarda Bağlanma ve Psikolojik Sağlamlılık ile ilgili eğitimler düzenlemektedir. Alanıyla ilgili çeşitli yazıları Psikeart Dergisi ve uplifers.com sitesinde yayınlanmaktadır.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale