Stresi ölçmek neden bu kadar basit ve aynı zamanda karmaşık?

Dünyanın en zeki insanlarını belirlemek istediğimizde elbette ilk aklımıza gelen şey onların IQ puanlarını ölçmek gerektiği olacaktır. Ancak günümüzde zeka sadece IQ ile değil, aynı zamanda EQ yani duygusal zeka ile de ölçülüyor, çünkü insan zekasının o kadar farklı yönelimleri ve özellikleri var ki, bu çok yönlülüğü sadece tek bir puanlama ile ölçmek imkansız görünüyor ve bu nedenle insanlar da yüzyıllardır zekayı doğru bir şekilde ölçebilmek için kriterler belirlemeye çalışıyorlar. Dolayısıyla zeka bahsedildiğinde oldukça basit, detaylara inildiğinde çok karmaşık bir süreci ifade ediyor.

Zeka gibi stres de benzer şekilde hem basit, hem de karmaşık bir konu. Stresi genellikle onu hissettiğimiz zaman fark ediyoruz ancak iş onu ölçmeye gelince pek çok zorluk ortaya çıkıyor. İnsanlarda stres düzeylerinin ölçümü en fazla elli yıldır uygulanıyor ancak bilişsel nörobilime kıyasla stres nörobilimi henüz çocukluk çağında denilebilir.

Stres nedir?

Stres nörobiliminin yavaşlamasına sebep olan faktörlerden bir tanesi her zaman çok net olmayan terminoloji olmuştur. Stres kelimesinin kendisi bile hem isim hem fiil hem de sıfat olarak kullanılabiliyor. Stres beklentilerden oluşan bir olay mıdır yoksa o olaya verilen tepki midir? Kişinin subjektif bakış açısı mı stres tepkisinin şiddetini gösterir yoksa daha objektif bir fizyolojik ölçüm var mıdır? Örneğin kalp ritmi ve kalp ritminin yavaşlaması belirleyici midir? Yoksa bu bir kombinasyonla mı ölçülür?

1970’lerde stresli yaşam olaylarına dair kişilerin kendi söyledikleri, strese bağlı rahatsızlıkların riskinin belirlenmesi konusunda önemli bir kolaylık sağladı. Sonrasında kişinin stresin şiddetine dair görüşlerinin olayın en az kendisi kadar önemli olduğu söylendi. Dolayısıyla strese dair değerlendirmelerin en iyi şekilde yapılandırılmış görüşmeler ile gerçekleştiği keşfedildi ve bu da değerlendirme süreçlerine maliyet ve karmaşıklık ekledi.

Basit ölçütler

Kişinin kendisinin doldurduğu kısa formlar, geçen ayki stres kaynakları gibi yakın tarihli olaylarda kullanışlı hale geldiler. Bu formların farklı hastalıklara sahip insanlara ve farklı yaş gruplarına dönük olarak hazırlanmış farklı versiyonları bulunuyor ve tıp dünyasında strese bağlı rahatsızlıkların teşhisinde önem arz ediyorlar.

‘Beden konuşur’

Ancak olaylar ve kişinin görüşü stres tepkisi sürecinin sadece bir kısmını temsil ediyor. Bedenin zihnin sakladığı şeyleri ortaya çıkarabildiğini bildiğimiz için, stresli olaylara verilen fizyolojik tepkileri nasıl ölçmek gerekiyor?

Stres laboratuvarlarındaki çeşitli çalışmalara göre akut stres tepkisine neredeyse tüm büyük organ sistemlerinin katkıda bulunduğu görülüyor: kalp ritmi ve onun değişkenliği, pro ve anti-inflamatuvar sitokinler, otonomik dengesizlik, cilt direnci, akut ve gecikmiş endokrin tepkileri gibi pek çok faktör var. Dolayısıyla bedenin akut stres kaynaklarına karşı etkileyici miktarda erken ve gecikmiş fizyolojik tepkiler ortaya koyduğu biliniyor. Bu laboratuvarlarda çok heyecan verici ancak klinik düzeyde henüz pek kullanışlı değil.

‘Büyük resmi ortaya koymuyor’

Stres nörobilimi artık yaşam olaylarını, olaylara dair kişisel bakış açısını, akut fizyolojik stres tepkilerini anlamaya başlıyor ancak bu klinik olarak kullanışlılık sağlamaktan çok uzak. Çünkü günlük yaşamda stres tepkilerini anlamak için stres tepkilerinin uzun zaman içerisindeki ortaya çıkışlarını ölçmek gerekiyor. Çeşitli yöntemler ile bu bilgiler elde edilmeye çalışıldı ancak henüz günlük yaşamda stres tepkisinin karmaşıklığına dair çok az şey biliyoruz.

Stresin uzun vadede görünümü

Günümüzde yaygın hale gelen giyilebilir teknolojik cihazlar sayesinde kalp ritmi, uyku düzeni, fiziksel aktivite gibi strese bağlı bilgiler daha kolay ölçülebilir hale geldiler ve oluşan veri setleri sayesinde uzun vadeli ve büyük miktarda katılımcıya sahip çalışmalar ile bu konuya daha fazla açıklık gelmesi mümkün. Böylece strese bağlı rahatsızlıklara sebep olan stres tepkilerine dair bir örüntü elde edilebilir ve böylece bu süreçleri tersine çevirmenin yöntemleri de bulunabilir. Kısa vadeli vaka çalışmaları yerine bu tip uzun vadeli çalışmaların düzenlenmesi, yaşam boyu maruz kalınan stres kaynaklarının etkileşimli bir şekilde ölçülmesini sağlayabilir.

Stres profilleri

20. yüzyılda zekanın ölçümü, 1970’li yıllarda yerini nöropsikolojik testlere ve bilişsel işlevlere dair klinik değerlendirmelere bıraktı ve günümüzde bunlar sağlık merkezlerinde uygulanıyorlar. Ancak stresin sistematik ölçümü hala nadir ve hatalara açık bir konu.

Henüz diyabet, kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, kanser ve kronik ağrılar gibi yaygın stres kaynaklı rahatsızlıklar konusunda doktorları ve hastaları yönlendirecek bir stres profili bulunmuyor. Standart bir stres profili yaygın hale gelene kadar hastalarda stresin ölçümü için çoğu zaman geç kalınacağı da bir gerçek.

Kaynak: psychologytoday

İlginizi çekebilir: Stres yönetimi: Kronik stresle başa çıkmanızı sağlayacak 20 stres yönetimi tekniği

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!