X

Sığ sulardan derinlere: Sahte maskeleri bırakıp gerçek olmak

Hayatın mutluluktan ibaret olması gerekliliği ve sanrısının insanlığımızı sığ bir noktaya taşıdığı kanaatindeyim. Hepimiz hayatımızın bu döneminde sanki Migros raflarında yerini alan ve almaya çabalayan organik, içeriği belli belirsiz ürünler gibiyiz.
Dışarı algımız o kadar yüksek ki, gönül dili zayıflamış, gönül kulağı sağırlaşmış, janjanlı paketleriz.
Biraz sert söylemlerim, evet!
Çünkü bazen silkelenip ayağa kalkmalıyız, çünkü bazen o janjanlı hayal dünyamızın Alice’i olmaktan vazgeçip, reel olarak adım atmalıyız.
Mutlu olmaya çalışmaktan çok duyarlı olmayı öğrenmeliyiz. Emeklere, yaşamlara, insan haklarına, özgür iradeye saygılı olmayı…

Sosyal medyanın sahte gülüşleri ve mutluluk naralarından hepimiz bahsetsek de, her şeyi oradan satın alan ve oradan satmaya çalışanlar olarak, tutunduğumuz kimlikleri sarsmayacak tutumlar izliyoruz. Sürekli mutlu olanlar, sürekli eğlenenler, hep en çok sevilenler..! Oysa ayna karşısında yeni ağlamış gözlerinin şişkinliğine bakıyordur belki de evinde.
Yaşamda varolmak yerine, oralarda, hani o dünya yerle bir olsa bile, insanlık yok olsa bile, tüm insanlığın yüklediği enerjiden dolayı artık bir varlık kadar güçlü olan ve yaşamına bizsiz de devam edip, ful makyajı ve 32 dişiyle poz veren Instagram’ın yaşayacağı mecrada olmayı tercih ediyoruz. Çünkü adım atmak, eşsiz olmak, kendin olmak için çabalamak çok zor!
Bu mecrada her şey o kadar tesadüfi, o kadar emeksiz ki, emeğe, yaşanmışlığa, bedellere saygımız kalmıyor doğal olarak. Her şey o kadar birbirinin aynısı ki, yeni bir şey yapmaya, yaratıcılığını kullanmaya kimsenin eli gitmiyor. Kanser hücreleri gibi tekrarlardan oluşuyoruz ve tabi ki tezahür ediyor bedenlerde..!
Çünkü hepimiz bir şekilde kurtarılmayı bekliyoruz, kısa yoldan, “evrenin mucizesiyle”, her şeyi halletmeyi. Eskiden beyaz atlıydı beklenen, şimdi “yaratım”, “evrenin mucizesi” oldu…
Bazı şeyleri yanlış anlamış olabiliriz!?

Oysa ne emekler veriliyor bir yandan, hani o Migros raflarına girmemiş, daha içiyle uğraşmaktan paketini tasarlayamamış olanlar da bazen…

Aynı şekilde, terapiler için de geçerli bu durum. Danışanlarımın bir çoğu, sihirli değneği nereye sakladığıma bakıyor. Çünkü hemen her şey bir kerede düzelecek, çünkü “evren onları seviyor”!
Hatalı olanlar onlar değil, reklamlar!
Derya deniz, katman katman, sonsuz olasılıklar diyarını bir seferde anlamayı ve anlatmayı vadediyor.
Boşuna yazmış Rumi, Hayyam, Gurdjieff cilt cilt de, yine de yetmedi diye içerlemiş.

Bu yüzdendir bu dönem çılgın gibi yükselen hap bilgiler, ayahuascalar, peyoteler…

Yanlış anlaşılmasın, eleştirdiğim her şey benim yolumun kutsal araçları aynı zamanda.
Saygım, hürmetim, borcum çok büyük…

O yüzden işte belki, öğrendikçe, daha çok öğrenci olmam…

Ve aynı yüzden hayal kırıklığım… Bunca güzelliğin, kutsal emanetin, emeğin, hürmetin karşılığı defter arasında düzlediğim çokomel kağıdı olmamalı.
Bunu derken, en son Star Wars filminde (Last Jedi), Yoda’nın jedi kitabını yakışını anımsadım, manidar oldu.
Eğer bunu anımsadıysam şunu da eklemeliyim demek ki; bir şeylerin kutsallığına inanma halini putlaştırıp tanrılaştırmak değil elbette bahsettiğim. Bilginin kendisi olmak, kendi algın ve süzgecinde harmanlayıp senin hamurun ve kokun ile ifade etmek kısmındayım.
Çünkü diğeri yine kendine şirk koşmak olur. Ezberleyip, başının üzerinde taşımak hali. Örneklerini hepimiz yakından biliyoruz..!

Bugün Galata kulesinden 27 yaşında bir genç kadın atladı…
O tıkış tıkış herkesin fotoğrafını çekmekten yüzünü kızarttığı kulenin sokaklarında hiçbir şey değişmedi. Bu sefer kulenin altında yatan cansız bir beden de, Instagram story’lerinde yerini aldı..

Sözsüzlük..

O kadar alıştık ki, filmlerle, dizilerle ölümlere… Bize birinin acısından çok, film karesini çağrıştırıyor artık böyle şeyler.
İllüzyonun büyüklüğüne bakın!
Ailesi, sevenleri, benzer acılar yaşamışların duyguları… Hiçbir şey yok, sadece nadir görülecek olan bir sahnenin tanığı olmanın gizli sevinci ve dışarıya aktarımı var.

Bu sadece bir örnek, o kadar.

Vicdani bağlarımız kendimize doğru değil, var olmayan, yarattığımız yeni tanrılara doğru. “Vicdan coğrafyadan coğrafyaya değişir” diye bir resim yapmıştı kardeşim. Evrensel vicdandır bahsettiğim tam da bu yüzden! Evrensel olan, sevgidir, saygıdır, özgür iradedir.

Kendimize gelelim, kendimize dürüst olalım artık.
Kaçmaktan, “mış” gibi yapmaktan, kurduğumuz sahte kimlikleri yüceltmekten ve gücümüzü bunlara aktarmaktan vazgeçelim. Azıcık çaba…

Her birimiz, olduğumuz şu hale gelene kadar ne acılar çektik, ne bedeller ödedik. Sadece bazı şeyleri fark etmek için bile ne yollardan geçtik. Değer verelim, önce kendimize. Yaşadıklarımıza, hayat yolculuğumuza…

Eskiden bir kızın yastığını koklardık dedi bir arkadaşım, şimdi zaten Instagram’da her hali var…

Yastığı koklanan olmayı özlemediniz mi?

Gerçek yaşama, gerçek olana yürümek için neden bekliyoruz?

Sanarak değil de, olarak, yaparak varolmayı, gerçek yaşamın gerçek bireyleri olmayı haketmiyor muyuz? Yaşamı hak etmiyor muyuz?

Sorun kendinize, neyi hak etmiyorsunuz? Yaşamınız emeğe değmez mi? Yaşamınız gerçeğe değmez mi? Siz, var olmaya değmez misiniz?

İnsanlık dediğimiz şey, büyük bir gönül yarası gibi. Her birimizin acısı, her birimizin emeği, hepimizin. Kendi haklarımız kadar başkalarının haklarını da korumak zorundayız. Kimse bizden ayrı değil, dışarıda kimse yok!

“Tanrının canı acıyor mudur?” diyorum bazen, “ah” diyor mudur? Hiç müdahale etmeden izlerken… Sırf özgür iradeye saygısından…
Doğanın canına okurken, hayvanların, bitkilerin yaşamlarını sorumsuzca sonlandırırken, doğanın canı acıyor mudur? Bizim de döneceğimiz o toprak, cansız bedenimizi kucaklarken seçmeden alacak ya ta koynuna… Gık demeyecek ya…!
Öyle bir yürek yarası bahsettiğim ve öyle bir sevgi.

Sahip çıkın olur mu? Sizi var eden acı tatlı her şeye, sizi siz yapan tüm hallerinize ve ürettiklerinize. Ne olursa olsun! Aldığınız hiçbir nefesi boş yere vermeyin.
Yoksa “insansıların” basamakları oluruz.

Ezoterik bilgi ehil olandan ehil olana aktarılır. Ehil olmayana verilmez, çünkü cahil olan bilgiyi çokomel kağıdı sanır. Oysa korunmalıdır varoloşun bilgisi ve niyete teslim edilmelidir. Bizler, evrenin çocukları, varoluşun parçaları, hayata dair her birikimimizi aynen ezoterik bilgiler gibi, sadece ehil olana vermeliyiz. Buna ışığımızı korumak denir.

Bu yaşam, hepimizin oyun bahçesi. Bazen düşeriz, bazen dallardan erikler toplar bir güzelin gülüşünde kendimizden geçeriz. Kıymetli ve özenli. Zarafet öyle mühim ki, yumuşacık gönüllerin sıcacık yastığıdır o. Çıkarın ortaya o güzelliği, çıkarın ki oyun bahçemizde güller açsın. Kabilemizin gözleri ışıldasın, gönüllerinde dinleneceğimiz insanlarımız olsun gerçek ve naif.

Bu ikilik dünyası bize yarışmamızı, cezalandırmamızı, en en en … olmamızı söylese de, gerçek olan her şey dürüstlükten, nezaketten, hürmetten geçer.

Kendine ve diğerine, emeği geçenlere gönülden selam olsun…

*** tüm bireysel ve grup çalışmalarımı, haftalık yazılarımı https://www.magicalchildoftheworld.com adresine üye olarak takip edebilirsiniz***

İlginizi çekebilir: Dünyanın sırrına ermek: Yol, kendi sırrımıza ermekten geçiyor

Esra Uyman: Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya yönlendirdi. İlk eğitmenlik diplomasını ‘World Initiatives School of Esoteric Studies’den alan Uyman’ın katıldığı çalışmaların bazıları; Organizasyon Konstelasyonu, Aile Sergileri, Vernon Frost eğitimleri, Louis Franco’dan aldığı çeşitli eğitimler, Anthony Robbins Unleash the Power Within San Jose semineri, Charlie Morlay Lucid Dreaming eğitimi, Tayland da Tantrik Yoga (RYT-200) eğitmenliği eğitimi, Peru, Amerika, Şili, G.Afrika ve Türkiye’de katıldığı Şamanik çalışmalar ve seremonilerdir. Bunların yanı sıra TGA İleri Seviye Metafizik Semineri, Ziya Azazi’nin Dervish in Progress Çalışması gibi pek çok özel çalışmaya katıldı ve eğitmenlik eğitimini aldı. Masssuma Altın Enerji I-II enerji uyumlamasını alan Esra Uyman, Avi Gören-Bar Jungian Coaching School (ICF) (ACSTH) dan koçluk sertifikasını aldı. Tüm bu çalışmalar ve eğitimlerle kendi uyanış deneyimini birleştiren Esra Uyman, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor. Kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, çarpıcı bir vizyon ve perspektif değişimi sunan, yaşamda üstlendikleri sorumluluklarda anlam bulmalarını sağlayan, merak, heyecan ve umut duygularını yükselten, tüm insanlık deneyiminin derinliğini kavramaya yardım eden ve çarpıcı yüzleşmeleri şefkatle yaşamalarını sağlayan eğitimler gerçekleştiriyor. Yaşamın Sorumluluğunu Almak, Kendimiz Olmak, Bizi Engelleyen İnançlar, Metafizik ile Özgürleşme Yolculuğu, Seçimlerimiz ve Biz, Gözlemci Bilinci, Nefes ve Meditasyon Teknikleri başlıkları altında kurumlara webinar ve uygulamalı eğitimler veriyor.

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



İlgili Makale