X

Sıfır atık ve minimalizm: Ortak noktaları nelerdir, nerede farklılaşırlar?

Ben sıfır atık felsefesi ile tanışmadan önce hâlihazırda minimalizmi uygulamaya gayret ediyordum. Giymediğim giysileri sattım ya da bağışladım, yeniden okumayacağımı bildiğim kitapları bağışladım ya da sahafta okuyacağım kitaplarla takas ettim. Önemli ve duygusal anıları temsil edenler dışında bütün “saklamaya çok da gerek olmayan” fotoğrafları ve gereksiz e-postaları sildim. Hiçbir amaca hizmet etmeyen süs eşyalarını attım ve nadiren kullandığım tüm mağaza üyeliklerini iptal ettirdim. Elimdeki ürünü bitirmeden yenisini almamaya çalışarak epey minimal bir yaşam sürmeye başlamıştım.

Sıfır atık ile tanışıp çevre için daha fazlasını yapabileceğimi öğrendiğimde, minimalizmi benimsemiş olmamın bana çokça faydası oldu. Çünkü minimalizm ve sıfır atık, pek çok açıdan benzer özellikler taşıyorlar. Ancak benzerlikleri olduğu kadar farkları da var. Bugün bu yazıda sizlerle, sıfır atık ve minimalizmin benzer ve farklı yönlerini ele alacağız.

Konuya balıklama dalmadan önce sıfır atık ve minimalizm kavramlarını tanımlamak istiyorum.

Minimalizm, az ile yaşamak anlamına gelir. İhtiyacınız olandan fazlasını hayatınızda barındırmamaktır. Bu hem maddi, hem de manevi durumlar için geçerlidir.

Sıfır atık ise doğal ya da sentetik her türlü malzemenin, doğaya zarar vermesini engelleyecek şekilde kullanılması, değerlendirilmesi, dönüştürülmesi ve de doğaya zarar verecek malzemelerin üretiminin ve tüketiminin sıfırlanması olarak tanımlanır. Kısaca, sıfır çöp, sıfır kirlilik.

Tanımlarına baktığımızda aralarında ortak hiçbir şey yokmuş gibi görünüyor. Ancak derinden incelersek, her iki görüşte de hedefe giden yolların benzer olduğunu fark edebiliriz.

Sıfır atık ve minimalizmin benzerlikleri

En büyük benzerlikle başlayalım, tüketimi azaltma.

Minimalizm size, ihtiyaç duymadığınız fiziksel, zihinsel ve çevresel hiçbir şeyi hayatınızda barındırmamanızı, biriktirmemenizi söyler. Fazlalıkları hayatınızdan çıkarır ve elinizdekiler eksilene kadar yenisini almazsınız. Benzer şekilde, atıksız bir yaşama giden yol da tüketimi azaltmaktan geçer. İhtiyaç dışı alışverişten kaçınarak kişi başına açığa çıkan çöp miktarını azaltır ve atıklarınızı sıfırlamaya yaklaşırsınız.

Hem minimalizm hem de atıksız yaşam size, daha az tüketerek daha huzurlu, daha ekonomik ve daha sağlıklı bir yaşam süreceğinizi öğütler. Deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki, gerçekten de öyle.

Örnek verecek olursam; atıksız yaşama ilk geçtiğimde, plastik ambalaj ile satılmayan versiyonunu bulmakta en çok zorlandığım malzemelerden biri pamuktu. Açıkta pamuk satılan bir kaynak bulamadım ve marketlerde hep plastik poşetler içinde satılıyordu. Ben de çözümü, yıkanabilir pamuklu havlu bezler edinerek buldum. Farklı boylarda yaklaşık 10 tane yıkanabilir havlu mendilim var. Özellikle yüz için üretilmiş olanlardan almaya çalıştım, evdeki havlulardan kendim de yapabilirdim ama el havluları yüz için fazla sert olabiliyor, riske atmak istemedim. Yüzümü temizlerken o mendilleri kullanıyorum ve her hafta makinede diğer çamaşırlarla birlikte yıkıyorum. Böylece her gün çöpe pamuk atmıyor, plastik ambalajlı ürün satın almak zorunda kalmıyorum ve elimdeki mendiller parçalana kadar da yenisini almaya ihtiyaç duymayacağım.

İhtiyaç dışı tüketimi durdurmak, çevre dostu ve minimalist bir yaklaşım olduğu kadar ekonomik de olacaktır. Bazen sırf “kaçırılmayacak indirim fırsatları” yakaladığımız için, elimizdeki ürünleri bitirmeyi beklemeden yenilerini alabiliyoruz. Bu da aslında, ekonomik bir alışveriş yaptığımızı düşünürken, gereksiz harcama yapmamıza neden olabiliyor. Aldıklarımız evde yer kaplıyor, toz tutuyor ya da daha kötüsü, son kullanma tarihin doldurup daha kullanılmadan bozuluyor ve önünde sonunda çöpe atılıyor. Çöpe atılarak ziyan olan her ürün, çöpe atılan para demek.

Minimalizm ve sıfır atık arasındaki bir diğer benzerlik, sahip olduklarınızı değerlendirmeyi öğütlemesidir. Bir kavanoz fıstık ezmesi aldınız, tükettiniz ve elinizde kavanozu kaldı. Başka biri olsa çöpe atardı belki ama bir minimalist veya bir sıfır atıkçı, bu kavanozu kullanabileceği bir yol arar. Bu kavanozu reçel kurmak, yoğurt mayalamak, konserve yapmak ya da basitçe ufak tefek eşyaları depolamak için kullanır. Kullanamazsa, kavanoza ihtiyacı olan birine verir. Kimseye veremediyse, o kavanozu ileri dönüşüm yaparak evde kullanılan başka bir eşyaya dönüştürür. Böylece bir sıfır atıkçı bu malzemeyi çöpü boylamaktan kurtarır, çöpünü sıfırlar ve bir minimalist, ihtiyaç duyduğu bir eşya için satın almaktan kurtulur.

İlginizi çekebilir: Atıkları değerlendirmenin iki farklı yolu: Geri dönüşüm ve ileri dönüşüm

İhtiyaç ve lüks arasında denge kurmak

Sadece ihtiyacınız kadarını tüketin, demek işin kolay kısmı. Uygulamak ise söylemesi kadar kolay değil. Bunun en büyük sebebi de elbette ki pazarlama hileleri.

Firmalar, satış oranlarını arttırmak için tüketicileri manipüle etme işinde oldukça başarılılar. Tekstil firmaları, yeni koleksiyonlarını öyle bir pazarlıyorlar ki, sanki o gömlek evinizdeki pantolonlarla uyumlu olmayacakmış, sadece aynı markanın o gömlek ile takım olarak ürettiği pantolonla giyilebilirmiş gibi hissettiriyorlar. Cilt ve saç bakım markaları sanki serideki bir ürünü, aynı serideki başka bir ürünle kullanmazsanız etkisini göstermeyecekmiş gibi lanse ediyor. Tüm bu pazarlama hileleri sizi ihtiyacınızdan fazla tüketmeye itiyor ve firmaların cebini dolduruyor.

Hem minimal, hem atıksız bir tüketici olmanın yolu da bu ve benzeri manipülasyonlara karşı bilinçli olmakta yatıyor. Gömleğe mi ihtiyacınız var? Dolabınızdaki kıyafetlerin %50’si ile uyumlu olacak bir gömlek seçin. Evde pirinç mi bitti? Bir kiloluk bir paket pirinç 13 TL iken avantajlı pakette bir kiloluk iki paket pirinç 20 TL olabilir. Ancak siz böyle bir kampanyaya kanıp daha pahalı ve ihtiyacınızdan fazla olan paketi seçerseniz, siz ilk pirinç paketini bitirene kadar ikincisi kurtlanacaktır. Bir kilo pirinci ziyan etmekle kalmaz, bir de fazladan masraf yapmış olursunuz (kalabalık bir misafir grubu için sütlaç yapacaksanız ve iki kilo pirince ihtiyacınız varsa, o ayrı).

Sıfır atık ve minimalizmin farklılıkları

Her ne kadar her iki görüş de kendi hedeflerine ulaşmak için benzer yollar kullansalar da, amaçları farklıdır. Sıfır atık ve minimalizm, ıvır zıvırla dolu bir dünyada nasıl yaşamak istediğimizle ilgili farklı önerileri vardır, dolayısıyla da her zaman her konuda aynı fikirde olmayabilirler.

Benzerliklerinden bahsederken eşyalara yeni kullanım amaçları kazandırmaktan söz etmiştim. Bu aynı zamanda iki görüş arasındaki büyük farklılıklardan biridir. Çünkü bir minimalist sadece var olan bir ihtiyaç açığını kapatıyorsa, elindeki ile ileri dönüşüm yapmayı tercih edecektir. Hiçbir eşyayı boş yer elinde tutmaz. İhtiyaç duyulan bir iş görmüyorsa, minimalistler o eşyalardan kurtulmak isterler. Atıksız yaşayanlar ise o eşya/çöp/atık ya da her ne ise o şeyi atmamak için ona sıkıca tutunur ve onu değerlendirmek için bir yol arar. Hediye eder, satar ama mutlaka onu atmak yerine elinde tutmayı tercih eder. Eğer hem atıksız hem minimalist görüşleri takip etmek isterseniz, böyle bir durumda kendinizi arada kalmış hissedebilirsiniz; bunu atarsam çöp olur, tutarsam gereksiz yer kaplar.

Minimalizm ve sıfır atık arasındaki en büyük fikir ayrılığı şudur: Minimalizm bize daha az ile yaşamayı öğretir, nihai hedefi kullanılmayan hiçbir şeyi ellerinde tutmamak, olabildiğince çok eşyayı atıp kurtulmaktır. Çevre dostu olmak gibi bir derdi yoktur.
Sıfır atık ise bize çevre dostu tüketimi öğretir, bunun için evde yüzlerce kavanoz stoklamanız ya da hiç saksı bitkiniz olmamasına rağmen kompost kovası yapmanız gerekse bile.

Hem sıfır atıkçı hem minimalist olabilir miyim?

Benzer yollardan geçip farklı amaçlara sahip olan iki görüş arasında denge kurmak kimi zaman zor olabilir ama imkânsız değildir. Minimalist olmak, sadece minimalizme ilk kez adım atacağınız dönemde çevre kirliliği için etkisiz olacaktır. Elinizdeki fazlalıklardan bir şekilde kurtulduğunuzda, yeni ıvır zıvırlar almayacağınız için çevreci bir tutum sergiliyor olacaksınız; alsanız bile çevre dostu tercihler yaptığınız sürece atıksız ve minimal bir hayat sürebilirsiniz. Belki atıklarınız tamamen sıfırlanmayacak ya da eviniz gereksiz eşyalardan tamamen arındırılmış olmayacak ama mükemmel bir minimalist ya da sıfır atıkçı olmak yerine, kendiniz için mükemmel bir düzene sahip olacaksınız.

İlginizi çekebilir: Sıfır Atık Rehberi 4: Atıksız alışveriş önerileri

Kaynak:
A Considered Life: https://www.aconsideredlife.co.uk/2019/06/minimalism-and-zero-waste.html
Zero Waste International Alliance: http://zwia.org/zero-waste-definition/
Less Waste World: https://www.lesswasteworld.com/blog-1/2018/12/12/why-you-should-start-a-shopping-ban-when-you-start-zero-waste
Going Zero Waste: https://goingzerowaste.com/blog/what-do-zero-waste-and-minimalism-have-in-common/
Reduse, Reuse, Renew: https://reducereuserenewblog.com/11-ways-minimalism-and-zero-waste-living-are-the-same/

İlginizi çekebilir: Çevre dostu tercihler: Gün içinde en sık kullandığımız 15 eşya ve sürdürülebilir alternatifleri

Çağla Lotinac Akman: AgeSA'da birikim ve güvence danışmanı ve çevre aktivisti. Hafta içi 9-5 danışanlarına finansal danışmanlık vererek insanları daha varlıklı hale getirmek, hafta sonu da deniz kenarında sabah koşusu yapıp koşarken kumlardaki çöpleri toplayıp ayrıştırmak en büyük hobileri arasında. Uplifers'ta 2018'den beri çevre kirliliği, sıfır atık, gezegen dostu yaşam, koşu, kişisel finans ve bütçeleme konularında yazılar hazırlamakta, gezegenimiz için farkındalık yaratmayı ve finansal okur yazarlığı arttırmayı hedeflemektedir. Kendisine ulaşmak ve ücretsiz finansal danışmanlık almak için: (0530)-767-24-64.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale