X

Seyahat günlükleri: Barcelona

Gece yarısına 20 dakika kala El-Prat havalimanına inen uçağımdan şehri izlediğimde ilk hissettiğim şey hayranlıktı. Açıkçası bu kadar büyük ve modern bir Barcelona beklemiyordum. Kısa süreli hayranlığın ardından kendime geldim ve önümdeki sıkıntılı sürecin farkına vardım. Rezervasyon yaptığım hostelin ne ismini ne de adresini bir yere not etmiştim. Telaş ile internet ararken havaalanındaki 15 dakikalık bedava internete bağlanabildim ve booking.com’a girdim. Rezervasyonlarımı incelerken Barcelona’daki rezervasyonumun iptal edildiğini gördüm ve korkudan ne yapacağımı bilemedim. Saat 00.00’ı geçtiği için o gece için sistem rezervasyon yapmaya izin vermiyordu, ben de mecburiyetten ertesi gün için rezervasyon yaparak hostel adresini Google Maps’te kaydederek yola çıktım.

Tren seferleri gece bitmesine rağmen 24 saat çalışan belediye otobüsleri mevcut ve sabah 5’e kadar her 20 dakikada bir sefer var. € 2.15 gibi cüzi bir fiyatı olan otobüsler merkeze giderken civardaki mahallelere de uğradığı için yolculuk 1 saati birazcık aşıyor fakat özellikle gece vakti evlerine dönen sarhoş gençlerin otobüs içinde bağıra bağıra şarkılar söylemesi, şakalar yapması ile yolculuğunuz tam bir eğlenceye dönüşüyor.

Hostele varış

Plaça de Catalunya’da otobüsten inince gece yarısında açık bir market var mıdır derken hemen önümde Hint göçmenlerin açtığı marketi gördüm. Bu göçmen kardeşlerimiz de olmasa İtalya ve İspanya’daki halimiz ne olurdu diye düşünmeden edemiyor insan… Avrupalı insanlar o kadar tembel ki akşam 9’dan sonra bir tane açık market bulmak imkansız. Dahası, siesta (öğle uykusu) denilen kültürü bahane ederek öğle vakti dükkanı kapatıp uykuya giden esnafları da, bir esnaf çocuğu olarak şaşkınlıkla karşılıyorum. Benim babam yıllardır dükkanı bırakıp gidemediği için tatil yüzü görmez yani. Nitekim geçen sene Roma’da iken büyük bir heyecanla 3 km yürüyerek gittiğim Roma’nın en iyi pizzacısının 1 haftalığına restoranı kapatıp tatile gittiğini camekandaki yazıdan okuduğumda Avrupa Birliği’nin neden kriz yaşadığını anlamıştım.

Gece vakti sırtımda çanta ile çok zorlu bir sürecin ardından hosteli buldum ve uykusundan kaldırdığım resepsiyonist ile konuşmaya başladım. Adımı söylediğimde sinirlenen adam bana aynı tarihte 2 tane rezervasyon yaptığım ve bugün de gelmediğim için beni kovmaya çalıştı. Uçaktan indiğimde yaşadığım karışıklığı açıklayıp adamı zorlukla ikna ettikten sonra gece yarısında kalacak yer bulmanın sevinci ile odama çıktım ve kendimi yatağa attım.

Barcelona yürüyüş turu

Ertesi gün öğle vakti uyanıp lobiye indiğimde ‘’Free Barcelona walking tour’’ ilanı dikkatimi çekti. Las Ramblas caddesindeki ‘’Travel Bar’’ isimli mekanın organize ettiği bedava turda bir rehber sizinle beraber yürüyerek şehri anlatıyor ve siz de turun sonunda gönlünüzden ne koparsa rehbere bahşiş veriyorsunuz. Saat 15:00’daki ‘’Street Art’’ turuna katılmak üzere hostelden çıktım ve yürümeye başladım. Barcelona, tarihi doku ile modern şehirleşmenin bir sentezi adeta. Plaça Catalunya’dan itibaren genişleyen şehir, geniş ve cetvelle çizilmişçesine paralel caddeleri ile insana Manhattan sokaklarında dolaşıyor hissi veriyor. Buna rağmen binalardaki mimari yapının şehir merkezindeki tarihi dokudan izler taşıması hayranlık uyandırıyor. Tarihi Barcelona’yı dolaşmaya başladığınızda ise dar sokakları ve ejderha figürlü binaları ile yüzyıllar öncesine, İslam, İspanyol ve Katalan kültürünün harmanlandığı bir yolculuğa çıkıyorsunuz.

Travel Bar’da İrlandalı rehber eşliğinde toplanmamızın ardından Barcelona’nın dar sokaklarına daldık ve şehirdeki sokak sanatını keşfe çıktık. Antoni Gaudi’den Picasso’ya birçok ünlü ismin hayatına dair detaylarla süslenmiş eğlenceli turumuz bittiğinde yorgunluktan ben de bitmiştim. Eğer tura katılmayı düşünürseniz muhakkak rahat bir ayakkabı giyin. Tur sonunda, katılımcılarla beraber yemek yemek üzere Cat Bar isimli vegan restorana gittik ve etsiz burgerlerimizi denerken muhabbete daldık.

Katalonya Festivali

Ertesi sabah gözlerimi Katalonya Festivali’ne açtım. 1886’dan itibaren her 11 Eylül günü kutlanan bu bayram aslında Katalonya ordusunun İspanya karşısındaki yenilgisini hatırlatan anma töreni. Şehirdeki hummalı festival hazırlığı sürerken saat 10:00’daki Barcelona turuna katıldım fakat 2 saat dolaştıktan sonra dayanamadım ve gruptan ayrılarak yemek yemeye karar verdim. Tapas (İspanyol meze çeşitleri) tatmak üzere Foursquare’deki en yüksek puanlı Xampagnet isimli restorana gittim fakat bayram dolayısı ile kapalı olduğunu görünce bir diğer yüksek puanlı restoran Tapadu’ya gittim fakat burada tapas yerine Fajita yedim. Kesinlikle tavsiye ederim!

Park de la Ciutadella’yı gezmeye gelmişken, festival sebebiyle kapılarını ziyaretçilere açan Palau del Parlament de Catalunya’yı (Katalonya Parlemento Sarayı) da keşfettikten sonra kendimi meydanlardaki coşkulu kalabalığın arasına attım. Festivale özel olarak sergilenen Castell isimli 10 kata kadar yükselebilen insan kulesi mutlaka görülmesi gerekenlerden.

Sagrada Familia Bazilikası

Cuma günü geldiğinde, bir önceki akşamdan internet üzerinden satın aldığım bilet ile, 300 metrelik kuyrukta beklemeyerek kolayca Sagrada Familia Bazilikası’na giriş yaptım. 1882’de inşaatı başlayan ve 2028’de tamamlanması planlanan ‘’Unfinished’’ (bitmemiş) lakaplı bu muazzam kilisenin, mimari tasarım ve ince işçiliğini incelemenin yanı sıra, alt kattaki müze kısmını da gezebilirsiniz.

Bir dipnot: Sagrada Familia’nın (planlanan) yüksekliği, Barcelona’nın en yüksek tepesinden sadece 50 cm kısadır. Kilisenin mimarı Gaudi’ye bu durum sorulduğunda şöyle cevap verir: ‘’Tanrı’ya kafa tutacak değilim ya!’’

Park Güell

Sagrada Familia’dan çıktıktan sonra hemen, Gaudi’nin bir diğer eseri Park Güell’e doğru yola koyuldum. Şehre hakim bir tepe üzerine kurulmuş olan parkın ormanlık alanında dolaştığınızda müzik ve resim alanında harikulade eserler icra eden sokak sanatçılarına rastlıyorsunuz. Ormanın merkezindeki duvarlarla çevrili ‘’park’’a giriş ise ücrete tâbi. Yine, adrenalin bağımlısı ben, macera arzusuyla park’a kaçak girmeye karar verdim. Hemen parkın etrafını dolaştım ve zayıf noktalar ile görevlilerin yerlerini tespit ettim. Parkın doğu tarafındaki çitlerde karar kıldıktan sonra, oradaki görevli ve polislerin ( evet polis dahi vardı ) hareket döngüsünü saniyesine kadar ölçtüm. Her ne kadar James Bond edasıyla etrafı gözetliyor olsam da 5-10 dakika boyunca harekete geçemedim. En sonunda cesaretimi toplayabildim ve çitlerden atlayıverdim! İçerde kalabalığa karışıp tehlikeyi atlattıktan sonra heyecan ve mutluluktan havalara uçuyordum!

Masalsı mimariye sahip binaların büyülü atmosferi dışında açıkçası biraz hayal kırıklığına uğradım, çünkü içerde başka hiçbir şey yoktu. Yine de, manzarası, sanatçıları ve sıra dışı mimarisi ile Park Güell, gezginlerin uğraması gereken bir durak.

 

Barcelona’da yemek keşifleri

Paris’e gitmeden önceki son saatlerimde Xampagnet’in Tapas’ını denemek için hızlıca şehre indim. Tapas ile doymayınca önceki gün çok beğendiğim restoran Tapadu’ya giderek bir diğer yerel yemek Deniz ürünlü Paella’yı (et, tavuk, balık ve çeşitli sebzelerle hazırlanan pirinç pilavı) tatmaya karar verdim. İtalyan Risotto’suna çok benzeyen bu yemeğin tadı inanılmaz güzel!!! İtalya veya İspanya’ya gider de Risotto veya Paella yemezseniz çok üzülürsünüz…

Restoranda tanıştığım, yan masadaki Çinli turist ile Las Ramblas sokaklarını sohbet eşliğinde dolaştıktan sonra çantamı almak için hostele gittim. Sabah 6’daki uçağım için havaalanına gitmeden önce, 40 yaşında ilginç bir adam olan Rus oda arkadaşımla takıldık. İnanılmaz keyifli bir sohbetin ardından gece 2’de otobüse binerek havalimanına gittim. Havalimanında Terminal 1’den Terminal 2’ye gitmek için servis beklerken tanıştığım iki Amerikalı kız ile uçuşlarımız aynı saatte olunca beraber beklemeye karar verdik. Muhabbetimiz o kadar ilerledi ki beraber Asya seyahatine çıkma sözü dahi verdik birbirimize. Kim bilir belki bir gün gerçek olur?

Seyahatlerin en güzel yanı da bu olsa gerek. Hiç bilmediğin bir yerde, hiç bir bağlantının olmadığı insanlarla bir anda tanışabilmek, muhabbete girebilmek, fikirlerini, kültürlerini keşfedebilmek, hatta beraber ileriye dönük planlar yapabilmek! Tek başına seyahate çıkmanın en büyük avantajı insanlarla tanışmaya daha açık olmak şüphesiz.

Paris’te görüşmek üzere…

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

Göktuğ Kral: Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü öğrencisiyim, aynı zamanda Boğaziçi Triathlon Takımı Kurucu Kaptanı’yım ve BÜMK Klasik Müzik Korosu’nda koristim. 16 Ağustos 2014’te IRONMAN İsveç Triathlonu’na katılarak 3.8 km yüzme + 180 km bisiklet + 42 km’lik maraton koşusunu 11 saat 56 dakikada tamamlayarak ‘’En Genç Türk IRONMAN’’ ünvanı aldım. Seyahat etmeyi, görülmemiş yerleri keşfetmeyi, yeni lezzetleri tatmayı çok severim. Seyahatlerimde ‘’turist’’ değil ‘’gezgin’’imdir. Adrenalin ve macera bağımlısıyımdır. Piyano, Kürek, Tenis, Kick-Box, Kaya Tırmanışı ve Bikram Yoga hobilerim arasındadır. En büyük hayalim ’’80 Günde Devr-i Alem’’ yapmak.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale