X

Sevmek “sahip olmak” demek mi?

Sadece seviyor olmak çoğu zaman yetmemektedir. Ne olması gerekir? Bizim istediğimiz zamanda, bizim istediğimiz yerde, bizim istediğimiz şekilde, bizim istediğimiz yoğunlukta ve yine bizim istediğimiz koşulları sağlayarak bulunmalıdır hayatımızda değil mi? Örneğin farklı bir hayat çizgisi olamaz, özgür iradesi ile gerçekleştirdiği seçimleri olamaz veya sadece bizim istediklerimizin dışında olduğu için o kişinin hayat seçimleri ve hayata bakış açısı “yanlıştır”…

İşte tüm bunlar bizim içimizden çıkar evet ben buna “sahip olmak canavarı” diyorum… “Çok sevdim, çok fazla seviyorum hep yanımda olsun istiyorum, benimle olsun diye bekliyorum, o da beni bu kadar çok sevsin istiyorum, o da her zaman ben nasıl onunla olmak istiyorsam o da aynı şekilde sürekli benimle olmak istemeli” diye düşünebiliriz…

Peki sizce hayatın tanımı veya çizgileri bu kadar kolay çizilebilir mi, bu kadar kolayca “başka” bir insanın hayat yoluna çıkabilir misiniz? Bu gerçekten size yapılsa mutlu olacağınız bir şey midir? Örneğin sizin özgür iradeniz ile vermiş olduğunuz başka bir ülkede yaşayacak olma kararınıza sevdiğiniz kişi sırf desteklemiyor diye “yanlış” bir karar olarak bakabilir miyiz? Bu ilişkide “beni kaybedersin” diye başlayan cümleler kurulmasına gerçekten neden olabilecek bir sebep midir? Yani bir kişinin “oluş” şekline müdahale etme hakkı sadece o kişiyi sevmemizden dolayı bize otomatik olarak tanınmış olabilir mi?

Şimdi tekrar zor sorularımızla devam edelim, evet bir evlilik bağıyla bağlı olduğumuz kişinin ihanetine tanık olduğumuzda bu onun için yargılayabileceğimiz bir durum mudur? Veya o gün var olan sevgimiz bu durum nedeniyle anında “vardan yok” olabilir mi? Sırf bizi bizim istediğimiz şekilde sevemedi diye eğer gerçekten sevmek halinde isek her şeyi “o bir anda” yıkabilir miyiz? Veya bunu yapan biz olsaydık, nasıl bir yargılama yapardık kendi kendimize yanlış yaptığımız, hata yaptığımız veya “toplumun” bunu kabullenemeyeceği gibi birçok ses yankılanıyor olurdu belki aklımızın içerisinde; fakat doğru olan sadece gerçekten aşık olduğumuz olsaydı… Yargısız, sorgusuz ve düz bir mantıkla bunun bu dünyadaki tüm diğer insanlar için olduğu üzere sadece evli olduğumuz için “bize uğramayacak” olması gibi bir olasılık düşünülebilir mi? Gerçek olanın sadece değişim olduğu ve bunun evli, ilişkide, baba veya erkek / kadın olmamıza göre ayırım gözetmeyeceği ve sadece öyle oluvereceğini anlayabilmemiz bu kadar zor mudur?

İşte bizler böylece ilişkilerimizde hiç farkında olmadan o kişinin “sahibi” olma canavarlarına dönüşüveririz. Nasıl mı, beni sevecekse şöyle sevsin, beni seviyorsan bunu yapacaksın, beni istiyorsan şuraya bu şekilde geleceksin, beni seviyorsan benimle evleneceksin, beni seviyorsan bu şartları eksiksiz yerine getireceksin… Bu cümleler biraz tanıdık geldi mi? Yine bu kadarla da bitmemektedir tabii ki; beni seviyorsan bunu giymeyeceksin, şunu yemeyeceksin, bunu içmeyeceksin, şunlarla gezmeyeceksin, evet hepsi beni seviyorsan…

Yani öyle bir sahip olmak canavarı fışkırır ki içimizden “beni seviyorsan” ile başlayan cümlelerden adeta karşı taraf “korkmaya” başlar… Çünkü bugün komiktir ki “nefes alması” bile sevgi ifadesi ile yaptığı bir kriteri sağlayabilmesine bağlanmıştır… İşte bizler sevmekten fersah fersah böyle uzaklaşırız. Bu sevmek değildir; bu “sahip olmak”tır…

Bakın sevgili Eckhart Tolle güzel eseri Var Olmanın Gücü ile sahip olmayı nasıl yorumluyor:

“…Bir şeye sahip olmak… Bunun anlamı tam olarak nedir? Bir şeyin “benim” olması ne demektir? New York’taki bir sokağın ortasında durup, gökdelenlerden birini parmağınızla göstererek, “bu bina bana ait. Ben onun sahibiyim” derseniz, ya çok zenginsiniz, ya bir hayal dünyasında yaşıyorsunuz, ya da bir yalancısınız demektir. Bunlardan hangisi doğru olursa olsun, sizin yaptığınız şey, anlattığınız hikayede “bina” düşüncesini “ben” düşüncesinin içine sokmak ve ikisini karıştırmaktır. Mülkiyet kavramı zihinsel olarak böyle işler.

…İnsanların pek çoğu, ölüm döşeğinde yatana ve dış dünyada olup bitenlerle olan bağları kopmaya başlayana kadar, sahip oldukları hiçbir şeyin onların kim olduklarıyla herhangi bir bağlantısı olmadığını anlayamazlar.

…Şeylere bağlı olmaktan nasıl vazgeçebilirsiniz? …Şeylere olan bağlılık, ancak kendinizi onların içinde görmekten vazgeçtiğiniz zaman kendiliğinden ortadan kalkar.’’

Herhangi bir sevgili veya eş “sahip olmak” üzere olduğumuz “şeyler” değildir, bir ilişki ancak her iki birey için gerçekten daha da özgür olacakları, kendilerini oldukları gibi daha da iyi ifade edebilecekleri ve olmazsa olmazı hayattan daha da fazla zevk alacakları şekilde geliştiğinde sağlıklı bir ilişki olacaktır… Bunun dışındaki tüm birliktelikler bireyler öncelikle kendilerine ve diğer kişiye karşı “sahip olmak” eğilimi ve beklentisi ile saygı ve sevgiyi yitirecekleri için sonlanmaya mahkum olur. Bu denge çok ince bir çizginin iki ucu gibidir… Sizler sahip olmaya başladığınızda artık diğer kişi ile özdeşleşmiş bir düşüncede olduğundan onun “özgür iradesi” alanına giriyor olursunuz ve aslında bu alanın kısıtlanması yani o kişinin sizin gözünüzde “kendini olduğu gibi ifade etmek hakkına sahip olmadığı” gerçeğini doğuruverir…

İşte tüm bu “sahip olmak” düşüncesi, günümüzde ilişkilerimizin ciddi anlamda yıpranmasını ve hızlıca kocaman bir sona ulaşmasını sağlayan önlenemez adeta bir çığ gibi büyüyen gerçek tehlikedir. Bu yüzden bugün bu kelimeleri okuyan sen, hayatına dön bak, neye “sahip olduğuna” inanmaktasın? O can-ım dediğin kişinin güzel sözlerini saygıyla dinleyebiliyor musun, mutlu olduğunda sen de “sahip olmadan” mutlu olabiliyor musun, sadece “kendi gibi olmasına” izin verebiliyor musun, o ışıldadığı zaman daha da güzel olması için “elinden geldiğinde” yanında bir eş gibi arkasında bir arkadaş gibi durabiliyor musun?

Sevmek güzelleştirmektir; sevmekte sahip olmak hırsı yoktur, sevmek var olanı olduğunca, o olduğu için ve tüm kalbimiz ile “sahibi olmak kaygısı gütmeden” sevmeyi gerektirir…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale