X

Sevginin en saf halini arayanlara: Aşk “koşulsuzluğa” tapar

Binbir koşul gerekir aşk için… Ne yazık ki burada öncelikle çevremde en çok gördüklerimi sıralayarak başlayacağım… Örneğin biz ne kadar seviyorsak karşımızdaki de o derece çok sevmelidir değil mi? Bizler ne kadar “vericiysek” örneğin kız arkadaşlarımız ile buluşmak yerine o aşk olmuş ile buluşuyorsak, mutlaka onun da “aynı” şartları yani “karşılığı” sağlaması gerekmektedir… Örneğin eğer bir karar veriyorsak bir seyahat planı yapıyorsak, bunun mutlaka her iki taraf için “tek başına” gidilebilecek bir seyahatten çok daha öncelikli tutulması gerekir değil mi?

Peki neden “karşılık” kavramı aşk olmak halinin şartıdır? Örneğin sadece “siz” olarak bir insana aşık olmak imkansız mıdır? Sadece siz olarak onun varlığına teşekkür edebilmek imkansız mıdır? Sadece “siz” olarak bir insanı tüm kalbinizle sevebilmeniz imkansız mıdır? Hayatta onun “varlığından haberdar” olabildiğinize ve kalbinizin belki böyle delice atabilmesine yol olduğu için “onun varlığına” herhangi bir “karşılık beklemeden” şükran duyabilmek imkansız mıdır?

Aslında bizim “karşılık” olarak tanımladığımız “beklenti” veya “şart” olarak da nitelendirebileceğimiz akış, bizlerin ilişki anlayışımızdan kaynaklanmaktadır. İlişki aslında bir diğer kişiden öğrendiğimiz, o kişinin “hayatına” muhteşem şekilde eşlik ettiğimiz bir süreçtir aslında. Fakat bizler aşk dediğimiz zaman “sahip olmak” imajı ile bağdaştırıveririz. Biz bir kişiye “aşık” olduğumuzda ve bunun bir karşılığı olduğunda ve sonuç bir ilişki olduğunda, işte “karşılık” en başta alınmaya başlanmış olur…

Bunun ertesi adımları, aynı karşılık ile bizlere anlayış gösterilmesi, her an aynı karşılık derecesinde hayatımızda olunması veya her an yine aynı derecede sevilebilmemiz beklentisidir. İşte bu noktada ben kendimize soralım istiyorum; acaba bu beklenti yani karşılık almamak durumu gerçekten “korktuğumuz” kadar “öyle aşk mı olur canım” diyerek inkar edeceğimiz kadar kötü ve “eksik” kaldığımız bir durum mudur? Bizler bir “aşkı” şarta bağladığımızda yani “aşk olmak” halimizin bir şartı olduğunda sizce bu gerçekten “aşk” olabilir mi?

Ben burada kocaman bir “hayır” cevabı vermek istiyorum… Hemen bir örnek ile açıklamaya çalışabilirim, evliliğimin bittiği dönemde, gerçekten benim için muhteşem bir aşk olan adamdan uzak kalmıştım. Hem de hiç aklımda olmayan ve planlamadığım şekilde…

Tabii ki duygular bu kadar kolay silinmemekteydi… Ve ben inkar ettikçe yani aşkı diğer kişinin de size karşılık vermesine bağladığınızda bu sadece “acı” hissetmenize aslında aşk kavramının özünü unutmanıza sebep olur… Gördüm ki ben “karşıdaki kişinin” bana bakmasından, beni duymasından ve ben ile olmasından “bağımsızlaştıkça” aşk saflaştı… Ben “beklenti” olan her şeyden kurtuldukça, öyle güzel bir sevmek öyle muhteşem bir anlayış haline erişebildim ki, şunu görmüştüm aslında “tüm aşk dediklerimizin de” kaynağı yine bizleriz…

Yani dışarıda “aradığımız şart” karşılık görmek, karşılık almak, karşılık “alabilmek” bunlara üzülmek ile zaman harcarken, o içimizdeki olağanüstü sevmek “kabiliyetimizi” aslında “aşk” dediğimiz kavramın evrende yaratılmış olmasının ne derece muhteşem bir hediye olduğunu da unutuveriyoruz… Bizler beklentilerimizin, “karşılık” bilincimizin ya da “aşk olmak” halimizin tanımını “diğer” kişi üzerinden yapmadığımızda ve “karşılık görmek” yerine hislerimize odaklandığımızda, bu hayatta yaşayabileceğimiz en yüksek farkındalığa erişiyoruz…

İşte ilahi aşka en yakın olduğumuz zamanlar da bu zamanlar oluyor; karşılık beklemeden, değiştirmeye çalışmadan, olduğu gibi sadece oluşuna hayran olarak, oluşuna şükürde kalarak, aşkı en derin şekline, noktasına ve ayrıntısına kadar hissedebilmek haline erişiyoruz… Diğer kişinin varlığı bizim içimizdeki “gerçeklik” için öyle bir büyü oluyor ki, o kişinin bakmasından, sevmesinden veya “mutlaka bizimle” olmasından yani “şartlı” olan tüm durumlardan kurtulup, sadece “aşk” oluyoruz…

Kalbimiz işte bu anlarda büyüdükçe büyüyor; biz içimizdeki ilahi parçayı işte böyle bu derece “sevişlerde” ancak hissedebiliyoruz… Hani o karşılık beklediğimiz, “o bana aynı duyguları hissederse mutlu olacağım, o bana aynı şekilde ilgi gösterirse ben de ilgi göstereceğim” veya “o benim için aynı duyguları hissediyor mu” gibi cümleler boşlukta dağılıveriyor; çünkü bizler çoktan gerçek aşkın ne olduğunu ilahiliğini ve saflığını da içimizde bilmiş oluyoruz…

Ben bugün evet işte bu aşk halindeyim, bir kişinin dünyada olması benim için en büyük şükür kaynağı… Onun durumu, oluşu, hayat yolu; bunların hepsi benim için herhangi bir şart olmaktan öte onu olduğu kavram yaptıkları için minnettarım… Evet bir karşılık görmek benim için “güzel” bir yol olacak; umuyorum buradan sizlere onu da anlatabileceğim. Fakat bundan bağımsız olarak, gözünüzle gördüğünüzden öte bir insana kalbinizle bakabilmenin güzelliği, değiştirmeye çalışmadan, elde etmek hırsına kapılmadan “karşılık görmek” durumunu şart koşmadan, sadece o kişiyi “bilmek” halinize teşekkürde kalmak; işte benim aşkım böyle bir delilik… Böyle bir karşılıktan bağımsızlık; böyle bir aşka dalmışlık…

Bugün bu yazımda bana eşlik eden sevgili sen, eğer bir aşk halindeysen beklediğin, şart koştuğun tüm “aşk” durumlarına bakmanı diliyorum. Neyi karşılığında yapmaktasın, neyi karşılığında hissetmektesin, her aşk sözcüğünün yanına “ama sen de benim için şunu yapmadın, bu olmadın, böyle değişmedin” gibi cümleler mi eklemektesin? Yoksa içindeki, kalbini yerinden sökecek kadar etkileyen o muhteşem duyguya, oluşa, buna neden olan insana teşekkürde misin?

Evet, “aşk koşulsuzluğu” sever, çünkü bizim koşullarımızı kapsayan şey sadece “hayat” görüşümüzdür, aşkın aşk olmak için koşula ihtiyazı yoktur, o sadece “olur”, safça, koşulsuzca ve “karşılık beklemekten” bağımsızca…

Evet aşk ve evet “gerçek aşk”, koşulsuzluğa tapar…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale