X

Postbiyotikler: Probiyotiklerden sonra bağırsak sağlığında yeni dönem

Bağırsak sağlığı denildiğinde elbette akla sağlıklı sindirimin can dostu olan probiyotikler ile onların besini olan prebiyotikler gelir. Fakat yapılan son çalışmalar bağırsak ekosistemindeki bir diğer etkili oyuncunun postbiyotikler olduğunu gösteriyor. Probiyotiklerin aksine canlı mikro organizmalardan oluşmayan postbiyotikler, bir çeşit aktif bileşenler. Bağırsak sisteminin doğal ürünü olan bu bileşenler, sağlıklı bakterilerin yaşam döngüsü sonunda oluşarak sindirim sistemi başta gelmek üzere tüm vücut sağlığını iyileştiriyor. Bu nedenle söz konusu bağırsak sağlığı olduğunda probiyotiklerin yanı sıra postbiyotiklere de odaklanmak gerekiyor. Postbiyotiklerin neden son dönemde bu kadar öne çıktığını ve hayatımızı nasıl etkileyebileceğini, gelin yakından inceleyelim.

Önemli not: Bu yazıda yer verilen tüm bilgi ve öneriler bilimsel destekli makaleler baz alınarak, genel bilgilendirme amaçlı hazırlanmış olup herhangi bir uzman tavsiyesi içermemektedir. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren öğelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurun.

Postbiyotik nedir?

Bağırsak sağlığındaki en yeni ve heyecan verici keşiflerden olan postbiyotikler; en basit tanımla, bağırsak dostu bakterilerin lifleri fermente etmesi sonucu oluşan, biyolojik açıdan aktif bileşenler. Bir diğer deyişle, probiyotiklerin prebiyotikleri fermente etmesi sonucu oluşan yan ürünler. Çok çeşitli molekül içeren ve çok fazla alt türü olan postbiyotikler, en az probiyotikler kadar etkili. Ancak bağırsak sağlığı söz konusu olduğunda sıklıkla tartışılan bu terimlerin ayrımını bilmek, günlük hayattaki kullanım ve farkındalık açısından büyük önem taşıyor.

  • Probiyotikler; diğer ikisinin aksine canlı mikroorganizmalar. Sağlıklı bağırsak florası için kritik önem taşıyan probiyotikler, iyi bakterilerden oluşuyor. Yoğurt, kefir, ev yapımı turşu gibi besinlerde yer alan kaliteli probiyotikleri tüketmek, bağırsak sağlığına bağlı sindirim problemlerini azaltıyor.
  • Prebiyotikler; probiyotiklerin, yani bağırsak florasındaki bakterilerin besini olarak geçiyor. Probiyotiklerin tükettiği prebiyotikler nişasta, pektin, inülin gibi kompleks maddelerden oluşuyor.
  • Postbiyotikler; prebiyotikle beslenen probiyotiklerin, bıraktığı yan ürünlerden oluşuyor. Doğal sürecin parçası olarak ortaya çıkan bu cansız biyoaktif bileşenler, bağırsak bakterileriyle benzer faydalar sağlıyor.

Kendi içinde farklı çeşitleri olan postbiyotikler; çeşitli enzimler, peptid zincirleri, organik asitler, vitaminler, amino asitler, kısa zincirli yağ asitleri, cansız hücre duvarı parçaları ve metabolitler içerebiliyor. Son ürün olan postbiyotik miktarını artırmak için daha fazla probiyotik ve prebiyotik tüketimi öneriliyor.

Postbiyotiklerin faydaları neler?

Postbiyotikler, bakteri beslenmesinin atığı gibi dursa da probiyotik ve prebiyotiklerin sağladığı faydaların birçoğu aslında bu biyoaktif bileşenlerin üretiminden kaynaklanıyor. Canlı probiyotikleri taklit eden postbiyotikler, daha hedef odaklı faydalar sunuyor:

1. Bağışıklık sistemini güçlendirme 

Postbiyotikler, vücuttaki iltihaplanmayı azatarak bağışıklık tepkilerini düzenlemeye yardımcı oluyor. Postbiyotiklerdeki bütirat gibi kısa zincirli yağ asitleri, bağırsak iltihaplanmasına bağlı hastalıklarla savaşmada aktif rol oynuyor. Böylece bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkı sağlıyor.

2. Bağırsak sağlığını iyileştirme

Postbiyotiklerin başlıca görevi bağırsak astarındaki hücreleri besleyip güçlendirmek. Bu özelliğiyle, bağırsak hücrelerine hayati bir enerji kaynağı sağlıyor ve hücreleri onararak hasarlı dokuları sıkılaştırıyor. Bağırsak sızıntısı ve iltihaplanma gibi sorunların oluşumunu engelliyor. Bağırsak bütünlüğünü güçlendirerek kasların kasılmasına, besin emiliminin düzenlenmesine ve sindirim sistemi sağlığının korunmasına yardımcı oluyor.

3. Zararlı bakterileri baskılama

Postbiyotikler, bağırsaklardaki zararlı bakterilerin büyüyüp gelişmesini önlüyor. Postbiyotiklerde bulunan bazı spesifik moleküller, bu bakterileri doğrudan öldürme özelliğiyle biliniyor. Böylece bağırsak biyotasının dengelenmesine ve daha sağlıklı bir ekosistem oluşmasına yardımcı oluyor.

Bunların yanı sıra postbiyotikler; bağırsak-beyin ekseninde önemli rol oynayarak modun iyileşmesine yardımcı olabiliyor, bağırsak tahrişini azaltabiliyor, sindirim sistemini doğrudan etkileyerek kilo vermeye yardımcı olabiliyor ve cilt sağlığını olumlu etkileyebiliyor.

Postbiyotiklerin probiyotiklere göre avantajları

Postbiyotikler, probiyotiklere kıyasla vücut tarafından çok daha iyi tolere ediliyor. Çünkü canlı organizmaların getirdiği zorlukları aşarak etkili bir takviyeye dönüşüyor.

  • Postbiyotikler cansız bileşikler oldukları için probiyotiklerden çok daha uzun raf ömrüne ve stabil etkilere sahip. Sıcaklık ve neme karşı dayanımı yüksek olduğundan, canlı probiyotiklerdeki gibi soğuk zincir ve özel saklama koşullarına gerek duymuyor.
  • Bağışıklık sistemi zayıf olan veya ciddi sağlık problemleri yaşayan kişilerde probiyotik kullanımı bazen çeşitli riskler doğurabiliyor. Daha güvenli bir profile sahip olan postbiyotikler ise cansız olduklarından daha az risk taşıyor.
  • Probiyotiklerin ilk kullanımında ortaya çıkabilen gaz, şişkinlik ve hazımsızlık gibi yan etkiler postbiyotik kullanımında genellikle gözlenmiyor. Daha iyi bir sindirim toleransı sunan postbiyotikler, çok daha çabuk etki gösterebiliyor.
  • Probiyotikler canlı organizmalar olduklarından antibiyotik tedavisinde önerilmiyor. Postbiyotikler ise antibiyotiklerle birlikte güvenle kullanılabiliyor.

Sindirim ekosistemindeki en yeni gelişmelerden olan postbiyotikler, özellikle bağırsak sorunları yaşayanların kullanması gereken ürünler. Vücudunuz doğal olarak postbiyotik üretiyor olsa da bu üretimi hızlandırarak bağırsak sağlığını pekiştirmeniz mümkün. Kefir, peynir, kimchi, kombucha gibi fermente gıdalar veya sarımsak, yulaf, deniz yosunu, keten tohumu gibi yüksek lif içeren besinleri tüketerek postbiyotik zenginliğini artırabilirsiniz.

Önemli not: Bu yazıda yer verilen tüm bilgi ve öneriler bilimsel destekli makaleler baz alınarak, genel bilgilendirme amaçlı hazırlanmış olup herhangi bir uzman tavsiyesi içermemektedir. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren öğelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurun.

Kaynak: healthline, clevelandclinic

İlginizi çekebilir: Huzursuz bağırsaklardan mı şikayetçisiniz?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale