X

Pirinç Pilavı Kaç Kalori?

Pirinç besleyici olması, kolay bulunması ve aromalar ile baharatlara kolayca adapte olabilmesi sayesinde dünya nüfusunun yarısından fazlasının en temel besin malzemesi denilebilir. Beyaz pirincin yumuşak yapısı ve güzel dokusu, onu pek çok mutfakta yemeklerin temel malzemesi haline getiriyor.

Pek çok farklı pirinç türü var. Esmer pirinç biraz daha yemişsi bir aromaya sahip ve tam bir tahıl. Beyaz pirinç ise rafine bir tahıldır ve tam tahılların sunduğu lifleri sunmaz. Ancak yine de iyi bir karbonhidrat kaynağıdır ve manganez, demir gibi başka besinleri de bizlere sunar. Pirinçten hazırlanan pilavın besin değerleri de başka bir malzeme eklenmediği zaman pirincin besin değerlerine çok yakındır.

Pirinç Pilavı Kaç Kalori, Besin Değeri Nedir?

Aşağıdaki bilgiler 186 gram kadar tutan 1 kase pişmiş kısa taneli beyaz pirinç için geçerliler.

  • Kalori: 242 kcal
  • Yağ: 0.4 g
  • Sodyum: 0 mg
  • Karbonhidrat: 53.4 g
  • Lif: 0.6 g
  • Şeker: 0 g
  • Protein: 4.4 g
  • Manganez: 0.7 mg
  • Demir: 2.7 mg
  • Thiamin: 0.3 mg

Karbonhidrat

Bir porsiyon pirinç pilavında 53 gramın üzerinde karbonhidrat vardır. Bunların sadece çok az bir miktarı liflerden gelir. Çoğu nişastadır ve az bir kısmı da şekerdir.

Beyaz pirincin glisemik endeks değerinin 73 olduğu tahmin ediliyor. Fakat bir diğer pirinç türü olan esmer pirincin endeks değeri ise 68’dir. Kısa taneli pirinçlerin glisemik endeks değerleri, uzun taneli pirinçlere göre biraz daha yüksek olma eğilimindedir.

Tüm pirinçler normalde tam tahıldırlar ve üstlerinde bir kabuk vardır. Ancak beyaz pirincin üretiminde makineler kullanılarak bu kabuk kısmı alınır ve sadece çekirdek kısmı kalır. Bu da onun işlenmiş ve rafine bir pirinç hale gelmesine sebep olur. Bu uygulama pişme süresini kısaltır ve tahılların raf ömrünü uzatır.

Yağ

Pirinçte neredeyse yağ yoktur ancak pişirme sırasında yapılan yağ eklemesi, pirinç pilavının yağ içermesine sebep olur. Bu nedenle yağ içeriğinin pişirme yönteminize göre değişebileceğini belirtmek uygun olur.

Protein

1 kase pirinç pilavında 4 gramın biraz üzerinde protein vardır. Esmer pirinçte ise bu miktar 5 gram kadardır.

Vitamin ve Mineraller

Pirinç mükemmel bir manganez kaynağıdır ve bir porsiyonu günlük manganez ihtiyacınızın %30’unu karşılar. Ayrıca iyi bir demir kaynağıdır ve bir porsiyonda günlük demir ihtiyacının %15’ini karşılayabilir. İçerisinde thiamin başta olmak üzere pek çok B vitamini de sağlar.

Kalori

Bir kase yani 186 gram kadar pişmiş kısa taneli pirinçten hazırlanmış pilav 242 kaloriye sahiptir. Bunun %88’i karbonhidratlardan, %1’i yağlardan ve %7.2’si ise proteinlerden gelir.

Pirinç Pilavının Sağlığa Faydaları Nelerdir?

Pirinç pilavı dengeli bir beslenmenin parçası olabilir. Pilavın sağlığa faydalarının büyük kısmı pirincin sağladığı vitamin ve minerallerden kaynaklanır.

Kemikleri, Sinirleri ve Kasları Destekler

Beyaz pirinç 14.9 mg kadar magnezyum sağlar ve bu da günlük alınması gereken 420 mg miktarına ulaşmanıza yardımcı olur. Magnezyum kemiklerin yapısal bir bileşenidir ancak aynı zamanda DNA ve protein sentezinde kullanılan yüzlerce enzime yardımcı olur. Bunun yanında sinirlerin doğru sinyal iletimi ve kasların kasılmasında da kullanılır.

Kolon Sağlığını İyileştirir

Pirinçte yüksek düzeyde dirençli nişasta vardır ve bu nişastaların oluşması için önce pişirilmesi, sonra da soğutulması gerekir. Çalışmalara göre dirençli nişasta kolonların sağlıklı kalmasına yardımcı olabilen özel yağ asitlerinin oluşumuna yardımcı olmaktadır. Bu yağ asitleri kolorektal kanser riskinin de azalmasına yardımcı olabilirler.

Çölyak Hastaları İçin Güvenlidir

Pirinç doğal olarak glutensiz bir tahıldır ve bu nedenle hem çölyak hastaları hem de çölyak olmayan gluten hassasiyetine sahip olanlar için kullanışlıdır. Pirinci un, makarna, ekmek ve şurup haline getirmek de mümkündür. Ayrıca sütü de hazırlanabilir ve inek sütü yerine kullanılabilir.

Eğer çölyak hastalığınız varsa, glutensiz sertifikasına sahip olan ürünleri almak daha uygun olabilir çünkü aynı fabrikada işlenen ürünlerin birbirine madde bulaştırma riskleri olduğundan pirince gluten bulaşma riski her zaman mevcuttur.

Hızlıca Enerji Sağlar

Karbonhidratlardan bol enerji alması gereken sporcular, bunu pirinç pilavından alabiliyorlar. Pek çok sporcu, yüksek karbonhidrat ve düşük lif profilinden dolayı beyaz pirinci tercih ediyor. Lifler sindirimi yavaşlatıyorlar ve bu nedenle kan şekerinin çok hızlı bir şekilde yükselmesine engel oluyorlar.

Ancak bu şekerlerin hızlıca enerji sağlamasını istiyor veya güç egzersizlerinden sonra kas yapımı için insülin artışına ihtiyacınız varsa, spordan sonra proteinle birlikte pirinç pilavı tüketmekten fayda görebilirsiniz.

Pirinç Pilavının Sağlığa Zararları Nelerdir?

Pirinç alerjisi pek yaygın değildir ancak yine de mümkündür. Pirince karşı alerji genellikle onun beslenmenin büyük bir kısmını oluşturduğu Asya ülkelerinde yaygındır. Pirinç alerjisi olanlar aynı zamanda mısır, soya, arpa ve benzer ürünlere karşı da hassas olabilirler.

Pirinç aynı zamanda gıda proteini kaynaklı enterokolit sendromunun en yaygın tetikleyicileri arasında bulunuyor. Bu rahatsızlık genelde bebekleri ve küçük çocukları etkiler ve ince ile kalın bağırsaklarda inflamasyon ile kendini gösterir.

Bir alerji değildir ancak alerji gibi görünebilir. Belirtileri arasında kusma, ishal ve ağır vakalarda şok gibi mide bağırsak rahatsızlıkları vardır.

Pirince bazen toksik ağır metaller de bulaşmış olabilirler. Bunlar arasında kadmiyum, kurşun, cıva ve arsenik bulunuyor. Bu durum özellikle bebek ve küçük çocuklarda endişe sebebidir ve bu nedenle günümüzde pek çok kurum pirinçteki arsenik düzeyleri üzerinde sınırlamalar getiriyor.

Metabolik Sendrom Riskini Arttırabilir

Metabolik sendrom, kalp hastalıkları, tip-2 diyabet ve inme gibi bazı sağlık problemlerinin riskini arttıran bir grup risk faktörünün adıdır.

Bu risk faktörleri şöyle:

  • yüksek tansiyon
  • yüksek açlık şekeri
  • yüksek trigliserit düzeyleri
  • yüksek bel ölçüsü
  • iyi kolesterolün düşük düzeylerde olması

Çalışmalara göre düzenli olarak yüksek miktarda beyaz pirinç pilavı tüketenlerin metabolik sendrom riskleri daha yüksek.

Ancak çalışmalarda beyaz pirinç tüketimi ve diyabet arasında bir bağlantı görülse de, pirinç tüketimi ve kalp hastalıkları arasındaki bağlantı o kadar açık değil. Fakat esmer pirincin kalp hastalıkları riskinde azalma sağladığına dair bazı çalışmalar mevcut.

Örneğin temel olarak tam tahıllar tüketen yetişkinlerin kalp hastalıkları riskinin, temel olarak işlenmiş tahıllar tüketenlere göre %21 daha düşük olduğu belirtiliyor.

Esmer pirinçte aynı zamanda lignan adı verilen ve tansiyonu düşürmeye yardımcı olabilen bitkisel bileşenler de bulunuyor. Bu madde kandaki yağı azaltıyor ve damar sertliğini de ortadan kaldırmaya yardımcı olabiliyor.

Pirinç Pilavı Nasıl Saklanmalı ve Tüketilmeli?

Pirinç piştikten sonra onu buzdolabında saklamak ve en geç üç dört gün içerisinde tüketmek gerekir. Eğer pilavınız kötü kokuyorsa, sert ve kuruysa veya bozulduğunun farkındaysanız, atmanız gerekir.

Pişmemiş pirinci hava almayan bir kapta serin, kuru bir yerde saklamak gerekir. Pirinci 21 derece ve altında saklarsanız 10 sene kadar dayanır. Esmer pirinç ise kuru ve serin bir yerde altı ay kadar, dondurucuda ise bir yıl kadar dayanır.

Sonuç Olarak

Beyaz pirinçten hazırlanmış pirinç pilavı esmer pirinçten hazırlanana göre daha işlenmiştir ancak illa ki kötü değildir. Bazı pirinç üreticileri pirinçlerine ek besin takviyeleri yapıyorlar ve bunun yanında düşük lif içeriği sindirim sorunları konusunda da yardımcı olabilir.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale