X

Ölüm konusunu çocuklarla nasıl konuşmalıyız?

Öleceğini bilen tek canlı insandır. Bu gerçek ile yüzleşebilir de; ondan kaçarak ya da onu bastırarak üzerini örtmeye çalışabilir de. Psikanalitik kurama göre, ölüm içgüdüsü bizlerdeki yıkıcı ve yok edici eğilimleri içerir. Her insan bilinç dışında ölümsüzlüğüne inanır. Sanki başına hiç gelmeyecekmiş gibi davranmak ister. Bu da insanın başlangıçta bu durum karşısında güçlü tepkiler vermesine yol açar. Ölen kişilerin yitirildiğini kabul etmek zorlaşır.

Varoluşçu analistler ise, ölümle yüzleşmenin, insanın hayata bakışına pozitif yönde ışık tutuğunu savunurlar. Çünkü bu farkındalığı kazanmak bizlere varolduğumuzu hatırlatır, içinde bulunduğumuz zamana ise gerçek anlamını kazandırır. Bu sayede sonsuz seçeneklere sahip olduğumuzu ve istersek bunları seçebilme potansiyelimizin olduğunu anlarız.

Aynı zamanda sevdiğimiz birinin ölümünü yaşadığımızda hissettiğimiz üzüntü ve boşluk duygusunun yanı sıra gözümüzün önünden akıp geçen birlikte yaşadığımız anların bizde bıraktığı izlerdir. Eğer yarım kalmış deneyimler, söylemek isteyip de söyleyemediğiniz cümleler, pişmanlık ve suçluluk duyduğumuz deneyimleriniz baskın ise ilk olarak bunların aklınıza gelme olasılığı daha yüksektir. Bu nedenle yaşadığımız her anda, karşımızdaki kişi ile bir ilişkiyi yaşarken “dile kolay da olsa” bu gerçekliği unutmamak daha dolu bir deneyim geçirmemize olanak verebilir.

Konu bu kadar derin ve anlamlı olunca, tüm bu hislere temas etmek ve dönüşebilmek bizi zorlarken, bunu çok daha küçük çocuklarımıza nasıl anlatacağımızı bu yazıda aktarmaya çalışacağım. Evet, onlar çocuklarımız ve bizlerin anlamakta zorlandığı bu süreç hakkında neyi ne kadar bilmeleri gerektiği, ne kadarını zihinlerinde anlamlandırabileceklerini tahmin etmemiz sancılı bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle sordukları sorularla bizleri köşeye sıkıştırabiliyorlar. “Ne desek de işin içinden çıkabilsek” şeklinde düşünmemize sebep oluyorlar.

Çocukların algıladığı ölüm kavramı gelişim özelliklerine göre farklılık göstermektedir. Özellikle okul öncesi dönemde soyut düşünce henüz gelişmediğinden ve ben merkezli olduklarından, çocukların ölümü; “Gitti ve bir daha geri gelmeyecek”, “Uykuya daldı ve uyanmayacak” şeklinde algılama eğiliminde olduğu görülmüştür. Bu iki eylemin ölüm ile bağdaştırılmaması oldukça önemlidir. Aksi takdirde çocuk kendini ölen kişi tarafından kasıtlı olarak terk edilmiş hissedebilir ya da uyumak istemeyebilir, çünkü uyanamamaktan korkacaktır. Ayrıca neden gittiği, gittiği yerde mutlu olup olmadığı, bizi görüp görmediği, çocuklar tarafından sık sorulan sorulardır. Çünkü bu yaş çocukları biyolojik olarak ölüm kavramını anlayamazlar ve ölümü yaşamı durduran değil de geçici bir durummuş gibi algılama eğilimindedirler.

7 yaşına kadar çocuklar ölümü; sadece hasta ve yaşlıların başına gelebilen, sağlıklı yaşayarak, kazalardan ve hastalıklardan korunarak kaçınılabilecek bir durum olarak algılarlar. Sanki ölümü farklılaşmış bir yaşam biçimi olarak görme eğilimindedirler. 5-6 yaş civarında yavaş yavaş ölen kişinin geri dönemeyeceği algısı oluşmaktadır. 8-9 yaş civarı çocuklar biyolojik olarak ölümü kavrayabilirler. (Nefes alamadığı, kalbinin durduğu, yemek yiyemediği…)

Çocuklara ölüm açıklanırken bu gelişim evreleri ışığı altında ve kendi inanışlarımız çerçevesinde, üzüntümüzü (ağladığımızı saklamadan) göstermekten çekinmeden bir açıklama yapmamız doğru olacaktır. Çocuk, ölümün üzücü bir olay olduğunu hissedecektir, bu nedenle üzgün olan anne ya da babanın bu duygusunu çocuğun görmesinden kaçmaması gerekir ki çocuk acıyı, yası yaşanabilir, geçici ve doğal bir süreç olarak algılayabilsin. Durumu saklamak ya da çocuğa yanlış bilgi vermek daha çok kaygı ve korku duymasına sebep olacaktır.

Cenaze töreni gibi uğurlamalara ergenlikten önce tanık olmaması daha doğru olacaktır. Aynı şekilde ağıt yakma ve haykırışların çok fazla olduğu ortamlardan uzak tutulması daha yerinde olmaktadır. (Çocuğun sizi ağlarken görmesi ya da onunla konuşurken gözlerinizin dolması değil burada anlatmak istediğim, daha dramatikleştirmeye dayalı bir olay.)

Şu şekilde bir açıklama ile çocuk bilgilendirilir: “O artık yaşama veda etti, aramızda, bizimle bu dünyada değil tatlım. Çok üzgünüm ama o öldü. Artık bir daha onu göremeyiz. Bu kimsenin suçu değil ya da onun istediği bir şey değil ama ne yazık ki bundan kaçamayız. Onu hepimiz özleyeceğiz. Tüm canlılar doğar, büyür ve ölülürler tatlım.” ( 6 yaş sonrası için son cümle.) Belli bir hastalığı varsa sebep çok kaygı uyandırmadan açıklanmalıdır.

Konu ile ilgili kitaplardan destek alınabilir. Çocuğun gelişim evresine göre hazırlanan bu kitaplar çocuğa yas süreciylede ilgili model olmaktadır. Bu gerçek ama kısa açıklama sonrası çocuğun soruları cevaplanır ve sorduğu soru alanları daha kapsamlı açıklanabilir. Yine “Melek oldu”, “Cennete gitmek için öldü”, “Bulutların üstünde bizi izliyor” gibi açıklamalardan kaçınmak gerekir. Bu zor sürecin üstesinden birlikte gelinebilecek bir durum olduğu unutulmamalıdır. Kaybedilen kişi çok yakınsa ya da çocuğun hayatında değişikliklere sebebiyet veriyorsa, çocuk için zorlayıcı olabileceğinden terapi desteği alınması uygun olmaktadır.

Sorularınız için; aslisongun@gmail.com dan bana yazabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Çocuklarda duygusal gelişimin desteklenmesi için 8 etkili öneri

Aslı Songün: Haliç Üniversitesi Psikoloji Bölümü 2003 yılı mezunuyum. Aynı üniversitede yaptığım Psikoloji yüksek lisansını “Çocukların Sahip Oldukları Denetim Odağının, Algıladıkları Ebeveyn Çatışması İle İlişkisi” konulu tezimi tamamlayarak uzmanlık derecemi almış bulunmaktayım. 2005 yılı itibari ile çeşitli sağlık ve eğitim kuruluşlarında görev aldım. Sağlık alanındaki stajımı Balıklı Rum Hastanesi Anatolya Kliniklerinde gerçekleştirdim. Projektif Testler Derneğinden Rorschah, T.A.T testleri eğitimini aldım. Çocuk gelişim testleri eğitimini tamamladım. 2019 yılında Mindfulness Institute’de Mindfulness tabanlı stres azaltma eğitimi (MBSR) programına katıldım. Konuyla ilgili çalışmalarım devam etmektedir. İstanbul Psikanaliz Derneği’ne bağlı olarak Psikanaliz eğitimim sürmektedir. 2013 yılından beri Nişantaşı’ında eğitim veren United Kids Academy'nin kurucu ortağı olarak çocuklarla birlikte çalışmaya devam etmekteyim. Ayrıca özel bir klinikte danışan görmekteyim.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale