Neden kendimizin en iyisi olabilecekken, başkalarının ikinci versiyonları olalım?

İnsanın en büyük engeli aslında yine kendisi… Kendisi hakkındaki düşündükleri…
Dijital dünya bizi hep birilerine benzetmek için uğraşırken, tam burada ileri pratiğimiz başlıyor!
Başkasına benzemene gerek yok,
Başkası el dengeleri yapıyor diye senin de yapmana gerek yok!
Hepimizin yolu adımlama şekli kendine özgü.
Belki dinlenene dinlenene yolu alıyorsun,
Belki koşuyorsun,
Kıyaslama kendini gördüğün hayatlarla…

Bu yaşamda çok kısa bir zamanımız,
Neden kendimizin en iyisi olabilecekken,
Başkalarının ikinci versiyonları olalım!

Seneler önce gitmeyen bir ilişkinin sonuna bile gelmeden, sevdiğim adamın başka bir kadınla olduğunu öğrenmiştim! Dürüst olmak gerekirse, çok uzun süre kendimi o kadınla kıyaslayıp durdum! Ben de ne eksikti ki bunu yaşıyordum?
Tahmin edin en çok kimin canını acıttım? Kendimin.
Oysa sadece oyunun süresi bitmişti! Keşke insanlar, ilişkinin başına verebildikleri özeni sonuna da verebilseler ama o da benim/bizim yükümüz değil!

Geriye dönüp, baktığımda her karşılaştığım olay, insan ya da yaşanmışlığın kara deliklerimi keşfetmem için olduğunu daha net görüyorum.
Önemli olan payımıza düşeni alıp, yol alabiliyor muyuz?

İçine doğduğumuz toplum bu durumu hiç kolaylaştırmıyor. Doğduğumuz andan bu toplumda kıyaslamaya başlıyoruz! Sonra da öğrendiğimiz bu eğilimi büyüyünce kendi kendimize yapıyoruz!
Örneğin; okul sıralarında hep kıyaslandığım birileri olurdu ve yetersiz olduğumu farklı şekillerde söylerlerdi. 
Kendi sesimi çıkartmayı öğrenmek ve Özde’yi tüm halleriyle görünebilir olmayı öğretmek, halen kolay olmuyor! Evet, hepimiz gibi değil mi?
Aile ve toplumdan gelen o yetersiz olduğumuzun hissi, özellikle en yorucu günlerimizin kara delikleri  olmuyor mu?
Bizi bir anda içine çekmek istemiyor mu?
İşte o zamanlar tek yaptığım Özde’yi anlamaya çalışmak oluyor,

Hepimizin ruhunun taşıdığı kara delikleri var. Önemli olan onlardan arınmak değil.
Önemli olan o kara deliklerden kaçmadan, saklanmadan, gözlerinin içine bakarak yaklaşabilmekte yatıyor.
Çünkü yaklaştıkça anlamaya başlıyoruz,
Anladıkça içeriden doğan güneş, tüm karanlığı kendisine dahil etmeye başlıyor.
Yapabildiklerini ve yapamadıklarını kalbinde sıcacık bir meltem rüzgarı ile karşılamaya başlıyorsun!
İşte burası kendini tanıdığın, sınırlarını bildiğin yerin kendisi…
Hepimiz, kendi hikayemizin eşsiz güneşleriyiz!
Başkası gibi olmaya çalışmana gerek yok!
Kendin olma cesaretinin parıltısının narinliğiyle sarmalanman dileğimle…
Ve o güç çok şükür ki hepimizde var…

İlginizi çekebilir: Hayat; spiral bir yolculuk: Her şey bizim gelişmemiz için, öyle görünmese de

Özde Çolakoğlu Yoga Eğitmeni
Çalışma Ekonomisinden mezun oldu. Mezun olduktan sonra metin yazarlığı, editörlük, sosyal medya uzmanlığı gibi farklı alanlarda uzun yıllar çalıştı. 2009 yılında yoga ile tanışmasının ... Devam