X

My Quarantine Friend’in yaratıcısı illüstratör, animatör, sanatçı ve tasarımcı Meltem Şahin röportajı

Marmaris’te doğmuş; yaşamının bir dönemini Ankara’da, bir dönemini Amerika’da, bir dönemini de İstanbul’da geçirmiş ve şu an doğduğu topraklara dönerek üretim sürecine orada devam eden; kendisini illüstratör, animatör, sanatçı ve tasarımcı olarak tanımlasa da kalıplara sığmayı reddetmiş, çok yönlü bir isim: Meltem Şahin.

İllüstrasyonlarına ve animasyonlarına yansıttığı fantastik karakterler bu dünyanın çok ötesinden gelmiş gibi görünse de, gerçekleştirdiği projeler hepimizin içinde bir yerlere dokunacak kadar gerçek ve çarpıcı. Yaptığı işlerle sadece Türkiye’de değil, Huffington Post ve BuzzFeed gibi dünyaca tanınmış mecralarda kendine yer bulan, “Sketches with+for+from ai” projesi dünyanın en büyük sanat müzelerinden biri olan The National Gallery’de sergilenen Meltem Şahin’le kariyer yolculuğuna ve ilham verici sanat projelerine dair keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.  

Öncelikle sizi biraz tanımak isteriz. İllüstrasyona ve animasyona olan ilginiz ve bu konudaki çalışmalarınız ilk olarak ne zaman başladı?

Marmaris doğumlu illüstratör ve animatörüm. Bazen de kendimi sanatçı ve tasarımcı olarak tanımlıyorum. Çok farklı alanlarda çalıştığım için kendimi nasıl tanımladığım da o aralar yaptığım projelere göre değişiyor.

Bilkent Üniversitesi Grafik Tasarım bölümünden fakülte birinciliğiyle mezun olduktan sonra, Fulbright bursuyla gittiğim Maryland Institute College of Art (MICA)’da illüstrasyon üzerine master yaptım. 2013 yılında, işlerim Bologna Çocuk Kitapları Fuarı’nın yıllığına seçildi. 2016 yılında resimlediğim kitabım, P is for Pussy, Huffington Post ve BuzzFeed başta olmak üzere birçok yabancı basında yer aldı. 2017’de animasyon ve retro oyuncaklardan oluşan, aynı zamanda master tez sergim olan, Türkiye’deki ilk kişisel sergim “Negative Pleasure”ı İstanbul’da açtım. 2017 yılında, 22 sanatçıdan oluşan PMS adlı Türkiye’nin ilk artırılmış gerçeklik sergisinin küratörlüğünü yaptım. Animasyonlarım 6 farklı ülkede gösterildi. American Illustration, Society of Illustrators ve Applied Arts gibi dünyanın en önemli illüstrasyon yarışmalarında ödüller alıp, seçkilerinde yer aldım.

Küçük yaşlardan itibaren çizimle ilgileniyorum. Ressam olmak istemiştim, ama ailem beni grafik tasarıma yönlendirdi. Grafik tasarım da beni illüstrasyona taşıdı. Oradan da aslında tekrar resime, çizime yaklaştım, hem de bu sefer tipografi ve kompozisyon bilgilerimle. Lisans eğitimimde illüstrasyona yoğunlaşsam da, animasyon denemelerim de başlamıştı. Animasyona ağırlık vermem ise yüksek lisans eğitimim sırasında gerçekleşti.

Tasarımlarınızı özgün kılan şeyin ne olduğunu düşünüyorsunuz? Tasarımlarınızda statik görseller yerine animasyonları, gifleri, hareketli objeleri ya da kuklaları kullanmanızın özel bir sebebi var mı?

Amerika’da okuduğum bölümün adı “İllüstrasyonun Pratiği”. Bu bölümde illüstrasyonun sadece editöryal ve çocuk kitabı illüstrasyonu olmadığını; giflerin de, heykellerin de illüstrasyon olabileceğini öğrendik. Ve bu bakış açısı benim hem düşünce yapımı hem de pratiğimi çok değiştirdi. Böylece tek bir malzeme, teknik, veya yönteme bağlı kalmak zorunda olmadığımı gördüm. Ve sürekli araştırmaya, denemeye, bilmediğim sularda, teknolojilerde yüzmeye başladım.

Her yeni bir tekniğin beni sanatçı olarak geliştirdiğini düşünüyorum. Türkiye’de yetişen bir sanatçı olarak, kusurlu ve geçici olan güzelliği anan Doğu kültürü ile birlikte, Batı kültürünün idealize edilmiş güzelliğini gözlemliyorum. Çocukluğumdan beri doğu kültürüyle, evrenin tuhaflığı, ayrıntılarının güzelliği ve geçen zamanın melankolisi ile ilgilendim. Yapıtlarımda kullandığım teknik ne olursa olsun, bireyleri kendi varoluşlarından yabancılaştıran gerçek hayatın varsayımlarını taklit eden bir model yaratmaya çalışmak yerine, belirli bir ırk, sosyal statüye dahil olmayan insancıl, güzelliğin niteleyici özelliklerinden uzak, seks-pozitif tutum içerisindeki figürler oluşturmaya çalışıyorum.

“Sketches with+for+from ai” isimli eserinizin çok yakın bir zamanda dünyanın en büyük sanat müzelerinden biri olan The National Gallery’de sergilenecek olduğu haberini aldık. Birçok sanatçının hayali olan bu durum size nasıl hissettiriyor? Biraz sergilenecek olan eserinizden bahsedebilir misiniz?

Bu iş, kendi stilimi, yapıtlarımın makine öğrenimi ile simbiyotik ilişkisini, yeni dünya düzenini ve bu düzendeki konumumu anlamaya çalıştığım eskizlerden oluşuyor aslında.

 
Soldaki “Ölenle Ölünmez” adlı ilk animasyonum, diğer gerçekliklere, soyutlamalara ve/veya mikro kozmoslara açılan kemerli kapılar için bir başlangıç noktasıdır. Bu animasyondaki karakter sessiz bir gülümsemeyle inlerken, adeta bir bebek gibi başını taşır bu da hayatını, yani gerçekliğini kaybettiğini temsil eder. “Normal olmayan yeni”nin başlangıcıdır. İkincisinde, ilkini yaratan sanatçı, yani ben, kucağında kötü yapılmış bir kafa ile hareketlerini taklit ederek onlar gibi olmaya çalışır. Üçüncüsü, ilk iki varlığın makine öğrenimi algoritmasıyla yaratılan ilk çocuklardan biridir, hareketleri adeta bir yenidoğanın çırpınışları gibi merak uyandırır. Dördüncüsü, boyundaki zarif uzama dışında neredeyse tahmin edilebilir. Beşincisi ise sırasıyla birinci ve ikinci varlıkları gösteren ve sadece kafa verilerini kullanan bir çocuktur. Sonuncusu yükseliyor, neredeyse “yeni normal değil”i bırakıyor, ama yine başladığı yere geri dönüyor. Bu yapıt yapay zeka ile ürettiğim ilk büyük iş. Benim kariyerim için The National Gallery’e seçilmem inanılmaz büyük bir başarı ve bununla gurur duyuyorum.

‘Scars to be celebrated not to be stigmatized’ söylemiyle ve etkileyici animatik çizimleriyle son projeniz Flawsome animasyon serisinden biraz bahsedebilir misiniz? Flawsome animasyonlarının nasıl bir hikayesi var, nasıl bir mesaj taşıyorlar?

“Flawsome” işimi GIPHY adlı gif platformunun isteği üzerine, yeni özelliklerini tanıtmak için yarattım. GIPHY bana belli bir konu vermedi, sadece sesli animasyonlar yaratmamı istedi. Ben de bu animasyonda uzun zamandır işlemek istediğim yaralar ve izler konusunu ele almak istedim.

Güzellik algıları üzerine uzun zamandır çalışıyorum, bu konular üzerine çalışmak hem sanatımla öne çıkarmak istediğim bir konuyken, aynı zamanda bana da kendi bedenime dair güzellik algımı yeniden yazmak için çok iyi geliyor. Bu animasyon serisinde, doğum lekesinden çatlağa kadar 5 farklı izi, yarayı işledim. Bu seri aslında ilk çatlaklı olan animasyonla başladı, ergenliğimde olan çatlaklarımla barışma projemdi. Hepimizin vücudunda öyle ya da böyle olan yaraları kötülemek, kapatmak, saklamak yerine, onları sahiplendiğimiz, hatta kucakladığımız bir dünya yaratmak istedim. “Flawsome” işim aynı zamanda dünyadaki en prestijli illüstrasyon ödüllerinden Society of Illustrators’tan gümüş madalya aldı, önümüzdeki ay New York’a ödül törenine gideceğim.

Hepimizin evde olduğu karantina döneminde her adımını Instagram üzerinden paylaştığınız, gözlerimizin önünde şekillenen ‘My Quarantine Friend’ isimli, oldukça ilginç bir eser yarattınız. Bu fikir ilk olarak nasıl ortaya çıktı? ‘My Quarantine Friend’in oluşum sürecindeki deneyimlerinizden bahsedebilir misiniz?

‘My Quarantine Friend’ benim Covid-19 anksiyetemle doğdu. Pandemi ilk geldiğinde, dijital olarak tüm üretimlerime ara verip sadece boncuk işlemek istedim. Bu arada hiç daha önceden boncuk işlememiştim. Ve ilk işlediğim parça bir gözdü. Süreçten çok keyif alınca diğer gözü de işlemek istedim. Ve fark ettim ki, ben aslında bir karakter yaratıyorum. Yarattıkça bu karakteri benim arkadaşım olmaya başladı. İsmi de oradan geliyor. Karantina arkadaşımla dostluğum, yaratım sürecinde başladı ve bittiğinde devam ediyor. Kendisi 1.90 boylarında, kocaman biri; hatta kendine ait bir hesabı var Instagram’da. @myquarantinefriend_ hesabından takip edebilirsiniz.

Dünyanın farklı ülkelerinden sanatçıların premenstrual dönemle ilgili bakış açılarını yansıtan ve artırılmış gerçeklikle giflere çevrilen eserlerinin sergilendiği, sizin de küratörü olduğunuz OH!MY PMS projenizle ilgili nasıl geri bildirimler alıyorsunuz? Biraz bu projeden ve oluşum sürecinden bahsedebilir misiniz?

Premenstrual Syndrome (Regl Öncesi Sendrom), kadın bedenine ve kadınlık deneyimine dair tabuların başında geliyor. Bastırılan, göz ardı edilen, paylaşılmayan ya da tektipleştirilen bir deneyim. Sergi şu soruları düşünürken zihnimde canlandı: Halbuki tüm kadınlar aynı süreçten mi geçiyor?, Herkesin bedeni, zihni, ruhu aynı tepkileri mi veriyor?, Hem kadında, hem çevresindeki kişilerde, PMS nasıl bir deneyime dönüşüyor?

Bu sorular etrafında yaptığım çağrı ile 19 kadın sanatçıyı bir araya getirerek, Türkiye’nin ilk artırılmış gerçeklik sergisi PMS’i oluşturduk. İlki 2017’de Bant Mag işbirliği ile Bina’da, ikincisi 2018’de Gülbaba Music işbirliği ile Bomontiada A Corner in The World’te gerçekleşti.

Farklı ülkelerden, sosyo-kültürel çevrelerden olan sanatçılar, üretimleri ile PMS’e dair farklı deneyimleri seyircilerin “deneyimlemesini” sağladı. İki sergide de, giflerin hareketsiz görüntülerinden oluşan posterler, sergi için yaratılan mobil uygulama sayesinde hareketli giflere dönüştü ve seyirciyi PMS deneyiminin içine çekti. Şimdi ise, PMS’in üçüncü versiyonunu, 22 yeni sanatçının üretimi ve yeni bakış açısı ile daha fazla kişiye ulaşmak için yeniden tasarlıyoruz.

Tez konunuz da olan Negative Pleasure projenizin nasıl bir içeriği vardı? Sonrasında bunu bir seriye çevirme ve sergileme fikri nasıl gelişti?

Master tez projemin adı “Negatif Haz” idi. Ünlü filozof Kant’tan ödünç alınan negatif haz, yüce bir deneyimdir. Yüce duygu, ezici korku ve ezilmiş olma, haz ve acı arasında bir tür sürekli gidip gelme halidir. Sergideki işler üç büyük filozof Gilles Deleuze, Friedrich Nietzsche ve Maurice Merleau-Ponty’nin düşüncelerinin bir yansıması olarak tasarlandı. Toplamda on iş vardı ve her biri bir alıntıya karşılık geliyordu.

Sergide iki tane animasyon, dört tane mekanik, dört tane de elektronik oyuncak vardı. Aynı zamanda bu anlamlı katmanlar işlerin farklı medyalarda devam eden görselliği, renk seçimleri, motorların sesleri ve çok değerli besteci arkadaşım Mert Kocadayı’nın sergim için yarattığı müzikle bütünleşiyor, bir oluyordu.

Optik illüzyon oyuncakları, animasyonun ve hattâ filmin atası. Kukla da gölge oyununa, bir başka illüzyona referans veriyor. Sergide olan tüm işler animasyon prensibi üzerinden çalışıyor. Konu edilen filozoflar da bir sonuçtan öte bir oluştan bahsediyorlar. Animasyonların, oyuncakların bu döngüsü; bitmeyen dairesel hareketleriyle bu düşüncelerle örtüşüyor, onları destekliyor, öne çıkarıyor. Bir yandan da bu “geçmiş” dolu oyuncaklar, üç boyutlu yazıcıdan, lazer kesimden yapılmış, Arduino’ya bağlı devrelerle çalışıyor. Bu tezatlar ve analojiler bir seyahate dönüştürüyor sergiyi, işleri bir bütüne dönüştürüp ayırıyor ve sonra tekrardan bağlıyor.

Bu sergi dediğiniz gibi yüksek lisans bitirme sergimdi, aynı zamanda Amerika’daki ilk solo sergimdi. Bir yıl sonra, 2017 yılında Negatif Haz’ı, içindeki işleri geliştirerek bu sefer de Mixer’de İstanbul’da açtım.

Tüm bu işlerin yanı sıra Bey Karaköy’le yaptığınız işbirliğinde iddialı çizimlerin olduğu tasarımlara imza attınız ve son olarak Islandman’in yeniden yorumladığı Âşık Veysel’in Kara Toprak parçası için hazırladığınız Instagram filtreniz büyük beğeni topladı. Biraz da bu işbirliklerinizle ilgili bilgi alabilir miyiz?

İşbirliklerinde çalıştığım topluluk, kişi veya markalarda, hep projenin benim değerlerimle örtüşüp örtüşmediğini tartarım en başta. Kadın, queer, ve son zamanlarda iklim ile ilgili konularda işler üretiyorum. Islandman ile olan proje beni iklimden yakalarken, Bey ile yaptığımız proje de beni kadın konularından yakaladı.

 
Bey ile yaptığımız projede benden istenen, kadınların gücünü gösterebildiğimiz vahşi, kanlı ama tatlı illüstrasyonlardı. Ben de elimden geldiğince farklı kültürlerden, etnik kökenlerden kadınları farklı sahnelerde çizerek projeyi zenginleştirmeye çalıştım.

Kara Toprak işinde de, lisede okuduğumuz ve benim ölümle ilişkilendirdiğim, aynı isimli şiirin/türkünün aslında ne kadar çevreci bir anlatıma sahip olduğunu anladım. Toprağın kutsallığını, verimini ve insan hayatındaki önemini vurgulayan bu yapıtı ve Islandman’in bu yapıt üzerine çıkardığı nefis parçayı olabildiğince, kendi tarzımla öne çıkarmaya çalıştım.

Bugüne kadar üzerinde çalışırken en keyif aldığınız projeniz hangisi oldu?

Genelde son bitirdiğim proje en keyif aldığım iş oluyor. Projelerimde hep fikir bulma aşamasında huzursuz ve tekinsiz sularda takılırım. Üretim kısmında biraz rahatlarım ve bittiğinde geri dönüp baktığımda çok mutlu olurum. İnanarak, duygusal olarak bağlanarak yaptığım için projeleri, kendimi en son neyin içine kapattıysam, en keyifli alanım orasıdır o anlık.

Biraz da yeni projelerinizden bahsedebilir misiniz? Okuyucularımızın yaptığınız işleri takip edebilecekleri bir platform var mı?

Bu aralar Funky Nap diye bir markayla bu topraklardaki Kozmogenesis, yaratılış efsaneleri üzerine; su, toprak, ve hava olmak üzere 3 koleksiyon hazırlıyoruz. Üniversitedeyken bitirme tezim de bunun üzerineydi ve bu topraklardaki o zengin efsanelerin, mitlerin hem Türkiye’de, hem de dünyada daha fazla bilinmesini arzuluyorum.

Bu projeden önce de en son Paperstreet ve İsrail konsolosluğundan Elazar Zinvel ile “Tell me your Story” isimli çok güzel bir kitap projesinde yer aldım. Tell Me Your Story, 20 sanatçının çocukluk hatıralarının yer aldığı, katılımcı bir sanat projesi. Projede 10 Türkiyeli, 10 İsrailli sanatçı, çocukluk anılarını eşleştirildikleri partnerleriyle paylaştı; ardından her sanatçı partnerinin hikayesini kendi özgün diliyle resmetti. Yıllardır aslında başka insanların fikirlerini resimlemeye çok alışkınım. Ama o başkaları hep yazarlardı. Bu projede ile ilk defa bir illüstratörün fikirlerini, çocukluk hayallerini resmettim. Ve çok büyük keyif aldım.

Beğendiğiniz ya da rol modelim diyebileceğiniz illüstrasyon sanatçıları var mı?

Lisedeyken Bant Mag’de Sadi Güran’ın illüstrasyonlarına bayılırdım, hatta illüstrasyon kavramını Sadi’den öğrendim. O yüzden o zamanlar tanışmasak da, Sadi bu konudaki ilk rol modelim diyebilirim. Daha sonrasında da Maryland Institute College of Art’a illüstrasyon üzerine master yapmaya gittiğimde, neredeyse tüm sınıf arkadaşlarımdan çok etkilendim. Sınıftaki herkes, üst sınıflar dahil hem rol modelim, hem de arkadaşım oldu. Bölümün özünde amaçladığı da buydu zaten, öğretmenlerimizden çok, sınıf arkadaşlarımızdan öğrenmemiz.

Günlük yaşantınızda en çok nelerden ilham alıyorsunuz?

Ben sanırım en çok dinlediğim müziklerden, okuduğum kitaplardan, izlediğim filmlerden, sevdiğim insanlarla sohbetlerden ilham alıyorum. Ya onların öne sürdüğü bir fikir, ya da bende yarattığı bir duygu beni tetikliyor iş yaratmak için. Elimden geldiğince illüstrasyon ve animasyon gibi işler yerine, kendi pratiğim dışındaki işlerden beslenmeye çalışıyorum. Böyle olunca kendi özümü daha iyi yansıtabildiğimi düşünüyorum.

Rutininizde en çok keyif aldığınız ve yaratıcılığınızı beslediğini düşündüğünüz aktiviteler neler?

İstanbul’dan Covid nedeni ile Marmaris taraflarına taşınınca fark ettim ki, ben aslında en çok fikirlerimi toplu taşımada bulabiliyormuşum. Kafamı cama dayayıp, şehri ve insanları izlerken zihnimde yeni fikirler doğuyormuş. Bu taraflarda öyle bir deneyim yakalayamadığım için, ben de bir benzerini, hatta benim için daha keyiflisini, doğa yürüyüşlerinde yakalayabildiğimi fark ettim. Bazen tek başıma, bazen de başkalarıyla sessizce yürümek beni inanılmaz besliyor.

Yaratıcılığını beslemek ve vizyonunu genişletmek isteyen okuyucularımıza önerileriniz neler olur?

Bence demin de bahsettiğim gibi, kendi pratiğinin dışında bir konuya ilginin olması, o konuda kendini geliştirmen çok değerli. Birçok farklı konuda kendimizi geliştirmeyi, interdisipliner yaklaşımları çok değerli bulurken, bir yandan da ilgi süremizin saniyelere düştüğü, Google arama motorunun bir uzvumuz olduğu bu dünyada yüzeysel kalmamaya dikkat etmeliyiz. Çok çeşitliliğimizin, çok yönlülüğümüzün yanında, öğrenmek istediğimiz, derinleşmek istediğimiz bir konumuzun olması da çok önemli bence.

Son olarak Uplifers ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Uplifers’la yaklaşık 4 sene önce tanıştım. Konuların çeşitliliğinin yanı sıra, iyi yaşam trendlerini güvenerek ve zevkle takip edebildiğim bir platform.

Meltem Şahin’i ve güncel projelerini Instagram’da takip etmek için tıklayın. 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:

Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.



Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.

Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.

Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.



Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu

Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂

Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.



İlgili Makale